bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

80 the Maço

macro | 23 July 2010 13:09

Hep rastlamışımdır ağır abi ve salak sevgili dialoglarına. Seksenli yıllarda bu ve benzeri olayları takip edebilir yaştaydım. Çocukluğumda da vardı, şimdi de. Yani birnevi 80’den günümüze. Sohbet tarzları aşağı yukarı aynıdır sadece teknoloji ve ilerleyen imkanlarla birkaç modifiye yapılır.

Osman tipik bir ağır abidir. Beyaz gömlek, siyah ceket, olmassa olmaz beyaz çorap ve elde sallamaktan kendinden geçmiş bir tesbihtir demirbaşları. “Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda” bir durumdur kendisi.
Hemen soğumayın Osmandan, olumlu yanlarıda var.

Rüzgarla Tango..

pillibebekkuyuda | 23 July 2010 11:49

Sana dönüyorum,
Dönerken denge kıyılarıma zarar veriyorum.
Sana yüzüyorum,
Yüzerken, ilk kez ruhum ıslanıyor.
Sana bakıyorum, beni göremediğin gözlerinde özlemimi tazeliyorum.
Hafif bir rüzgar, tenime dokunuyor, sen gibi kucaklıyorum.
Seni kokluyorum, aşkın kokusu bu..
Sana koşuyorum, hayatın tek anlamı.
Sana yaklaşıyorum, kolların ne kadar güvenli,
Sırtımın tam ortasındaki çizgiye dokunuyor ellerin,
Hiç hissedemeğim, enfes bir duygu.
Vücut nehirlerim damarlarımdan akıyor, hızlı hızlı,
Yüzümde birleşiyor,
Sana gülümsüyorum.
Sana dokunuyor dudaklarım.
Hayallerin en güzeli.
Sana eğiliyorum,
Şimdi hemen elimden tut, kaldır beni..

Un helvasından helva çorbasına:)

| 23 July 2010 10:56

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp,kendimizi suya atıp serinliyoruz… Burada minik bir zodyak satın aldık,

şimdilik marina çevresinde turluyoruz… Ehren ve eşi Solvig isimli bir Alman aile ile tanıştık; Adam herşeyini satıp Bargilya’ya yerleşmiş 9 metrelik bir yelkenli teknesi var teknede yaşıyorlar,elinden herşey geliyor bol bol sohbet ediyoruz. Bize mutlaka bir ufak yelkenliye sahip olmamızı öneriyor hatta eğitim benden bile dedi…
Zodyağı şişirmek sevgilinin görevi… Bayaada iyi yapıyor işini… Evimizde olmadığımız akşamüstlerini minik marinadaki cafenin balkonunda harika manzaraya bakarak kahvelerimizi içiyoruz… Kemanımla, Jaska Heifetz yorumlarından birini çaldığım akşam köy halkı ve teknedekiler büyük bir zevkle dinleyip alkışladılar…Popüler olduk bile:))))
O gece “ruhumun” yazdığı satırlar ona tarifi imkansız bir hayranlık ve kıskançlıkla bağlanmama gerekçe oldu usulca yazdıklarını okuyorum ” Yaban otları hışırdıyor, Ağaçlar sert sert bakıyor, satılmış yargıçlar gibi. kıstırılmışım tutulmuşum,sövülmüşüm Herşey sessizce çığlık atıyor. Şapkamı çıkarıyorum, anlıyorum, gittikçe yaşlanmışım. yok yok, hala nisan dalları kadar inceyim sanki….”
Sarılıyorum sımsıkı, “hırçınlık ve isyan sana yakışıyor değişme nolur diyorum…” Gülümsüyor…
Aşkımı şımartmak için akşam yemeği hazırlıklarına girişiyorum, herşeyi öğrenmeye çalışıyorum.. Balığa ara verip mönüyü bu sefer bolonez soslu makarna, köfteli patates ve şarap olarak hazırladım…
Aşkımın gece yarısı tutan kıroluğuna kahkahalar atıyorum; Un helvası!
Bilmiyorum ki,nasıl yapılır?
Annemden gece yarısı tarif alıp, birlikte yapmaya çalıştık. Sürekli karıştırmak gerekirmiş karıştır karıştır nereye kadar tanrım hala su gibi…
Olmadı işte olmadı adını helva çorbası koyup yedik:)))
Bu arada tek üzücü olay Avşar ve Koru ovalarındaki yangın haberi idi…

yılancı amca

nazokiraze | 23 July 2010 09:13

Selami Tomruk’u televizyon ekranlarından görmüşlüğümüz vardır kendisi yılanların efendisi, yılan uzmanı gibi sıfatlarla tanıtılıyor , gerçekten de Selami Tomruk Sofya ve Viyana Üniversitesinde herpotoloji eğitimi görmüştür.

Soyu tükenme tehlikesi bulunan sürüngenler için 20 milyon dolara kurduğu Ekopark‘ta türlü çeşitlerde sürüngenle ilgilendiği gibi insanlardaki yılan fobisi için çalışmalar da yapan Tomruk’un kızı Özgü Tomruk’ta Ekopark’ta babasıyla birlikte yılanlara gönül vermiş durumda.

TAMİRCİ ÇIRAĞI – 2 (İşe Varmasından Öğle Yemeğine Kadar Olan Süreç)

fuzuli87 | 22 July 2010 17:09

Babası için mesai saat sekiz ile sekiz buçuk arasında başlarken O’nun için genelde saat dokuz idi. Saat dokuz gibi işe geldiğinde babasının başlamış olduğu işlerin bir ucundan da O tutar, elinden geldiğince yardım etmeye çalışırdı. Aslında kendisinden çok şey beklenmiyordu ama O elinden gelenden fazlasını yapıyordu çoğu zaman.

Aslında ihtiyaç olmamasına rağmen kendisinden başka bir çırak daha vardı dükkânda. Diğer çırağın dükkânda çalışıyor olmasının nedeni ise babasının O’na bir kıyağıydı, O fark etmesede. Kendisini yalnız hissetmesin diye diğer çocuğu işe almıştı babası. Kendisi dükkânda olmadığı zaman oğlu yalnız kalmasın, canı sıkılmasın diye diğer çocuğu da barındırıyordu tamirhanede.

BENSİZ

karuma76 | 22 July 2010 15:21

Bensiz uyanacaksın bir sabah
Belki farkında olmayacaksın ama
Bensiz olacaksın
Sadece bir sızı belirecek kalbinde
Sonra duyacaksın öldüğümü
Yıkılacaksın o an
Hatıralar canlanacak hayalinda
Yaşananları arayacaksın
Belki de o zaman
SENİ SEVDİĞİMİ anlayacaksın.

TAMİRCİ ÇIRAĞI -1 (Uyanmasından İşe Gitmesine Kadar Olan Süreç)

fuzuli87 | 22 July 2010 14:44

Uyandığında sabah sekiz buçuk olduğunu fark etti. Yine geç kalkmıştı. Babası O’na kıyamıyordu, O’nu erken uyandırmaya bir türlü kıyamıyordu. Tabi yedi yaşında bir çocuğun yaz tatilini tamirhanede çalışarak geçirmesi doğru muydu tartışılır belki ama O mutluydu. Her gün erken kalkıp tamirhaneye gitmek hayatının rutiniydi ama O bunu hayatının amacı olarak görüyordu.

Tamirci Çırağı
Tamirci Çırağı

Nasıl ki askerliğini yapıp evlendikten sonra bir delikanlı her gün işe gitmeyi bir rutinden öte ailesine karşı bir sorumluluk olarak görür, işte O da daha bu yaşta ailesine karşı böyle bir sorumluluk hissediyordu. Her gün erken kalkmak, babasından sonra da olsa işe gitmek, çalışıp akşam eve yağ – pas içinde döndüğünde tatlı bir huzurla dolu olmak O’na göre hayattaki en güzel duygulardı. Akşam eve geldiğinde annesinin O’nu eve para getiren, evin geçimini sağlayan biri gibi karşılaması O’nun için bir gurur kaynağıydı. Küçük yaşına rağmen kendini önemli biri gibi hissediyordu.

Tembel Bir Çizgi Film Karakteri
Tembel Bir Çizgi Film Karakteri

O DEV

tutkulubiryazar | 22 July 2010 13:51

-İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur… Mevlana

Acaba dostlarımıza hak ettikleri değeri veriyor muyuz? Aramızdaki ilişkinin samimiyetini ve sevgi boyutunu artırmak için çeşitli yollar var, kaçını denedik yada denemeyi aklımızdan geçirdik?

Dostumuz, bizden öncelikle sevgi ister. Bu sevgi bağlılığa dönüşür. Zor zamanında da yardımlaşma yada daha yalın bir ifadeyle onun derdiyle dertlenme hususu dillenir. Demekki aslolan dostumuzun dost olarak orada kalması değil; tıpkı saksımızda yetiştirdiğimiz çiçeğe sı vermemiz gibi ilişkimizi sürekli gözden geçirmek, ona gereken değeri vermek, gerektiğinde fedakarlıkta bulunmaktır.

Feryad-ı ahım size değil,kendime…

sinjob | 22 July 2010 12:33

Doğ be güneş doğ artık zifiri karanlığımın üstüne! Doğmak senin için var? Sen doğarsın ancak,geceleri gündüz eden,kederi huzura çeviren parlaklığınla. Karanlık yetti canıma… Çıkar beni sabahın aydınlığına… Göz gözü görmez buralarda,bir düştün mü arkandan gelenler ezerler;inanmazlar yerde yatanın bir yürek olduğuna. Karanlığa gömülü hayatlar,geceye karışmış sevdalar bir senle çıkar aydınlığa. Söylesene: doğmayacak mısın?

Es be rüzgar! Güneşin çok gördüğü ferahı sen lûtfet. Gözümden akan yaşları sen dağıt yanaklarıma. Sen fısılda masmavi göklerin Türküsünü… Gözlerim kapalı,vazgeçtim aydınlıktan… Es be rüzgar! Masallardaki gibi es. Saçlarım dalgalansın görmesem de… Dön dönebildiğin kadar etrafımda,bir çocuk gibi sevindir yüreğimi… Sen de çok görme muhabbetini… Söylesene: esmeyecek misin?

Mihrî Hatun – Divanda Bir Afet-i Devran

YasinTekin | 22 July 2010 11:48

Osmanlı divan edebiyatının ilk kadın şairlerinden biri olan Mihrî Hatun, 1460’da şehzadeler sancağı Amasya’da dünyaya gelmişti. Babası Belayî mahlası ile şiirler de yazmış olan kadı Hasan Amasyevî, dedesi ise Halvetî şeyhlerinden Şücaeddin Pir İlyâs idi.

Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter
Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter

Ailesinin imkanları sayesinde daha kız mekteplerinin bile olmadığı bir zamanda konak terbiyesi, görmüş çok iyi bir eğitim almıştı. Babasından Arapça ve Farsça öğrenmiş şiir için gerekli altyapısını oluşturmuştu. Dönemin bütün ilimleri ile yakından veya uzaktan bir şekilde ilgili olan Mihrî’nin eğitimi hakkında Evliya Çelebi “yetmiş cild kitâb-ı muteberi hıfzedüp cümle ulemayı mübahase-i ulüm ve fünunda aciz bırakmış.” (yetmiş cilt önemli kitabı okuyup bütün bilginleri bilim ve fende aciz bırakmıştır) diyerek iltifat etmiştir. Bu donanımı Mihrî Hatun’a daha II. Bayezid’in şehzadeliği döneminde sarayın kapılarını ardına kadar açmıştır.