Yönetim ve siyaset kavramları üniversitelerin Kamu Yönetimi programlarına başlarken öğretilen en temel ve en basit konulardandır. Bu öğretimin amacının idarecilik formasyonuna sahip olacak bireylerde daha işin başında bu alanların birbirlerinden çok farklı mecralara akan ırmaklar olduğunu kavratmak olduğu kuvvetle muhtemeldir. Öğrenciler açısından bakıldığında bu kavramların açıklanmasına ilişkin sınav sorularının yanıtlanması en kolay sorular olduğu da bir gerçektir. Çünkü teoride yönetim veya idare ile siyaset kavramlarını birbirlerinden ayırt etmek oldukça kolaydır.Kavramsal düzeyde bu iki kavram farklı olgulara açıklama getirmektedir. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi kitaplarına girmiş tanımlarıyla, siyaset herhangi bir zaman diliminde, dünyadaki ve bölgesel koşullar dikkate alınarak bir ülkenin geleceğine ilişkin amaç ve hedeflerin saptanması; yönetim ise belirlenen bu hedef ve amaçlara ulaşmak adına devlet aygıtının ve onun insan unsuru olan bürokratlarının kullanılmasıdır. Buradaki devlet aygıtının kullanılması ifadesi önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda gerekli kamusal iş ve işlemlerin yerine getirilmesi ve her tür kaynağın bu uğurda seferber edilmesidir. Konuya organlar bağlamında baktığımız zaman, siyasetçilerin hedef saptayıcı, kamu yöneticilerinin ise siyasal süreçte ortaya çıkan eğilimlerin hayata geçirilmesi için gayret sarf eden kişiler konumunda oldukları görülecektir.Teorideki bu basit ayrım, ne yazık ki, gündelik yaşamda hem kamu idarecileri hem de siyasetçiler açısından çözümü imkansız sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Gündelik yaşamın içine sızdıkları vakit söz konusu bu kavramların kavramsal düzeyde gördüğümüz farklılıkları buhar olup kaybolmaktadır. Gündelik yaşamımızda ne bir siyasetçi sadece siyasetçidir, ne de bir kamu yöneticisinin yegane görevi siyasal önceden belirlenen siyasal hedeflere ulaşmak için çalışmalarda bulunmaktır. Kavramsal düzeyde birbirinden oldukça farklı alanlara etki eden bu aktörler, uygulamada istemli veya istemsiz bir şekilde birbirlerinin yetki alanlarına müdahale etmektedirler. Siyaset alanındaki bir aktör geleceği şekillendirme görevinin kendisine verildiğini iddia ederek asli fonksiyonu olan yasamanın yanında idari süreçlere müdahaleyi meşrulaştırabilmektedir. Benzer şekilde asli fonksiyonu yasal ve hukuki düzenlemelerin uygulanmasından ibaret olan bir kamu idarecisi ya da bürokrat siyasal erk tarafından tasarlanan geleceğe ulaşmak adına atılan adımları sekteye uğratabilmekte ve sürece karşı direnç gösterebilmektedir.Her ne kadar siyaset ve yönetim kavramları kavramsal düzeyde birbirlerinden farklılaşma öngörse de uygulamada ulusal ölçekte teoride çizilen bu katı sınırlamaların dışına çıkılması bir tutarsızlık değildir. Zira ulusal ölçekte bir siyasetçi devlet sistemine tamamen aykırı radikal bir politika belirleme imkan ve kudretinden yoksun olduğu gibi bir kamu idarecisinin de siyasal hedefleri sekteye uğratmak adına gayrı hukuki iş ve işlemlerde bulunması mümkün değildir. Sonuç olarak ulusal ölçekte her ne kadar bu kavramların birbirlerinin yetki alanlarına belirli ölçüde müdahaleleri söz konusuysa da bu müdahalelerin karşılıklı olarak birbirlerini dengeledikleri ifade edilebilir.