Gece yarısı , yatağıma uzanmış esen rüzgarla dalgalanan perdeye bakıyorum. Yalnızım, her kıvrımında gıcırtılı bir yalnızlık gömülü olan risperdal haplarımdan bir kaç tane daha alıyorum. Perde dalgalanmaya devam ediyor.
Sonra sen pencerede beliriyorsun, tenin ayışığında parlıyor. Heyecanlanıyorum, korkuyorum . Yavaşça pencereden içeri süzülüyorsun, kıpırdamadan sana bakıyorum. Vücudun çok güzel ve sakin adımlarla bana doğru geliyorsun , elini uzatıp çıplak bedenime dokunuyorsun, kalbimin üzerine. Bir sıcaklık hissediyorum ve geçiyor bütün korkularım. Düşünemiyorum, bilemiyorum…
şizofren hakkında tüm yazılar
sarhoşken mutluyum !
endop | 27 May 2011 21:37
Lise arkadaşlarım, erkekler .. hep birlikte gezerlerdi. Önceleri zar zor girerdim aralarına, sonra yavaş yavaş boşvermeye başladım, dünyada bir sürü insan vardı yalnız kalmam imkansızdı … Hep avuttum kendimi , ağladım, çok ağladım … Dua ettim, çok yalvardım. Ve hep sordum ”neden ben?” diye neden … Ben hep onlarla olmak istedim, onlar gibi olmak. Bilemezsiniz bu ne demek bir çocuk için, çok üzgünüm çok. Çok ölmek istedim, yapamadım … İlgi çekmek istedim, çektim de ama bu işleri kötüleştirmektan başka bir işe yaramadı . Ve artık yeniliyorum ben, hayır sağlıklı falan değilim , olamam da … Ama siz neden dışlıyorsunuz ki farklı olanı, neden dışlanıyor azınlıkta olan neden…
kimse beni anlamadı .
endop | 27 May 2011 17:37
Gecenin içinde kayboluyorum yine , hep aynı yüzler aynı bakışlar kovalıyor yine beni , Konuşmuyorum konuşamıyorum , konuşsamda dinlemezler zaten ve içimdeki boşluk dolmuyor artık , seninle olmak isterdim ben , sıkılana kadar, benim olmanı issterdim , yok yok senin olmak isterdim ben , unutmuyorum unutamıyorum bana yaptıklarını , perdelerimi çekiyorum tekrar , girmesin güneşiniz odama , aynı toprağın çocukları değiliz biz , ben cenneten kovuldum , saklanmaya mecburum ve güneş hiç doğmayacak zaten , üç beş kişiye şarkı söyleceğim ve sonra karanlıkta kaybolacağım , eskisi kadar duygu yüklü de değilim ki .. ben deliğime kaçarken siz eski masalları anlatmaya devam edeceksiniz , ben susacağım , ağlayacağım .. savaşmaktan usandım , sevişmektende öyle . Ve kalbim boş olmaya deavam edecek , kalıplandım şekillendirildim işte size uygun bir insan oldum , midem bulanıyor kusacağım , yine çok içtim çok da değil aslında ama ibneyim ya narinim , sadece ağlamak istiyorum , boşalmak .. beni anlayan bir insan istiyorum sadece bir tane, sevişmek için değil hayır , sarılmak için konuşmak için .. çok yalnızım anlıyor musun pilli ? Ve sizler sonuna kadar sabredenler, bağışlayın beni , çünkü biliyorum anlamayacaksınız , ne saçmalıyorum ki ben , en büyük arzum anlaşılmaktı şu hayatta , olmadı … Kimse beni anlamadı , olsun .
İnsanı şizofren yapan en iyi 3 film
ferfote | 01 April 2011 12:11
Bu tür filmler hep hoşuma gitmiştir..filmi izlersiniz izlersiniz de, herşey filmin sonunda çözülür ya.Hatta film bitene kadar bir sürü komplo teorileri üretilir..işte bu tam benlik diyorsanız size tanıtacağım bu üç film ilginizi çekebilir.(3. film şiddetle önerilir.)
1.High Tension | Web Sitesi| imdb | fragman
-high tension-
Yönetmenliğini alexandre aja’nın yaptığı, başrollerinde cécile de france, maiwenn le besco ve philippe nahon’nun oynadığı bu filmde gerilim bir an olsun durmuyor.arkadaşının çiftlikteki evine kalmaya giden bir kızın başından geçenleri anlatan bu yapımda asıl sürpriz sizi filmin sonun da bekliyor.2003 fransız yapımı bu filmi mutlaka izleyin.
Şizofren misiniz?
denizkar | 25 February 2011 11:08
PRIME Erken Şizofreni Tarama Testi, Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi doktorlarından Tom McGlashan, Tandy Miller ve Scott Woods tarafından geliştirilen, şizofreni tanısı koymasa bile kişilerin şizofreniye olan eğilimlerini tespit etmeye yarayan basit bir testtir. Siz de bu testi uygulayarak şizofreniye eğiliminiz olup olmadığını ölçebilirsiniz.
Aşağıdaki soruları yanıtladıktan sonra yazının sonunda testi nasıl değerdirlendireceğinizi okuyabilirsiniz. Orjinal test için (ingilizce) bu linki kullanabilirsiniz.
gecenin kırıntıları(şizofren mırıltılar)
mehmethoca | 01 May 2010 20:04
Gecenin Kırıntıları(şizofren mırıltılar)
Sabahın ilk ışıklarına doğru… İnsanoğulları sabahlara kadar neler yapıyorlardı? Film izlemek, ders çalışmak, sevişmek, sohbet etmek… Yani boşlukları doldurmaktı yaptıkları. Aşık ve kendine eziyet edenleri bir tarafa bırakırsak, bu mide bulantısı saatlerini! Düşünerek geçiren ne kadar az insan var, hiç geldi mi hatırınıza? Öyle az ki diğerleri bu insanları bakışlarıyla utandırabilirler ve öyle az ki bu insanlar el ele tutuşmazlarsa utançlarından ölebilirler. Kalabilecekler mi orda, söz verip yemin edebilecekler mi? Güvenebilecekler mi birbirlerine? Ya bir ikisi giderse! Ya diğerlerinin kahkahalarına iştirak ederlerse! dedi ve gülümsedi. Sahnede ondan başkası olmayacaktı ki! Kime güvenebilirsiniz? Söyleyin birisini ve ellerimden tutun onu alaşağı edelim. Evet, gerçekler incitir, acıtır, beyninizin hiç göremediğiniz parçacıklarına kaynar sular boşaltır, fakat inanın bana( ya da inanmayın) belirsizlikler, sizi kızgın yağlara götürür, biraz izlemenize müsaade eder, canınız yanmaz çığlıklar atarsınız; acının içinde yüzerken, ‘’sadece uzaktan izliyorum’’ sanırsınız. Birbirimizi kandırmayalım, bu söylediklerime karşı çıkamazsınız. Sağlam delillerle, güveninize veya inancınıza eşlik eden sevginiz, saygınız ve aşkınızla mı geleceksiniz? Taşıyabilirseniz şu sorunun cevabını da getirir misiniz? Kendinize en yakın hissettiğiniz kişi şu an ne yapıyor olabilir? Sadece bir soru ve istediğim bir cevap…’’Bitirelim şu işi!’’ dedi ve sahneden çekilirken arkasına döndü, ‘’bitmeyecek’’ durdu, seyirciye baktı ve gülümsedi ‘’ hiç bitmeyecek.’’ Koltuklar bomboştu.
üçüncü şahıs(şizofren mırıltılar)
mehmethoca | 29 April 2010 14:23
Üçüncü Şahıs
Hışımla girdi odasına. Dağınıktı tabi ki etraf ve “Böyle olmadan da yaşayamam, yaşamam zaten” dedi, demişti binlerce defa. Bugün bir tuhaflık vardı, kendinde, insanlarda. Baktı kendine, konuşmaları değişmiş, yüzsüz olmuştu ve buna aldırmıyor, bu ona zerre miktarı korku vermiyordu. Tedirginlik yaratan da bu olmuştu. “Tedirginlik senin gibilerine bile çatıyor çaresiz” diye söylenip gülümsemek istedi, bu sefer olmamıştı, yüz ifadesi hiç görmediği tablolardaki suratlara inat hissiz, mağrur ve durağandı. Simsiyah olduklarına inandığı bu düşünceler beyazlar üstünde nasıl duracaktı, merak etti. Göğsünü yasladı eline ve sonra parmaklarıyla dokundu göğsüne, aktı düşünceler yolsuz, güzergahsız. Sorgulayıp durmuştu, içini kemiren bazen beynini mayınlarına istisnasız kendinin bastığı bir boşluğa çeviren bu sözcüğü. Nefret ediyordu ondan, intiharının sebebi olacaktı bir gün ve bugün karar verdiği ise ona bir fiske vurmadan gitmeyecek oluşuydu. Allah aşkına kanaat nedir anlatır mısınız bana! Kanaat etmek, olanla mutlu olmak nedir anlatır mısınız? Şimdi ben dünyanın ağızlarına kadar dolu bütün divitlerini, fazla değil bütün okyanuslardaki damlacıklar kadar mürekkebini yanında ismini bilmediğim bütün ağaçlarla istesem kanaatsiz mi oluyorum! Tersini inandıracak olan insanoğluna ömrümü bağışlayabilirim fakat çok iyi bildiğiniz sahnemde sus pus bir insan görürsem bağış kabul etmiyorum, bilirsiniz belki, ömründen ömür çalarım. -Hiddetleniyordu, söyleyecekleri haddini aşacak korkusu yoktu ki onda.- Bu ne yavan düşünce! Ne tedbirsizlik! Ucu bucağı olmayan bu çöplüğe çırılçıplak atılmamız kimin eseri? Daha güzeline dokunmak varken dokunabileceği mesafedekine el açanın halini kim açıklayabilir bana? Dünyanın en güzel varlığı yanı başındayken köşe başındaki kapkara bir çiçeğin hücrelerinde can aramak, kollarında huzur bulmak isteyen bir yaratığa kim gözleri dolmadan “suçludur” diyebilir ki! Buz gibi bir havada sıcacık yuvasına iliştirilmiş insanoğlunun kemiklerine işleyecek, amacı olmayan bıçaklar gibi sallanacak her bir tarafına, üstünden ezip geçecek ayazı deliler gibi istemesi; bilinen aylarda, aklınızı başınızdan alacak o sıcaklarda o aciz(!) yaratığın “Üşüyorum, ellerimi koltukaltlarına sokup ısıtacak birisi yok mu!” demesi ve yaşamaya hakkı olmayanların bu gerçeküstü, mükemmel insanoğullarına iğrenerek, saygı duymadan bakması değil de nedir bu kanaatkar olmama savsatası! “Her zaman daha iyisi vardır.” sözünü duymuşsam ve buna rağmen mutlu olmak kaygısını taşıyorsam nerde benim insanlığım? Kanaat etmek saçmalık, mutlu olmak aslında hiç olmayan bir şeydir. Hala canımı vermeye hazırım, siz nerdesiniz ve nelerinizi vermeye cesaret edebilirsiniz?
rubberband
şizofren mırıltılar
mehmethoca | 29 April 2010 11:51
Şizofren Mırıltılar-Taklit Küçüklüktü Gözünde
“Ne yazsam?” diye düşünürken çaresizlik içinde yine o tatlı sert arkadaşına sarıldı. Onu biraz silkeleyip kendine getirdi ve dudaklarına yapıştı sonra canlandırdı onu, fısıldadı “Bana yardım et.” Pek de onu dinlemiyordu aslında arkadaşı, kendi halindeydi. Aslında şanslı olandı kendi halinde olan. Cansız olan, düşüncesi olmayan… Kendine baktı bir de. İçi acıdı. Çaresizdi. Durmadan sorguladığı şeyler tekrar tekrar karşısına çıkmaktaydı tekrar tekrar sorgulanmak istercesine. Yok! Yalnız da gelmiyorlardı, hep eşlik eden sorunlar, cevaplar, çözümler, sıkıntılar vardı yanlarında. Ruhu dinginlik nedir tatmamıştı uzun zamandır. Hep bir şeylerden muzdarip hep öfkeli… Bu tür durumların insana zaferler yaşattığı anlar duymuş, okumuştu. Bir anda kurtuluyorlar, mutlu oluyorlar, hatta ve hatta kargaşalarından doğan o yeni ilhamla çevrelerine umut dağıtıyorlardı. Sordu yine:”Öyle olabilecek mi benim durumum da, bulabilecek miyim kendimi veya her ne arıyorsam işte!” Sustu şizofren mırıltılar ve başladı gerçek. “Bunu sen yaptın. Başkaları gibi olmak istemedin değil mi? Örnek almadın kimseyi, bu benim idolüm dediğin kişilerin hemen bir acizliklerini bulup sildin onları kafandan. Taklit küçüklüktü gözünde. Farklı olacaktın ama bu farklılık konu, biçem, bakış farklılığı olmayacaktı değil mi sadece yetinemezdin ki bunlarla. Işık olacaktın değilken, aydınlatacaktın haddin olmazken. Hadi yap bakalım ya da?” Dayanamadı, susturdu bu sesi de arkadaşının son nefeslerini içine çekerken.
rubberband.
6.Hissinizle Aranız Nasıl?
admin | 03 December 2009 15:36
Hani her seferde mantıkla hareket edip sonra da başlarım mantığa ya bu sefer de duygularımla hareket edecem denilen o olay var ya işte o duygu kısmı 6.His….
Bilimde 6.His ise; insanlarda olan işitme, dokunma, görme, tat alma, koklama hislerine sonradan eklenen telepatik bir durum olup şimdiye kadar asla fiziksel olarak kanıtlanamamıştır……
Aslında bu his, şu yapay dünyada çoğu yapay insanlarla kurduğumuz iletişim dışında; kendimizle olan tek iletişim….Ürkütücü gelse de kulağa, diğer insanlardan farklı olmak ve bu hisle bu hise göre yaşayıp sonunda yanılmadığını görmek daha da bir çarpıcı kılar bu durumu.
Sadece keramet dinlemeyi bilmededir.
Sanki 2.ci bir ağız gibidir ve sürekli konuşup durur.Bazen çıldıracak gibi olur ve sus diye bağırası gelir insanın.Bu his’in en sıkı düşmanı Ego dur.Alınan kararlar bu ikilinin savaşma sonrası imzaladıkları anlaşma doğrultusundadır.
Şizofren aşık …
zyprexa | 24 June 2009 09:50
Ah güzeller güzeli sevgilim.
Gülüşünden ruhlar geçer.
Günahlar dolanır o ateş kızılı saçlarına.
Ellerin pamuk tarlası, gözlerin bir göl yeşili.
Ah güzeller güzelim, sevgilim.
Sensizlik akıl dışı bir olgu
Fakat seninle olmak delilik.
Bu denklemin altında ezildi aciz beynim.
Ah sevgilim.
Ölünce yanına gelir miyim ki ?
Yoksa seninle olmak için hayali bir yaşamda
Nefes almak mı lazım ?
Saat 01:38
Herkes senin olmadığını söylüyor şu zamanlar.
Seni görmemeleri veya duymamaları senin olmadığını gösterir sanki.
Anlayamıyorum ve anlatamıyorum bunu bir türlü.
Bütün inançlı insanlar görüyormuş gibi tanrılarını, senin varlığını reddediyorlar.
Onlar görmedikleri, duymadıkları bir şeye böylesine tutkuyla bağlıyken
Neden benim seni sadece sevmemi yadırgıyorlar?
Dedim ya anlayamıyorum.
Biraz uyumalıyım hadi sende uzan yanıma.