bildirgec.org

siyaset hakkında tüm yazılar

“ 100 metre gidip bozuldu “

linnux | 01 September 2006 16:23

Ankara Çayyolu’nda gezinirken pusula dergisine rastladım.

Bir yazı, en büyük önyargılarımdan birini yıktı.

“Adamlar yapmış!” diye bir lafımız vardır.
“Neden biz yapamıyoruz?” ve “Bizden birşey olmaz!”
lafları da dilimize pelesenk oldu.

İşte devrim‘in
hikayesi.

Asker’i zorlamak

elend | 10 June 2006 15:50

Türkiye’de 2006’nın sıcak geçeceği hep söyleniyordu. özellikle de yaz aylarının “mevsim normallerinin bayağı bir üzerinde(!)” geçeceği..
Politikayı inceledikçe de bunu açık ve net olarak görüyoruz..
Sebepler şunlar:
-Cumhurbaşkanlığı seçimi (son maddeyle ilintili)
-Yüksek Askeri Şura (son maddeyle ilintili)
-İran’a yönelen Batı’nın yeni hareket düzeni, bunun Türkiyeye baskıları (İran’ın bölgesel gücünün artması sonucu Türkiye’nin bir an önce Nükleer santral kurma kararı vermesi beklenen bir gelişme. Ki bu da kendine has yeni sorunlar yaratacak.)
-Avrupa Birliği ile iplerin kopumuna şahit olunacak durumun oluşacak olması (Kıbrıs meselesinde birçok konunun nihayetini şimdi görecek olmamız da eklenmelidir)
-Ve de pek konuşulmaması gereken konu : Devlet içi Çatışma…

Bu kadar fazla karışık konunun biraraya gelmesi olağanüstü bir durum yaratmış durumda. Soğuk Savaşın bitimi bile böyle birşey değildi Türkiye için.
Ben bir önceki yazımda yaptığım gibi özellikle “devlet içi çatışmayı” incelemek istiyorum.

Erbakan’a Ev Hapsi

Cevval Portakal | 08 June 2006 05:38

Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan devlet hazinesinden zimmetine geçirdiği hazine yardımının cezası olarak Altınoluk‘da rüya gibi bir ev hapsine mahkum edilmiş 2-4 yıl ev hapsi isteminde bulunulan Erbakan Altınoluk’daki evinden izin almadan dışarıya çıkamayacakmış.
Tahminimce(uyduruyorum ciddiye almayın)Erbakan’ın Altınoluk’daki evinde bazı tadilatlar yapılarak ev(1200m² kadar genişletilip)içinede olimpik yüzme havuzu,cami,sauna,sinema salonu,türk hamamı ve rekat sayan seccade gibi teknoloji ürünleri de yerleştirilerek Erbakan’ın verdiği hizmetlerin karşılığında cezası biraz olsun hafifletilebilir bu kadar da gaddar olunmamalı zaten adı üstünde; HAZİNE yardımı.

Alıntı:Balıkesir Altınoluk’ta 4480 metrekare arsa (17 milyon 920 bin lira)

kaynak:Hürriyet Gazetesi 19.01.1998 üstteki ve dahası

“Çete” derken Askeri İstihbarattan mı bahsediliyor?

elend | 31 May 2006 20:34

Türkiyenin gündeminde uzunca bir süredir ‘çete‘ olarak adlandırılan yapılanmalar var. Nedir bu çeteler? Köşe yazarları çok ‘gizli’ birşeylerden bahsediyormuş havasında iken acaba nelerden bahsediyorlar? Polat Alemdar özentisi dengesizleşmiş gruplar mı; eski ülkücü tayfası mı, yada klasikleşmiş mayfa mı?
Hiçbiri. Her defasında olaylara yenileri ekleniyor, ama sessizce hakkında konuşulan tek kurum ‘ordu‘.
Danıştay saldırısında gene gördük; dinci denen biri, zamanla -medyamız sağolsun- eski asker birisinin adamı çıktı (medya tarafından ‘çıkartıldı’ yada). O adam da kalbinden bıçaklandı (yada kendisi yapmış olabilir?). Etraf daha çok karıştı hemen..

Namus oldunuz iman oldunuz sonra %1,5 oldunuz

be_goodie | 24 May 2006 09:05

eyyy türkiyenin sorunlu yüzde 1,5 i;

mitinglerde kement oldunuz, atıldınız en ilerilere, türkülerle, destanlarla, davullarla, zurnalarla. avrupa yollarında insan hakları davalarına şikayetler götürdünüz sonra karar çıkınca; o da mahkememi ulema olmadan mahkememi olur?! diye dolandırmaya devam ettiler sonra ulemalarla soruların cevaplarını bulmak isteyenler bir anda yüzde hesaplarıyla konuşur oldular. bu mudur? bu muydu? bu değildi, bu hiç de olmadı zaten ee öyle olmayacağı çok söylendi de zaten.

namus oldunuz, iman oldunuz, sonra yüzde 1,5 oldunuz. ben utandım. Allah kimseyi utandırmasın.

Kıyılara turşu benzetmesi

Kaiser sozE | 28 April 2006 15:04

Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç’un kıyıların imara açıkması ile ilgili röportajı “Koylar turşu mu Sayın Bakan?” insanı hayrete düşürür cinsten. Bir insan bu kadar mı pişkin olur? Birde turşuyu yiyeceğim derken utanmadan turşuyu kuranlara teşekkür ediyor!

Baş Örtüsü mü kazanacak, Devlet mi ?

byrya | 25 April 2006 00:26

Herşeyden önce şunun bilinmesini istiyorum. Baş örtüsüne karşı değilim. İsteyen istediği gibi davranmakta özgür. Ancak bir şeyi asla unutmamak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir ve devletin koyduğu kurallar bu devletin onurudur. Hukuken aranması gereken bütün haklar aranmalı elbette ama baş örtüsü adı altında bu devlete kafa tutanlar şunu çok iyi biliyorlar. Bu mesele başörtüsü meselesi değil bu baştan başa siyasi bir kavga ki bu millet bu mesele siyasete alet edilmeden öncede başörtü takardı ama kimse devlete karşı bu durumu böylesine davalaştırmazdı. Devlet kimseye baş örtüsü takamazsın demiyor. Kimseye sokakta,evinde yada kamu dışında bir tek yerde bile bu kural uygulanacak demiyor…

Yeni kurulan şirketime ortak arıyorum!

admin | 05 April 2006 14:21

Ortak adaylarından tek istenen milletvekili veya tercihen bakan yakını olmalarıdır. Maddi durum önemli değildir. Önemli olan malzeme almadan önce vergileri indirip, satarken taban fiyatı yükseltebilecek güçte tanıdıklarının olmasıdır. Şirketimiz sadece bir alanda çalışmayacak, sömürebileceği pardon hizmet verebileceği her alanda çalışacaktır. Şirket düsturumuz “Gizli saklı işler yerine insanları gözlerinin içine bakarak soymayı tercih ederim” dir.

Yönetim ve Siyaset

admin | 04 April 2006 01:43

Yönetim ve siyaset kavramları üniversitelerin Kamu Yönetimi programlarına başlarken öğretilen en temel ve en basit konulardandır. Bu öğretimin amacının idarecilik formasyonuna sahip olacak bireylerde daha işin başında bu alanların birbirlerinden çok farklı mecralara akan ırmaklar olduğunu kavratmak olduğu kuvvetle muhtemeldir. Öğrenciler açısından bakıldığında bu kavramların açıklanmasına ilişkin sınav sorularının yanıtlanması en kolay sorular olduğu da bir gerçektir. Çünkü teoride yönetim veya idare ile siyaset kavramlarını birbirlerinden ayırt etmek oldukça kolaydır.
Kavramsal düzeyde bu iki kavram farklı olgulara açıklama getirmektedir. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi kitaplarına girmiş tanımlarıyla, siyaset herhangi bir zaman diliminde, dünyadaki ve bölgesel koşullar dikkate alınarak bir ülkenin geleceğine ilişkin amaç ve hedeflerin saptanması; yönetim ise belirlenen bu hedef ve amaçlara ulaşmak adına devlet aygıtının ve onun insan unsuru olan bürokratlarının kullanılmasıdır. Buradaki devlet aygıtının kullanılması ifadesi önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda gerekli kamusal iş ve işlemlerin yerine getirilmesi ve her tür kaynağın bu uğurda seferber edilmesidir. Konuya organlar bağlamında baktığımız zaman, siyasetçilerin hedef saptayıcı, kamu yöneticilerinin ise siyasal süreçte ortaya çıkan eğilimlerin hayata geçirilmesi için gayret sarf eden kişiler konumunda oldukları görülecektir.
Teorideki bu basit ayrım, ne yazık ki, gündelik yaşamda hem kamu idarecileri hem de siyasetçiler açısından çözümü imkansız sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Gündelik yaşamın içine sızdıkları vakit söz konusu bu kavramların kavramsal düzeyde gördüğümüz farklılıkları buhar olup kaybolmaktadır. Gündelik yaşamımızda ne bir siyasetçi sadece siyasetçidir, ne de bir kamu yöneticisinin yegane görevi siyasal önceden belirlenen siyasal hedeflere ulaşmak için çalışmalarda bulunmaktır. Kavramsal düzeyde birbirinden oldukça farklı alanlara etki eden bu aktörler, uygulamada istemli veya istemsiz bir şekilde birbirlerinin yetki alanlarına müdahale etmektedirler. Siyaset alanındaki bir aktör geleceği şekillendirme görevinin kendisine verildiğini iddia ederek asli fonksiyonu olan yasamanın yanında idari süreçlere müdahaleyi meşrulaştırabilmektedir. Benzer şekilde asli fonksiyonu yasal ve hukuki düzenlemelerin uygulanmasından ibaret olan bir kamu idarecisi ya da bürokrat siyasal erk tarafından tasarlanan geleceğe ulaşmak adına atılan adımları sekteye uğratabilmekte ve sürece karşı direnç gösterebilmektedir.
Her ne kadar siyaset ve yönetim kavramları kavramsal düzeyde birbirlerinden farklılaşma öngörse de uygulamada ulusal ölçekte teoride çizilen bu katı sınırlamaların dışına çıkılması bir tutarsızlık değildir. Zira ulusal ölçekte bir siyasetçi devlet sistemine tamamen aykırı radikal bir politika belirleme imkan ve kudretinden yoksun olduğu gibi bir kamu idarecisinin de siyasal hedefleri sekteye uğratmak adına gayrı hukuki iş ve işlemlerde bulunması mümkün değildir. Sonuç olarak ulusal ölçekte her ne kadar bu kavramların birbirlerinin yetki alanlarına belirli ölçüde müdahaleleri söz konusuysa da bu müdahalelerin karşılıklı olarak birbirlerini dengeledikleri ifade edilebilir.