Beethoven
Beethoven

Beethoven, 1802 yılında işitme duygusunu tümüyle kaybedince ağır bir bunalıma girdi. Bu durum elbette ki bir müzisyen için korkunçtu. Çünkü bir piyanist için konser vermeyecek, şef olarak orkestrayı yönetemeyecekti. Daha da önemlisi, öğrencilerine ders veremiyecekti ki bu onun için çok önemli bir gelir kaynağıydı. Ayrıca sosyal yaşamının bittiğinin de farkındaydı. Çünkü duymayan biri olarak yalnızlığa mahkum olacaktı.Fakat Beethoven’ın unuttuğu bir şey vardı; dostları… Onun gibi değerli bir bestecinin, sefaletin pençesinde kıvranmasına kesinlikle razı olamazlardı. Viyana soyluları hemen toplanıp ona parasal yönden destek olma kararı aldılar. Bu soyluların başında da Arşidük Rudolph vardı.

Arşidük Rudolph
Arşidük Rudolph

Rudolph, Beethoven’ın eserlerini en çok ithaf ettiği kişidir. Arşidük Rudolph, Avusturya-Macaristan imparatoru 2. Leopold‘un en küçük oğludur. Müziğe ve müzisyenlere aşırı derecede ilgi ve saygı duyardı. 1803 yılında Rudolph, Beethoven’dan ders almaya başladı. Kısa bir süre sonra aralarında gerçek bir dostluk kuruldu.

2. Leopold
2. Leopold

1809 yılında Arşidük Rudolph, iki arkadaşının da desteğini alarak Beethoven’a, Viyanayı terk etmemesi koşuluyla, yıllık 4 bin florin maaş bağlanmasını sağladı. Bu iki kişi Prens Kinski ve Prens Lobkowitz idi.

Lobkowitz
Lobkowitz

1812 yılında Kinski attan düşerek yaşamını yitirdi, 1813 yılında da Lobkowitz iflas edip Viyana’yı terk etmek zorunda kaldı. Fakat Rudolph, onların payını da üstlenerek Beethoven’a parasal desteğini sürdürdü.1819 yılında Beethoven, sengili dostu Arşidük Rudolph’un Moravya‘nın Olmütz kentine başpiskopos atanacağı müjdesini aldı. Rudolph kendisinden bir Missa Solemnis bestelemesini istiyordu. Beethoven büyük bir sevinçle görevi kabul etti ve hemen çalışmalara başladı. Tören 20 Mart 1820’de Köln Katedrali’nde yapılacaktı. Fakat türlü engeller nedeniyle yapıt ancak 1824 yılında tamamlanabildi ve 18 Nisan 1824’de ilk kez seslendirdi.

Konser gününe değin de türlü aksaklıklar ve engeller birbirini izledi. Önce yapıtın çalınacağı salonu bulmak için çok çaba harcandı. Orkestra elemanlarının bulunması da büyük sorun oldu. Çünkü o dönemde Rossini’nin yapıtları revaçtaydı ve müzisyenler de bu yapıtları seslendirmekten büyük keyif alıyorlardı. Gürültü, patırtıyla geçen provalardan sonra konser gününe gelindi. Giyimine kuşamına hiç dikkat etmeyen Beethoven’ın, konser akşamı giyecek siyah frakı bile olmadığı anlaşıldı. Schindler karanlıkta görülmeyecek koyu yeşil renkte elbisesini vermese ortaya bir sorun daha çıkacaktı.

Schindler
Schindler

Artık perde açılıp konser başlayabilir diye düşünülürken, konser için orkestradaki sanatçılara davatiye verilmediğini bahane eden birkaç müzisyenin de son anda gelmekten vazgeçtiği anlaşıldı. Ama tüm bunlara karşın yapıt seslendirildi ve büyük başarı kazandı.Yapıtın sahnelenişi sırasında 54 yaşında olan ve uzun zamandır kulakları duymayan Beethoven yine de çapkınlık yapmadan duramadı. Başroldeki iki ünlü, alto Karoline Unger ve soprano Henriette Sontag, gelip üstadın elini öpmek istediler.

Henriette Sontag
Henriette Sontag
Karoline Unger
Karoline Unger

Beethoven’ın en çok sevilen yapıtlarından biri olan “5. Senfoni”si, 1789’da başlayarak yavaş yavaş artan sağırlığına karşı, daha doğrusu kadere başkaldırış olarak kabul edilir. 16 Kasım 1801‘de Bonn’dan arkadaşı olan Dr. Franz Wegeler’e yazdığı mektupta duygularını belirtmiştir.

Bilindiği gibi “5. Senfoni”, üç kısa bir uzun çalınan dörtlü notayla ve insanı olağanüstü etkisi altına alarak başlar. Senfoninin ilk dört noktasından oluşan basit motif tüm yapıtın ana fikridir. Üç kısa bir uzun çalınan notalar, mors alfabesinde üç nokta bir çizgiye tekabül eden “V” harfini, dolayısıyla da Latince kökenli “Victoria” sözcüğünün ilk harfini tanımlar. Beethoven, kadere başkaldırışını ve sonunda zafere ulaşmasını simgeleyen bu yapıta “Zafer Senfonisi” adını belki de bu nedenle vermişti.