bildirgec.org

türk sineması hakkında tüm yazılar

Beyoğlu’nda Yılmaz Güney efsanesi

queennothing | 08 June 2009 17:14

1 Nisan 1937 doğumlu, Türk Sineması’nın efsanevi aktörü Yılmaz Güney, 1984 yılında, Paris’te hayatını kaybetmişti. Ölümünün 25. yılında, ünlü aktörün filmleri, Beyoğlu Sineması’nda tekrar canlanıyor!
26 Haziran – 16 Temmuz 2009 tarihleri arasında “Yol”, “Arkadaş”, “Seyyit Han”, “Umut”, “Aç Kurtlar”, “Ağıt”, “Duvar”, “Zavallılar”, “Endişe”, “Sürü”
filmleri, 5 YTL ücretle izleyicilerle buluşacak.
Programa buradan ulaşabilirsiniz.

Dün Gece Bir Rüya Gördüm – 2006

kadirgunay | 01 June 2009 16:27

Dün Gece Bir Rüya Gördüm
Dün Gece Bir Rüya Gördüm

2006 senesinde çekilmiş fakat çok fazla duyulmamış bir türk sineması örneği. Filmde Emre Kınay, Arzu Yanardağ, Fikret Hakanve Pelin Batu başrolleri paylaşmakta.

Filmin afişindeki spot beni izlemeye itti bu filmi;

“Sevdiğin İnsan İçin Neleri Göze Alırdın?”

Film genel olarak çok sarsıcı değil, özellikle duygu yüklü senaryolar beni çok baymıştır fakat bu filmde ne olacak diye özellikle bekledim ki bekletiyor da.

Deniz (Emre Kınay) bir yazılım firmasında yazılımcı olarak çalışmaktadır. Uzun süredir Lale’ye (Pelin Batu) aşıktır. Fakat aşkını ona açamamaktadır. İçine kapanık sadece işi ile ilgilenen ve yalnız yaşayan Deniz bir gün Lale’nin babası (Fikret Hakan) ile tanışır. Babasının getirdiği çiçeği Lale’ye götürmek için gittiği sırada hastalığından dolayı kriz geçirir.

Hakiki Tosun Paşa kim? : ”Tosun Paşa”

gorcun | 29 May 2009 11:48

Tosun Paşa
Tosun Paşa

Türk sinemasının komik ve başarılı örneklerinden biri olan Tosun Paşa 1976 yılında Kartal Tibet tarafından çekilmiş. Yazarı ise Yavuz Turgul. 19.Yüzyılda İskenderiye’de geçen filmde birbirleriyle yıllardır mücadele içinde olan Tellioğulları ve Seferoğullarının komik hikayesi anlatılıyor.
Neredeyse her konuda kavga edebilecek potansiyelde olan iki ailenin son kavgaları Yeşil Vadi üzerine olur. Yeşil Vadi iki aileninde kendisine ait olduğunu iddia ettikleri cennet gibi bir yerdir. Bu sırada devletin üst kademelerinden Daver Bey’in güzel kızını alanın Yeşil Vadiye sahip olacağını düşünen aileler kızı istemek için Daver Bey’e giderler.

Kızın, Seferoğullarından Suphi’yi seçmesiyle tutuşan Tellioğulları bir plan yapıp evlerinde uşaklık yapan Şaban’ı Kahire’nin en kıdemli paşası olan Tosun Paşa kılığına sokarlar. ”Hakiki Tosun Paşa” ortaya çıktığında ise hem Daver Bey, hem Seferoğulları, hemde Tellioğulları için işler hiç kolay olmayacaktır.

Tosun Paşa
Tosun Paşa

Filmin oyuncu kadrosunda Şener Şen, Kemal Sunal, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Müjde Ar, Bilge Zobu, Zihni Göktay, Ergin Orbey gibi usta oyuncular bulunuyor.

Altmışdört yılın ardından: Meral Çetinkaya

kahramancayirli | 27 May 2009 13:30

Altmışdört yılın ardından: Meral Çetinkaya
Kahraman Çayırlı

Zaten huyumuzdur bizim. Sanatçılarımızın değerini, ancak onları kaybettiğimiz vakit anlarız. Hayattayken saygı duymamız gereken insanların kıymetini bilmek için, onların yitip gitmelerini bekleriz illa. Benim bu yazı ile niyetimse, yıllardır sadece işini yapan ve her daim takdir edilmeyi hak eden gerçek bir sanat insanını anlatmak: Meral Çetinkaya’yı..1945 yılında Bursa’da doğan Çetinkaya’yı ben ilk kez Bizimkiler’in (Yalçın Yelence/ 1989-2001) Ayla’sı olarak tanıdım. Oysa “Sanat Tarihi” eğitimi alan yetenekli sanatçı, 1969 yılından itibaren “oyunculuğun er meydanı” olan tiyatro sahnesindeydi. Dostlar Tiyatrosu’nda uzun yıllar çalıştı. “Şili’de Av”, “Alpagut Olayı”, “Bitmeyen Kavga”, “Gün Dönerken”, “İkili Oyun”, “Yalınayak Sokrates” sanatçının oynadığı oyunlardan. Tiyatro yaşamını ise halen Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sürdürüyor. “Bir Yaz Evi”, “Hadi Öldürsene Canikom”, “İlk Gençlik”, “İvan İvanoviç Var mıydı? Yok muydu?”, “Ocak” son temsillerinden.

zeki demirkubuz – kıskanmak

kahramancayirli | 15 May 2009 14:53

gökçe
gökçe
aylin aslımın ilk albüm kapağı
aylin aslımın ilk albüm kapağı

Ayça Şen’i tanıyor muyuz? Radikal Cumartesi’deki süper geyik yazıları, radyo programları, Saatçi Bayırı romanı, oğlu Memo derken albümü düşüverdi elimize. Astronot, kaliteli, kulaklara iyi gelecek bir albüm. Mor ve Ötesi’nden Burak Güven ile çalışmış.. Oryantal adlı ilk klibi çıktı çoktan, dönüyor bile..
Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü geçen yıl şair Gülten Akın, bu sene ise roman yazarı İhsan Oktay Anar aldı. Önümüzdeki sene kim kazanır dersiniz?
Altın Portakal Şiir Ödülü’nün kime verileceğini de epey merak ediyorum. Cevat Çapan, Birhan Keskin, Lale Müldür, bu ödülü önceki seneler kazananlardan birkaçı..
Kitapçılara girince birçok edebiyat dergisi görmek sevindiriyor beni. Yeni ayların ilk günlerini bu yüzden çok seviyorum. Edebiyat dergilerinin yeni sayılarını beklemek, müthiş bir heyecan, benim için, mutluluk.. Sadece İstanbul değil, küçücük ilçe ve illerden de nefis dergiler geliyor, ne güzel.
Hande Altaylı’nın ikinci kitabı, Maraz, yerini aldı kitapçılardaki. Hatırlarsınız ilk kitabı Aşka Şeytan Karışır, 2006 yılının en çok satan yirmi kitabından biriydi. Bir edebiyat delisi olarak elbette yeni kitabının satış grafiğini de ilgiyle izleyeceğim.
Göksel’in yeni bir müzik şirketine geçtiğini biliyordum. Menajerini, ekibini de değiştirmişti. Yabancı ülkelerde geziniyordu en son kendini yenilemek için. Yeni şarkılarını bekliyordum bu yüzden. Mektubumu Buldun mu? ile çıkageldi. Kulaklara aşina şarkılarla. Dilerim bir an evvel yeni şarkılarından oluşan bir albüm yayınlar.
Aylin Aslım’ın yeni albümüyse çıkamadı bir türlü. Nisan sonu dediler, mayısın ikinci haftası raflarda olacak dediler. Canını Seven Kaçsın’ı bekliyoruz bakalım.
Bu sıra hangi radyoyu açsam Demet Akalın. “Pembesi gitti tozu kaldı” Bu yazın şarkısı bu mu olacak, göreceğiz. Yoğun istek üzerine klip de çekmiş.
Radyoda Gökçe’nin yeni albümünden bir şarkı dinledim pek de sevdim ama şarkının ismini bilmiyorum. Çıkış şarkısı 5 Kuruş’u sevemedim bir türlü..
Dağlarca’yı kaybettikten sonra sorumuz şu: Yaşayan en büyük Türk şairi kim?..

USTA

musss | 11 May 2009 16:36

Yetkin Dikinciler ve Fadik Sevin Atasoy‘un başrollerini paylaştığı usta filmi vizyona girmiştir.
Filmde motor ustası olan Doğan ustanın uçak yapma tutkusu ve kendisini hayatının tek önemli varlığı olarak görmek isteyen karısının hikayesidir.
Film bu ikilem arasında geçmekte ve insanlara güven aşk para üçgeninde devam etmektedir. Son zamanlardaki Türk sinemasındaki çıkışa katkısı bulunucak bu güzel yapımda yönetmen Bahadır Karataş’ın imzası bulunmaktadır. Herkesin beğeniceğini düşünüyorum.
adresinden daha ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
İyi seyirler.

Tüm kuyular açılmalı!

kahramancayirli | 11 May 2009 14:01

Tüm kuyular açılmalı!
Kahraman Çayırlı

Kuyulardan çıkan ne? Kesif bir erkeklik, damıtılmış bir ikiyüzlülük, bilinçaltından kuyulara inmiş bir inkar. Sormaya utandığımız sorular, kaş-göz işareti yaparak kapatılan yanıtlar, kapatılan kapılar ve nihayet üzeri kapatılan kuyular…

Kuyulardan çıkan ne? Çocuklarını “aslan oğlum” diye seven, sırtlarını sıvazlayan anneler, oğullara zorla giydirilen “sert, ağlamaz, alınmaz, kırılmaz” gömlekleri, “hiçbir şekilde zayıf görünmeme” zırhlı elbiseleri… Erkeklik, erkek olmak resmen bir ateş bu topraklarda; kendisi yanıyor, toplumu da yakıyor. Erkeklik, ateşten bir çerçeve. Demirden çizgiler çiziyor hayatımızın her yerine. Gürültülü kahkahalar attırmıyor, kibarlıktan hazzetmiyor; hep tetikte, hep dikenler üstünde.

ihsan oktay anar

kahramancayirli | 07 May 2009 14:40

Aslında her gün Pasaport vapuru ile geçiyorum karşıya, dünse Konak vapuruna bineceğim tuttu. İyi ki de binmişim.
Vapurdan indiğim yerde bulunan kafede oturan bir adamı İhsan Oktay Anar’a benzettim. Önce o değildir herhalde dedim, utandım çekindim geçip gittim. On saniye sonra geri döndüm. “Affedersiniz, sizi bir yazara benzettim, İhsan Oktay Anar’a” dedim. “Evet, ben İhsan. Buyrun oturun karşıma” dedi. Erdal Öz Edebiyat Ödül Töreni’ndeki fotoğraftan kendisini tanıdığımı, Suskunlar hariç tüm romanlarını beğenerek okuduğumu, en çok Puslu Kıtalar Atlası ve Kitab-ül Hiyel’i sevdiğimi, karşısında çok heyecanlandığımı, herkesin bir an daha ekranda, fotoğraflarda görünebilmek için bunca uğraş verdiği bir zamanda hiçbir yere röportaj vermemesinden, hiçbir yerde görünmemesinden söz ettim. Medyatik olmanın kimseye bir zararı olmadığını, ama hiçbir yerde görünmemesinin kendi tercihi olduğunu söyledi. Ben de sıradan bir insanım, sıradan biri gibi yaşıyorum, dedi. Ne kadar bilgili ve derinlikli olduğu nasıl belli halinden, anlatamam, orada bulunup hissetmeniz gerekiyor. Nasıl ağırbaşlı, nasıl mütevazı. Onun kitapları kadar ilgi gören, satan, okunan ve beğenilen başka bir günümüz yazarı olsa havasından yanına uğranmazdı herhalde. Nerede çalıştığımı sordu. Ceketimin cebindeki kitaba bakmak istedi. Bu devirde pek rastlamadığımız bir durum, diye tanımladı yanımda kitap taşımamı. Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanı vardı cebimde. Bu kitabı okumadığını söyledi. Bu kitabı şu anda Zeki Demirkubuz’un Kastamonu’da filme çektiğini, Demirkubuz’u bir yönetmen olarak çok beğendiğimi söyledim. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde akademisyenliğe devam ettiğini söyledi, ben sorunca. Çok teşekkür ederek, onca mutluluk ve heyecanlar içinde, yanından ayrıldım.
Elif Şafak, Anar’ın etrafta hiç görünmeyen tavrını biraz olsun kendine örnek alırsa Şafak’ın tüm romanlarının hayranı biri olarak çok mutlu olacağım.

Hikâyelerinin inadına: Reis Çelik

kahramancayirli | 06 May 2009 11:55

Hikâyelerinin inadına: Reis Çelik

Kahraman Çayırlı

Işıklar Sönmesin”i izlemek için insanlar Beyoğlu’ndaki sinemalara bile giderken kimlik kontrolünden geçirilir, içeride slogan atmanın yasak olduğu yolunda uyarılırlar. Bir gün NTV‘den haberleri izler. Bir sinema salonundan insanlar kıpkırmızı bir yüzle koşarak çıkarlar. Neden sonra anlar oranın Diyarbakır’daki Dilan Sineması olduğunu. “Işıklar Sönmesin” oynar ve içeride insanlar zılgıt çekince polis üzerlerine kırmızı su sıkar. İnsanlar orada sonra “Işıklar sönmeyecek!” diye gösteri yaparlar. İşte böyle anlatır “Işıklar Sönmesin” filminin ardından yaşadıklarını. O bir film çeker, esas film o zaman başlar zaten…Peki ya “ Hoşçakal Yarın”? Film, Olağanüstü Hal sınırları içersinde yalnız Vecdi Sayar’ın düzenlediği “Sanat Köprüsü”nde Hakkâri’de gösterilir. Ancak yaklaşık iki saatlik filminin gösteriminin dört saatte neden bitmediğini merak ettiği için sinema salonuna giderken yolda uçuşan film parçaları görür. “Ulan nereden buldular bu kadar çok filmi” derken film parçalarından birini yakalayınca görür ki uçuşanlar, kendi filminin sansürlenmiş kareleridir. 1961 yılında Ardahan’da doğar. İlk ve orta öğretimini tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşir. İstanbul Belediye Konservatuarında Müzik ve Tiyatro eğitimi alır. Gazeteciliğe başladığında 1982 yılıdır. Ekonomi ve politika muhabiri olarak çalışır. Çeşitli televizyon programları hazırlar. Bir yandan okurken bir yandan da 70’lerin o büyük, kitlesel siyasal hareketlenmesi içinde yer alır. Gazetecilikten dağıtımcılığa, fotoğrafçılıktan video gazete yayıncılığına kadar pek çok işte çalışır. Ama aklında hep film yapma fikri vardır. Belgesel filmler çekmeye başlayan yönetmen, farklı kuruluşlara 600 civarında reklâm filmi ve siyasal kampanya filmi çeker. Ülkemizde yapılan ilk Nazım Hikmet Belgeseli olan “Nazım Hikmet Ziyaretçin Var”a imza atar. Derken “Işıklar Sönmesin”, “Hoşçakal Yarın”, “İnat Hikâyeleri” ve nihayet “Mülteci”…En büyük hedefi gazeteci olmaktır küçükken. Doğduğu kent, Ardahan’a haftada sadece bir kere gazete gelir o yıllarda (1960lar). Gelecek gazeteleri bekler… Peki ya kentin biricik gazete satıcısı kimdir? El cevap: Hülya Avşar’ın amcası. Sokakta bulduğu her gazete parçasını keser, düzeltir, sonra annesine götürür çuvaldızla diksin diye. Çocukluğunda “gazete kitapları” biriktirdiğini anlatacaktır sonraları. İlkokula dört kilometre yürür her gün. Hem de o kar-kış altında. Anne tarafı Gürcü, babasının annesi Kürt, dedesi de Ahıska Türkü… Terekemeler var, “Malakan” denen Beyaz Ruslar, Alman köyleri… Malakanlar yöre halkına değirmenciliği, bağcılığı öğretir, Almanlar da patates ekmeyi. Hatta oralarda patatese ‘kartof’ derler. Gazetenin ancak haftada tek bir kez geldiği yerde gazeteci olunur mu? Ama Reis Çelik var diğer yanda, direnmeyen, ne olursa olsun pes etmeyen… “İstanbul’a gideceğim” der tutturur. Derken ikna eder kendinden iki yaş büyük amcası Orhan’ı. 36 saatte İstanbul’a gelirler otobüsle. Kuştepe’de indirir otobüs ikisini. Gültepe, Ortabayır’da halasının evine gidecekler. O zaman Kuştepe ile Gültepe arasında ev yok. Hava soğuk. Yağmur yağıyor. O gün geri dönmeye karar verir. Çamurda yürürler. Elinde sazı. Bir daha ötmez diye kızar. Çünkü sazı da ıslanır. Beline kadar çamur olur hatta. Donarlar soğuktan, çok üşürler. Bir kahve görürler. Kapıyı iterler. Eşik yüksek. Güç bela içeri girerler. Kapının önünde masa. Onu da iterler. Karşılarında bir garson. Elindeki çayların dumanı tütmekte. Amcası Orhan, “Bir çay ver de ısınalım. Bir de adres soracağız” der. Adamın altın dişleri vardır. “Tamam yiğenim de” der, “Kapı dururken niye pencereden girdiniz?” Meğer girdikleri yer pencereymiş. Nereden bilsin genç adam. Eşik niye yüksek diye düşünür. Çünkü geldiği yerde iklim koşulları gereği pencere tepede olur, “baca” derler hatta. İki tane küçük deliktir. Böyle pencere görmemişler o zamana dek. Onun için İstanbul’a pencereden girer yönetmen!

Filmde bir Allah var bir de: Reha Erdem

kahramancayirli | 29 April 2009 16:33

reha erdem
reha erdem

Filmde bir Allah var bir de: Reha Erdem

Kahraman Çayırlı

Kamera ayak hizasında kayar: Yerler tahta, tüyleri dökülmüş eski bir halı. Bir makara. Kalın et rengi çoraplı, plastik terlikler içinde bir çift kadın ayağı. Sonra, eski stil alçak topuklu bir terlikten çıkmış, öncekilerden daha ince çoraplar içinde bir başka çift kadın ayağı. Çoraplardan biri delik ve orta parmak hafifçe ortaya çıkmış. Bir martı. Martının yanında bir tek narin çıplak ayak… Neyir: Sırrı Bey’in çorbasını yedirdiniz mi? Nükhet Seza:…Ya da diğer bölümleri tümden kiraya verip… Bir süre için tabii… Parasıyla tamamlatsak planı, diye geliverdi dün aklıma. Eskimiş antika eşyaların yanında, az da olsa, plastik-melamin nesnelerin gözüktüğü bir ‘salon-alle à manger’. Duvarlarda saatler -fazlalığı göze çarpacak miktarda-, aynalar, fotoğraflar, Venedik’i hatırlatan bir peyzaj, ‘çöllü develi’ bir diğeri, camlı bir çerçevede ‘Yakub ve Kuyu Başında Yusuf’ resmi…