bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

idamlık kadınlar üçüncü yazı

nazokiraze | 23 July 2009 09:36

Masha Bruskina Nazi Almanyasında idam edildiğindehenüz 16 yaşındaydı, belki sadece yahudi oldugu için öldürülseydi toplu şekilde diğerleriyle birlikte kamplara gönderilirdi, ama Masha Alman askerlerine yandaşlarıyla birlikte ateş açtıgı için meydanda asılmış ve cesedi günlerce sallandırılmıştır.(Boynunda biz Almanlara ateş açtık yazan pankartlarla)


masha asılmaya götürülürken

Nazi dönemi idam edilen 4000 kadından biri olan Maria Kislyak ‘ta Masha gibi çok genç yaşta ölümle tanıştı. 18 yaşında çeşitli suçlarla iki arkadaşıyla idam edilen Maria’nın infazı boyunlarına ilmek takıldıktan sonra ayaklarının altındaki kasaların askerlerce futbol oyunuyla oynar gibi oynanmasıyla yavaş yavaş ve işkence dolu olarak yapılmıştır.

MEVLANA SENİ ÇAĞIRIYOR…

metezade | 22 July 2009 18:08

Gel!
Gel, ne olursan ol, kim olursan ol yine gel!
Zerre kadar pişmanlık varsa içinde, vicdanın gururunu yenebilecekse, dünyayı bir kenara bırakıp O’na yönelebileceksen eğer, gel! Dünyalık işlerle kirlettiğin ruhunun çığlığı kulaklarında yankılanıyorsa ve esas gerçekleri bilmek istiyorsan gel…
Mevlana seni çağırıyor…
Gelebilecek misin peki? Dünyayı bırakmayı göze alabilecek misin? Aslı tutsaklık olan özgürlüğünü bırakabilecek misin?
İzin verecekler mi sana, sahibin olan içkiler. Esiri olduğun ama hep inkar ettiğin kadehler. Onlara bu kadar bağlanmışken gelebilecek misin? Bugün için değil de yarın için çalışabilecek misin? Nefsin izin verecek mi? Her zaman itaat ettiğin nefsinin karşısında durabilecek misin yılmadan?
Az uyuyabilecek misin? Uykun bölünmesin diye sabah namazına bile kalkmazken…
Az yiyebilecek misin? Önüne yemek geldiğinde “Bismillah” bile demeden yemeye başlarken …
Peki az konuşabilecek misin? Herkesin her şeye söyleyecek yersiz ve gereksiz sözleri varken, sen susabilecek misin?Gel!
Gel, bin defa tövbeni bozmuş olsan da gel.
O’na ulaşmak için kendini yok sayabileceksen gel. Gerçekten Allah’ı istiyorsan; dünyayı, ukbayı ve bütün kevn-ü mekanı bırak öyle gel.
Mevlana seni çağırıyor…
Peki sen kimsin? Sen biliyor musun kim olduğunu, neden burada olduğunu ve burada ne kadar kalacağını? Bilmiyor musun? O zaman neden bu kadar sahipleniyorsun bu dünyayı? Neden hiç gitmeyecekmişsin gibi sarılıyorsun ve ileriye dönük planların neden hep buraya ait?
Gelmeyecek misin? Tövbe etmek ağır mı geldi gözüne, yoksa çekiniyor musun? Peki kimden çekiniyorsun? Kimsenin bilmediğini sandığın günahlarının açığa çıkması mı endişelendiriyor seni? O’da mı bilmiyor? Öyle mi sanıyorsun? Bu yalanla mı avutuyorsun kendini? Sana senden bile yakın olanın sırlarını bilmediğini mi sanıyorsun?
Gerçeklerle yüzleşmenin bu kadar ağır olabileceğini hiç düşünmemiş miydin? Bunu hiç hesaba katmamıştın değil mi? Milyonlarca insanın günahlarını düşündün, bunların yanında senin işlediğin küçücük günahın arada kaynayıp gideceğini düşündün. Sen böyle düşündükçe günaha battın, boğazına kadar. O kadar ki nefes almakta bile zorlanmaya başladın. Senin küçücük günahların birike birike kocaman bir volkan oldu. Her an patlamaya hazır bir volkan…
Bu güne kadarki hatalarını telafi etmek için, bu bataktan kurtulup O’nun yanına temiz bir şekildi çıkmak için gel.
Gel mevleviler döndükçe dökülsün günahların teker teker. Ney’in yanık sesini duydukça huzur dolsun yüreğin, ruhun temizlensin. Geçmişin buraya gelmek için engel olmasın sana. Gel ne olursan ol yine gel, bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir…
Mevlana seni çağırıyor.
Mevlana hepimizi çağırıyor…

hadi sen de say

metezade | 22 July 2009 17:27

Bırak akıp gitsin zaman, milyonlarca yıldır olduğu gibi. Bırak geçip gitsin… sıfırla bir arasında kaybolmaya devam etsin insanlar. Durdurmaya gücün yeter mi?Adi bir kurşunun felaketini durdurabilir misin? Peki ya sinsi mayınları… Bir adımla bitecek olan her şeyi durdurabilir misin? Geri getirebilir misin gidenleri? Sen de gözlerini kapatıp 10’a kadar sayacak mısın diğerleri gibi? Gözlerini açtığında kaybolacak mı herşey? Görmeyince olmamış gibi mi davranacaksın? Ne zamandır bu haldesin? Yazık sana… madde olmadan nefes alamaz olmuşsun, çok yazık…Hadi tekrar kapat gözlerini ve yine say. Unutmak senin için çok kolay. Her rakamda yavaş yavaş silinsin hafızan. Bir, iki, üç, dört…
Aç gözlerini şimdi dünyaya bir daha bak. Değişmiş mi etrafındakiler? Olanları unutabilmiş misin? Ne görüyorsun? “Doğumlar, sevinçler, zenginlikler, eğlenceler, gençler…” daha dikkatli bak. Şimdi ne görüyorsun? “ölümler, patlamalar, uyuşturucu bağımlısı gençler, yetim kalan çocuklar, feryad eden ana-babalar, gözü yaşlı eşler…”Olmadı mı? İstersen tekrar say.Bir, iki, üç, dört…Tekrar, tekrar ve tekrar… Boşuna!Değil 10’a, 10 milyona kadar saysan da hiçbir şey değişmeyecek!Yüreklerdeki acıyı saniyeleri saymakla yok edebilir misin? Akşam babasının gelmesini beklerken uyuya kalan küçücük çocuğun; babasının cenazesindeki boynu bükük halini unutabilir misin?Bırak bu inatçılığı. Neden unutmak için direniyorsun. Olmayacağını bile bile neden bu ısrar? Sen unutsan bile bu gerçekler değişmeyecek. Bir an unutmayı başarsan da günün birinde mutlaka karşına çıkacaklar. O zaman ne yapacaksın? Yine mi unutmaya çalışacaksın.Sen unutsan da biz unutmayacağız. Hadi kapatalım gözlerimizi ve sayalım; fakat bu sefer hatırlamak için…

Yakarış.

zyprexa | 22 July 2009 14:14

Kalbimi karşıma alıp konuşmam lazım. Anlatmam lazım olanı biteni. Bak bu böyle bu böyle rahat dur artık yakma canımı demeliyim. Ama biliyorum ki söz dinlemeyecek eşek sıpası. Yine arttırarak iğnelerini batıracak içime. Kaldıki aklımda bu konuda hem fikir. Söz anlatma niyeti yok. Sessiz kalma hakkını kullanıp kabulleniyor herşeyi. O haytanında işine geliyor iyimi. Ruhum hele o ruhum onu hiç sorma gitsin. Kimbilir şimdi hangi saç teline sarılmıştır. Zaten ilk günden firar etti göğüs kafesimi parçalayarak. Benim yanım onun yanı olsun dedi. Kızar istemedez dedim dinletemedim. Etim ve organizmalarım zaten koyun psikolojisi sahibi olduğu için tamam diyorlar ne deniyorsa. Görüyorsun dimi şu hali. Soluk almak istemiyorum. Çünkü soluk soluğa kalmak bir bakıma can çekişmek. Nefes almak için yalvarmak. Soluk almak istemiyorum. Parçalanmış ayaklarımı nasıl vurayım peşin sıra yollara. Dursan yanımda sadece sana baksa gözlerim. Sen gülümsesen arada bir. Başka birşeyde istemem hani.

nereye kadar!

szoszy | 22 July 2009 13:33

http://www.sabah.com.tr/Cizerler/Bizimcity/2009/07/22

dokunuş

taha3045 | 22 July 2009 13:03

Bugün seninle aramıza birşey girdi
sormadan öylece geldi
iki kişilik ama tek
özne iki tane ama fiil birdi

Bugün aramıza birşey girdi
uzaklaştırmadı, birleştirdi
bakışlarımı bile değiştirdi
Yüzüne her bakışta son kez bakar gibi
yüzünü her görüşte ilk kez görür gibi

Ben senden,sen benden ibaret
Ne ben tek ne sen
hem ben hem sen
sen,ben ve ten
birbirine kök salmış iki beden

Ben sen iki kişi ettik
O kadar yakın
Bu kadar uzak
söyleyecek şey yok
sen bana ben sana yettik

Sen ve ben
Sade ve basit
yalnızken anlamsız bizken anlamlı
art niyetsiz
sessizce ve sürekli