Yaşamak için çalışıyoruz. Çalışabilmek için okuyoruz (okurken öğreniyor muyuz o başka bir yazının konusu).
Bir iş bulup başlıyoruz. Kimimiz çok üretiyor, kimimiz az. Bazıları ne yaptığını biliyor, bazıları kendisine söyleneni yapıyor, bazıları onu da beceremiyor. Bir de daha az rastlanan, ne yapılması gerektiğini belirleyenler var, ki ben bu gruptaki insanlara özenirim.
Baktığımız da herkes yapabileceği işi yapıyor, iş yapmayana ekmek yok zaten.
Sonra bir grup insan çıkıyor. Başımızı masamızdan kaldırıyoruz, ne isterler acep diye bakıyoruz.
Derler ki bize, “Ey ordaki burdaki, daha ne bekliyorsun, ver ipleri bana, seni daha iyi yaşatayım, emek emek büyüttüğün çocukların güvende olsun, hakkını hukukunu bilsin herkes…, oyunu bana ver”.