bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

asiller de o biçim aşık olur barbara cartland

nazokiraze | 09 June 2009 12:47

Kısmetse bu cumartesi taşınıyorum, ev değiştirme sebebiyle elden geçirme işleminden kitaplarım da nasiplendi, kimisi eşe dosta kimisi ihtiyacı olanlara çoğuda benim yanımda gelmek üzere kolilerin içinde yer buldu kendine. Her tür okurum ben Aziz Nesin’den Hüseyin Rahmi’ye kadar pembe dizi bulsam onu da okurum. Kitaplarımı toparlarken ciltli renk renk kitapları ne yapacagımı bilemedim, annemden kalma o kitaplar. Yıllar önce ya Kerime Nadir ya Barbara Cartland okurmuş onlar.

Evet Barbara Cartland kitaplarımı ne yapacagımı bilemedim hani şu her romanda lordlarla konteslerin, kontlarla mürebbiyelerin aşk yaşadığı, aristokratların at üstünde dünya güzeli leydilerle kesiştiği romanlar. Kimi insanın asla sevmediği, seveninin ise bambaşka dünyalara gittigini iddia ettiği soylu aşk romanları.

film-noir’in Günümüz yüzü: neo-noir

kumsacli | 09 June 2009 11:00

Kara filmin doğumuna en önemli zemini hazırlayan kuşkusuz ikinci dünya savaşıdır. Savaş Amerikan toplumunun tüm yerleşik model değerlerini altüst etmiş toplumsal yapıyı derinden sarsmıştı. İyi ve kötünün iç içe geçtiği savaş sonrası döneminde Amerika’ya göç eden Billy Wilder, Robert Siodmak, Otto Preminger ve Fritz Lang gibi Alman ve Avustralyalı yönetmenler; dışavurumcu Alman sinemasının etkilerini Hollywood’da taşıdılar.
Dışavurumcu alman sinemasının en önemli ve öncü sayılabilecek filmi “Dr. Caligari’nin Muayenehanesi” bu türün çıkış noktasını oluşturur.

Savaş Beyaz Perdeye Yansıyor
Amerika’nın savaş sonrası psikolojisinin ve genel atmosferin sinemaya yansıması kaçınılmazdı. Savaş sona erdiğinde evlerine dönen erkekler pek çok şeyi bıraktıkları gibi bulamamışlardı. Kadın toplumsal hayatta etkin bir rol alıp özgürlüğünü ilan etmişti ve “mutfağa” dönmeye de pek niyetli görünmüyordu. Bunların dışında askerden dönenlerin iş bulabilme endişesi vardı. Amerika o yıllarda kanunu hiçe sayan adamların egemenliğinin sürdüğü, sokaklarda kurşun yağmurlarının esip geçtiği, çetelerin her köşe başında hesaplaştığı bir toplumsal buhran dönemi içindeydi. İşte bu ümitsiz ve karanlık ortam kara filmin doğmasında gerekli olan altyapıyı hazırladı ve tür, bu atmosfer içinde ortaya çıkıp gelişti.

Müzik Aşkıyla Kör Olan Deha : Johann Sebastian Bach

nacak | 09 June 2009 10:29

21 Mart 1685‘ te Almanya’ nın Eisenach kasabasında doğar. Alman klasik müzik bestecisi ve orgcusudur. Barok tarzında eserler icra edip, bu tarzı zirveye taşır .Bach’ ın aile fertlerinin büyük çoğunluğu müzikle ilgilenir. Kimisi org çalar, kimisi koro şefliği, kimisi saray müzikçiliği yapar. Vitus Bach, oğlu Hans Bach (çalgıcı lakabıyla bilinirdi , ailenin asıl ceddi) ve Christoph Bach (Mozartın uslubunu hazırlayanlardandır) Bach ailesinin ünlü müzisyenlerinden. Bu ailenin tarihi Orta Almanya’ nın Thüringen eyaletine kadar uzanır. Halk Bach ailesinin müzisyenlerinden BACH’ LAR diye söz ederdi. Bach adeta müzik aşkıyla dünyaya gelip müzik aşkıyla dünyadan göç etmiştir.

doğduğu ev
J.S. Bach ile müzik tarihi en şatafatlı dönemlerini yaşar. Bach geçmiş zamanlardaki müzik anlayışı ile gelecek nesil müzik anlayışını birleştiren bir köprü gibidir. Kendisinden önce geçen müzisyenleri inceler , onların fromlarını daha da geliştirir ve kendisinden 3 nesil sonra başlayacak yeni bir oluşumun da fikir babası olur.

Başlarda kendi çabasıyla müzik çalışmasını sürdürür. 25 yaşından itibaren Lueneburg Michaelis Schule für Musik okulunda çalışmalarına devam eder. Bir müddet sonra buradan ayrılarak Hamburg’ a gider. Çeşitli orkestralarda çalışır. Org çalar. Anstadt kilisesinde org çaldığı dönemlerde kilise idarecileri ile bir takım sorunlar yaşar. Bach’ ın kilisede org çalmaya başlamasıyla koronun uslubu bir anda değişir. Kendine has değişik bir uslubu vardır Bach’ın. Kilise idarecileri bu durumdan hoşnut olmaz. Onlara göre Bach’ ın müziği, koro müziğinin arasına garip sesler sokan, ilahinin havasını değiştiren bir müziktir. Bu adamın kutsal müziğin havasını değiştirmesine tahammülleri yoktur kilisedekilerin.

türk filmlerinin etkisi

Whitney | 09 June 2009 09:40

nuri alço dan sonra zor!!!
çocukluğu türk filmlerini izleyerek geçen bi bayan olarak yaşadıgım bazı olaylara verdiğim tepkiler çok komik olabiliyor.bundan 5 6 ay kadar önce cilt bakımı yaptırmak üzere bi kupon hediye edildi.merkeze yalnız olarak gittim ortam biraz loş ışıklıyıdı.:)zaten hemen irkildim az sonra benimle ilgilenmesi için bi beyi görevlendiridiler.cilt bakımı için gittiğim mekezde kaydım yalnış alınmış ve saglıklı beslenme konusunda bilgilendirilmeye başladım.tabi konu bana çok uzak geliyor aynı zaman da sıkıcı.bu arada bana sürekli saglıklı çaylardan falan ikram ediyor beyefendi.(ama ben nuri abimizi tanıyorum:))içmem mümkün görünmüyor.ben içmedikçe adam ısrar ediyor.en sonunda dayanamadım dedimki.ben yeni tanıştıgım insanların bana ikram ettiği şeyleri içmem dedim.adam nasıl bi hakarete ugradıgına şaşırmış bi vaziyette yüzüme bakakaldı bende oradan ayrıldım. daha sonra yaptıgımın çok büyük ayıp ama aynı zamanda da çok komik oldugunu düşünerek kendime kızdım.

Hadis Hadisesi (1)

kaankisisi | 08 June 2009 22:43

Geleneksel İslam anlayışında Kuran‘ dan sonra ikinci kaynak kabul edilen hadislerin, en “güvenilir” ve “sağlam” kabul edilenleri “kütüb-i sitte” denilen beş ana kitapta toplanır. Bu kitapların birinin yazarı olan Buhari, hadis külliyatı olan Sahih-i Buhari‘ nin girişinde, eserinin toplanma ve yazılma evreleriyle ilgili bilgi verir.