bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Güneş Rengi Bir Hayat

karuma76 | 01 August 2010 15:32

Hayat evim olsaydı da
Sevgi penceremden
Umut ışık olup dolsaydı
Güneş rengi bir hayat olsaydı

Hayat bir konser olsaydı
Sevgi parçalarını çalsaydı
Bal rengi sözler olsaydı
Güneş rengi bir hayat olsaydı

Hayat bir buyruk olsaydı
Sevgiyi ferman yazsaydı
Umut şart koşulsaydı
Güneş rengi bir hayat olsaydı

Hayat evren olsaydı
Sevgi dünyam olsaydı
Umut gökkuşağı gibi açsaydı
Güneş rengi bir hayat olsaydı.

hamilelikte sigara

sinem26 | 01 August 2010 14:48

Sigaranın zararlarını hepimiz biliyoruz.Ancak hamilelikte içilen sigaranın sadece kendimize değil karnımızdaki o küçük canlıya da ciddi zararlar verdiğini unutmamak gerekiyor.Uzmanlar özellikle anne adaylarının bu gebelik sürecinde kesinlikle sigaradan uzak durmasına ve sigara içilen ortamlarda bulunmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Hamilelikte düşük,erken doğum,çocukta gelişim geriliği ve daha biçok zararların mevcut olabileceği gözardı edilmemeli.Riskler bunlarla da
bitmiyor.Doğumdan sonra çocukta damar tıkanıklığı,astım,akciğer rahatsızlıkları en fazla görünen sorunlar.Ayrıca yapılan araştırmalara göre hamileyken sıgara içen annenin çocuğu ileride yüksek oranla obezite hastalığı ile karşı karşıya kalabiliyor.Emziren annelerin ise içtikleri sigaranın nikotini olduğu gibi süte karışıyor ve dolaylı yolla bebeğe aktarılıyor.Sıgarayı bırakamayanlar için ücretsiz destek hatları ve kurululuşlar bulunmakta.Yeterki irademizi kullanabilelim.Kendimizi düşünmüyorsakta o küçük mucizeyi düşünelim.ve asla unutmayalım;SİGARA EVLADIMIZDAN DEĞERLİ DEĞİL…


kim evladını böyle görmek ister ki?

filozof ve fahişe Ninon de Lenclos

nazokiraze | 31 July 2010 17:28

Ninon de Lenclos hayatını özgür yaşamaya en baştan karar vermiş bir kadındı, belki bunda ne var diyecek olanlar vardır amma kendisinin yaşadığı dönemde (1620-1705) bu çok sıradan bir karar sayılmazdı.

Çevresindeki kadınların içinde en güzeli olduğu bilinen ve yaşı ilerlediğinde bile kadınlar tarafından kıskanıldığı belirtilen Ninon de Lenclos , Moliere’in de yakın dostuydu.

TEK BİR KİŞİ GÖRSE

mavilikler | 31 July 2010 15:09

Biri ağlıyor kapının ardında… Belli belirsiz sesler duyuluyor. İki kişi mırıl mırıl konuşuyor sanki.

Biri az önce ağlayan… Diğeriyse ağlamaya son verip konuşmayı başlatan olmalı.

Seslerden daha genç olanı ağlayana ait. Kelimeleri hıçkırıklarla bölünüyor hala sıklıkla. Bazen bu aralar iyice uzuyor, yeni bir ağlama nöbetine bırakıyor yerini. Diğer ses, yani olgun olanıysa hep aynı sükuneti korumayı sürdürüyor inatla. Duymuyor sanki ağlamayı. Duymayınca gözyaşları yok oluyor sanki.

Çocuğumla Oynamak…

firatocal | 31 July 2010 13:28

Çocuğumla oynarken çocuk olmak… Oyunların ve oyuncak ların büyülü dünyasında kaybolmak … Oğlum Rüzgar’ım ile birlikteyken hissettiğim duygular bunlar… Onun dünyası, hiçbir kısıtlayıcı kuralın olmadığı , yaşamın gülücüklerden ibaret olduğu bir harikalar diyarı…

Rüzgarımla oynarken kaybolduğumu ve bulunmayı hiç mi hiç istemediğimi fark ediyorum… Kalbi duran ve belli bir süre öylece yatıp tıbben ölü sayılan, sonra yeniden hayata dönenlerin anlattıklarını hatırlıyorum… Bir müddet tünelde ilerlediklerini , sonunda beyaz bir ışığın onları beklediğini , ışığa doğru ilerledikçe , tüm dertlerinden ve acılarından uzaklaştıklarını ve mümkün olsa bir daha geriye dönmek istemediklerini anlatıyorlardı… Sanki onlar da benim gibi , sonsuza dek kaybolmak ve bir daha bulunmak istemiyor gibilerdi… Başka bir alemin , bedenin zincirleri boşaldıktan sonra hissettirdikleriydi bunlar…

Ben de Oğlum Rüzgar ile oynarken anlatılan duyguların aynısını , sanki başka bir alemi yaşarcasına , engelsiz ve dur duraksız hissediyorum… Hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi görmüyor , aklımın mantık zincirlerinin boşalmasıyla birlikte var olan kuralları tanımaz hale geliyorum…

Oğluma sarılıp , kokusuyla saatlerce mest olmayı , yanı başında uykuya dalıp , bilinmez bir zamanda ve faili meçhul bir yerde , günlerce , haftalarca hatta aylarca sonra uyanmayı diliyorum…

Her pencerede bir kadın bacağı..

| 31 July 2010 11:28

İlk yaz
Tam 0nyedi yaşındayım
şiir yazıyorum

Kalkıp gitmeli burdan
varmalı moskovaya
Bir elimde kağıt kalem
dağ yollarında dolaşmalı

sormalı köylüye
sormalı işçiye
Sormalı “Nilovna anaya”
İhtilali nasıl yaptınız diye..

kaldırıyorum gözlerimi
yukarda çok yukarlarda
ışıldıyor mavi sonsuzluk .
steplere baharı fısıldıyor..

Her pencerede bir kadın bacağı
camlar siliniyor
çamaşırlar yıkanıyor
ilk yaz temizliği..

camı, en güzel silenin kolları bembeyaz.
saçları sımsıkı topuz, etekleri belinde,
pırıl pırıl dizleri baldırları
unutuyorum ihtilali, soluğum döşümde kalıyor..

Küçük Sırlar dizisi:Bunlar nasıl bir gençlik dizisi????

suleceizler | 30 July 2010 18:16

Bir kaç zamandır fragmanları dönüyordu ekranlarda.Geçenlerde zap yapıp gezerken kanalları bu dizi denk geldi.Biraz bakayım dedim.Aman Tanrım !!bunlar nasıl lise öğrencisi,altlarında son model otomobiller,süper telefonlar,minicik etekler tam bir Amerikan özentisi bir lise.Acaba Türkiye’nin yüzde kaçını temsil ediyor bu görüntüler.Kaç kişi kolej imkanlarında okuyabiliyor.Zaten diziyi izledikçe sınıfta ders yapılırken şeklinde bir pek sahne de pek görülmüyor.Birbirine düşman iki kızın savaşı aslında görünen.Hep aynı hikaye Ayşegül olan kötü,Su iyi.Buna tamamda 16-17 yaşlarındaki bu gençler son model arabalarla nasıl geziyor?Ehliyet yaşımı düştü?Eğer orası bir lise ise öğretmenler nerde?Hadi bunlar lise son sınıf öğrencisi ve 18 yaşındalar ise neden hiçbiri sınava falan hazırlanmıyor da , birbirinin kuyusunu kazıp duruyorlar.En önemlisi bu sınıfsal ayrımcılık bu kadar gözler önüne nasıl serilir sorarım size?Neden böyle özendiricilik yapılıp,gençler yanlış yönlendiriliyor.Türkiye’nin şu an bulunduğu şartlara bakarsak kesinlikle çok yanlış bir dizi…Zaten yeni yetişen gençliğimiz o yaşlarda hepimizin olduğu gibi hayatının bu bölümününde kendini bulmaya çalışır.Hayatta en çok yanlış en çok bu yaşlarda yapılır ve doğaldır bu durum.Doğal olmayan medya tarafından bu tür dizilerle gözler önüne serilmesi.Yine başka bir kanalda yayınlanan ”Arka Sıradakiler” de başka bir versiyonu.Bir kaç kez izledim, o dizi karşısında da donup kaldım.Medya olarak çok daha duyarlı davranmanız gerekmez mi?Amerikan özentisi diziler hiçte bizi yansıtmıyor?Muhakkak ki bu şekilde yaşayan gençler var ama Türkiye’nin yüzde kaç diliminde?Benim fikrimce bu tür diziler mutlaka yayından kaldırılmalı ve daha yapıcı ve eğitici diziler yayınlanmalı.Örnek olarak Perran Kutman’nın ”Hayat Bilgisi” dizisi gibi hayattan dersler vermeli.Öyle değil mi ya?

Vadedilen Zenginlik (Bir Doğu Masalı)

turritopsis | 30 July 2010 16:51

Çok eski zamanlarda bir çinli yaşarmış. Küçükken 36 yaşında çok zengin olacağı kehanet edilmiş. Velileri çok sevinmiş ve bu haberi etrafa anlatmışlar. Tüm köy bu çocuk için mutlu olmuş. Çocuğun ailesi bahçivanmış, ancak bu çocuk aile mesleğine devam etmek ya da farklı birşeyler öğrenmek istememiş. Ne gereği var? Nasılsa zengin olacakmış.
Böylece, ailesinin himayesi altında yaşamını sürdürmüş. Bir gün ailesi vefat etmiş, adam da evini ve bahçesini satmış. Köyün dışındaki küçük bir kulübede yaşamaya başlamış. Komşuları acıdıkları için bu adama yemek verirlermiş. Zaman geçmiş, adam 36 yaşına basmış, ancak vadedilen zenginlik ortada yokmuş. Etrafında adamın bu haline acıyan kimse de kalmamış.
Adam ormana gitmiş, çilek toplayacakmış, bulamamış. Evine dönerken bir çukura düşmüş. Merdiven yapıp dışarı çıkması lazımmış, o da üşeniyormuş, yanından geçen köylüler onu çıkarıncaya kadar o çukurda oturmuş. Sonra kulübesine dönmüş ve ölmüş.
Çinli göğe yükseldikten sonra Tanrılara şikayete gitmiş. Nasıl olur? Vadedilmişti. Zenginlik nerede? Herkes telaşa kapılmış. Kader kitabına bakmışlar. Gerçekten de, çinliye 36 yaşında zenginlik gelecekmiş. Sorunu araştırmaya başlamışlar. Altın bekçisini sorguya çekmişler. O da:
– Nasıl mı olur? Zenginlikle ilgili bir sıkıntı yok. Alıcıda bir sorun var. Zenginliği alma zamanı geldiğinde, bu adamı bahçivanların arasında aramaya başladık. Aradık, aradık, bulamadık. Ailesinin evine baktık, yabancı insanlar oturuyordu. Tüm bölgeyi taradık, yoktu. En son tesadüfen ormanda bulduk. Zenginliği yolunun üstündeki çukura yerleştirdik, sadece önündeki toprağı biraz eşecekti. Yine olmadı. Sonra adamı kulübesinde bulduk, zenginliği de kafasına düşürecektik, çok zayıftı, öleceğinden korktuk. Bir de, ne görelim, kendisi ölmüş…

Kaynak için buraya bakabilirsiniz.

GÜLEN ADAM

karuma76 | 30 July 2010 16:32

Güzel bir gündü benim için. Aslında herşey aynıydı ama bugün daha güzeldi. Sonra onu gördüm. Uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü rastlayamadığım kişiyi. Okul binasının dördüncü katından aşağıya doğru bakarken birden zemindeki kapıdan onu çıkarken gördüm. Bir-iki adım ilerleyip, binaya doğru döndü. İşte Gülen Adam dı o. Ama şu an yüzü gülmüyordu. Tedirgin gözlerle binaya bakıyordu. Sanki uzaklara gitmek için hazırlanıyordu. Siyah bir arabaya bindi ve hızla okuldan uzaklaştı.
Sonra sordum etrafımdakilere. “Neden geldi buraya?” diye. Ama cevap veren olmadı. Sadece bir tanesi “O hep gelir ki!” deyiverdi. Hemen sordum. “Peki neden ben görmüyorum?” Bu soruma da cevabı hazırdı.
“O gece gelir ve gece gider…”
Bir daha da bu kadar yaından göremedim onu. Ama hep hissediyordum yakınlarda olduğunu. Bazen bahsederlerdi arkadaşlarım ondan. Kulak kabartırdım hemen. Ama susarlardı… Ben varken de bir daha konuşmadılar. Neden bu kadar gizemliydi bu Gülen Adam? Zannederim herkes tanıyordu ama kimse birşey anlatmıyordu.
Birgün televizyonda gördüm onu. Birşeyler anlatıyordu durmadan. Ama benim Gülen Adam olarak bildiğim , şimdi bir anlatıyor, bir ağlıyordu. Sanki kendinden geçmişti. Kendisi hariç herkesi düşünüyor, onlara hoşgörü dağıtıyor, onlara iyi dilekler, temenniler ve dualarda bulunuyordu. Sanki kendisini sadece bu işe adamıştı. Duyduklarıma göre etrafında onu seven, dinleyen, onunla birlikte iyilik dağıtan binlerce insan vardı. İnsanlar onu dinliyor ve etraflarına hoşgörü dağıtıyorlardı. Sonra insanlara iyilik etmekte yarışıyorlardı. Hatta değişik yerlere okul açtıklarını da duydum. Peki neden hiç gülerken göremedim onu. Oysa benim okul yıllarım boyunca merak ettiğim Gülen Adam dı o.
Hayatını doğruları anlatmaya adamış, sevap işlemekte yarışan insanlarla gönül bağı kurmuş, etrafa ışık, hoşgörü, iyilik saçan Gülen Adam…