bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Her şeyler, Bir şeyler

Colpadan | 04 November 2009 17:26

Her şeyden bir şey mi? Yoksa bir şey için her şey mi? Belki de tüm hayatımızı şekillendiren en önemli sorulardan birisidir bu. Soruyu biraz açmak gerekirse; hayatta ilgimizi çeken birden fazla konuya odaklanarak hepsinden bir şeyler mi almalıyız yoksa tüm hayatımızı tek bir şeye adayıp başka hiçbir şeyle ilgilenmeden tüm enerjimizi ona mı kanalize etmeliyiz? Kimimiz bu sorunun kendisinden habersiz önümüze hedefimizi koyup canla başla o hedefe ulaşmak için çalışıyor; bir şey için her şeyimizi veriyoruz. Kimimiz ise çok sayıda farklı konuya odaklanıp değişik konuların verdiği hazzı içimizde hissetmeye çalışarak her şeyden birazcık bir şey alıyoruz.

Uzay Oteli açılıyor

SERKANEHIR | 04 November 2009 16:05

Uzay Oteli
Uzay Oteli

Galactic Suite şirketi 2012 Yılında ilk kez bir Uzay Oteli açılacağını ve bunun hazırlıklarını sürdürdüklerini açıkladı. Uzay Oteli ilk etapta Dünyanın 450 km üstünde ve 4 yolcu kapasiteli olacak. Yaklaşık 36 saatlik bir yolculuktan sonra Otele ulaşacak olan Otel konukları 24 saat içerisinde 15 kez Güneşin doğuşunu izleyebilecekler. Şirket yetkilileri yakın bir zamanda Uzayda Seyahatın normal bir şey haline geleceğini ve hatta 15 Yıl gibi bir zaman içinde hafta sonu uzay gezilerinin bile yapılabileceğini belirterek zaman içerisinde daha geniş kapasiteli ve daha hızlı ulaşım imkanı sunan projelere imza atacaklarını belirtti. Uzay Otelinde konaklamak ise meraklılarına pahalıya patlayacak. Zira 3 gecelik bir konaklama için yaklaşık dörtbuçuk milyon doları gözden çıkarmak gerekecek. Buna rağmen şimdiden Uzay otelinde konaklamak için 200 ün üstünde başvuru yapılmış bile. Milyarlarca dolara mal olacak otel şimdiden hayırlı olsun diyorum..Tabi parası olanlara…

Yağmur Islatır..

pillibebekkuyuda | 04 November 2009 13:14

http://files.myopera.com/HazanGazeli/blog/pencere.jpg
http://files.myopera.com/HazanGazeli/blog/pencere.jpg

Kolay değildi, yaşamın kirli perdelerini yıkamak..

Kadın yaşanmışlıkları eskiyen fotoğraflarla ısıtırken, yaşanmamışlıklar için, hala zift rengi gözlerini suçluyordu..

Bugün onun doğum günü..
Önce dışarıda dans eden yapraklar kutladı..
İçine çektiği derin bir nefesle yoluna devam ederken, rüzgarın etkisiyle ağaçların arasından düşen, kuş yuvası kutladı, ikinci kez..
Bir müddet durdu, öylece baktı dağılan yuvaya, oysa ki dağılmalara o kadar alışıktı ki, düzgün duran her ne varsa ilginçti biraz, bu kez toplamak gelmedi içinden, bazen öylece kalmalıydı dağınıklıklar..

sana gül bahçesi vadetmedim…

kahramancayirli | 04 November 2009 12:02

kitapokuyoruz.com adresinden alınmıştır.
kitapokuyoruz.com adresinden alınmıştır.

Arkadaşım telefonda “herkes ünlü olmak istiyor aslında” dedi. Sahiden de öyle herkes albüm yapma, oyuncu olma velhasıl bir şekilde “görünür olma” peşinde. Tüm bunların iki sebebi var dedim arkadaşıma. 1. Özal. 2.Oniki Eylül. …

media.us.macmillan.com adresinden alınmıştır.
media.us.macmillan.com adresinden alınmıştır.

Çok yazıldı, çizildi bayat konu artık. Kolay yoldan köşe dönme meseleleri 80lerle birlikte yeşillenen bir mesele. Giderek de büyüyor, serpiliyor. 80lerin çocukları büyüdük şimdi 30larımıza yaklaşıyoruz.

UÇMAĞ – I AHMER

maltoferfol | 04 November 2009 09:31

Eğer cennete serilmişse kırmızı;
sırattan uçarak geçilir.
Kan damlar değdiğin nefesten.
Kokusu sızar kırmızımsı yapraklarına…
Üfler, ılık boşluğu mühürler kırmızıda
Elleri kulaklarında duyduklarına kapalı…
Fısıltı yayılmakta ve çığlık kan kırmızı
susmakta…

Kırmızı senli yaralarda,
kan(ak)acak sevdasında kan(aya)cak
kırmızda gözleri kamaşacak
durduracak kanamayı! Susacak…

bahtsız prenses: Süreyya

nazokiraze | 03 November 2009 18:39

İran’da Şah Pehlevi döneminde yeşil gözleriyle sinema afişlerinden fırlamış güzellikte genç bir kızın fotografı Tahran’da bakan herkesi büyüler , bu kız küçüklüğünden beri hayal ettiği gibi sinema oyuncusu olup resimleriyle hayranlarını cezbetmese de bu fotograftaki bakışıyla çarpmıştır Şah’ı.

Fotografına bakarak kendisini Tahran’a davet eden Şah’ın yanına gitmeden önce babası Şah ile evlenmek zorunda olmadıgını hatırlatıp içini rahatlatır kızının , eğer begenmezse evlenme teklifini kabul etmeyecektir.Genç kız ve ailesi Tahran için özel olarak elbiseler diktirmek ister , bunun için adres Paris’tir.Muhammed Riza Pehlevi ‘nin dört gözle beklediği ve resmine aşık oldugu kişi sonradan Mahsun prenses (Prenses Soraya) olarak anılacak olan Süreyya İsfendiyari Bahtiyar ‘dir. (Karsılastıgim adam tahmin ettigimden cok daha ilginçti, yakışıklıydı. Görür görmez aşık oldum.- Prenses Süreyya’nın Hayatım adlı kitabından)

Eski Adı “Şans”

Culture Orange | 03 November 2009 16:08

Zar olasılıkları
Zar olasılıkları

Hemen herkes şans kelimesini kullanır günlük yaşamda. Çok şanslı olmak isteyen bir hayli fazla insan var dünyada. Hatta adına oyun bile oynanıyor her ne kadar şansla oyun oynamak bazı tehlikeler barındırsada. Kısacası hiç vazgeçemiyoruz ya çıkarsa demekten.Şimdi durun;
Şansı unutun ve düşünün ki destedeki iskambil kağıtlarından kupa,karo,maça veya sinek as’ının size gelmesi belli sayısal değerlere bağlı olsun. Yani her şey belli sadece biraz düşünmek gerek. O aslar destede ise size 1/13 ihtimalle birisi gelecek demektir. 52 kağıt olduğuna göre en fazla 49. kağıdınız bir as olacaktır. [Elinizde biraz tutarsanız papaz düşebilir 🙂 ] Erken gelmesi durumunda ise heyecanlanmayın 2. as yolda demektir…Şans aslında tarih öncesi döneme kadar dayanan bir kelimedir. Olayların olma ihtimaline sayısal hesapla (cebir) ile uğraşanlar olasılık diğerleri ise biraz üşengeçlik yaparak şans derler. Olasılık hesabı adına yakışır bir şekilde ilk olarak şans ve kumar oyunlarında canlandırıldı. 16. ve 17. asırlarda, şans oyunları özellikle zengin şahıslar arasında yaygındı. Haliyle olasılık gerektiren pek çok sorular zamanın çok iyi bilinen matematikçilerinden Cardano,Pascal,Fermat,Leibnitz ve Bernoulli’ye mektupla sorulurdu.(Poker esnasında Fermat’a mektup yazıp rakibin elinin benimkinden iyi olup olmadığını sormak pek kullanışlı gibi gözükmüyor 🙂 )Bu oyunlar para atmayı, kart çekmeyi, zar atışını ve çoğu kez karışık kural gruplarını içine alırdı. Kumarcılar kazanmalarını en yüksek düzeye çıkarmak için gereksindikleri en iyi stratejiyi kullanmayı arzu ettiler. Bu öncü problemlere ve çözümlerine,uygulama bakımından hala ilgi duyulmaktadır.
Şimdide biraz gelişim sürecinden bahsedelim;

Olasılık kuramına katkısı bulunanlar arasında Stirling, Bayes, Daniel, Bernoulli, Simpson, D’Alembert, Lagrange, Buffon ve Condorcet’i sayabiliriz. Her ne kadar istatistik denilen hadise olasılığın doğal büyümesi ise de onun geliştirilmesi ilk olasılıkçılar tarafından görmezlikten gelindi. İstatistik 19. asrın sonlarına kadar kandi dogrultusunda bir disiplin olarak düşünüldü. İstatistiğin ilk olarak geliştirilmesinde en şöhretli bilim adamları Karl Pearson ve R.A. Fisher olmuşlardır. İstatistiğin gelişimi için öncülerin çoğu matematikten başka biyoloji ve ziraat gibi alanlardan gelmişlerdir. Matematiksel istatistik denilen istatistik kuramının büyümesi, uygulamalı istatistikte kullanılan teknik ve araçların gelişimine paraleldi. Gerçekten bazı teknikler matematikçi olmayanlarca geliştirildi. İlk olarak sezgiye dayanarak kullanıldı ve sonraları onların kullandığı yöntemlerin doğruluğu kuramda saptandı.

Darbeler ve Sermaye…

| 03 November 2009 14:23

Cumhuriyetin kuruluşundan beri dengemizi bulmaya çalışıyoruz.
Çeşitli güçlük ve sıkıntılarla dolu uzun bir yolun başlarındayız.
Yolun sonunda nereye varacağımız bile belli değil.
Yerin dibine, karanlıklara mı, yemyeşil çayırlara, aydınlıklara mı?

Bir imparatorluğun küllerinden doğan, çırılçıplak bebek.
Babasını çok erken kaybetmiş, korumasız kalmış.
Bakımını üstlenen yetişkinler gerekli özeni göstermemiş.
Düşe kalka, yara bere içinde hayatta kalmaya çalışıyor.

Darbe üstüne darbe yemiş.
Kurtarıyorum diye her gelen, basmış tokadı.
Acımasız egemen güçler üniforma giymiş.
Sermayenin tekmeyi attığı ayağında postal var.

EVLİLİKLER NEDEN DEVAM ETMİYOR

bellybul | 03 November 2009 13:18

Evlilikler artık eskisi gibi uzun ömürlü değil maalesef, bir kadın olduğum halde hemcinslerimin tüm tepkilerini göğüslemeye hazır söylemek isterim ki “kadınlar güçlendi mertlik bozuldu”…Evlilikler kadınların güçlenmesi, ekonomik özgürlüğe ulaşması sebebiyle artık dayanıklı değil. Bunu söylerken hemcinslerimi suçlamak istemiyorum, bu tespitin sadece bir bacağı diğer bacak şu: kadınlar annelerimiz gibi değil, ama erkeklerimiz babalarımız gibi. Yani biz kadınlar annelerimiz gibi evde, babalarımız gibi dışarıda mücadele vermeye başladık, erkeklerimiz de buna paralel aynı şekilde sadece dışarıda değil içeride de mücadele etmek durumunda. Yani, eve gelip bacağını uzatıp TV seyreden, çocuğun tüm gereksinimlerini eşinden bekleyen erkek modeli olduğu sürece evlilikler devam etmeyecek, kadınlar bunu kaldıramaz kaldırmamalı da, bu insan doğasına aykırı bir durum, hiçbir kadın bu şekildeki bir hayatı uzun süre devam ettiremez. “Ben maddi manevi her işimi kendim karşılayacaksam, eşim beni mutlu etmeyecekse, üstüne yeni külfetler yaratacaksa, hele hele de işinde istikrar sağlamayıp, geçim sıkıntısını da bana devredecekse, evliliği devam ettirmemin ne gibi bir mantığı olabilir ki!” diyorlar ve soluğu mahkemede alıyorlar, olan da çocuklara oluyor. Erkekler hala kadınları suçlamaya devam eder, “yuvamı yıktın” der, kadın erkeği suçlar “yuvana sahip çıksaydın o zaman” der, çocuk ise en haklı olanıdır “madem geçinemeyecektiniz, madem siz birbiriniz için yanlıştınız, beni neden yaptınız” diye her ikisini suçlar. Gelecek nesiller bu çelişkilerle yetişirse toplum ne kadar sağlıklı olacak? Erkekler sözüm size: kadınlarınız annelerinizin formatından çok farklı onları kaldıramayacakları yüklerin altına sokmayın, hayatı lafta değil pratikte de paylaşın onlarla. Kadın dediğin iki tatlı söz, biraz saygı gerisi kolay.Ve kadınlar direnir direnir, içine atar ve bir gün patlar dünya gelse geri adım atmaz. Sınırları zorlamayın, bile bile bile lades demeyin! Kadınlar bu söz de size: eşlerinizi aceleyle seçmeyin, “iyi baba” olacak eş değil, size “iyi eş” olacak eşler seçin, sizi tamamlayan, size uyan aynı hayat gayeleri olan insanları seçin, en önemlisi de ne biliyor musunuz, hayatındaki kadınları (anne, kızkardeş) sayan, seven, önemseyen erkekleri bulun seçin ve herşeyden de önemlisi bunların yanında aşık olduğunuz adamı seçin, ki tahammül seviyeniz yüksek olsun. Çalışan bir kadınsanız, anne olacaksanız sizi zor günler bekliyor bunu bilin. Çocuklar size de sözüm var: ayrı anne babası olan sadece sen değilsin bunu bilin. Günümüzde bu kaderi çok çocuk yaşıyor bilin,üzülmeyin, koşullarınıza uyum sağlayın, anneyi ya da babayı suçlamayın, kiminle kalıyorsanız ona destek olun, hayatı paylaşın. Mutsuz anne baba ile aynı evde yaşamak, mutlu anne baba ile ayrı evlerde yaşamaktan daha iyi değildir.

Çöp

Colpadan | 03 November 2009 12:20

Ruhunun derinliklerinde kirlilik
Havada yanık plastik kokusu
Hırsın, ihtirasın, kıskançlığın, hepsi birlik
Naylon kaplı bitki örtüsü

Görmez gözler zehri, pisliği
Sanır hepsi cennet iksiri
Asit sular ölü toprağı
Biter nefret bitkisi

Bekleme martılar gelmez artık
Onlar bile çoktan bildi seni
Zeytin dalında gazete kağıdı yırtık
Tüketebilirsin bencilce son ümidini

Ufka bakıp masmavi de hadi
Bulanık suda avut kendini
Bu dağlar dolusu çöp
Sonunda kaplar heryeri