Dizüstü bilgisayarınız için bir stand arıyorsunuz ve fazla para ödemek istemiyorsunuz, Logitech sizleri düşünmüş ve sadece $5 dolara güzel bir stand yapmış.
Normalde $29.99 olan bu stand şu anda $4.99 a satılıyor.
Ürün ile ilgili videoyu izlemek için buraya.
Satın almak isterseniz Amazon.com için buraya.
Nelson Motta tarafından tasarlanan Nottable stand, dizüstü bilgisayar kullanıcıları için üretilen en iyi ürünlerden biri. Kullanıcı, bilgisayarını hangi pozisyonda (ayakta, yatarak, oturarak …vs) kullanmak istiyorsa stand, o pozisyona göre ayarlanabiliyor. Stand 10 ila 90cm aralığında farklı yüksekliklerde ve hemen hemen her açıda durabilecek şekilde ayarlanabiliyor. Nottable’deki bu esnek kullanım, kelebek vidalarla sabitlenen eklemlerle sağlanıyor. Alüminyum bronz ve plastik parçalardan oluşan Nottable, 10 – 17″ büyüklüklerindeki dizüstüleri taşıyabiliyor. Üründe gri, kırmızı, siyah, altın ve mavi olmak üzere 5 ayrı gövde rengi seçeneği de sunulmuş.
[thedesignblog] [video youtube]
Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .
Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;
‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘
Doğum günlerini kutlamak için bir eğlenceli yol düşünenler! Müzik düğmesine basın ve müzik tepsisi sizin için doğum günü şarkısını çalsın. Şarkıyı 5 kez çaldıktan sonra isterseniz 12 kez daha çaldırabilirsiniz. Müzik tepsisine isterseniz pasta yerine kek ya da tartlarınızda da kullanabilirsiniz. 4 AA pille çalışan bu tepsinin fiyatı ise $44.99. Tepsinin kötü yanıysa Suyla yıkanamaması. Fakat nemli bir bezle silinebilir. Mutlu Doğum Günleri dileğiyle..
Misafirleriniz geldiğinde kahveleri tepsiyle onlara ikram etmenin bazen hiçte kolay olmadığını fark etmişsinizdir. Ya da self servis bir kafede tepsiniz dahi olmadan sıcak iki kahve bardağını masanıza kadar götürmenin zorluğunu yaşamışsınızdır. Resimde görmüş olduğunuz tasarım bizi bu dertlerden kurtaracak gibi gözüküyor. Artık kahveleri dökmeden yada ellerimizi yakmadan konuklarımıza ulaştırabileceğiz. Bence oldukça hoş ve pratik bir tasarım olmuş.
Lipton şehrin olumsuz etkilerinden ve stresten arınmak için Berrak Yeşil Çay isimli yeni bir ürün piyasaya sürmüş.
Bu ürün için hazırlanan siteye bir de advergame eklemiş.
Oyunda bir gün boyunca vücudumuzun yıpranmasına neden olacak etkilere maruz kalıyoruz; doğru aktiviteler ve rahatlatıcı çaylar ile Arınmametre yi dengede tutarak günü tamamlayabilirsek çekilişle; Kupa, Tepsi, Mousepad ya da Spa Paketi kazanmak mümkün.
bizde pek bulunmaz ya, hani işe bisiklete gidenlerden biriyseniz ve yolda da kahvaltı edebilmek istiyorsanız bu zamazingo sizin için iş görebilir. içecekler için özel delikli bardaklığı ile bu tepsi bisiklet kullanırken birşeyler atıştırmayı olanaklı kılıyor. elbette kahvaltı dışı zamanlarda da…
daha fazla resim ve daha fazla bilgi için buraya, buraya ya da buraya tıklayabliirsiniz.
http://www.vaybee.de/servlets/NetCommunityPersonalize?nick=&sessionid=lurker&nh=1&path=/tuerkisch/specials/index_44477.html
Amele kelimesinden hiç hoşlanmazdım. O kelimeyi kullanmayı da sevmezdim. “Iyyy amele gibi giyinmişsin” ,”Amele yanığı gibi olmuş”, “Amele gibi yürümesene oğlum” cümlelerinden dolayı amele kelimesine sıcak bakmam çünkü sanki amele aslında işçi demek değil. Aşağılamak için uydurulmuş birşey gibi… O yüzden sevmezdim. Biri öteki için “Amele gibi olmuşsun” dediğinde kızardım, üzülürdüm:( Sanki herkes annesinden ballı mı doğuyor?
Almanya’da yaşamak bir nevi kendi kendinin amelesi olmak demek. Giysi dolabı aldık geldik diyelim. Parça parçadır her bir yanı. Karton içinde alırsın. İçinde bir tarifi vardır. Ona göre inşa edersin kendi dolabını. Yapboz gibi işte:) İlk geldiğimde ders çalışma masası aldığımızda çok iyi hatırlıyorum bütün parçaları odaya döküp babamla iki gün boyunca onu yapmaya uğraşmıştık. Sonra mutfakta ayrı bir problemdir Almanya’da. Taşınılan evlerin mutfakları yoktur. Gider bir mutfak beğenir, ısmarlarsın. 1 ay sonra da hazır olur.O bir ay içinde de aç mı kalırsın susuz mu kalırsın senin bileceğin iş. Eeee medeniyet(!) başka tabii, kimse kimseyi tınlamıyor. Ya para verirsin gelip takarlar ya da kendin günlerce uğraşıp yine oyuncak parçaları gibi hepsini birleştirirsin. Yanlış olduğunda bozar tekrar yaparsın. Mutfağa en ucuzundan 2000 euro ödedin mi, bir de üzerine mükemmel bir amelelik yaparsın.
