bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Oğlunuz ne iş hüş…?

aRRoGaNTe HoMbRe | 04 April 2008 13:59

Geçen gün arkadaşlarımdan biri evlendi. O sebeple aklıma kız isteme diyalogları geldi. (niye geldiyse). Yani bugün oğlunuz ne iş yapıyor ile bozdum. Oturdum birkaç diyalog yazdım. Evet, deliyim.

1
– oğlunuz ne iş yapıyor?
– bizim oğlan statta terlik.
– nası???
– twigy yani..
– ?*#?!
– yaa beyefendi yok mu hani gol olduğunda kale arkasında zıplayan terlikler..işte onlardan 43 numara olan bizim oğlan.
– hmm..
– hmm derken?
– ne desem bilmiyorum.
– bizim tercihimiz, verdim gitti kızı olur. yani beklentimiz bu yönde. ama gerçekçi olmak gerekirse…gerekir mi sizce de?
– gerekir.
– kısmet değilmiş artık. efendim bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır vb. cümleler kullanmak isterim o vakit.
– uygundur bizim için.
– hadi kalk oğlum gidelim. size de iyi akşamlar.

ÇİLEK & EUQON

akoni | 04 April 2008 11:30

Geçenlerde çilek kızımla aramızda geçen konuşmada akoni anne ben 22 şubatta EUQON ile nişanlandım, mayıs ayında düğünüm var, Ankara’ya taşınıyorum dedi. Çok heyecanlanmış mutlu olmuştum. Çünkü çilek mutluluğu yakalamış, euqon ile mutlu olacağına inanmıştı. Belki hafife yazar bizimle paylaşır diye bekledim ama yazmadı. Biliyorum ki telaşı çok. Bu erteleyiş veya yazmayış paylaşmak istemediğinden değil tatlı telaşın heyecan ve yorgunluğundan.
Çilek kızımı bir kez daha kutluyorum. Çünkü giderek kaybolan değer yargılarımız, evliliğe olan bakış açımız beni hem ürkütüyor, hem korkutuyor.
Evliliği iki ayrı dünyanın alabildiğine bağımsız ve ayrı ruhların tehlikeli, bir o kadar da umut dolu birlikteliği olarak düşünüyorum.
Bir kabulleniş değildir aslında sonuçlandırma bildirgesidir, tüm zorluklara ve şartlara rağmen. Emek sevgidir, evlilikte birinin diğerine katlanması da sevginin diğer adıdır. İçinde iki emeğin, iki bakışın, iki canın, tek olmasıdır. Korkutucu olduğu için acabalar yüklüdür. Doğrumu yaptım diye sorup duru verir insan kendine… Yaşadıkça güçlenen, güçlendikçe yaşaması arzulanan en kuvvetli beraberlik bağıdır.
ÇİLEK kızıma ve EUQON kardeşime ömür boyu mutluluklar diliyorummm…

Olasılık&Varsayım

zoey | 04 April 2008 02:57

olabilirliği yüksek bir konuda
olunabilmesi muhtemel
olunabilir bir durumda
olunduğu kadarıyla
“ol” dum işte

baktım arkamdan işler dönmüş baya bayaa
böle hikayeler yazılmış;paslar atılmış
partiler yapılmış
ağaçlarda yaşanmış
koğuşlar dolmuş taşmış
firketelerle çeyizler yapılmış genç kızlar kocaya kaçmış
kaynanalar ihtiyaçtan satılığa çıkarılmış
akşam haberlerinde part time göreve başlanmış
manikür pedikür yapılmış
mektuplar postalanmış
ama en çok şu tımarhene….
büyücü var yaaa
büyücü
seni kırovliye havale ediyorum
o verecek cezanı….

velhasılkelam
ne oluyo burda leeyynn edalarıyla gelmiş bulunmaktayım…

uzaklarda ben

puella | 04 April 2008 00:06

Hikayeye göre; eskiden şehirlere “şahsiyetlerine uygun” tılsımlar yapılırmış. Bu tılsımlar şehrin bir felakete maruz kalmaması ve ebediyen “yaşayabilmesi” için yapılırmış. Şehrin bu tılsımı ele geçirilirse ya da bir şekilde yok olursa, tabiat o şehri alır ve ebediyen ruhunu ortadan kaldırırmış. Otların kokusunu içime çekerken, nedense ilk bu hikaye geliyor aklıma. Şehirdeyken evimin camlarına çarpıp geri dönen rüzgar, şimdi üzerimden geçiyor.

Dağdayım. Yüksek bir dağ olduğu için ağaç yok. Önümde bir vadi uzanıyor. Vadi sanki yeryüzünün tüm yeşil tonlarını içeriyor ve ortasından geçirdiği dereyle denize ulaşıyor. Doğduğu ve büyüdüğü yeri görebiliyorum derenin. Bulunduğum yerden daha alçak tepelerin üzerlerinde bulut gibi görünen sis yoğunlukları var. Bunlar uzak yerlerde tepeleri adacıklar gibi gösteriyor. Yüksek yerlerde Karadeniz’in doğallığı ile ıslaklığı bir bütün. Ayakkabılarımın altında otlar yemyeşil ama ıslak. Rüzgar üzerimdekilerin ve çantamın kıvrımlı yerlerine çarpıp ses çıkartıyor. Biraz daha seyredip, yere uzanıyorum. Kollarımı iki yana açıyorum. Ellerim ve boynum ıslaklığı hissediyor. Doğrulup ayakkabılarımı çıkartıyor ve tekrar uzanıyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Rüzgar üzerimden geçiyor.

duygu asena roman ödülünün sonucu belli oldu

kahramancayirli | 03 April 2008 20:58

duygu asena roman ödülünün ilan edildiği gün, dün gibi aklımda. ben de katılmak istiyordum. oysa internetten şartları okuyunca yıkılmıştım. çünkü yarışmaya başvurabilmek için daha önce herhangi bir kitabınızın yayımlanmamış olması gerekiyordu. bu durumu bir arkadaşıma hüzünle anlattığım da kalmış aklımda..
dün gazeteyi karıştırırken öğrendim, yarışmanın sonucu belli olmuş, “Lal Kitap” birinci seçilmiş. Yurdanur Avcı Yazgan’ı tebrik ederim, ne yalan söyleyeyim yerinde olmak isterdim çok..
bir de kaçtır size söylemek istediğim bir araştırma var: şairler düzyazı yazarlarından ortalama yaklaşık 10 sene daha az yaşıyorlarmış. sanırım şiir yazmayı bırakmalıyım..sırf bu araştırma yüzünden bile öyküye, romana geri dönebilirim..