bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

KEDİLİ YAŞAM İÇİN PRATİK ÖNERİLER

admin | 08 February 2010 10:28

Kedi’siz asla, diyorsanız; ya da hiç aklınızda yokken kendinizi bir – belki de iki, üç, dört..- kedi ile yaşamınızı paylaşırken buluverdiyseniz; eminim bütün kedi severlerin karşılaştığı “temel” sorunlar bazen sizi de yoruyordur. Aşağıdaki önerilerin pisileri ve sizleri rahatlatacağını düşünüyorum (16 kedi’li yaşamımızda tecrübe ile sabittir) :
-Kedinizin tuvaletini tuvalet kabı dışında bir yere yapması durumunda çamaşır suyu ya da alkolle bölgeyi temizlemeniz, kedinizde ters etki bırakacaktır. Çamaşır suyu ve alkol, kedinin idrar kokusuna çok yakın bir koku bırakacağından kediniz sürekli oraya tuvaletini yapmasını istediğinizi düşünecektir. Bölgeyi yarı yarıya su ve sirkeyle silmeniz daha uygun olacaktır. Tuvalet alışkanlıklarında uzun süreli bozukluk görülmesi ciddi sağlık problemlerinin işaretidir. Lütfen bu gibi durumlarda doktorunuza baş vurunuz.
– Tüy dökülmesi! Plastik/tıbbi eldiven giyip kedinizi okşadığınızda tüylerin eldivene toplandığını göreceksiniz. İçi kalınca bir çorabı hafif nemlendirip, ters çevirip elinize geçirdikten sonra kedinizi okşamanız da fazla tüylerin alınmasını sağlayacaktır. Her gün taranması en etkili yöntemdir.
– Kanepe tırmalama: Kedinizin tırmalamasını istemediğiniz yer/köşelere portakal yağı/esansı damlatabilirsiniz. Kediler turunçgillerin kokusundan rahatsız olur. Oraya yanaşmayacaktır. Kedi tırmalama tahtaları ya da dışarıdan getireceğiniz temizlenmiş bir kütük de kedinizin hoş vakit geçirmesini sağlayacaktır.
– Sistit: Özellikle kısırlaştırılan erkek kedilerde karşımıza çıkan bir sorundur. Arada bir kaynatılmış maydanoz suyu sunmanız kedinizin idrar yolu sistemini destekleyecektir.
– Salon bitkileri: Kediler yuttukları tüy topaklarını çıkartmak için ot yeme ihtiyacı duyar. Kediniz için bir saksıda çim yetiştirirseniz, kendi çimini tercih edip çiçeklerinizi rahat bırakacaktır. Dışardan çim getirmeniz parazit yumurtası almasına neden olabilir. Bu nedenle lütfen taze çim yetiştiriniz. Arpa tohumundan elde edeceğiniz daha kalın çimen, kedinizi daha da mutlu edecektir.
– Mamanın etrafa yayılması: Kediler genel kanının aksine çukur/derin tabaktan değil de düz tabaktan yemek yemeyi tercih eder. Çukur tabak yemek yerken bıyıklarının değmesiyle rahatsız olmasına neden olur. Kedinize düz tabakta servis yaparsanız, mamasını kabın dışına çıkartma ihtiyacı duymayacaktır.
– Annesiz bebek kedi: Annesiz bebek kedi bakıyorsanız, bir çalar saati ısıtılmış havluya sararak ona “anne kalp atışları” sağlayabilirsiniz. Böylece pisicik kendisini güvende hissedecektir.

Asıl Olan Nedir?

admin | 08 February 2010 09:42

Sol yanımda sızı mı sızı. Neyin yokluğu? Benim artık ben olmayışım mı, çoktan benden vazgeçmem mi; yoksa senin bende olmaman mı, olmamayı istemen ve benim bunu bilmem mi? Neyin yokluğu? Kırmızının mı, yoğun bir coşkunun varlığının hayatımda olmayışı mı, bu iç tepinmelerin sebebi eylemi?

Yoksa özde ben bu muyum? Hiç çırpınmaya çalışmamalı mı asıl? ‘Asıl olan nedir?’ meselelerini aşıp, özde olanı bulmak ne zormuş oysa…

Bize ne öğretildi daima, oku, iş sahibi ol, evlen, çocuk yap, ev araba al, bunlardan birkaç tane daha al, çocukların için aynı zımpırtı devamını düşün ve bunu da güven altına al, torunun olsun, sonra emekli ol ve bir yazlık mekana taşın; işte hayat bu. Bu mu? Peki, benim iç çırpınışlarımın dermanı nerede, eğer buysa? Nerede onca öğreti?

‘Kadınlar Şunu İster’ Saçmalıkları

admin | 06 February 2010 15:43

Böyle bir zihniyetin bu kadar egemen olması sinir edici. Kadınları aşağılayıcı. Buna izin veren gene kadınlar. Kim komik durumda? Bunu anlatıp hayalini kuran kadın mı yoksa eşek dediği adam mı?

Kadın, karşımda kendisinin zevkli olduğunu sandığı konularda konuşmaya başladı.

‘Ay, bugün facebook’ta bir yazı vardı. Kadınlar dört şey ister: kapısında jaguar, dolabında vizon, üçüncüsünü hatırlamadım, dört, bunları yapabilecek bir eşek.’

‘Üçüncüsünü unutman normal. Hep bunlara benzer şeyler hatırladığından o kafan sandığın şey artık seni terk etmiştir.’ diye düşünürken; ‘Niye öyle olsun ki?’ diye söze girdim.

Helios’un Tehlikeli Okları

admin | 06 February 2010 14:27

Bir keman sesi, içimde. Sesin içinde kaybolduğun, yoğrulduğun. Dingin etkin. Helios’un okları her bir nota, her bir darbe.

Aşk bir girdap. Eğlenceli başlayan. Soruları kendine sorduğun önce, mızrakları kendine saplamaktan kaçındığın sonrasında. Her bir varoluş serüveninin, yokoluşa dönüştüğü yedi temel notanın tepelerinden çekilen çizgi.

Her çizgi her tende ve her yazgıda başka şekil bulandır. Bu da şaşırtandır kimi zaman. Her defasından ‘Tamam’ dediğin ve her defasında elinin boş eve döndüğün bir ilizyon oyunu aşk, dostum.

Sırlarını kalpten önce döktüğün, üzerine pastalar yaptığın lezzet diyarlarında gün gelir mahzenin dediğin o ten mezarın da olur; cennetin de güzelim.

Bir Karikatüristi Kıskanmak

admin | 06 February 2010 12:59

Bir Karikatüristi Kıskanmak

Kıskançlık hayatımda hiçbir zaman ciddi anlamda yer almadı, ilginç ama ben kimseyi kıskanmadım. Yoksa kıskandım mı? Düşünüyorum da biri gerçekten güzel bir işe imza attığında kıskandım ama onun başarısı sonlansın ben yapayım demedim. Tepkilerim kıskanılması muhtemel olaya genelde şöyle olur; “ aa ne güzel keşke ben de yapabilsem böyle şeyler” ya da “ aaa ne güzel ben de yapabilirim ki çalışırsam”. Yani bu kıskançlık değil di mi sevgili okur? Evet, evet bana böyle olduğunu söyle, beni, kıskanç olmadığımı onayla lütfen. Cevaplarınızı duyar gibiyim, sizinle aynı fikirdeyim. Bu kıskançlık diye tanımlansa dahi kötü niyetli bir eylem değil. Ben buna olumlu kıskançlık diyorum, insanı bir şeyler yapmaya teşvik ediyor.

Mış’lı, miş’li ..

admin | 06 February 2010 11:44

Sade Poğaça
Sade Poğaça

Sabah uyanmışım, mis gibi bir poğaça kokusu gelmiş burnuma, hemen gidip mutfağa bakmışım..Kimse sürpriz yapmamış, rüyamda kokuyu almışım..

Hemen yola çıkmışım, torbama doldurduğum ekmekleri yol boyunca, aç kalmış kuğu ve ördeklere atmışım.. Değirmene kadar yürümüşüm. O ne haşmetli dönüş..Ürkmüşüm, heyecana kapılıp eğmişim başımı, değmeyecek pervanelerinin altından geçerken..
”Don Kişot, haklıymış saldırmakla”, deyip gülmüşüm..

Klasik Müziğin Dehası: Ludwig Van Beethoven

admin | 05 February 2010 17:36

Beethoven
Beethoven

Beethoven, 1802 yılında işitme duygusunu tümüyle kaybedince ağır bir bunalıma girdi. Bu durum elbette ki bir müzisyen için korkunçtu. Çünkü bir piyanist için konser vermeyecek, şef olarak orkestrayı yönetemeyecekti. Daha da önemlisi, öğrencilerine ders veremiyecekti ki bu onun için çok önemli bir gelir kaynağıydı. Ayrıca sosyal yaşamının bittiğinin de farkındaydı. Çünkü duymayan biri olarak yalnızlığa mahkum olacaktı.

Okyanusun Tuza Dönüştüğü

admin | 05 February 2010 14:19

max sauco
max sauco

Yorgun kelimeler yatıyor yatağımda.
Boğazımda yutamadığım bir yutkunma hissi, boğazımda bir acı. Kalkıp su içmeye ise dermanım yok.

Konuşmalar… Herkeste ne çok söz var. Sözleri duydum, artık öyle anlamsız ki… Yerimden kalksam ya da otursam; hayatımı ritmine soksam, kendimi yeniden yaratsam, onunla bununla tanışsam; avunur muyum? Bir nokta kadar umudum olsa buna dair. Öyle insanlar olurlar. Aynı bugün gibi. Birçok konuşma. Eve gelmeyi uzatma çabası gösteren ben. Sanki o yutkunma hissi geçecekmiş gibi yersiz bir arayış. Aslında arayış değil de işte, kaçış desem değil; kaçtığım bir yer ya da kişi de yok ama yine de yalnız kalacak kadar güç sergilemeye kalkışmıyorum.

Ne Saf Ne Salt

admin | 05 February 2010 13:17

max-sauco
max-sauco

Hiç de temiz değilim, seninle kıyaslanınca. Kabulsüzlüğün sınırlarında dolaşan sen için ben, çok sıradan bir ablayım. O kadar. Süt’e yakın değilim. O ben değilim. Yalan mı, olmaz ama bazen olabiliyor; işte bunu görüyorsun. İnsan çok kızılacağını, kıyamet kopmasını istemediği zaman söylüyor. Ya da geç savunmaları. Buyum. Telafisiz. Savunma yok. Hiç de temiz değilim.

Çok masum da değilim her zaman. Bunun için daha güçlü olmak gerekiyor. Ben o kadar güçlü değilim. İşin açığı seni hak eden ben değilim.

Hem buna rağmen o kadar fevriyim ki; sabırsızlığım, iki keçiyi –gereksizce- defalarca karşı karşıya getirir, bitirir; bitirdi. İstesem ne ki, o ben değilim. Ne saf ne salt. Birçok kokunun olduğu kişi işte ben. Kimi zaman dermansız, kimi zaman çokça derman veren. Yaşayan, kimi zaman korkan, kimi zaman korkularına sığınan, kimi zaman her şeye boş veren, kimi zaman takıntılı; kimi zaman annesinden bir farkı kalmadığını anlayan, kimi zaman ağlayan, kimi zaman ağlasa da hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini anlayan, kimi zaman yoran; kimi zaman ‘Yeter, yoruldum!’ diyen… Boğulan…