bildirgec.org

tarih hakkında tüm yazılar

unutulan lezzet gramafon

gulsey | 16 April 2009 15:24

Anneciğimin hayatta çok fazla arzuları olmamıştır.Evlatları onun en büyük arzusuydu.Geriye dönük baktığımda eskilerin bizden daha şansız olduklarını düşünüyorum. Gençliklerini evlat ve koca için harcadıklarını,önlerine gelen neyse ve ne kadarsa onunla yetinmek zorunda kaldıkları hepimizce malumdur.Eğlence anlayaşı Bedia Akartürk ve gramafonuydu.Annemin televizyondan hiç hazmetmediği tam aksine vazgeçemediği taş plakları vardı.Onlar salonumuzun baş köşesini işgal ederlerdi.Dolabın üzerine itina ile gramofonun revaçta olduğu yılların ünlü sanatçıları Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren’in plakları dizilirdi.Sıra hiç bozulmaz altında ki dantel örtü hiç kırışmazdı.Şimdiye döndüğümüzde gramafonun ne olduğunu bilen gençlik çok azaldı.Benim gibi merakı ve tutkusu olan bir ebeveyne sahip gençler hatırlayabiliyor.

ŞİRK / (K)ÖZLEME

pilasdik | 11 April 2009 11:22

büyük bir darbe bizimki
sudan çıkmış balığın aczi gözlerimizde
bu yük, bir arbede bize
fethedilen bir şehrin minarelerinde
kalbimiz de

kuşatılmış bir kalenin son n’efesi
göğsümüzde
bir kalbe en kestirme nereden girilirdi sahi
iğne deliğinden geçer mi
kanayan bir yarayken tarih öncesi
bir rahibe şirk koşarken kalben
tökezleyenleriz zâhiri

Kingdom Of Heaven/ Cennetin Krallığı-2005…

| 10 April 2009 16:08

Yönetmen : Ridley Scott
Senaryo : William Monahan
Oyuncular : Orlando Bloom, Jeremy Irons, Eva Green, Michael Sheen, Liam Neeson, Tim Barlow, David Thewlis, Eriq Ebouaney, Philip Glenister, Alexander Siddig, Ghassan Massoud, Edward Norton, Nathalie Cox.
Görüntü Yönetmeni : John Mathieson
Müzik : Harry Gregson-Williams
Yapım : 2005 (ABD, İngiltere, İspanya, Almanya)
Tür : Dram, Romantik, Savaş, Tarih

Filmin kısaca konusu:
Film, 200 yıllık karmaşık bir süreci kapsayan Haçlı Seferlerin’den ikinci ve üçüncü haçlı seferi döneminde geçiyor.
Kudüs’ten dönmüş Fransız Şövalye Godfrey, (ailesini ve inancını kaybeden acılı bir baba Godfrey) yıllar sonra karşılaştığı genç nalbant Balian’a(Orlondo Bloom) babası olduğunu söyler. Godfrey, oğlu Balian’a dersler vererek, onu şövalye yapar ve kutsal savaşa götürür. Böylece, genç Balian kıtalararası destansı bir yolculuğa çıkmıştır. Dini savaş uzak ve kutsal topraklarda devam etmektedir. Kudüs’te o günlerde 2. ve 3. Haçlı Seferleri arasında kırılgan bir ateşkes ilan edilmiştir. Kudüs Kralı IV Baldwin barışa ve halkına bağlılık yemini etmiştir. Godfrey’in ölmeden önce kılıcını ve yeminini teslim ettiği oğlu, babası gibi Kudüs’ü her tür kötülükten korumak için savaşacaktır. Bu yolculukta, ölümden döndükleri bir deniz kazası geçirirler; buna rağmen güçlükle Kutsal Şehir’e ulaşırlar. Balian kılıç maharetleri sayesinde kendine büyük bir ün yapar.

Kral’ın kızkardeşi güzel Sybilla’nın hayranlığını da kazanır. Ancak, Balian bu arada kendine düşman da kazanmıştır. Özellikle Sybilla’nın kocası, Tapınak Şövalyeleri’nin küstah lideri Lusignan’ın ve kralın danışmanı Tiberias’ın düşmanlığıdır. Bunlara rağmen, kent halkını ölümle sonuçlanan kıyımlardan korumaya çalışacaktır.

Bu resimdeki 103 ünlüyü bulun!

ozgursfk | 18 March 2009 18:17

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=yasam&KategoriID=17&ArticleID=1072602&Date=18.03.2009&b=Bu%20resimdeki%20103%20unluyu%20bulun&ver=27

Kunstkamera; Tuhaflıklar ve Acayiplikler müzesi

turkman | 18 March 2009 14:58

Rus tarihine ismini altın harflerle yazdıran, Ruslar’a ve dünyaya göre büyük, bize göre ise Deli Petro; Avrupa’daki gelişmeleri öğrenmek ve bunları ülkesinde uygulamak için yüzbaşı kılığında Avrupa’nın birçok ülkesine seyahat eder. Bir işçi gibi tersanelerde çalışır ve gemi yapımını öğrenir. Ayrıca gezerken hayran kaldığı kurumları da aklına kazır ve ülkesine döner. Döner ve bunları uygulamaya geçirmeye koyulur. 1703 yılında Saint Petersburg’u kurar. Ardından başkenti buraya taşır. Şehri güzelleştirmek için Moskova’daki bütün zenginlere Petersburg’da yazlık ve köşk inşa etmeleri emrini verir. Acımasızlığıyla bilinen Petro‘ya karşı çıkabilen olmaz. Hele bu kişi oğlunu bile bir çırpıda öldürtecek kadar acımazsa. Bu şehrin yapımında binlerce kişi ölür. Bunların çoğu İsveç’le yapılan savaştan kazanılan esirlerdir. Bütün bu çalışmaların sonucunda, güzellik olarak Venedik kadar olmasa da, ona benzer ve takdire şayan bir şehir ortaya çıkar.

42 adanın üstüne kurulmuş olan Petersburg şehrinin, Vasilevsky adasında yer alan Kunstkamera Müzesi, Neva nehrinin kıyısında yer almaktadır. Ayrıca dünyanın en eski müze binasıdır.

Almanca “konst-kamer”, yani sanat odası anlamına gelen bu müzenin ismini “meraklar odası” olarak da çevirmek mümkün. Ama asıl adı Kunstkamera Antropoloji ve Etnoğrafya Müzesi.

İçinde farklı kültürlerden 2 milyona yakın sanat eserini saklayan müze, daha çok içinde barındırdığı anatomi bölümüyle ilgi odağı haline gelmiştir. Bu bölümde bulunan yarı insan yarı hayvan yaratıklar ve tuhaf canlılarla, ziyaretçilerden kimileri için hayretle uzun süre bakakalınan, kimileri için ise iğrençliği karşısında kusulası bir bölüm burası. Özellikle yeni doğmuş; kimileri birbirine yapışık, bazılarında ise beyinlerinin yarı kısmı açılmış bebekler, insanda acımayla karışık tiksinme hissi doğurmuyor değil. Bunların üstünde deney yapan kişinin ise bizzat Petro olması, deli lakabının nereden geldiğini biraz açıklar nitelikte. Ayrıca o zamanlar halkı fakir olan Rus halkından bazılarının buraya tuhaf yaratık verip para kazanmak için hamileyken karınlarını tekmelettikleri veya karınlarının üstlerine atladıklarını duyunca insanın gerçekten ağzı açık kalıyor.

İsterseniz bunları bir kenara not ettikten sonra, diğer bölümlere de şöyle bir göz atalım. Umarım sizlere faydası olur.

Seçimlerde unutulan iki ilginç kanun!

wolf | 18 March 2009 10:52

Yerel seçimler yaklaşırken, bugüne kadar gözardı edilen ve çok kısa bir süre önce açıklanan bir karar oldu: Cüzdanlarında T.C. kimlik nosu olmayan seçmenler oy hakkını kullanmayacaktı. Yüksek Seçim Kurulu’nun bu kararı açıklamasıyla beraber Nüfus Daireleri haftasonu da çalışmaya başladı. Seçimlere günler kala yaşanan bu karmaşa beni yıllar önce seçimlerde yaşanan ve birçok kişinin bilmediği bir kanuna götürdü. Şimdi gerilere gidiyoruz; Demokrat Parti’nin kuruluşuna…

İsmet İnönü
İsmet İnönü

DP, CHP’den ayrılan milletvekilleri tarafından kurulmuştu. Kuruluşundan (7 Ocak 1946) itiraben Demokrat Parti’nin CHP karşında yükselişi devam ediyordu. Kuruluşundan önce kuruculardan Celal Bayar ile İsmet İnönü arasında şöyle bir konuşma geçmişti:

Mimar Sinan’ın kafatası!

wolf | 17 March 2009 08:50

Mimar Sinan
Mimar Sinan

Osmanlı’yı yerin dibine batıranlar, Osmanlı deyince bön bön bakanlar dahi onun mimarlığını, taştan meydana getirdiği muhteşem mimariyi biliyorlar. Kimden mi bahsediyoruz? Kanuni Sultan Süleyman yani bir diğer adıyla Muhteşem Suleyman devrinde, yani Osmanlı İmparatorluğu’nun ve hatta Türk tarihinin en zirvedeki, en parıltılı zamanlarındaki sarayın mimarı olan Mimar Sinan’dan. Aslında konumuz ne Mimar Sinan’ın İstanbul’daki muhteşem camileri, ne birçok ülkeye yayılmış su kemerleri, külliyeleri, çeşmeleri, sergileri. Konumuz acı ama gerçek; Mimar Sinan’ın kafatası.
Güneş Dil Teorisinin, Türk Tarih Tezi‘nin okullarda okutulduğu yıllara gidiyoruz. O yıllarda Avrupa’da artan milliyetçilik rüzgarının ve Türkiye’de yeni kurulan cumhuriyetin “temelleri” sağlamlaştırmak adına milliyetçiliğin ve Türklüğün köklerinin ne kadar derinlere indiğini, ne kadar muhteşem olduğunu ve kimliğinin kendine has özelliklerinin bulunduğunu ispatlamak için profesörlerin, üniversitelerin, kurumların çaba sarfettiği yıllara…

1935 yılında Türk Tarih Kurumu‘nun seçtiği bir heyet, büyük bir titizlikle İstanbul’da Süleymaniye Külliyesi’nde olan Mimar Sinan’ın türbesini açar.

Mimar Sinan'ın Türbesi
Mimar Sinan’ın Türbesi

Amaç bellidir. Mimar Sinan’ın, tüm dünyanın muhteşem eserlerini ve sanatını kabul ettiği, Ayasofya ile yarışan Süleymaniye’nin mimarının kafatasını alma ve yapılacak incelemelerle Türk olduğu kanıtlanmak. Çünkü Hristiyan olduğu, devşirme olduğu yönünde yayınlar çıkmaktadır. Mezar açılır, yaklaşık 350 yıl sonra açılan mezarda, (Sinan 1588 yılında ölmüştü, 99 yaşındaydı) ceset bozulmuştur ama kafatası sağlamdır. Gazeteler o günlerde Mimar Sinan Türbesinde Araştıma başlığıyla şöyle bir haber geçerler: