bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Sen Gittin Ya

07ebru | 20 June 2008 14:49

Hastanenin yangın merdivenine doğan güneş
Hastanenin yangın merdivenine doğan güneş

Sen Gittin Ya

haberhaberhaber DİYOR Kİ, (22 Haziran 2008 16:04)
Haber tarafından yeniden derlenmiştir.

Sen gittin ya
İçim çok acır
Eşyalarına dokununca
ürperirim
Öyle nefret doluyum ki sana
Evdeki sesini
Parfümünün kokusunu
Sen gittin ya
Deddualar okuyorum ardından
Gittiğin yerde rezil ol diye
Beddualarım sarıp sarmalasın seni
Ne kadar rezilsin hep bil diye
Sen gittin ya
Telefonun alarmı bile
Hep saat 8’de çalıyor
Oysa 7’de uyanmalıyız
Ellemedim
Değiştiremedim onu bile
Camdan aşağı fırlattım gitti
Nasıl yazdım bu şiiri
Senin kafana kafana sopayla vurur gibi
Seni gebertir gibi
Sen gittin ya
İçim kurak çöl gibi
İhanet senin sesindi yok şimdi
Sen çok ahlaksızsın diye
Haykırmama gerek var mı?
Gittiğin yer rezilmi mı?
Üşüyor musun?(donarsın inşşallaaahhh)
Sen gittin ya
Hep bir pislik eksik canım sevğilim

xNicox DİYOR Kİ, (22 Haziran 2008 20:26)
Sen Gittinden beri
Takvimim bile hep 25 diyor
bir tek yaprak kopmadı üzerinden seni bekliyor.
Saat’im bile bir saat geriden gidiyor
Senin gittigini o bile biliyor.
Şimdi gönül hazan ve viran
Anarken seni
yüregim kaniyor
Sen gittin ya
sanki kokunda yavas yavas gidiyor
Sana ait ne varsa
Gözümlerim kör oldu göremiyor
seni özlüyor gönlüm bir seni istiyor
Acınla hatıran yüreğimde
Sen gittin ya icim yaniyor
Elim kalkmaz,dilim konuşmaz
Gidişine isyan değil bu
sadece hasretine kalbim dayanmiyor
Sen gittin ya
Sessizlik çöktü
Hem evime hem yüreğime
beraberce ictigimiz Çay bile seni özlüyor
Hiç tadı da kalmadı zaten

Sen Sordun Ben Anlattım.Neden Kızıyorsun ki…

| 20 June 2008 14:49

Küçükken her elektrik kesildiğinde gözlerimiz kapatır elliye kadar sayardık.Elli dediğimiz zaman tek gözümüzü açardık gelmişmi diye.Gelmiş ise eğer büyük bir çığlık atardık.Gelmemiş ise devam ederdik saymaya bir bakardık ki sabah olmuş uyuyakalmışız.Özlemek mi? Unutmak mı? yoksa yaşlandık mı? karar veremiyorum çoğu zaman.Eski arkadaşlarımın isimlerini yazıp aramaya başladım googla.Bunu neden yapıyorum bilmiyorum.Çoğunu bulamıyorum zaten.Demek ki bir çok arkadaşım bayanmış,soyadları değişmiş diye düşünüyorum kendi kendime.Bazen oturup eski Türk Filmlerini izliyorum.Kızıyorlar bana.Ya ama bizim ömrümüz bufilmleri beklemekle geçti.Haftada bir yayınlanırdı.Filmin önünden de mutlaka Yurttan Sesler Halk Topluluğu konserleri olurdu.Bizim için önemli olan film olduğu için uyuyakalırdık.Annemize derdik anne;
-Film başlayınca uyandır ha!

inşallah yeniliriz !

| 20 June 2008 14:23

Gece yarısı silah sesleriyle uyanmak nasıl bir histir?
Peki durup dururken bir tabanca mermisine hedef olmak?…

Ben de demiştim “İnşallah yeniliriz!” diye.
Akıllı bir arkadaşım da ağzımın payını verdi.
“İşte, senin gibiler yüzünden Türkiye ilerleyemiyor!”
Neymiş, şampiyon olursak bir sonraki kupa için herkes Türkiye’ye gelecekmiş.
Turist gelecekmiş, döviz gelecekmiş.

Futbol terörü bitmek bilmiyor.
İçerdeki ve dışarıdaki ulusal güvenliğe tehdit oluşturan güçler yetmiyormuş gibi
bir de futbol terörüne sahibiz.
Sayısız holiganın stadyumlardaki çılgın ve dengesiz hallerini kanıksadık artık.
Her galibiyet sonrasında -bırakın holiganları- , en akıllı futbolseverlerin bile
-coşkuyla- sıktığı mermilerden birileri nasibini alıyor.

SEN HALA EN BÜYÜKSÜN BABA!

toz66 | 20 June 2008 12:00

Baba… Baba sevgisi, şefkati ve içtenliği… Küçüklüğümü aklıma getirdiğimde, hep en güçlünün, en iyinin ve en bilginin, babam olduğunu düşünmüştüm… En iyisi, en yakışıklısı, ve benim için en değerli olanı her zaman babamdı… Düşünsenize, benimle bilek güreşi yapar ve her defasında onu yenerdim. Fakat başka birisiyle güreştiği zamansa, her seferinde babam yenerdi. Yani bana karşı dünyadaki en cesaretsiz kişi oluverirdi, çünkü o benim babamdı ve ben onun oğluydum. O benim babam…. İlk bisikletimi alan ve bana “hadi bakalım, sür de görelim” diyen. İlk boyama kitabımı alıp, bana renkleri öğretmek ve sevdirmek için; “ne kadarda rengarenk ve güzeller demi?” Sorusunu soran. Ve ilk hikaye kitabımı aldığında bana “eğer bu seriyi bitirirsen, sana daha ne kitaplar alacağım “deyip sözünde duran ve 18 yaşındaki birine, şimdiden küçük bir kütüphane bırakan, eskilerin öğretmeni, şimdilerin, emekli bilgini, eskiden ve hala en büyük babam benim… Hani derler ya “ben hastalandığımda babam sabahlara kadar başımda bekler..” diye. Benim babam, başımda beklemezdi . Hasta olduğum günlerde beraber uyurduk, ben güvende olayım diye…
Hele o küçükken gece korkuları; onlar yok mu? Gece korktuğumda, gittiğim iki yer vardı. Birincisi, babaannemin yanı, ikincisi ise babamın yanıydı… Laf aramızda, en çok babamın yanını severdim. Çünkü koskocaman elleri ve kolları beni daha iyi korur diye düşünürdüm gecenin karanlığından… O benim babam… Çünkü, o en büyük sevgilere layık, eskiden ve hala o benim en büyüyüm, kocamanım ve en güçlüm…

El Biruni – Astoronom ve Matematikçi

kabyazer | 20 June 2008 11:30

El Biruni
El Biruni

4 Eylül 973’te Harezm’de doğan El Biruni, Fars kökenli bir İslam bilginidir. Direkt olarak neleri bulduğunu, keşfettiğini yazacağım.

  • Yerin çapını ölçmeyi başardı. Ayrıca sapmasız ölçmüş olmalı ki, bugünkü ölçülerle tamamen uyuşuyor. Buna da Avrupa’da BİRUNİ KURALI denmiş bu yüzden.
  • Bundan birkaç yıl önce Newton ve Piscard ektavoru 25.000 mil olarak buldular, halbuki bundan 700 yıl önce ve çağın o günkü şartlarına rağmen bunu El Biruni bulmuştu.
  • Colomb’dan daha doğrusu Colomb’un Amerika’yı bulmasından yaklaşık 500 yıl önce Amerika’nın varlığından söz eden ilk kişi odur.
  • Newton’dan çok çok çok önce yerçekiminin olduğunu ortaya koyan ise yine odur.
  • İnanabiliyor musunuz, El Biruni’nin eserleri halen o çok özendiğimiz batı dünyasında kaynak kitap olarak kullanılıyor.
  • Toplamda 180 tane eseri var.
  • Maddelerin cisimlerinin yoğunluklarını da bugüne çok yakın bir şekilde hesaplamıştır.
  • UNESCO’nun çıkardığı Conrier Dergisi’ni 1974’te El Biruni’ye ayırmıştır.
  • Biruni’nin yazdığı 180 eserden günümüze gelen 22 kadar eserdir.
  • Bugüne kadar hiçbir eseri de Türkçe’ye çevrilmemiş deniliyor.

Neslini Devam Ettiren Makineler

herkesbenibuisimletaniyacak | 20 June 2008 11:03

Günümüzde insan en uzun ömürlü hayvanlardan biri olma yolunda başarıyla ilerliyor, peki ya ürettiği makineler?

Elbetteorganik canlılar gibi makineler de eskimeye mahkum ve aktif olarak çalışan makineler ne kadar bakım yapılırsa yapılsın asla bir insan kadar uzun süre çalışmıyorlar. Üretim yönetimi dersi finaline çalışırken aklımda örümceğe benzer hammadeleri doğada veya bir hurdalıkta kendisi toplayıp kendisini kopyalayabilen ve sabit bir şekli olmayan, nesilden nesle kusursuzlaşan ve tek amacı çoğalmak olan bir makine geldi. İlk bakışta bana çok farklı bir fikir gibi gelse de bir rivayete göre yüzyıllar önce Dekart (Rene Descartes) bir gün oturmuş İsveç kraliçesiyle sohbet ederken insanların birçoğunun makineden farksız olduğunu söyleyince kraliçe “Şu duvardaki saat hiç senin benim gibi çiftleşip çoğalabilir mi?” diye cevap vermiş.

makineler ürüyorlar.
makineler ürüyorlar.