bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Çello Dinle…

admin | 08 December 2009 17:09

Çello çalan var mı? Bende çalmıyorum, hatta hiç denemedim. Birkaç defa canlı dinledim.
Peki, nedir çello?
İlk örnekleri 16.yüzyıl’da Fransa’da ortaya çıkmış. Çello,( ya da Viyolonsel) kadın vücuduna benzeyen yaylı bir müzik aletidir. Bu çalgı viyola, keman ile aynı familyadan. Keman’a benzemekle birlikte daha büyük bir çalgıdır. 1.20m uzunlukta ve en geniş kısmı 40cm civarında. Çello yere dayanan çubuğu ile çello sanatçısının bacakları arasına alınarak çalınır. 20.yy.da ünlü besteciler, Çello’yu bir solo enstrüman olarak görmeye ve geliştirmeye başladılar.

Türkiye’de “4 Kadın 4 Çello= Cellisima” adlı grup, klasik müzik ile popüler müziği sentezleyerek yorumluyor.

Bir de “Apocalyptica” grubuna bakalım.

Afet, evimizin küçük yaramazı…

admin | 08 December 2009 16:21

Size Afet’in hikayesini anlatacağım bugün.
Afet bizim evin küçük yaramazı. Akşam yorgunluğuyla koltuğa oturup biraz dinlenmek istediğimde, evin sessizliğinde onun tıkırtıları gelir hemen kulağıma. Benim geldiğimi görmüş -belki de beni tanımıyor bile, herhangi biriyim onun gözünde- , kendi yalnızlığından kurtulmak için beni çağırmaya ya da benim yanıma gelmeye çabalıyor muhtemelen. Bense, onun bana varlığını hissettirme çabasına hayran öylece dinliyorum bu yaşam savaşındaki azimli yürüyüşü.

Buchenwald Cadısı: Ilse Koch

admin | 08 December 2009 15:00

Ilse Koch (1906 -1967)
Ilse Koch (1906 -1967)

İnsanlık tarihinin en acımasız kadınları arasında yer alan Ilse Koch (Köhler), 22, Eylül, 1906 tarihinde Almanya’nın Dresden şehrinde doğmuştur. İlk okulda çok sessiz ve uslu bir çocuk olmuştur. 15 yaşında muhasebecilik okuluna başlamış, sonradan da muhasebeci olarak işe girmiştir. 1932 senesinde Nazi Partisi‘ne katılmıştır. SA ve SS Nazi kuruluşlarındaki arkadaşları aracılığıyla Karl Otto Koch ile tanışmıştır.

Ilse Koch kocası Karl Otto Koch ile
Ilse Koch kocası Karl Otto Koch ile

1937 yılında Karl Otto Koch ile evlenmiştir. Bu esnada Sachsenhausen toplama kampında gardiyan ve sekreter olarak çalışmaktadır. Kocası, Buchenwald kampının müdürlüğüne terfi edince, ailece oraya taşınmışlardır.

Buchenwald kampı, Almanya’da kurulan ilk ölüm kamplarından biridir. Tüm Avrupa ülkelerinden 250 bin esiri toplayan bir “ölüm şehri” olmuştur.

GERÇEĞİN YIKILIŞINA İSYAN

admin | 08 December 2009 13:37

Bir yol vardır, gideceğini bilirsin, nasıl olduğunu da bilirsin. Bedenlenmekten kaynaklanan bir durum ki, yol almak zor gelir; zaten yol almayı bırak bedenlenmeyi kabul edemeyen ruh gideceği yolu nasıl etsin?

EN ZOR YOL NEREYE OLAN YOLDUR?

Yollar vardır, içe doğrudur. En zoru da Gaia’ya doğru değil de içe olandır. Oysa insanoğlu mekan değiştirmenin zor olduğunu düşünür. İçinden bir yerden başka bir yere en son ne zaman ulaştın? Yoksa sen de içini dinlememeyi tercihleyenlerden misin? Zaten bu daha kolay olandır. Diğeri içten geçer ve cayır cayır enkarnede olduğunu hissettirendir asıl.

BİLMEK VE DEVAM ETMEK

Aydilge Sarp

admin | 08 December 2009 12:44

lunaroom.net adresinden alınmıştır (fotoğraf:gökçe pehlivanoğlu)
lunaroom.net adresinden alınmıştır (fotoğraf:gökçe pehlivanoğlu)

Rock müziğin yeni seslerinden Aydilge’yi ben daha önce yayımlanan kitaplarından tanıyordum. Blumia Sokağı’nı okumaya ise anca fırsat bulabildim. Kitap, 2002 yılında yayımlanmış. 1.57 boyu ve 70 kilosu olan Aylin’in zayıflama çalışmalarına başlaması ile başlıyor hikaye. Hoş benzetmeler, akan bir anlatım. Her kitapçıda bulamayabileceğiniz (ikinci baskısını görmedim henüz kitabın) bu kitabı öneriyorum demek çok mantıklı olmayacak.

Monolog

admin | 08 December 2009 11:35

İnsanın, oyuncak bebeklerin oyuncak olduklarını anladığı güne benziyor. Eski benimi ele alıyorum ve saçma olduğunu anlıyorum. Çok sık oynadığım bir oyuncak.

John Fowles

Giorgio de Chirico
Giorgio de Chirico

Günü bilemiyorum, ama yeryüzündeki varlığının bir trafik kazasını bahane ederek beni bırakmasından sonraki ikinci sonyazdı. İlk birkaç günkü sarsıntıdan sonra karalar bağlamadığımı, olan biteni olup bittiği gibi kabullendiğimi hatırlıyorum. Birgün belki bir otobüs durağında dikilirken, ya da bir tatil beldesinde kartpostal seçerken, en olağanı bir şarkı ya da kitapta, en azından isminin geçtiği herhangi bir sohbette beklerken bu keskin acıyı; zihnimin bomboş olduğu bir yürüyüşte yutkunuyorum. Eve döndüğümde, sanki ilk defa görüyormuş gibi, bir yıldır masamın bir köşesinde duran kurumuş deniz atına bakıyorum. Deniz yolculuklarından birinin dönüşündeydi. “Suveyş Kanalı’ndan geçerken geminin çapasına takıldı.”Hoşuma gitmişti bu masal. Elime alıyorum.

Topsuz Alanda Çay Demleme!

admin | 08 December 2009 10:47

Geniş bir ailede yaşamayanlar için çay keyfi nasıl da basittir. Öyle ya, çayı demlemek için çaydanlık ve semaver kullanmak kimsenin aklına bile gelmez. Çoğu kez demlik poşeti kutulardan çıkarılır, sahalardaki yerini alır. Poşet çay hâkimiyetine sahip herkes, iple kısa süreli çok güzel hareketler sergiler. Derken dakikalar ilerler, hakem düdüğü çalmadan çay yudumlanmaya hazır hale gelir. Peki, tıpkı poşet çay gibi düşünülmüş başka bir demleme yöntemi var mıdır? İşte çocuklar, tam da şu anda “çay topları” diye bir başlık atalım ama buraya yazmayalım.

İngiltere Neden Savaşıyor – 3

admin | 08 December 2009 09:43

Bu yazı, Scottish Left Viewve Global Researchsitelerinde ortak olarak yayınlanan Why We Fight: The Nature of Modern Imperilasm adlı makalenin, her iki siteden de izin alınarak yapılan çevirisidir. Yazar Alan McKinnon, İskoç Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nınbaşkanıdır.

Önemli Not: Bu makaleyi çevirmek için zaman ayırmam ve burada paylaşmam, makalenin genel içeriğini beğendiğimin bir göstergesi olsa da, içinde yazan her şeyi yüzde yüz onayladığım anlamına gelmez. Burada okuyacağınız makaledeki fikirler yazara ait olup, öncelikli olarak kendisini bağlar.

NEDEN SAVAŞIYORUZ – 3

Kısacası, savaş dünyasını anlamak için modern emperyalizmin yapısını, ve ulus devletlerin kendi en büyük şirketlerinin kârını maksimize etmesine yardım etmek için nasıl uluslararası çalıştığını anlamamız gerekir. Bu politikalar dolaylı ya da dolaysız olarak dünya üzerindeki çatışma ve savaşlara sebep olmaktadır. Dahası, bu sorun, devlet bütçesinden cömertçe destek alan silah şirketlerinin bütün dünyaya ölümcül silahlar satarak savaşların devam etmesine olanak sağlamasıyla iyice karmaşıklaşmaktadır. 2007 yılında, dünyanın önde gelen ilk 100 savunma sistemi üreticileri, son 10 yıldaki satışlarını %10 artırarak 347 milyar dolarlık silah satmıştır. Şu anda, pek çok ülkede yasadışı işlem yürüttüğü için inceleme altında olan İngiltere’nin “şampiyonu” BAE Systems, Suudi Arabistan ve İsrail gibi insan hakları konusunda sabıkalı ülkelere her türlü silahı satmıştır.