Bir ben var bende, benden içerilerde bir yerde… Benden kötü olmasın…
Sabah sabah, daha Karahisar’da afyonumu patlamamıştım ki, koştu geldi benime, pardon, yanıma…
Heyecanlı, telaşlı, dudakları titreye titreye başladı anlatmaya.
– Abi, abicim… Dün gece bir rüya gördüm…
Hatta, kabus aabi, kabus!
– Güzelim, benden kötü benciğim, ona “kabus” demezler.
Onun adı “kâbus” canımın içi, “kâ-bus”… La havle…
– Yaa abi, bırak sabah sabah dilbilgisini falan!
İyi ki, bi kitap yazdın yani ha! Doğru düzgün konuşamıyoz yanında…
– Bak, “doğru düzgün” değil canımın cânı… Ona “doğru dürüst” derler…
– Öf be aabi! Yaa, bi dinlesene beni n’olur be aabi!
– Tamam, anlat hadi…
– Abicim, ben tam tişörtü sepete koyuyordum ki, atölyeye iki tane polis girdi ta…
– Güzelim, canım… İnsanlar “tane”yle
sayılmaz ki ama! Aaaa!
– Yaa aabi be, rüyamı anlatmaya çalışırken bi de sen kabus olma be abi!
– Peki, bir daha kesmeyeceğim sözünü,
hadi ekşitme yüzünü de, anlat. Dinliyorum seni.
– Ne diyodum? Hah, içeriye iki tane…
Tamam yaaa, içeriye iki polis girdi.
Yaşları ben kadar. Biri adımı sordu. Benim, dedim korka korka.
Gel, dediler aabi. Koluma girdiler. Ben, nasıl yalvarıyorum. Komserim, diyorum, hatta emniyet müdürüm, abilerim yapmayın, diyorum.
Ben bu atölyede remayözcüyüm, diyorum. N’oldu, diyorum. Biri, kulağıma hafifçe eğilip, “ergenekon” diyor.
Benim ne işim olur Ergenekon’la falan diyorum. Dinlemiyorlar abicim.
-Eee?
-Abicim, bunlar beni aldılar attılar arabaya.
Ben, yine yalvarıyorum. Tek işim remayözcülük,
bi de loto moto diyorum. Savcı beye anlatırsın derdini, diyolar aabi!
-Sana pikeyle yatma, dedim. Hava ısınmadı daha!
-Savcının karşısına çıkardılar sonra beni aabi. Abicim, savcı bana dedi ki: Kısa mesajlarında
“Aşk, Kadın, Peymâne” kelimelerini
çok sık kullandığın tespit edilmiş, bu ne demek?
Kod adın “Rem A Yoz” değil mi?
Kafayı yiycek gibi oluyorum. Saçlarımı çekiştiriyorum hırsımdan, çaresizliğimden…