bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

bir yıldız doğuyor

kahramancayirli | 11 October 2009 12:35

MJ de gittikten sonra bir Madonna’mız kaldı geriye. Kitleleri peşinden sürükleyecek, dünyayı merakta bırakacak her adımıyla. Yoksa günümüzün şöhretleri bugün yanar yarın söner, çok hızlı artık. Bir imge, ikon, zihnimizde bir resim, isim: Madonna. 80lerden beri. Tıpkı Michael Jackson gibi..

turkpop.com adresinden alınmıştır.
turkpop.com adresinden alınmıştır.

Ülkemizde SezenAjdaNilüfer üç yapraklı yoncası haricinde bir yıldız var mı? Belki Tarkan. Murat Boz’a bile onca yorum yapıldı “aranan kan bulundu gibisinden” netice ortada. Çocukcağız şarkılarını söylüyor kendi halinde.

Tom MİKS’in topaçları..

| 11 October 2009 10:32

Düşündüm de; biz haybeye yazıyoruz. ne için yazıyoruz? yazdıkça içim daralıyor. o yüzden yazma be puşt manyakmısın olum deyip,yazdıklarımın çoğunu yarım eksik bırakıyorum.. eksik fazla yolluyorum. birinin kutsal saydığı, mühimsediği şeye sataşmaya gör; kıyamet kopuyor, tarih yaprakları çevriliyor, sen ne ayaksın diyenler, ezberi şaşanlar, takvimi saşıranlar, fikri tutulanlar.
Tarih..nedir tarih? kimin derdine deva olmuş? deştikçe altından, boktan püsürden başka ne çıkıyor ki? öyleyse uğraşma bırak, donup kaldığı yerde kalsın.

Hitler, savaşta onca yahudiyi doğramış! ne hitleri lan, onu yapan napolyondu; napolyon sevgilisini yatakta beceremeyince hatuna söz vermiş; seni beceremedim ama söz kitlesel bir becerme hakekatı yapmazsam bana ibine desinler. napolyonun burdaki gizli amacı, hitlerin sevgilisi josephini, almanyayı feth ederek elde etmekmiş.. ama, durumu çakozlayan napolyonun sevgilisi kibariye bu ihanetin bedelini hitlere sığınarak ödetmiş napolyona..işte napolyonun onca yahudiyi asıp kesmesi de evindeki bulgurdan olmasındanmış..

Marie Curie 1

massay | 10 October 2009 18:10

Uygarlıkların gelişmesinde üstün nitelikleriyle ışık saçan, insanlık yolunu aydınlatan ünlü ya da isimsiz pek çok bilim adamı etken olmuştur. Bu üstün insanlar arasında ise Madam Cruie’nin ayrı bir yeri ve örnek bir yaşamı vardır. Kuşkusuz, pek çoğumuzun yaşantısından alacağımız dersler olacaktır.
7 Kasım 1867’de Varşova’da, Manya Sklodowska adında bir kız doğdu. Annesi baş öğretmen, babası ise St. Petersburg Üniversitesinde yüksek fen eğitimi görmüş bir fizik- matematik öğretmeniydi.
Sarışın, ela gözlü, solgun ve ince bir çocuktu Manya. Sınıflarda yaşı en küçük öğrenci olmasına rağmen daima birinci oldu. Ailesi yoksulluk içinde yaşıyordu, öyle ki, annesi çocuklarının ayakkabılarını kendisi yapardı. Manya çok iyi Rusça biliyordu, Rus lisesine devam etti. 9 yaşında ablası Zozia’ı tifüsten, 11 yaşında iken annesini tüberkülozdan kaybetti. Manya, liseyi kardeşleri gibi altın madalya alarak bitirdi. Boş zamanlarında Fransızca ve Rusça fizik, tıp ve sosyoloji kitapları okurdu. Filozofları ve şairleri de okuyor ve kadın işçilere gönüllü dersler veriyordu. Bir ara ablası Bronia’yı Paris’te Tıp Fakültesinde okutabilmek için zengin bir ailenin yanına mürebbiye olarak girdi. Bu sırada evin büyük oğlu ile aralarında bir gençlik aşkı doğdu, fakat gencin ailesi evlenmelerine izin vermedi, çünkü Manya bir mürebbiyeden başka bir şey değildi. Manya ileride anılarında şöyle diyecektir: “BAŞ KURALIM; NE KİŞİLERİN, NE DE OLAYLARIN BENİ ALT ETMESİNE İZİN VERMEMEK OLMUŞTUR.”
Manya, nihayet 1891’de 24 yaşındayken fizik eğitimi için Paris’e gider. Villette’de ablası Bronia ile doktor olan eniştesi Casimir’in yanında kalmaktadır. Koltuğunun altında eski deri bir çanta, yanakları kış rüzgârından kızarmış olarak durağa koşar ve imperial diye bilinen üç atın çektiği iki katlı bir omnibüse yetişir. Sonra Doğu garından ikinci bir omnibüs ve Sorbonne Üniversitesi.
Manya adı artık Fransızcaya çevrilmiş, Marie Sklodowska olmuştur. Marie, Sorbonne’de Fizik Fakültesi öğrencisidir artık. Ayda 100 frankla geçinmek zorundadır. Bu nedenle, Sorbonne’a yakın tavan arasında bir oda tuttu. Bilim uğruna rahatını fedaya hazırdı. 15 frankla kiraladığı bu çatı altındaki hizmetçi odasında ısıtma, elektrik ve su yoktu. Tavandaki tek küçük pencere dama açılır ve odaya ışık verirdi. Marie bu odayı bütün serveti ile süsledi: demir bir karyola, bir iskemle, bir masa, bir leğen. Polonya’dan getirdiği büyük bavulu hem elbise dolabı, hem de koltuk olarak kullanıyordu.
Sonra anılarında ömründe en sevdiği yerin o yoksul tavan arası olduğunu itiraf etmiştir. Marie, yol giderlerini azaltmak için Sorbonne’a her gün yürüyerek gidip gelir.

susuzluk

ben lik | 10 October 2009 18:04

çok sözüm var söyleyecek ama susuyorum,
sustukça susatıyorum kendimi ,
sözsüz sessiz sensiz bensiz kalıyorum..
seni özlüyorum ,
sadece sen olduğundan da değil
sadece seni bildiğimden özlüyorum ama susuyorum,
sustukça “su” suyorum

İYİ Kİ YAZI İCAT EDİLMİŞ !

antiemperyal | 10 October 2009 15:41

C.Eren ÇELİKBoşuna demiyoruz kardeşim “Eller gider Mersin’e biz gideriz tersine” diye…

Bütün Dünya, 3G teknolojisine geçmiş, görüntülü konuşma devri başlamış, yakında neredeyse karşılıklı hologramlarla konuşulacak, biz “mektuplaşıyoruz”.

Yahu Başbakanımızın şair ruhlu olduğunu bilirdik de nostaljiyi bu kadar sevdiğini bilmezdik. Halbuki o ne ince ruhlu, o ne kibar, o ne ince bir tavır öyle…

Koskoca Başbakanımız, hem de “Kasımpaşalı” Başbakanımız almış eline kağıdı kalemi, ana muhalefet partisi liderine “mektup yazmış”. Merak ediyorum içine kurutulmuş gül falan da serpiştirmiş midir acaba ?

Seçim şarkısı

MollaFettah | 10 October 2009 14:28

At oyunu seyret tekrarı yok bunun
İşimiz icraat miktarı yok bunun
Arada bir elimiz sürçer ise affola
Tutmasını biliriz de gereği yok bunun

Olacak olacak olacak o kadar
Olacak olacak olacak o kadar

Niyetimiz kimseyi çarpmak değildir
Şuradakini ceplere atmak değildir
Arada bir garip gurebaya dokunduk
Tam yerine rast gelmiş manzara koyduk

Olacak olacak olacak o kadar

Not: Erken seçime binaen, biçim bozma.

Franz Liszt efsanesi

supertramp35 | 10 October 2009 11:34

Franz Liszt
Franz Liszt

Klasik müziğin insan ruhundaki etkisi oldukça büyük olmuştur yüzyıllardır. Piyanosu, kemanı, herbiri ayrı bir duyguya hitap eder kimi zaman. Müziğin temelleridir esasında o tınılar. İnsan ruhunun yanısıra beyin sağlığı ve gelişiminde ki önemide kanıtlanmıştır. Belirli bir yaştan sonra klasik müzikle büyüyen çocukların diğerlerine oranla daha zeki oldukları kanıtlanmış bir veridir. Klasik müziği babası piyano ve onunda fenomenlerinden biri : Franz Liszt. 19.yüzyılda yaşamış Macar bir besteci olan Liszt, senfonik şiir tarzını oluşturarak efsaneleşmiştir. Besteci konservatuvar okumak için gittiği Fransa’da yabancı olduğu için okula alınmamıştır. Ayrıca küçük yaşta piyano dersleri vermeye başlamıştır. Paganini’nin La Campanella eserinden etkilenerek onu kendi tarzıyla bestelemiş ve bütün duyguları içinde yaşatmıştır. Sevinç, korku, öfke, huzur gibi duyguları bestesine sığdırmıştır. Çok hızlı parmaklarını kullanabilen bestecinin bazı eserlerini nasıl çaldığı hala merak konusudur. Küçükken parmaklarını daha çok açabilmek için parmak arasındaki derilerini kesmeye kalktığı rivayeti kulaktan kulağa dolaşa dursun, onun usta bir besteci olması osmanlı devletinin de ilgisini çekmiş ve sarayda bir konser vermesi için davet edilmiştir. Özel hayatıylada oldukça gündeme gelmiş sanatçı Don Sache, Macar rapsodileri, Mazeppa gibi eserlerini sanat dünyasına kazandırdıktan sonra hayata gözlerini yummuştur.

Kuşların Hükümdarı:Hüma Kuşu

dkare | 09 October 2009 16:35

hüma kuşu
hüma kuşu

Hüma kuşunun asla yakalanamayacağı ve bu kuşu bilerek öldürenin kırk gün içinde öleceğine inanılmaktaıdır. Yine bir inanışa göre bu Hüma kuşunun küllerinden yeniden doğmak için kendini yaktığı ifade edilmektedir.Hümakuşunun ayaklarının olmadığı, yere asla inmediği, havadan yumurtladığı ve yavrusunun yine havada yumurtadan çıktığı söylenir.
Türk edebiyatında ulaşılamayacak bir mertebede yer alan Hüma kuşunun tanrıya kadar gidip geldiği ve yıldızlar arasında dolaştığı efsanenin bir diğer ögesidir. Bundan dolayı bu kuşa Türkçe lehcelerde Kumay ve Umay kuşu olarakta bilinmektedir.
Eskiden hükümdar ölünce millet bir meydanda toplanırmış ve Hüma kuşu kimin başına konarsa yada gölgesi kimin üstüne düşerse o kişinin hükümdar olduğuna dair bir inanış varmış. Hümayunun padişah, hükümdar manasına gelmesi ve devlet kuşu denmesinin altında işte bu inanış yatmaktadır.

Oğuzhan Koç

kahramancayirli | 09 October 2009 15:38

elestiriyoruz.com adresinden alınmıştır.
elestiriyoruz.com adresinden alınmıştır.

Çok Güzel Hareketler Bunlar’ın çıkardığı ilk yıldız Oğuzhan Koç’tur bana kalırsa. Ses on numara, piyasada iyi giden şarkılar, skeçler kaleme alıyor, gayet iyi oynuyor – sahnede çok rahat izlediğim kadarıyla- genç kızların rüyalarında gezinecek denli de yakışıklı. E daha ne olsun değil mi? 85 doğumlu yeni bir yıldızımız oldu diyebiliriz gerine gerine. Aduket şarkısını, skeciyle birlikte muhakkak dinleyin, izleyin.