bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

YÜZÜN KAYBOLDU

| 05 January 2008 16:39

Yüz çizgilerini hatırlıyorum, vurgun yemiş balıkçılarınki gibiydi; denizde ölmekten onurlu, ölümle karşılaşmaktan şaşkın olan. Küçük bir pencereciğin ardındaydı, gördüğümde bütün dünyasını. Başı hafif sağa yatık duruyordu ve arada bir kıyıya bağlanmış kayıklar gibi; boynu üzerinde hareket ediyordu. O pencereciğin öbür yanında yalpalarken ben bu yanında yalpalıyordum. Dokunamasam da dokunamıyordu. İlk defa dokunmak için uzanmak kafi değil ve ilk defa seslenmek kar etmiyor duyurmak için. Ayyaş bir kafayla yazıyorum satırlarımı, her kes her şey dağılmış gibi, sonsuzluk gibi, şekiller biçimsiz ve biçimsizlik seçimsiz.İlk gördüğümde yüzünü bakışlarıma takılan burnundaki o ben buradayım deyiş kavisiydi. Kaşlarının başladığı o yerden başlayan ve dudaklarının hemen üzerindeki burun deliklerinde biten o hali. Hala düşünüyorum da hani bir sürü dağ arasından bir tanesi dikkatini çeker ya işte burnun yüz hatların arasında dikkatimi çekti ilk baktığımda. Yüzünde bir dağın güçlü gölgesi gibi duruyordu. Arkandan yansıyan ışık yüzünü karanlıkta bıraksada…Gözlerin yüzünde bir yerlerde kaybolmuş gibi, iki tane ve birbirlerine benziyorlar lakin yalnız kalmış iki yabancı gibiler. İkisi aynı anda aynı şehre bakarken, farklı fırtınalara kucak açar gibiler. Çipil çipil küçük durmalarına rağmen ele avuca sığmaz kocaman bir kainata açılıyor adeta. Yüzün bu sebepten olsa gerek yorgun, bu sebepten olsa gerek dudaklarının etrafından yanaklarına doğru nasır tutmuş gülümseyemiyorsun. Ayyaş bir kafayla yazıyor ve ağlıyorum şu an. Kendimden nefret edemeyecek kadar kendimsizim. Sadece seni anlatmaktı niyetim, affet beni içinde kendimim olmadığı bir yazı düşünemiyorum. Arsızca sızıveriyorum satır aralarına. Ve arsızca gülümsüyorum bütün kızmalarına rağmen.Ve gözlerini şimdi daha net hatırlıyorum. Her şeye utanan lakin aşka hayasız ve meydan okurcasına. her şeye hayasızken bile kendine utanan. Bir eşyanın hareketi sırasında onu izleyişini hayal ediyorum; her hareket her çizgi yeni kelimeler topluyormuşçasına bakışlarında damıtışını. Ve sonrasında bakışlarında sakladıklarını kağıtlarına döküşünü ve o gözlerle ağlayışını. Göz yaşlarını yalnızlığına koza yapışını ve en sonunda isyan edişini.Gözlerini şimdi daha net hatırlıyorum umursamazmış gibi bakarken her noktaya aslında nasılda izlediğini her bir ayrıntıyı, hiç atlamadan. Sen es geçsen de gözlerin, gözlerin es geçse de senin es geçmeyeceğin yaşamları hiç atlamadan….Kaşlarına değinmeyeceğim onları hatırlamıyorum. Dudaklarını da anlatmayacağım çünkü iki de bir sağa sola doğru kıvırıp durdun göremedim gerçek şeklini. Genel olarak yüzün, yorgundu ruhun gibi, bir güneş siyaha boyandığında nasıl görünürse öyleydi, gülmeye yeminli yarın gibi. Ve umarsız, gülünmesi gerekenler karşısında bile somurtkan. Hep dokunulması istenen ama kimsenin dokunamadığı duvarlar kadar soğuk. Soğuk çünkü ölü aşkların parmak izlerinden ağırlaşıp, yorulmuş. Soğuk çünkü gidişlerin gölgesi vurmuş, soğuk çünkü yalnızlık ayaza dönmüş yüzünü mesken tutmuş.Bakışlarımda yüzümü kaybediyorum, susuşumda sesimi kaybediyorum. Ayyaş bir kafayla yazıyorum bu yazıyı, zangır zangır titriyor bedenim hava soğudu, ışık karardı, ses sustu, yüzün kayboldu.

Mim Sanatı ve Michel Courtemanche

kadirgunay | 05 January 2008 16:26

Michel Courtemanche
Michel Courtemanche

Michel Courtemanche bir pandomim sanatçısıdır. 11 Aralık 1964 yılında Kanada’ nın Laval, Quebec bölgesinde dünyay gelmiştir. Bu adamla tanışmam yine pilli komünitesinin bir ürünü olan sosyomatta bir arkadaşımın videolarına eklemesi ile oldu. Nedir deyip tıkladığımda karşımda müthiş bir yetenek gördüm. Michel Courtemanche’ ye az sonra yine döneceğim fakat şimdi mim sanatından biraz bahsedelim. Mim sanatı, Grekce “mimeisthai” taklit etmek veya temsil etmek anlamına geliyor. Pandomim ise fransız kökenli bir sözcüktür “pantomime” ve Türk Dil Kurumu tarafından; “Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, sözsüz oyun.” olarak açıklanır.

Mars’a asteroid çarpabilir…

ceteleci | 05 January 2008 14:29

NASA’s Near-Earth Object Program Office in gözlemlerine göre Kasım 2007 de dünya çok yakın geçen bir asteroid ocak ayı içerisinde Mars a çarpabilirmiş. NASA yetkililerinin 21 aralıkta sonuçlarını açıkladıkları çalışmalara göre “2007 WD 5” adı verilen bu asteroidin Mars a çarpma olasılığı 75 te 1 olarak hesaplanmış. Fakat elde edilen yeni veriler doğrultusunda bu olasılık tekrar gözden geçirilmiş ve 2 ocak ta yayınlanan bildiriye göre bu oranın %3,6 yani 28de 1e yükseldiği saptanmış.
Uzmanlara göre bu çarpışmanın (eğer gerçekleşirse) 30 ocak tarihinde olabileceği belirtiliyor. Böyle bir çarpışmanın gerçekleşmesi durumunda ise mars yüzeyinde 1km çapında bir krater oluşması bekleniyor.
kaynak

galaksi oluşum teorilerini değiştirebilecek yeni bir keşif daha

ceteleci | 05 January 2008 12:06

BBC News in iki gün önce yayımladığı habere göre galaksilerin oluşumu teorilerine yeni bir bakış açısı getirilebilcek bir keşfe daha imza atıldı. Almanyanın Heidelberg kentinde Max Planck Institute for Astronomy için çalışan gökbilimci Johny Setiawan ve arkadaşları yeni doğmış bir gezegen keşfettiklerini ve bu gezegenin hala oluşum aşamasında olduğunu açıkladılar. Max-Planck-Gesellschaft teleskopu sayesinde keşfedilen gezegenin Jupiterin 10 katı büyüklüğünde olduğu ve güneş sistemimize çok yakında bulunan TW Hydrae adlı yıldız ın etrafında döndüğü belirtildi. Bulunan gezegen TW Hydrae adlı yıldızın etrafındaki turunu 6 milyon km uzaklıktan 3,56 günde tamamlıyor.
Dip Not: TW Hydrae yıldızı güneş sistemimzden 182milyon ışık yılı uzaklıtkta bulunuyor
Kaynak: 1,2

Noel Baba

modela | 05 January 2008 10:24

http://www.erdilyasaroglu.com/diyomki/index.php/noel-baba/