Kısmetse bu cumartesi taşınıyorum, ev değiştirme sebebiyle elden geçirme işleminden kitaplarım da nasiplendi, kimisi eşe dosta kimisi ihtiyacı olanlara çoğuda benim yanımda gelmek üzere kolilerin içinde yer buldu kendine. Her tür okurum ben Aziz Nesin’den Hüseyin Rahmi’ye kadar pembe dizi bulsam onu da okurum. Kitaplarımı toparlarken ciltli renk renk kitapları ne yapacagımı bilemedim, annemden kalma o kitaplar. Yıllar önce ya Kerime Nadir ya Barbara Cartland okurmuş onlar.
Evet Barbara Cartland kitaplarımı ne yapacagımı bilemedim hani şu her romanda lordlarla konteslerin, kontlarla mürebbiyelerin aşk yaşadığı, aristokratların at üstünde dünya güzeli leydilerle kesiştiği romanlar. Kimi insanın asla sevmediği, seveninin ise bambaşka dünyalara gittigini iddia ettiği soylu aşk romanları.Barbara Cartland‘ı Agatha Cristie’nin kızkardeşi sanırdım ben küçükken, sonraları gerçeği kavramaya başlayınca bu kitapları da okuduğumda anladım ikisi arasındaki farkı. Ama yine de her romanın arkasında kucagında kanişiyle pembe satenler içinde duran teyzeciğin bu kadar aristokrat aşkları dışında hiçbirşey yazmamasını anlayamadım ama sonra baktım aşk ve para bir arada ondan bu kadar seviliyorlar. Cartland romanlarında asla soylu olmayan bir erkek adı geçmez, asil olmayan kız ise sonunda ille ya bir konta ya bir barona kapak atar ve kontes,barones olur. Daha en başından romanın sonu bellidir, ama insan yine de okurken kabarık elbiseli kadınları, uşaklarla dolu şatoları hayal etmekten geri kalmaz. Romanlar genellikle 17 ve 18. yüzyıllarda geçer, soylu erkekler hep yakışıklı ve bekar, kızlar ise masum,güzel ve iyidir. İhtilalciler kötüdür, fakirlerin adı hiç geçmemektedir.(zaten kendisi 90 lı yıllarda kraliçe Elizabeth tarafından asalet ünvanıyla ödüllendirilmiştir, ayrıca Prenses Diana’nın üvey büyükannesidir.)
99 yaşına kadar yaşayan Cartland 700 e yakın kitap yazmıştır ve her romanında atlar, şatolar, lordlar, uşaklar, dükler,düşesler vardır, ama asla cinsellik yoktur, kızlar hep bakiredir.Guiness rekorlar kitabına bile giren yazar 1 milyarın üzerinde kitap satmayı başarmıştır.Ayrıca yazdığı 723 romanın hepsi 40a yakın dile çevrilmişir,öldükten sonra daha yayınlanmamış 160 romanı daha oldugu açıklanır.(ayrıca döneminin Londra’sında beyaz Rolls Royce’u olan tek kişi Barbara Cartland’dır)Dünyanın en önemli aşk romanı yazarı olan Cartland 1901 yılında İngiliz bir subayın kızı olarak dünyaya gelir, çok iyi şartlarda yaşam süren aile büyükbabalarının intiharıyla kötü dönemler geçirmeye başlar, bu dönem babasının 1. dünya savaşında ölmesiyle daha da kötü hale gelir. Barbara ve iki erkek kardeşini geçindirmek için terzilik yapmaya başlayan anneleri iki oğlunu ardarda savaşta kaybeder, artık sadece Barbara kalmıştır.Önce koleji, daha sonra enstitüyü bitiren Barbara bir gazetede bir kaç sütun yazı yazarak başlar yazı hayatına,1923 yılında Jigsaw adlı romanıyla iyice tanınır. Bu arada kitap dışında tiyatro eseri de yazan Barbara ‘nın bir oyunu yasaklanır.Barbara Cartland ilk eşini kaybettikten sonra ölen eşinin kuzeni ile evlenir. İlk evliliginden bir kızı ikincisinden iki oğlu olur.Barbara Cartland okudugunuz zaman bir,iki taneden sonra kaldıramayabilirsiniz, çünkü sürekli birbirine benzer konular, eski Türk filmlerinin biraz aristokrat halini anımsatır, insan ilk sayfadan sonra haa tamam işte bu kontla şu ufak tefek kız kesin evlenecek der, mutsuz son olmadıgı için insan bir süpriz de beklemez bu yüzden. Ama yine de aşk ne olursa olsun dünyanın en ilgi çeken ve eskimeyen konularından olsa gerek Cartland romanlarının yaptıgı etkiye hala yetişilemiyor.Bir dönem genç kızları onun romanlarıyla yetiştiler, Asillerin ne halt ettigini,nasıl yaşadıgını bilmeyen binlerce kişi onları bu romanlarda hayal etti, romantizmi hep kontlarla,konteslerle bagdaşlaştırdılar,her genç kızın gönlünde bir aristokrat adam yattı. ,Cartland öldükten sonra yayınlanmamış kitaplar koleksiyonlar halinde satılmaktadır.Hayatının sonuna kadar aşk romanları yazan ve her romanın arka kapağında köpeğiyle resmi bulunan Cartland öldüğü zaman Kraliçe Elizabeth’in dikmiş oldugu agacın altına gömülmüştür.
yorumlar
kadın baştan aşağı kontes zaten:)
ne hoş yazı, akıcı üslubunuzu seviyorum..insan kapılarak okuyor…
ben başlıgı da çok beğendim:)
evet evet başlık çok ilgi çekici ben başlığı görünce okudum yazıyı
yeni nesilden sanırım daniela stell, maeva bşncy gibi yazarlar yazıyor aşk romanı ama soylular var mı bilmem:)
maeva bincy bir kaç kitabını okudugum yazardır, bazen canım hiç aşkla ilgili kitap okumak istemez bazen çocuk romanı okumak isterim sanırım ruh halime göre değişiyor:)
romanlarındaki karakterler hem zengin hem yakışıklı amma ütopik .İkisi bir arada nasıl olur ki ))
niye yahu yakışıklı ve zengin erkek yok mu hiç hayatta?
istisnalar kaideyi bozmaz KahramanÇayırlı
heö zengin hem yakışıklı olsa yine iyi birde hem romantik hem de soylu olmaları cabası:)
uşakların yakışıklı olma olasılıgı hiç yoktur varsada romanın sonuna dogru aslında o uşağın bir kontun oğlu oldugu ortaya çıkar
nazokiraze :)ya insan eksiklikleriyle güzel zaten. neye yarar öyle hem zengin hem yakışıklısı kısmından sonraki kısımlar
haklısın nacak asalet ünvanla olmaz zaten madem asildi de neden roman kahramanı kızı görene kadar yalnız dı? kesin yedigi haltlar var, kimse bakmamış o yaşa kadar:)
kimbilir ne eksikliği vardı hem yakışıklı hem zengin oluşunun arka planında
kesin hödüğün tekidir:)
evet kabadır kesin hem yakışıklı hem zenginse . parası var ya her kuşun eti yenir sanıyor
ha ha ha olurmu öyle şey adam o kadar romantik yapmaz öyle şeyler bence salağın tekidir hem romantik hem salak bir arada iyi 0lmaz
romantikse salaklık vardır zaten. ne o romantik romantik her daim.romantik diye kafasında her kuşun eti yenir fikri olmadığı ne malum ? kafanın içine baktın mı nazo. belki de yıllarca uyuttu herkesi romantik ayağına
haklısın bak onu hiç düşünmemiştim , belki magandanın önde gideni şopar kont
asalet ünvanı birinin adam olmasına yetmez elbet
barbara cartlanda göre yeterdi.