bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

şovenist kuşu

Kuruvaze | 14 January 2009 10:59

Böyle anların ayazında; Berk’ ten yana baktığım zaman, kendimi ve olanları unutuyordum. Lakin Berk her seferinde Kuruvazeden yana oyunu kullanıyordu. Anlamıyordum, neden hep sınırların dışına zorlanıyordum. Oysa bir adım bile yoktu, unutulmaya yakıştırıldığında ağırlık yapacak. Derin bir nefes aldım, mutluluğumun tadını çıkarmak istiyordum. Yalanda olsa! Çekmeyi istediğim o kadar çok fotoğraf vardı ki. En son şu pencereden dışarıya bir mızrak fırlatmıştım. Mızrağın geride bıraktığı manzara; bambaşka bir göz, dokunmaya kıyamadığım camın bedeni bambaşka bir göz sunuyordu manzaraya. Elleri yoktu bu göz çizgilerinin. Bu yüzden soğuk dokunuyordu boşluğun her zerresine. Bu yüzden dokunmak utanç verici bir karar anıydı. Israr etmediğim için, bütün çizgilerimi sildim yaşam manzarasından. Geriye sadece gölge izlenimleri kalmıştı.

Tamamım; hep bu kadarmış gibi!

14 Ocakta neler olmuş

| 14 January 2009 10:41

http://tarihtebugun.bidibidi.com/ay-ay-tarihte-bugun/ocak_ayi/ocak-14-ocak.html

ekmek arası dünya..

nazokiraze | 14 January 2009 09:53

Sandviç sevmeyen biri yoktur şu dünyada, olamaz da çünkü isteyenin zevkine göre hazırladığı her keseye uyan yiyecektir Sandviç.
İki parça ekmek ile doymak
Yerine göre en pahalı peynir, jambonlarla zengin atıştırmalarında, bazen çay yanında klasik beyaz peynir-domates ikilisi olarak bazen de sokakta burnu sümüklü bir veledin elindedir içinde salça bolca sürülmüş bir halde….

Sandviç her an lazımdır bilgisayar başında yazı yazarken, bir korku filmi arasında, sabah acele edilen bir kahvaltıda, sokakta bile yenir. Adını Lord Sandwich’ten alan bu pratik yiyecek her zaman doyurucudur her malzemeyle yapılır.Yeri gelmişken sandviçle alakalı ilginç bir haber

Reflections of passion..

koza86 | 14 January 2009 00:07

soprano bir alto, iki klarnet, iki keman, bir cümbüş ve darbukadan ibaret ince saz heyeti fasıl geçiyor tv de.. kadınım büyük bir aynanın önünde saçlarını tarıyor; silueti, sabahlığının içinde dehşet ahenkli görünüyor.. neden bilmem, yağmur yağsa diye içimden geçiriyorum; yerimden kalkıp tv yi kapasam, pencereden bakarmış gibi yapıp, yanıma sokulmasını bekliyorum.. bir barışsak !.

Niyetimi anlamış gibi bakıyor yüzüme..
Belki de şu an ahlaksızlık halindeyim, ama bu aşk’ı bu şehveti ben icat etmedim ki.!
o’na en sevdiği şeyi, teklif etmeyi düşündüm; ayaklarıyla oynanmasını reddemezdi.. kafamın içi arı vızıltısı gibi .. akşam üstü ettiğimiz kavgayı nasıl unutur kadınım?
fırtınanın dinmediği aşikar.. o’na bir rüzgarmış gibi bakıyorum.. sonra, duruyor duruyor kendi kendime söyleniyorum ” seni ” diyorum kadınım “seni” alıp buralardan götüreceğim, akdeniz limanlarından birine; hangisi olursa oraya.. tamamlanmamış bir ” aşk ” istemiyorum.. bütün bu sıyrılışların bütün bu beyaz küfürlerin odağı sensin.. diri , esmer tenin , çağıran dudaklarınla ta kendisisin..hayat sensin.. dünya sensin..

Aşk kendini anlatır

| 13 January 2009 14:53

Kelimelerin yağmur gibi aktığı gece…

Bana aşkını anlatmanı çok seviyorum. Sen anlattıkça sana olan aşkımı dinliyorum çünkü. Aynı şekilde aynı şiddette seviyormuşuz birbirimizi, anlıyorum…

Bana aşkını anlatırken akıttığın gözyaşını çok seviyorum. Bir saat önceydi belki de, beğendiğimiz bir şarkıyı dinliyordum benim de gözlerim yaşarmıştı aşkımızdan, bu bir tesadüf değil, görüyorum…

Benimle tartışmanı çok seviyorum. Tartışırken bana sarf ettiğin sözüm ona didaktik kelime öbeklerinden beni nasıl sevdiğini ve beni daha tartışma anında bile barışmamız konusunda ikna etme çabanı fark ediyorum ve bende sana tamamen kırıcı olmayan sevgi sözcüklerimi akıtarak karşılık veriyorum, anlıyorum…

iyi ki doğdun kopanisti..

morfik | 13 January 2009 11:47

‘Uzun ve zorlu bir yol var.’ önümüzde diyor (B)bilge. Uzun ne desem , cevap alamayacağımı dahası o garip bakışlarla karşılacağımı biliyorum. Zor kelimesini ise kolay olmayan diyerek geçiştirmeli.

Bir metre kar var. Üstelik ‘Buz donmuş.’ diyor yanımdaki de-de. Buz mu donmuş ? Ne tuhaf diyecekken duraksıyorum. Bir başka (A)âna gidiyorum iki ağaç arasından kendi yolumu bulup. Köpeklerimin tasmasını çıkarıyorum. Tüm karşılaşacakları tehlikeler özgürlükleri adına ödenecek küçük bir bedel. Göze alınmalı. Kollarımı iki yana açıyorum. Açabildiğim kadar. Dilime ilk kar tanesi düşüyor. Eriyor. Kar ısınıyor içimde. Gizil güçler tepemde. İyi bir şarap açıyor sırf benim için. Yalpalıyor kar. Başım dönüyor. Yaşamak diyorum zamanda gezinen kendime sesimi duyurmak istercesine.