bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Recep İvedik ve Samimiyet

universideli | 22 March 2009 10:23

Kim inanırdı ki magandalardan bu kadar nefret eden bir ülkede en çok sevilen karakterlerden birisi maganda olacak ve filmi milyonlarca insan tarafından izlenilip, esprileri ağızlara sakız olacak? Recep İvedik tabir yerindeyse magandalığın dibe vurumudur ve öyle inanıyorum ki ondan ötesi gerçek hayatta mümkün değil barınamaz. Peki, nedir onun bu kadar sevilmesinin ve neredeyse bir halk kahramanına dönüşmesinin sebebi?

Türk sinemasının son yıllarda çok güzel ve özgün filmler ürettiğine şahit olduk. Vizontele, Gora ve Arog, Güneşi Gördüm, Beyaz Melek, Issız Adam ve daha onlarca güzel filmi büyük beğeniyle izledik. Bu filmlerde senaryoların hep kuvvetli olduğuna dair genel bir kanımız vardı ve yerindeydi de. Öte yandan Recep İvedik 1 ve 2’nin her ikisinin de senaryolarının zayıf olduğunu inkar etmenin diğer filmlere haksızlık olacağını kabul etmek gerekirse, Recep İvedik’in bu kadar izlenmesinin ve bu karakterin her hareketinin sempatik görülmesinin nedeni nedir diye sormak istiyorum? Bir diğer ve asıl soru: Şahan Gökbakar bu karakteri hangi kaynaktan beslenerek üretmiştir?

Toplumsal bir çöküşün son yıllarda hızlandığı ve batılılaşmanın yanlış anlaşıldığı ülkemizde, sanıyorum çarpık kişilik oturmaları gerçekleşiyor. Buna hergün ve her ortamda şahit oluyoruz. Lise ve ilköğretim okullarımızda bile flörtlerin olduğunu, her türlü körelmenin ve bayağılaşmanın yaşandığını görmemek mümkün değil artık. Teknolojinin getirdiği iletişim imkanlarını kullanma şeklimiz neredeyse tamamen kişiliklerimize ve zihinlerimize tecavüze yönelik. Evet, çok şey biliyoruz gençler olarak ama bildiklerimizi kimden öğrendiğimiz meçhul olan bir sanal dünyanın içinde yaşıyor, erken yaşlanıyoruz. Sezen Aksu’nun deyimiyle “Bebeler ergen doğuyor” artık ve erken ergenleşen bizler, gerçek ergenlere kulak asmıyor, kendimizi herkesten üstün görüyor, erken ölüyoruz. Ortaya çıkan genç, samimiyetsiz ilişkiler yumağında erken yaşlanmış, ne için yaşadığını bilmeyen, alabildiğine serkeş ve gamsız. Bugünlerde tabir edilen ‘tiki’ tiplemesi ise gençliğin yuvarlandığı çukurun en dibinde uyarı niteliğinde yanıp sönen enkaz feneri gibi. Ve tabir yerindeyse samimiyetsizliğin zirve noktasında duran insan modeli.

Sen bir…

mhbbslmn | 22 March 2009 10:02

Sen göz kapaklarımsın
Başını kaldırıp bana her bakışında gözlerim görmeye başlar,
Güzel boynunu büküp darıldığında her yer karanlık…

Sen güneşimsin
Ama yalnız bana ışık veren
Ve o ışığı yalnız sana yansıtan ben…

Sen bir kumrusun
Kanatlarında sevda var
Ve ben o kanatlar altında bir tüy…

Sen benim her şeyimsin
Ben senin bir şeyin
Sen olmazsan ben hiçbir şeyim…

Sen bir günsün
Dünüm, bu günüm, yarınım
Dünde bugün, bugünde bugün, yarında bugün…

100 Altın-100 Değnek

aggali | 22 March 2009 09:35

Bir arkadaşımızın tamlama ile ilgili yazısı geç de olsa (bende hep öyle oluyor, herhalde geçakıllı olduğumdan) aklıma bir eski misali getirdi.

Efendim geçmiş zamanın birinde; epeydir barış içinde yaşayan bir ülkenin hükümdarı sıkıntıdan neredeyse patlamak üzere imiş. Ne yapsa nafile, sıkıntısı azalacağına artmaktaymış habire.

Vezirlerinden birinin önerisi üzerine, ülkede ne kadar yetenekli varsa saraya toplamasını buyurmuş. Gelenler arasından en iyi yeteneği seçmek ve biraz da cansıkıntısını atmakmış amacı.

YAŞAMAK İÇİN GEÇ, ÖLMEK İÇİN ERKEN!

sevde837 | 21 March 2009 21:57

Hastanede nöbetim olduğu sıkıcı günlerden birini daha yaşıyordum. İçimde ters giden bir şeylerin olacağının çanları çalıyordu! Her zaman ki yoğunluktaydı acil. Hastaların biri geliyor biri gidiyordu. Bu trafik öyle yoğundu ki E5 Karayolu bile bu kadar yoğun ve bunaltıcı olmamıştır. Öğle arasının gelmesini iple çekiyordum. O kadar açtım ki hastalarla ilgilenemiyor başıma ağrılar giriyordu. Her bir hastanın gelişinde Hipokrat yemini etmekle hata mı ettim diye sorguluyor adeta beynimin etini yiyordum! Nerden bilebilirdim ki akşama doğru bu yemini etmekle ne büyük bir hata yaptığımı! Bu meslek bana biçilmiş kaftan mıydı? Peh ! Ki ailem hatta çevremdeki herkes bunun olduğunu söylüyordu ama ben yorulmuştum artık! Ve işte öğle arası… Karnımı bir güzel doyurup hastalarımla iyiden iyiye ilgilenebilecektim. Bu günde ziyafet var neyse ki buranın aşçıları gerçekten bu işi biliyorlar. Ohhh karnımda doydu çok şükür! Görev beni bekler doğru nöbetime diyor ve gidiyorum kendimi sorgulamaya. Allahtan öğleden sonram daha rahat geçiyor! Hasta trafiği pek yok. Ben de fırsattan istifade meslektaşlarımla dalıyorum sohbete. Oradan buradan konuşuyoruz.
-“ Ne olacak bu devletin hali’” diyor içimizden biri.
– “En güzeli gülüp, geçmek” diyorum ve boyut değiştiriyor konu.

Baykal…

deLe | 21 March 2009 16:38

http://taraf.com.tr/makale/4607.htm

Lady Astor…

nazokiraze | 21 March 2009 14:09

(Ben zengin adamın hiçbir şeyinden hoşlanmam… Sadece parasını severim)
(Erkeklere üstünlük peşinde değiliz, zaten her zaman üstündük. Bizim tek istediğimiz eşitlik). Bu esprili özdeyişlerin sahibi Avam Kamarasında seçilen ilk kadın olan Nancy Langhorne Astor’a (1879-1964) ait.

1919 den 1945 yılına kadar İngiliz parlementosunda görev yapmış bir Amerikalı, ancak ilk evliliginden sonra iş aramak için İngiltere’ye geldikten sonra burada Waldorf Astor ‘la evlendi ve İngiliz vatandaşı oldu hemde çok zengin bir vatandaş.Onsekiz yaşından küçüklere konan içki yasağı Lady Astor tarafından konulmuştur.Parlementoya seçilmesinden sonra feministliği ve açıksözlülüğü ile bir döneme damgasını vuran Astor, kadınların özgürlüğüyle ilgili pek çok çalışmaya imza attı.

Başucumuzda neler vardı

mhbbslmn | 21 March 2009 12:24

İlime katkıları bakımından dünyada; Türk, Müslüman ve Doğu medeniyetine ait birçok şahsiyetin bulunmasına rağmen, batılı medeniyetler bu kişilerden istifade ederken biz sadece izlemekle yetindik. Yaşadığımız devirde birçok ilmî konuda katkılar sağlayan bu insanlar hakkında da birazcık bilgimiz olsun istedim. Çok detaylı olmasa da bu metni okuyan birkaç kişinin merak edip araştırması, az da olsa bilgi sahibi olması, bir kazançtır.

Ortaçağda, bir yanda dogmatik düzenle insanlık adına buhranlı bir devir geçiren Avrupa varken, bir yanda da; matematik, coğrafya, fizik, astroloji, geometri, kimya, maden ve daha birçok alanda çalışmalara imza atıp kendini geliştiren bir medeniyet vardı. Ne yazık ki zamanla bu yolda geri kaldı… Bilim dünyasına bir şeyler kazandırmış
Roma,
İskenderiye,
Atina vs. gibi merkezlerin yanı sıra Buhara,
Şam,
Semerkant,
Konya,
Bağdat ve
Bursa gibi ilim merkezlerinin payını unutmamalıyız…

Yakın olduğumuz medeniyetin insanlarını yine o kadar uzak olduğumuz garp (batı); bilip, öğretip uygulamakta. Yakınımızdaki birçok kaynağı kullanma konusunda neden bir Avrupalı kadar yetkin olamadık? Bugün Avrupa’daki en ünlü fakültelerde, üniversitelerde, ilim yuvalarında adını bile bilmediğimiz birçok bilimcinin eserleri, araştırmacılar tarafından kendi dillerine çevrilip okutulmaktayken biz çoğunun ismini bile bilmemekteyiz…

  • Mesela bir Ebu Kâmil Şuca; kimbilir bu metni okuyan kaç kişinin aklında ”bu kim ki ?” diye bir soru işareti belirmiştir. Evet bu kişi ”Avrupa’ya matematiği tanıtan insan” diye anılıyor ama kimler anıyor? (Ondan önce Avrupa’da matematik yokmuş diye anlaşılmasın, kazandırdıklarının önemi yüzünden böyle bir şey söylenmiş olabilir.) 2. derecenin üzerinde bilinmeyen denklemleri hassasiyetle çözen ilk kişilerdendir. Bazı terimler koymuştur, sistematik birçok eserinden yararlanılmıştır. Leonardo Fibonacci (orta çağın en yetenekli matematikçisi olduğu söyleniyor), Ebu Kâmil ve daha birçok Müslüman alim ve matematikçinin eserlerinden yararlanarak Avrupa’ya sistematik birçok bilgi aktarmıştır…

net

| 21 March 2009 11:23

acemi bir susuş olsun bu şiirin adı
sana müjdelediğim barış haberlerinin ardından
acele bir öpüş olsun
kınasın bizi kötülüğümüz isteyenler
kanasın analarından çıktıkları yer
umrumda değil tanrının ne düşündüğü
umrumda değil bana biçecekleri bedel
öfkemi biledim sokak çocuklarının bileklerinde
damarlarımdaki alkolü tazeledim
kapıları kırık aklımdaki esaretin
kafam kırık
düşüncesinden kurtulmuş façalı bir düş gibi
düşmekten korunmuş münferit bir öpüş gibi
acemi bir kaçış olsun bu şiirin adı