bildirgec.org

Sinepil hakkında tüm yazılar

Kız kardeşim Evleniyor (Margot at The Wedding)

menese | 24 July 2008 09:49

Kendisi inkar etse de otobiyografik olduğundan şüphe duyulan romanlarıyla oldukça tanınmış bir kadın yazardır Margot (Nicole Kidman).. Ergenliğin sınırlarına yeni girmiş oğluyla birlikte, bir zamanlar çocukluğunun geçtiği, çıktığı ağaçlarından in(e)mediği, şimdilerde kız kardeşinin oturduğu köy evine gitmek üzere trenle yol almaktadır..

Kendisini çevresine, ‘ne sanat olsa yaparım abi’ adamı olarak tanıtan/gören işsiz bir adamla (Jack Black) birlikte yaşayan ve şimdi de onunla evlenmek üzere olan ‘öğretmen’ kız kardeş (Jennifer Jason Leigh), araları hiçbir zaman iyi olamayan Margot’ yu da düğününe davet etmiştir..

Margot, oğlu, kız kardeşi, onun kızı ve müstakbel kocası ve de çevreden gelerek -arada bir- onlara katılan dostlar, eski kocalar, sevgililerle falan, bu eski eve biz de misafir oluruz..
Bu arada, -her göründükleri sahnede- filmin türünü bir anda korku-gerilime çeviren, acayip komşuları nasıl unuturuz..

Robert Downey Jr.

gungorayca | 23 July 2008 14:00

robert downey jr
robert downey jr

Gerçek adı Robert John Downey Jr. Olan Amerikalı aktör ve müzisyen, 4 Nisan 1965, New York doğumludur. Underground film yapımcılarından Robert Downey Sr.’nin oğludur.

İlk olarak 5 yaşında babasının Pound adlı filminde kamera karşısındaydı. 1975’de, 20 yaşındayken Saturday Night Live’a katıldı. Bir sezon devam etti. Hollywood’a taşındı. 1987’de James Toback’ın The Pick-up Artist’inde Molly Ringwald ile oynadı. Aynı yıl Julian Wells ile Less Than Zero’da rol aldı. 1992’de Sir Richard Attenborough’un Chaplin adlı filminde Charlie Chaplin’i oynadı. Bu filmdeki performansıyla Oscar‘da En İyi Aktör adayları arasındaydı. 2000 yılında komedi dizisi Ally Mcbeal’de, Ally’nin sevgilisi rolünde konuk oyuncu olarak katıldı. Dizideki performansı ile komedi serisi kategorisinde, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü Golden Globe’da kazandı. Ally McBeal dizi müziklerinde çeşitli şarkıcılarla düetleri ve solo şarkıları bulunmaktadır. En iyi hatırlayabileceğimiz Sting ile Every Breathe You Take adlı şarkıdaki düet olacaktır.

Kariyerine dikkat edilmesi gerekenler 1: Ryan Reynolds

screamofthebutterfly | 23 July 2008 11:54

Ryan Rodney Reynolds
Doğum Günü : 23-10-1976

Bazı oyuncular vardır yetenekleri ya da yüzlerine çok fazla dikkat etmezsiniz ama işini düzgün yaptığı için bir teşekkürü hak ederler sizden. Onun oynadığı rol aklınızda kalır; ama kim olduğu umurunuzda değildir, 5 yıl sonra karşınıza harika bir filmle çıkar, başrol oynamaya başlar ve herkesin ilgisi bir anda ona çevrilir, çok büyüklerle kıyaslanır ve yavaş yavaş onlardan biri olur. Kariyerinin zirvesine ulaşır. Çok fazla belaya bulaşmazsa, özel hayatında çok büyük hatalar yapmazsa, örneğin kokain ile yakalanmak gibi, o zaman kimse onu yerinden indiremez, Bradd Pitt bu kıyasa uygun düşer Herkes bir “Fight Club” daha bekliyor olsa da o “Babel” ile işini yürütüyor, yorgun rollere, pasif kahramanlara kendini hazırlıyor. Belki eski ilahlardan olmayacak ama yinede kimse ona “sen bittin” diyemeyecek,
İşte Ryan Reynolds‘ın kariyerinin tamda bu aşamasında olduğuna inanıyorum, İleride belki bir süper kahramanı oynayacak ve biz ona ben bu adamı “Just Friends” filmden hatırlıyorum kendisi tombul bir şişkoyu oynuyordu diyeceğiz. Zaten biraz biraz ilk bahsettiğim rollerde oynamaya başladı Blade: Trinity (2004)deki Hannibal King karakteri buna örnek olarak gösterilebilir, ayrıca 2009 yılında “X-Men Origins: Wolverine” filminde Wade Wilson / Deadpool rollerini canlandıracak. Yani Gümbür gümbür ilerliyor yaşıda müsait bir ara yıldızı parlayan yok yeni Brad Pitt bu dedirten Jude Law’dan daha etkili bir ilerleme seziyorum, onun gibi verimsizleşmedi çünkü.
Kendine has bir oyunculuk tekniği olan bir oyuncu “Chaos Theory”deki Frank Allen karakteri ile döktüren özellikle kromozom testi sonuçlarını doktordan dinlediği sahnedeki tepkileri oyunculuğunun derinliğini göstermesi açısından harika bir sahne, kusursuz rahatlık sunuyor size.

Kendini çok kolay değiştirebiliyor “The Amityville Horror” filmindeki kötü adam benzeri oyunculukları ile sönük filmlerde bile onun rolünü yine biraz parlıyor.
Bir solukluk filmler vardır hani onları DVD ve televizyonda izlemeye bayılırız, işte öyle rolleri çok oynamış ve bu filmleri öyle iyi seçmiş ki ileride “bay mükemmelleri” oynadığında kimse geçmişten bir çamur atarak onu rahatsız edemeyecek. Belki abartı olabilir ama “Just Friends” ile Eddie Murphy’e bile meydan okuyabilecek seviyede oyunculuk göstermiş.
Onun izlediğim filmlerindeki rollerden biraz bahsedersem sanırım beni anlarsınız. çünkü karşınıza sürekli farklı bir tip olarak çıkacak ve üst üste 3 filmini bile izleseniz (ben izledim) aynı adam olduğunu anlamayacağınız değişiklikler yapıyor ve sizi sıkmadan filmlerini izletiyor.
Karizmatik rollerinin en etkilisi ve dramatik olanı Smokin’ Aces (2006) (Tehlikeli As’lar.) Richard Messner” filmdeki seyirciyle Ajitasyon kurabilen tek karakterdi, bu harika filmin, en harika oyuncusu oydu, güvenebileceğiniz bir polis arıyorsanız o benim dedi. Filmdeki kargaşa ve aksiyon onun yüzündeki gerilimle veriliyor işlerin ters gideceğini ifadesiyle çok iyi bir şekilde açıklıyordu.
Foolproof2003 (Kusursuz),şimdiye kadar izlediğiniz en güzel banka filmi olabilir, üstelik adam mükemmel banka soyguncusu size bir sigortacı kimliğiyle sunar. Sinsi bir zekâ ve “aslında böyle oldu finallerinin” filminde bay muhteşem kendini gösterir.

Robin Williams

gungorayca | 22 July 2008 17:35

Gerçek adı Robin McLaurim Williams olan aktör, 21 Temmuz 1952, Chicago, Illinois doğumludur.

Robin Williams
Robin Williams

Aktör, Julliard’da tiyatro okumaya başlamadan önce kısa bir süre siyasal bilimler okudu.

Mezun olduktan sonra klüplerde sahne aldı. Klüplerde sahne alarak keşfedildiğini söyleyebiliriz. 1974’de televizyon dizisi “Happy Days” de Mork ile ilk rolünü aldı. Mork karakteri 1978’de aktöre Mork&Mindy adlı televizyon dizisini getirdi. Seri 1982’ye kadar sürdü.

There Will Be Blood – Kan Dökülecek

screamofthebutterfly | 22 July 2008 15:17

There Will Be Blood
There Will Be Blood

Sinema sadece insana ait olabilecek bir sanattır. İçine insanın istediği her şeyi koyarlar. Bir çocuk partileri seviyorsa, parti filmleri izler onu sever. Diyelim heyecan ve macerayı, kasaları havaya uçururlar, gizem arıyorsa, gizemli filmler, yalnızlığını paylaşacağın aşk filmleri, romantik komediler, uyuşturucu çılgınlık istiyorsan her türlüsünden bulursun.. Sinema sistemi ve sinemacılar bize şekerler tatlılar verirler abur cubur atıştırırız ve uslu çocuklar olarak yaşarız, ara sırada sisteme karşı çıkartırlar, hırslandırırlar, örneğin “fight club” bu dur, V for vendetta budur. There will be Blood

Bunların dışında bir filmdir. Onda seni anlamaya sevk eden bir gizli mesaj vardır, işte sinema bu diğerleri gibi değilim der
Yönetmene,onu bilenler “PTA” derler Paul Thomas Anderson onu anlayan insan sayısı yeterince çoktur, kendini ve zekasını çok iyi kullanır aynı zamanda dahi özellikler gösterir, bence punch drunk love filmindeki başrol oyuncusunun Adam Sandler olması,bilinçli bir propagandadır.
onun diğer filmlerinde ki komik etkiyi bulmazlar, ve o sadece komedi filmlerine beğeni gösteren insanlara Sandler vasıtasıyla onlara küfür eder gibi sinema dersi verir. Gidin sorun Adam Sandler sevenler genelde o filmi bilmezler ya da beğenmezler.

Suna Pekuysal’ı kaybettik

queennothing | 22 July 2008 13:46

24 Ekim 1933 yılında İstanbul’da doğan Suna Pekuysal, bugüne kadar bir çok sinema, tiyatro projelerinin yanı sıra bir çok televizyon dizilerinde de rol aldı. Şan ve Bale eğitimiyle başlayan macerası, 54 yıl şehir tiyatrolarında devam etti.
Cemal Reşit Rey’in müziklerini yaptığı, ağabeyi Ekrem Reşit Rey tarafından yazılan “Lüküs Hayat” adlı oyunda tam 14 yıl boyunca sahne alan Pekuysal, “Lüküs Hayat”la Sanat Kurumu Ödülü (1986) ve İsmail Dümbüllü Ödülü’ne (1987) sahip oldu. Bunun yanı sıra 2001 yılında 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ yine Pekuysal’a verildi.

“Şeytan Bunun Neresinde?”, “Küçük Hanımın Şoförü”, “Yalnızlar İçin”, “Çam Sakızı”, “Yedi Kocalı Hürmüz”, “Akasyalar Açarken”, “Çalıkuşu”, “Akşam Güneşi”, “Katip”, “Paydos”, “İncili Çavuş”, “Kanlı Nigar”,”Ayşecik – Yuvanın Bekçileri”, “Hayat Sevince Güzel”, “İnşaat”, “Hırsız Var!” gibi onlarca film projesinde yer alan Pekuysal, 20 Temmuz Pazar akşamı evinde bir kaza geçimişti.

Kalça kemiğini kıran Pekuysal, İstanbul Üniversitesi – İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Ameliyat edilen Pekuysal, maalesef kurtarılamadı. 22 Temmuz Salı sabahı hayatını kaybeden Suna Pekuysal, tüm sanatseverleri yasa boğdu.

Man On Fire

fckmeimfamous | 22 July 2008 09:59

Brian Helgeland‘ın (yönettiği filmler de var, A Knight’s Tale, Payback) senaryosunu yazdığı ve Tony Scott’ın (Enemy of the State, Top Gun, Beverly Hills Cop II, True Romance, Spy Game) mükemmel yönetip, kurguladığı çok iyi bir macera-gerilim filmi Man On Fire.

Denzel Washington‘ın (American Gangster, Philadelphia, Remember the Titans) -bence Training Day‘den sonra performansını ikinci sıraya koyduğum- eski kontra-terörist timi görevlisi, “the artist of death – ölüm sanatçısı” John Creasy‘yi canlandırdığı filmde, yan rollerde Christopher Walken (Man of the Year, Last Man Standing), Dakota Fanning (War of the Worlds) ve Marc Anthony bulunmakta.

Anthony Hopkins

gungorayca | 21 July 2008 14:17

Gerçek adı, Phillip Anthony Hopkins olan oyuncu, 31.12.1937 Port Talbot, Galler doğumludur.
Richard Burton’ın etkisiyle Drama ve Müzik okumaya karar verdi, 1957’de mezun oldu. 1965’te Londra’ya taşındı. Hopkins’in yeteneğini gören Laurence Olivier tarafından Ulusal Tiyatroya davet edildi. 1967 yılında ilk filmi olan “A Flea in Her Ear” da oynadı.
Bu filmden itibaren televizyon ve sinemada başarılı bir kariyer başladı Hopkins için. 1968’de “A Lion in Winter” Timothy Dalton ile çalıştı. 1977’de “A Bridge Too Far” filminde, James Caan, Gene Hackman, Sean Connery, Michael Caine, Billy Elliott, Laurence Olivier ve Audrey Rose ile çalıştı. 1980’de “The Elephant Man” filminde David Lynch ile çalıştı.
1981’de “Othello” ve 1982’de “The Hunchback of Notre Dame” adlı iki edebiyat uyarlamasıyla yine televizyondaydı.

1993 yılında “Desperate Hours” , 1993 yılında “Howard’s End” filmlerinde rol aldı. 1993 yılında “The Remains of the Day” filmi ile Oscar’a aday gösterildi. 1994 yılında “Legends of the Fall” filminde rol aldı. 1995 yılında “Nixon” ile Oscar’a aday gösterildi. 1996 ‘da “Surviving Picasso” ardından yine 1997’de “Amistad” ile Oscar’a aday gösterildi. 1998’de “The Mask of Zorro” ve “Meet Joe Black” , 1999’da “instinct” filmlerinde rol aldı.

Sinema dünyasının en önemli dergilerinden Empire’ın yayınladığı Tüm Zamanların En İyi 100 Film Yıldızı listesinde yer aldı.
1993 yılında ünlü aktör Sir ünvanını aldı.

Hukkle – Hıçkırık

gungorayca | 21 July 2008 10:02

8. Avrupa Filmleri Festivali çerçevesinde gösterilen 2002 yapımı bir macar filmi.
Yaşlı bir adamın hıçkırıklarıyla başlayan, köydeki kadınların dayanışmasıyla bağlanan bir planı anlatan güzel bir film. Ortalığı saran ve birinden diğerine geçen hıçkırık film boyunca devam etmektedir. Yarı cinayet, yarı doğa belgeseli. Filmin en ilgi çekici ozelliklerinden biri filmde hemen hemen hic diyalogun bulunmamasi. Çeşitli ayrıntılar, günlük boğuşmalar, rutin ve suratında yaşlılığın derin izlerini taşıyan bir adamın hıçkırığıyla devam eden film, bunların arasına bir de cinayet iliştirilmesiyle, hıçkırık temalı sıradışı bir görsel bir şölen haline geliyor.

Oldukça kişisel ve çok özel bir film olan ‘Hıçkırık’ tüm sinemaseverler için hoş bir sürpriz. 2002 Toronto Film Festivali’nde büyük ilgi görmüştür.
2002-2003 Yıllarında çeşitli festivallerde 16 ödül aldı, 3 kere aday gösterildi. Detaylar