– Bunların hiçbirini yapmak istemiyorum.- Ne demek hiçbiri? Hangisini, hepsi derken nasıl hepsi? Anlamadım, açıklar mısın?- Bazen bana istediğin kadar bağır. Seni duymuyorum. Bana yardım edeceğini söylüyorsun, karşılığını bekliyorsun. Ben neyi yaparsam iyi geleceğini biliyorum ama yapabilmek ya da yapmayı istemek gibi bir şey var. Meli, malılar. Meli, malıları yakmak istediğim onca durum var ki…Bana hayatımı ve enkarnemdeki karmamı temizlememi vaad etsen de; ben tüm bunları yapabilsem zaten senin de bunları söylemen gerekmezdi. Bazen inandığım her şeyden sıkılıyorum, belli aralıklarla inançsız oluyorum. Öyle değil de donmak gibi düşünebilirsin bunu. İnanmak ya da inanmamayı düşünmediğin noktada inanıyor sayılır mısın ya da inanmıyor sayılır mısın? Sol yanın sızlarken sen sol yanındaki ağrıyı geçirme girişimlerine dahi bulaşmazken daha ötesine nasıl kalkışabilirsin ki… Bazen pek birşeyin cazip gelmediği olur mu?Heyecan bağımlısı bir ruh için en yorucu olan sanırım heyecansızlık olmalı. Durup kalmak olmalı ve beklemek olmalı. Bana bıdı yapıyorsun. Şunu yap bunu yap. Yapmak da istemiyorum bazen duymuyorum da. Zaten kendi devamım için epey epey yapıyorum. Evet, biliyorum yeterli değil. Ben bu kadar güçlü müyüm? Peki bu dediklerini senin dediğin gibi eksiksiz yapacak insan, ben miyim yoksa karıştırıyor musun? Ben miyim bu denli mükemmel iş başaracak olan? Sistemli olan, yoldan çıkmayacak olan ben; istikrarsız bir varlığım. Tüm bunları ben mi kabul ettim?

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

Peki, öyleyse muhakkak hatırlamam gerektiğini düşünüyorum. Neden mi, kıçımı hareket ettirebilmem ve inanmam için motivasyon sağlamam şart. İçinde fırtınalar kopan insan ben, başarı ve düzen timsali olur mu? Bunca duygu buna izin verir mi dersin, ya bunca çalkalanma? Omuzlarımdaki yük bana ağır gelirken, sürekli bana birşeyler diyen seni, zaman zaman duymak istemiyorum. Üstelik çoğu zaman anlamıyorum da. Hem paylaşamıyorum da. Dilini de bilmiyorum. Tamam biraz abarttım. Anlıyorum dilini de anlamlarını da. Ama yine senin kadar tanıdık olmadığım kesin. 1587 enkarneye karşın sadece 65 enkarne yaşayan biri olarak küçük olduğum kesin. Demek ki, ruh büyüdükçe olgunluğu artıyor ve yorgunluğu ise azalıyor.Ben yorgun köşegen statüsünde çalkalanırken, kafamı susturmaya çalışan bir melankolik serpiştirilmesi sıfatına imzamı kazımışken; sen çıkmış şimdi, ‘Sen bu değilsin.’ diyorsun.Oldu. Oldu da, nasıl? Tamam, kabul edeceğim ama yemediği çok yer var. Kaçışlardayım. Senden ve evet, tekamülden. Bazen karmamın temizlenmesi iyi mi kötü mü anlamadığım oluyor. Ya sevdiğim şeyleri kaybetmeme neden olursa… ‘O zaman temizlemesem daha mı iyi acaba?’ diye düşünüyorum. Sonra diyorum, ‘Ama vardır bir bildikleri. Temizlemek lazım.’ diyorlar. Hayırlı olan buysa, ilahi sisteme sonsuz güvenle bırakmalıyız kendimizi. Şımarık çocuk oluyorum bazen, belki de bazenden daha fazla…Damgalar açıldıkça kafa karışıyor mu rahatlıyor mu? Yanıtını biliyorum, sorsam da. Yanıt, her ikisi de. Soruların yanıt bulurken yeni sorular da beliriyor. Biliyorum, bu da bir gelişim. Ama var ya, ‘Bu yol da hep böyle yalnız mı olmalı insan?’ desem, bunun da yanıtı; Kim Ki Duk üstaddır.İkiye ayrılıyoruz, bilmediği halde bildiğini sananlar ve göstermeye peydahlananlar; bilen ve hava atmayan, sadece deneyimleyen ve evrene kendini geliştirmekle katkıda bulunmayı seçmiş varlıklar. İkinci seçenektekiler ışıktır ve ışık da saçarlar. Işığımı arttırmak için çalışmalı ve dinlemeliyim. Ayrıca söz de dinlemeliyim.- Bak yanıtlar da senin içinde. O yüzden susuyorum. Dinlemek istediğinde, sadece içini dinle.- Bak şimdi sen dinle dedin ya, insan psikolojisi dinleyeceğim varsa da dinlememek daha cazip artık şu son sözünle. O zaman sınırların içinde sürüye dahil sadece söz dinleyen bitki hissettiğim de oluyor kendimi.Gülümsüyorsun halime. Bence de. Ben olsam komik olduğunu ben de kabul eder ve sadece gülümsemenin tadını çıkartırdım.

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

Diyorum ki kendime, tadını çıkar. Havanın, yürümenin, yorulmanın, solumanın, devam etmenin, bedenli olmanın, dertlerinin ve dertlerini çözmenin. Çünkü dertlerim dahi benim. Demek ki ben varım. Varım ve bana ait olanlar arasında sorumluluklarım ve zorluklarım da var. Bunların tamamı benim hayatta olduğumun ve var olduğu da ifade ediyor. Bunun için mutlu olmalıyım. Hepsi benim çünkü. Bunlar beni kimlik yapan unsurlar arasına da giriyor. Tam bu an da içimde başka bir ses ise şunları söylüyor: ‘Ayaklarım yoruldu. Geç kaldım üstelik. Ne kadar topuklu bunlar. Parmağım bana küfrediyor şu anda. Otobüs on beş dakikadır gelmedi. İşte tonla işim var. Eve gidip dinlenmek istiyorum. Kapa çeneni dinlenemezsin. Hafta sonu.Hafta sonu da olmaz, o zaman da işlerim var. Üff, kargoda gelmedi. Evde de olamam. Unutma bak; şunu ara, bunu ara. Şunları bunları de. Doktora gitmeliyim. ‘Hayır, gitmek istemiyorum.’ Gideceksin. ‘İs- te- mi- yo-rum.’ Otobüs geldi. İçerisi ölü taşıyıcı bir taşıt nasıl olursa, öyle. Enerji çeken ve çoktan yaşamları geçmiş sızılar var burada. Auranı sabitle ve topraklan. Toplu taşıma araçlarını kullanmamak ne lüks olmalı. Otomobil farklı mı sanki? Olsun, onda dibinde biri enerjini almaya çalışmıyor, istemsiz ya da istemli. Nefes al, neyse bir durak önce in. Yürürüm. Gülümse. Hava güzel ve ben buradayım.Şimdiden kırk dakika geç kalan ben işlerimi mükemmel halletmeye gidiyorum. Emin misin? Sus, bugün öyle olmak istiyorum. ‘Hadi bakalım.’ Benimle dalga geçme. Kendi kendimi inandırmam lazım. İnandırabilirsen ne ala?Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.