bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

gereksiz önsezi

astral | 03 May 2010 09:13

Kehanet değil. Bir şehrin ızdırabı geçiyor gemilerin tasalarından daha çok.

Azizliğin ortadan kalktığı düzlemlere ‘aşk’ diyoruz şimdi.

Izdırapların iplere dizildiği selametler, dilimize pelesenk olmuş ve kalbimizde çoktan taht kurmuş; aşkı tahtından edip.

‘Edeceğim’ dediklerimiz hep oluşlarda kalmış. Issız bir anı olmaktan acı ne vardır? Acının kabulüdür elbette.

Var’ım derken ve tüm varlığını senin bulurken, bu tekinsiz dünyada oysa en tekinsiz olanlardan biri aşkmış. Bilmemişim.

Tanrının gülünçlüğünü keşfeden bir aziz tahayyül etmek ne denli zor ise, işte aşk da; zahmetlerin beyhudeliğini kanıtlayan içtepi.

Kuyruklu yıldız..

pillibebekkuyuda | 02 May 2010 20:05

http://media.onsugar.com/files/ons1/166/1668379/12_2009/chanel5.jpg
http://media.onsugar.com/files/ons1/166/1668379/12_2009/chanel5.jpg

Ne çıkar, yanımda olmasan,
Yediğim her yemekte,
Senin en sevdiğini yesem.
Ne çıkar kolunu sardığın bele,
Ben gibi aşık olmasan.
Ne çıkar ben diye yattığın,
Her saftorik sana sevgiyle sarılsa.
Ne çıkar her kendinden geçişinde
Geri gelen bensizsen sen.
Ne çıkar özlemek olsa,
Aşkın buruşsa hırsından, elindeki peçetende
Ne çıkar, unuttum onu, deyip her yanı nispetlesen,
Yine gelirim, bir gülüşe ömrün gider.
Bir gelirim, aklın gider.
Gelirim kurduğun her köprü, paramparça.
Son göz çevirişimle, yine kül olur kalbin,
Son derken bile, biliriz ki son diye birşey yok dünyamızda,
Ama ikimiz de inanırız her ayrılığın sonumuz olduğuna.
Ölüm ayırır mı sence,
Kalan yine sürdürür bu deli aşkı.
Gidecekmişim, ne çıkar he, ne çıkar,
Çikolatalı vişneli pastam, yakından bakma,
Kakaosu burnuna kaçar.
İnsan bir kere aşk yaşar,
Ve o aşk hep kayar.
Ben yıldız, sen kuyruk.
Daha güzeli olamadı, olmayacak.
Zamansızım, hadsizim,
Umrumda mı sanki,
Neymiş dünya faniymiş,
Günahkarlar cehennemde yanarmış.

KİMSE GÖRMESİN

mavilikler | 02 May 2010 19:00

Hepbirlikte oturuyoruz. Keyifli bir akşam sofrası… Herkes birşeyler söylüyor durmadan. Kimin kime hitap ettiği, ne dediği seçilmiyor.

Ben hiçbirşey seçemiyorum zaten. Senden başka… Sen ordasın ya!.. Önemli değil gerisi. Masadaki kalabalığın arasında bir yerde kaybolmuş… Ama yine de o kadar çok varsın ki! Kalbimin atışlarında varsın mesela.

Yüzüne bakamıyorum bile. Bilmiyorlar çünkü nasıl delice çırpındığını yüreğimin. Anlarlarsa ölürüm ben! Çünkü sen de anlarsın o zaman. Bana çevirirsin gözlerini…. Görürsün. Yüreğimin atışlarını masanın öte ucundan bile duyabilecek kadar okursun yüzümden çaresizliğimi.

K/ördüğüm yürek

kiliz | 02 May 2010 17:19

Düne akmayan hayat
Bir kez iyilik yap bana
Bir ve ilk kez.
Ya da
at ak/mayacaksan
teninde kıvranan bedenimi
belirsiz zamanlara.
K/ördüğüm yürek
Sana.
Y/emin sana.

RESİM

astral | 01 May 2010 21:04


Resminin üzerindeki ayak izlerimi kestim. Düşlerimin tılsımları ise sonsuza kadar resminde bıraktım.

Resminin dudaklarını öptüm, koyultup üzerini. Üzerine gözyaşlarımı akıttım değişsin her şey diye. Diye. Ölümün bile gözbebekleri varmış bebeğim. Sen bana o gözlerle bakmıyorsun. Güzlerde yüzen bir kadın nasıl titrer bilir misin uykularında???

Susmalı tam da bu noktada. Oysa tam da bu nokta dediğimiz ne çok konu, ne dert, ne çok meze, ne çok keyif, ne çok kahpelik seyirleri, ne çok seks dokunuşları vardı; evrenin sunduğu aşk çiçeği. Şimdi sesimi duyuyor musun o dudaklarda?

gecenin kırıntıları(şizofren mırıltılar)

mehmethoca | 01 May 2010 20:04

Gecenin Kırıntıları(şizofren mırıltılar)

Sabahın ilk ışıklarına doğru… İnsanoğulları sabahlara kadar neler yapıyorlardı? Film izlemek, ders çalışmak, sevişmek, sohbet etmek… Yani boşlukları doldurmaktı yaptıkları. Aşık ve kendine eziyet edenleri bir tarafa bırakırsak, bu mide bulantısı saatlerini! Düşünerek geçiren ne kadar az insan var, hiç geldi mi hatırınıza? Öyle az ki diğerleri bu insanları bakışlarıyla utandırabilirler ve öyle az ki bu insanlar el ele tutuşmazlarsa utançlarından ölebilirler. Kalabilecekler mi orda, söz verip yemin edebilecekler mi? Güvenebilecekler mi birbirlerine? Ya bir ikisi giderse! Ya diğerlerinin kahkahalarına iştirak ederlerse! dedi ve gülümsedi. Sahnede ondan başkası olmayacaktı ki! Kime güvenebilirsiniz? Söyleyin birisini ve ellerimden tutun onu alaşağı edelim. Evet, gerçekler incitir, acıtır, beyninizin hiç göremediğiniz parçacıklarına kaynar sular boşaltır, fakat inanın bana( ya da inanmayın) belirsizlikler, sizi kızgın yağlara götürür, biraz izlemenize müsaade eder, canınız yanmaz çığlıklar atarsınız; acının içinde yüzerken, ‘’sadece uzaktan izliyorum’’ sanırsınız. Birbirimizi kandırmayalım, bu söylediklerime karşı çıkamazsınız. Sağlam delillerle, güveninize veya inancınıza eşlik eden sevginiz, saygınız ve aşkınızla mı geleceksiniz? Taşıyabilirseniz şu sorunun cevabını da getirir misiniz? Kendinize en yakın hissettiğiniz kişi şu an ne yapıyor olabilir? Sadece bir soru ve istediğim bir cevap…’’Bitirelim şu işi!’’ dedi ve sahneden çekilirken arkasına döndü, ‘’bitmeyecek’’ durdu, seyirciye baktı ve gülümsedi ‘’ hiç bitmeyecek.’’ Koltuklar bomboştu.