bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İraNLı eŞciNsEL BaBAk yİnE TüRKİYE yOLLaRınDa

laviniaaa | 05 January 2008 03:27

işkence ve zulümden kaçış
işkence ve zulümden kaçış

İranın başına Ahmedinejad geldiğinden buyana süregelen ancak dozu gittikçe artan eşcinsellerin yaşama hakları daralıyor.şeriat kurallarıyla yönetilen İran da cezayi işlem olarak idam uygulanıyor.İrandaki eşcinseller in kısıtlı çıkış yolları var bunlar ya kendilerini saklamak ve topluma karışmak yada ülkelerinden kaçmak.kaçtıkları ülkelerin başını Türkiye çekiyor.

Bunlardan bir tanesi de IRQO yani İranlı eşcinsel örgütü’nün aylık internet dergisinde çeviri yapan babaktır. Türkiye’de sınır dışı edilen babak İran’da hapishaneye sokularak ağır işkencelere maruz kalıp yakın bir arkadaşı bunun üzerine 1500 $ kefalet ile serbest kalmasını sağladı ve Türkiye’ye kaçmayı yine başardı.

Dünya Bu Fotoğrafı Konuşuyor

xvolvox | 04 January 2008 22:46

Kenya’da geçen hafta gerçekleştirilen başkanlık seçiminin ardından başlayan olaylarda üç yüz kişi hayatını kaybetti,yüz bin kişinin evini terk ettiği bildiriliyor.Evlerini terk edenlerin bir kısmının sınırı geçerek Uganda’ya,bir kısmının ise Tanzanya’ya gittikleri bildiriliyor.Ülkede yaşanan siyasi ve etnik şiddetin fotoğrafı ise dünya gündemine bomba gibi düştü.Muhalefet lideri Odinga süren çatışmalar yüzünden morgda bebeklerin üst üste bulunan cansız bedenleri görünce “Bu ancak bir soykırım olarak açıklanabilir” dedi.AB ve ABD bu soruna acil bir çözüm bulunması gerketiğini bildirirken,bir zamanlar Afrika’nın en güçlü demokrasinin olduğu Kenya’da olaylar vahamiyetini koruyor.

Haberin Devamı

Düş, Gece, Deli, Son..

Canopus | 04 January 2008 22:31

Yünlü bir battaniyeyle örttüm düşlerimin üstünü,
Kanser gecenin arka camı sileceksiz,
Görevli rozeti eksikti…
Geceyi beğenemedik,
‘sana değemeyiz’dedik.

Karafatmalar basardı illaki masallarımızı,
Lahana bebek, Peter Pan,
Kimler gelmezdi ki uçan halıya!

Ve yükseldikçe barikat kurmuş düş yasakçılarının üzerinden,
Tek renkli mutluluklar basardı bedenlerimizi.

Kendimi toparlamaktan bananeydi!
Aklımı al,hepsini al, demek gelirdi içimden sana…

Hem zaten hangi masalda anlatıcı,
Sözler bittigi halde terketmezdi ki ülkeyi?

Muhaceretten bir Nida..

Dejavuu88 | 04 January 2008 21:50

Düşünsel boyutların zirvesinden kayıyordu ayakları, yere tutunamıyordu ve anladıklarının yaşattığı beyin sancısından hızını kesemiyordu kar yağarken düşlerine.Bilme hırsı kamçılıyordu acısının hazzını ve ruhunun duygusuzluktan kabuklaşan doyumsuz ızdırabını soyuyordu. Köklendikçe kurtlanıyordu yaş ağaç, her asi fırtınada dik durur da, onun ince boynundan süzülüp usulca başını döndüren kokusunun büyüsüne boyun eğerdi tavizleri. Bu bir kader yanılgısı mıydı yoksa talihsizliğin iskeletine cesaretsizlikle giydirilmiş bir kılıf mıydı ?Camus’ a göre gerçek insan alın yazısına bile direnen insandır. Her şeyin geçici olduğu dünyada, hiçbir anı unutmadan nefes alıp vermek ve geçici varlıkların kasırgasında sürüklenmek..Ya da kusurlarla dolu bir hayata karşı bir dahi gibi yaşamaya çalışmak..Ne komik.Görünen tablo çelişkisel de olsa Camus’ un dediği gibi herkes ve her şey bütünün bir birleşenidir, hepimiz.. her dalga bir limana atar bizi ve bundandır alışığız kulaç atarken su yutmaya.. Yaşam bir tesadüf değil yaptıklarımızın bize yansımasıydı hep ve kaderi şekillendirme şıkkını işaretlemeyi beceremeyenler ya yolun gerisinde kaldı ya da anlaşılmamayı seçti.
İçimde tarifsiz bir hüzün, yine hüznümden içeri süzüldün. Düşmek ve doğrulmak arasında görünmeyen bir çizgiye tutundum, tıpkı uçucu düşlerimizdeki gibi. Neydi o hep çaldığım şarkı.. Kendimi baştan çizmeye mürekkebim bitmiş. Zaman geri akıyorken yazgısından yolların, tükenmişliğini yutkunuyorum alışmaların damağımdaki tadının. Bir korkum bile yok, kusur kalmamış payıma tanıdığım suretlerin maske altındaki ucuz yaşamlarından. Ne dayatmalara “evet” dedirtir ne de buz kesen ellerimi tutar geri kalan ömrüm. Sürekli besleyip büyüttüğüm bu içimdeki saklı gücüm, kimleri onardı oysa, kimlere yardım etti, ne mikropların başını ezdi ve ateşe attı kendini ne iyilikler, ne gülücükler savurdu hesapsızca. Sihirli bir değnek aldı sonsuzluğunu ve düştü kanatları kudretin, kim bilecek ki. Bir sen biliyordun ya her şeyi, bir sen anlamıştın da uzaklaşmıştın kendi insanlığından, ölümcül bir insan sıcağında küle dönmek için. Razı olmadım ve olmayacağım da.Yaşamımın bayrağını dalgalandıracağım kayıp gitse de ayağımın altından toprak, sana verdiğim sözleri tutarak. Çarklar dilediği gibi dönsün dursun artık.. Zaman değil, biz geçiyoruz öyle ya.İnsanlar birbirlerine kendi bencil gereksinimlerini doyurabilmek için yaklaşıyorlar artık ve bu beni ürkütüyor. Çünkü bu nokta da gereksiz ilişkiler doğuyor. Gösterişin, içtenliğin, gerçekliğin, sahteliğin, varlığın yokluğun büyük bir savurganlıkla tohumlarının serpiştirildiği dostluklar, aşklar vs.. Ve sonra her şey yazgının “adaletsiz” oluşunda aklın yolunu buluyor nedense. Halbuki her şey kendi tercihlerimizle bize yön çiziyor. Eğrisinede doğrusunada aynı açıdan bakınca ters yüz oluyor elde avuçta ne varsa. Ve Tanrı acımasızca suçlanıyor..