bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

paranormal günlük rutin- ritimler…

astral | 03 March 2010 09:42

– Bunların hiçbirini yapmak istemiyorum.

– Ne demek hiçbiri? Hangisini, hepsi derken nasıl hepsi? Anlamadım, açıklar mısın?

– Bazen bana istediğin kadar bağır. Seni duymuyorum. Bana yardım edeceğini söylüyorsun, karşılığını bekliyorsun. Ben neyi yaparsam iyi geleceğini biliyorum ama yapabilmek ya da yapmayı istemek gibi bir şey var. Meli, malılar. Meli, malıları yakmak istediğim onca durum var ki…

Bana hayatımı ve enkarnemdeki karmamı temizlememi vaad etsen de; ben tüm bunları yapabilsem zaten senin de bunları söylemen gerekmezdi. Bazen inandığım her şeyden sıkılıyorum, belli aralıklarla inançsız oluyorum. Öyle değil de donmak gibi düşünebilirsin bunu. İnanmak ya da inanmamayı düşünmediğin noktada inanıyor sayılır mısın ya da inanmıyor sayılır mısın? Sol yanın sızlarken sen sol yanındaki ağrıyı geçirme girişimlerine dahi bulaşmazken daha ötesine nasıl kalkışabilirsin ki… Bazen pek birşeyin cazip gelmediği olur mu?

BULANTI

il mare | 03 March 2010 09:41

Bugün seni kim seviyor,öğren.
Kaç kişi gezinmiş saifanı,tıkla hemen.
Ne zaman öleceğini mi merak ediyorsun,doğru yerdesin…

Ali sana gül yolladı,

Veli sana sarıldı,

Ayşe ayıcık gönderdi,

Fatma da öpücük.

Bu mesajı 15 kişiye yolla,

Yollamazsan…

nası akrostişş yaptınız öleee???
nası akrostişş yaptınız öleee???

Flash tv, sabah kuşağını bilmiyorum.Öğleni de.

Akşama doğru bir curcuna,şarkı türkü. Bi taraflarını, parıldayan aptal elbiselerin içinde sallayan boya kutusu hatunlar… Kolbastı vardı bi ara her açtığımda,şimdilerde yok gibi.. Mide bulantısı sebebi.
Daha geç vakit;bir adam.Bir de kadın..Rastgeldiğim vakit hep böyleydi yayın.
Yapma bir sızlanış kadında. Gözlerindeki yapma acı,sadece bağırdığında.Kasıyor ya kendini;gözlerindeki o ifade de işte,kasmaktan.Yaş falan da yok zaten.
Susuyor sonra bir ara,nefes alıyor az. Yoruldu çok,dinlensin biraz. Susmak televizyonda haramdır,günahtır. İşte tam da burda araya giren küfürler,avuçları kaşındırırrr.. Hatırr hatırrrrrr…

İçinde gizlediğin inci benim, yapıştım yüreğine…

haytaazrail | 02 March 2010 16:12

Üşüyen sözcüklerimin ucu yanık mektuplara dizilişi… Hasret türküsü kadar ağır, ezik ve hummalı bir özlemin kalp çarpıntısı. Güneşin Solgunluğunda açılan akşamsefası ve fasl-I baharın son girizgâhı… En büyük yeminin kefaret istemeyen bedeli, ben sana yazılıyorum sen tevhit ettikçe kaderi…

Uslu çocuk kimliğimin yaramaz ve sevimli kaçamağı… Anne teni, baba evi kokusunun vuslata döşenmiş taşlı sokağı… Komşu bahçenin yasak meyvesi, dizlerimi kanatma pahasına çaldım seni…

Gönlümün İpi kopan uçurtması, bıraktım rüzgârına yön tayinini… Savurdum özgürlüğüne ruhumu… Al sende birleştir beni… Gözde olmasan da özdesin, hatırdasın daima… Meleklerin kanadına yazılmış sevdam, tüm meşakkatinle istedim seni…

atlıkarınca gibi evler

nazokiraze | 02 March 2010 13:11

1958 yılında Belçikalı bir adam tarafından hasta eşinin güneş ışınlarından her an faydalabilmesi için tasarlanan 360 derece dönebilen e günümüzde yapılan bu tür evlerin ilkidir.Oturma odasında bulunan iki yeşil düğmeden birine basıldığında yavaş yavaş dönmeye başlayan ev 90 dakikanın sonunda tam 360 derece dönüş yapmış oluyor.Ayrıca evde 52 yıl öncesine göre yapılmış en ustalıklı iş ise evin hareket sırasında veya pozisyon değişikliğinde de elektirik, sıcak ve su tesisatının karmakarışık ama bu düzene uygun şekilde yapılmış olması.

Oldukça büyük olan ev sürekli güneş ışıgından faydalandıgı için enerji tasarrufu sağlamakta.Aslında müteahhit veya mimar olmayan kömür tüccarlığı ile geçinen François Massau o dönem varını yoğunu bu eve harcamış, evde şu an torunu oturuyor.

Avusturalya’da inşa edilen günümüzün dönen eviise 400 bin Sterline mal olmuş. Evi yaptıran Everingham çifti amaçlarının güneşten faydalanmak olduğunu söylüyorlar ve bazen yönlerini şaşırdıklarını itiraf ediyorlar,evi tasarlayan Luke Everingham aslında ses mühendisi. Ev saatte 40 metre hızla dönüyor ve bir bilgisayar sistemiyle kumanda ediliyor.

Simülakrlar ve simulasyon kuramının yaratıcısı; Jean Baudrillard

astral | 02 March 2010 12:02

Hakikat, ortada bir hakikat bulunmadığını gizlemeye çalıştığından – simülakrların hakikati gizleme şansı yoktur. Simülakrlar hakikat demektir. (ekleziast)

Baudrillard ismini duyuran, yazarın Simülakrlar ve Simülasyon yapıtıdır.

Bu kitabında simülasyon kavramının ayrıntılarına değinen Baudrillard, diğer kitaplarında ise simülasyonu diğer kavramların içinde incelemiştir. (Örnekler kaynaklarda vardır.)

Simülasyon kavramından önce Baudrillard kimdir, buna bakalım. Ardından teorisine geçeceğim makalede, en sonda da, eleştirellerin savunularına değindim.

JEAN BAUDRİLLARD KİMDİR?

1929′da, sıradan bir devlet memurunun çocuğu olarak Fransa’da, Reims’te doğdu.

Kısa bir dönem tiyatro oyunlarını çeviren yazar kendini Sorbonne Üniversitesi’nde buldu ve Almanca okumayı seçen Jean, ailesinde üniversiteye gitmiş olan ilk kişiydi. Cezayir sorunu yaşamını etkiledi ve bu sosyolojiye yönelmesine neden olacaktı.

Mezun olmanın ardından eğitim kurumlarında Almanca öğretmiştir. 1950’de Almanca öğrettiği bu dönemde, doktora tezine de (sosyoloji üzerine) devam etti.

1966’da doktora tezini bitirdi, tezinin başlığı ise “Thèse de troisième cycle: Le Système des objets” olarak seçti.

1966ve Eylül ayında Université de Paris-X Nanterre’de (Nanterre Üniversitesi – Paris-X) akademik kariyerine başlamış oldu.

Bu durum yıllar sonra kendi ismini taşıyan bir kürsünü inşa edecekti ve henüz bilmiyordu.

1968’deki öğrenci eylemlerine yandaş oldu. Bunun üzerine Yapısal Marksizm ve medya teorileri ile ilgilendi.

(Ne var ki, Baudrillar ’ın kaderinde ana akım medya taraftarı yazar damgası yemek yer alacaktı ve söylemlerini eleştirenler hemen bu yaftalamayı öne süreceklerdi. Günümüde de hala durum böyledir. Aşağıda değinilmektedir.)

1972’de aynı üniversitede, profesör oldu, sosyoloji öğretmeyi tercih etti. Yalnız diğer proföserlerden farkı onun sosyolojiyi siyasetle, felsefeyle ve iletişim bilimleriyle harmanlamasıydı.

İşte bu özelliği de Jean Baudrillard’ı herhangi bir profesör olmanın dışında marka yapacaktı.
1987’dan 1990’a kadar Université de Paris-IX Dauphine’de (Dauphine Üniversitesi – Paris-X) kaldı.

Jean Baudrillard 6 Mart 2006’da hayata veda etmiştir. Fransa’da kendine ait bir kürsü, ardında da birçok eser bırakmıştır. Bunlardan söyleşileradını taşıyan eseri ülkemizde bulunmamaktadır. Eserleri burada:

Karabasan Gerçek Mi, Rüya Mı?

eldegmeden | 02 March 2010 10:51

Halk arasında çok fazla tartışılan ve birçok kişinin hakkında birçok şey söyleyebileceği bir konu karabasan.Bilim buna uyku felci olarak bakarken durmu şöyle açıklıyor; Uyku iki bölümdür: RAM ve NRAM. Ram döneminde vücut fonksiyonları yerindeyken Nram döneminde vücut fonksiyonları sıfırdır. Nram döneminde uyanıp bilinci yerine gelen insan, uyuyan vücudu uyandıramaz ve hareket etmek istediği halde kısa bir felç yaşar. Bilim bunu böyle açıklamaktadır. Fakat bu halk arasındaki birçok efsaneyi çürütmeye yeterli mi ?Halk bu konuya daha dinsel ve dünya üstü bakmaktadır. Her birimiz hayatımız boyunca birçok karabasan hikayesi dinlemişizdir. Bunların birçoğu bilimin uyku felci teorisiyle bağdaştırılabilse de bazıları bu teorinin üzerinde seyretmeyi başarıyor. Çünkü bilim sadece hareketsizliği açıklamış durumda. Fakat birçok hikayede sesler ve görüntülerden de bahsediliyor. Garip kahkaha sesleri, isimler, Arapça cümleler, uyarı tehdit gibi sözcükler, çığlıklar ve birçok farklı ses algıları anlatılan hadiselerde gerçekleştiği söylenen olaylardır. Peki bunlar gerçekten duyuluyor mu yoksa bu sadece insan beyninin o andaki şokuyla kendi ürettiği olgular mı?