Başlığa bakmayın.
Şimdiki bazı erkeklerin ense traşından geçtim, kendisini görmek mümkün değil.Hadi saçını temiz bakabiliyorsa, uzatsın.Ama ensede biten kıl mı tüy mü ne olduğu belirsiz şeyler gerçekten, çok iğrenç duruyor.Hele tırnaklar, çorba kaşıklayacak kadar uzunsa, yüzündeki kılıyla, burnundaki tüyüyle uğraşıp, kaşlarını aldırıyorsa, bunun yanında kol altındaki kılları kurdela bağlayacak kadar uzatıp,
bunu da çağdaş olmaya yorumluyorsa, ayaklarının kokusundan, burun direğiniz şiddetli depremlerle sarsılıyorsa, ağzındaki dişler ve kokusu size bugünkü menüyü söylüyorsa, tüm bunlar o erkeği yeterince itici kılalacaktır zaten.En azından hala bu kriterlerden bir çoğu, ilk etapta, biz kadınların en çok dikkat ettiği, fiziksel özellikler.
Ama bu erkeği tam anlamıyla erkek yapan özelliklerin, sadece vitrin kısmı.Emin olun; ne yakışıklılık, ne karizma,
yukarıda saydığım özelliklerden en az birine sahip bir erkeği kurtaramıyor.Peki bir kadın, nasıl bir erkek ister?Günümüz erkeğine bakınca, kadınların fazla bir tercih şansının kalmadığını düşünüyorum.Öncelikle sarsılmaz bir kişilik istiyor kadınlar.Kendi kendisiyle barışık olabilecek kadar, kendine, hareketlerine, oturuş kalkışına, giyimine, konuşmasına dikkat eden, kendine güvenli, saygı uyandıran bir erkek.İşini, parasını, kariyerini, tüm herşeyini
kaybetmiş bile olsa, batan gemiyi terketmeyen bir kaptandır erkek. Bütün metanetiyle kendisini ve ailesini ayakta tutabilen, şirket patronuyken sahip olduğu gururu hiç eksiltmeksizin, simit satabilecek, inşaatta çalışıp, hamallık yapabilecek adamdır erkek. Bekarsa, ana babasını, kardeşlerini, evliyse, bunlarla beraber, eşini ve çocuklarını başında tac olarak, hiç sarsmadan taşıyabilen ve oradan asla indirmeyen bir hakandır erkek.İşsiz kaldı diye cebindeki tüm meteliği, şişede balık olmayı değil, bir lokmayı evladına bulabilendir erkek.Kendisini doğuran ananın aşkına, ana, avrat, bacı değerlerini ağzından kusmayan, asla kusturmayacak olan adamdır erkek. Kadını; sırf arkadaşlarıyla oynadığı tavla uğruna, zar niyetine atmayan adamdır erkek. Erkekliği playboylarda, kadının etinde, şişe diplerinde, acize atılan naralarda aramak değildir erkeklik. Siz buldunuz da biz mi kaybettik?
simit hakkında tüm yazılar
Sokak..
| 06 August 2007 14:53
SİMİT:
İstanbul sokaklarında adım başı simitçi. Çok sert oluşu nedeniyle ben yemem ama seveni bol. Yeni açılan simitevleri ya da pastane simitleri bile yerini dolduramadı. Yanında
peynir ya da bilimum meşrubat olmaksızın susamları döke döke açlık bastırmaya pek elverişli mübarek. Garibanın yolluğu, öğrencinin kadim dostu.
MİDYE DOLMA:
Eminönü, Beyoğlu, Kadıköy’de çokça denk gelinen ikinci sokak yiyeceği. Üç beş taneyle yetinmez yurdum insanı, peşi sıra bol limonlu götürür midesinin aldığı kadar. Merdiven altı imalathanelerde Uğur Abi sayesinde/yüzünden tanık olduğum görüntülerden sonra iyi ki ağzıma koymamışım diyorum.
SÜTLÜ/KÖZLENMİŞ MISIR:
Üüü,ağzım sulandı..Yaz geldi ya, çıktılar piyasaya..Ucuz, lezzetli, erişimi kolay. Daha ne denir. Pek severim.
KESTANE:
Kışın bir numarası. Kazıkılıyolar gerçi ama kokusu iştah açıcı..Lezzeti şahane..
PATLAMIŞ MISIR:
Kışın çıkar. Kokusu iştah açıcı bi sokak yiyeceği daha..Patlamamış alıp evde kendim yapmayı seviyorum, sokaktan hiç almadım bugüne dek.
HIYAR:
Bunu birtek Aksarayda gördüm. Tezgahın bi tarafında hıyarlar, diğer tarafında soyulmuş kabuklar ve tuzluk. Abi soyuyor 4 parçaya ayırıyor tuzluyor veriyor eline..katur kutur yiyosun.
MUZ:
Bunu da bir tek Aksaray’da gördüm. Aynı şekilde tezgahın bi kısmı muz diğer kısmı kabuklar. Abi tanesini 500 kuruştan veriyor.
KOKOREÇ:
Hayatımda bir kere yedim, hiç sevmedim ama kokusu muhteşem. Heryerde var, eskiden bizim evin orda yapardı usta, gözünün önünde hazırlardı malzemeyi.
BALIK EKMEK:
En mühimi..3 liraya sıcacık aldığın balığın lezzeti. Deniz kokusu, balığın kokusu, soğan kokusu karışıyor…Şahane bir öğle yemeği. Yanında da turşu suyu içtin mi senden mesudu yok…
Eski Türk filmlerinde sepetin içinde lahmacun satanlar meşhurdu. Sabah kahvaltılık malzemeleri döşenip yol başlarında satanlar, poğaçacılar, pamuk şekerciler, incirciler…
Konu bu değil ama eskiden yoğurtçular ve sütçüler de vardı. Taze yoğurt taze süt alırdık. Zilini sallaya sallaya haber verirdi gelişini…
Her yolun sonu bir simitçi ve bir heykele çıkan şehir
semazem | 03 July 2007 12:18
Yıllar önce, Ankara’da yaşamaya başlamadan önce, bir şekilde 1 aylığına Ankara’da kalmam gerekmişti. Bilmediğim bir şehirde kaldığım zaman hep yaptığım şeyi, o zaman da yaptım : Kaldığım yeri merkez olarak alarak, yürüyerek, bulabildiğim tüm sokaklara girip çıktım.
Süre uzun ve mekan da Ankara olunca bu “kaldığım yeri merkez alma” durumu giderek genişledi, edinilen bir Ankara haritasıyla, gece geç ve sakin saatlerde arabayla bile bir sürü yeri dolandım. Gündüz muhabbetlerinden adını duyduğum yerleri keşfettim, Sakarya’da “selam ağabey, aynısından mı ? ” diye müdavim kabul edildiğim bir barım bile oldu hatta 🙂
“EDİNİLMİŞ GERZEKLİK” KONUSUNDA ÇÖZÜMLER
Radyocu | 08 March 2007 21:12
“GERZEKLİK” SONRADAN EDİNİLEBİLİR.
Türkiye’de kaynağını bilmediğim çok ciddî bir ”gerzekleştirme ve çaresizleştirme” hareketi var. Portakalın, tahılların ve baklagillerin nerelerde yetiştiğini öğretmeye çalıştığımız gençlere daha önemli ilkeleri öğretmiyoruz. Bu yüzden hayat içinde yalpalayıp duruyorlar. Son zamanlarda gerek gençlerle gerek yetişkinlerle yaptığım sohbetlerde, ülkemizde bazı şeylerin ciddî anlamda öğretilmesi gerektiğine karar verdim. Aşağıda vereceğim ilkelerin doğuş yerleri farklı bilimsel veya sosyal alanlar olabilir. Fakat bu ilkeleri herhangi bir alanda çalışan herkesin öğrenmesine ve uygulaması gerektiğine bir eğitimci ve vatandaş olarak inanıyorum.
Macbook Turco
CihanErgur | 03 February 2007 12:15
ofise gel
Dün ofise geldiğim de masamda böyle bir manzarayla karşılaştım.
macbook turco
Şu sıralar xp yi vista laştırmayla ilgili bir çok bildirinin yanında Macbook Pro ya da el atan ofis arkadaşımı kutluyor, kişiselleştirmenin yöreselleştirmeyle birlikte kullanıldığında ortaya çıkan trajikomik durumdan dolayı ne yapacağımı şaşırıyorum.
Simit Nasıl Yapılır
Siradanbiri | 25 January 2007 22:34
İnternet üzerinde en çok araması yapılanlardan biri imiş simit tarifi. Bunu duyarda sıradanbiri geri kalır mı hiç. İşte size en kralından tarifi burada
Geleneksel lezzetimiz
Çay ve simit
| 21 July 2006 10:44
İlk önce Üsküdar-Beşiktaş motorlarına akbil ile geçiş kondu, akabinde motorlar da “aktarma” sistemine dahil edildi.
“Oh ne güzel, artık acelem oldumu motora, çay simit keyfi için vapura binerim” diyordum.
Dün acelem olmadığı için şöyle bir vapur keyfi yapayım dedim. Amma velakin işler hiç öyle olmadı, iskelede bekleyen 50 küsür kişi için şehir hatlarının minyon motoru geldi. Ben gerisin geri çıkıp motora giderken insanlar sığışmaya çalışıyorlardı, sonunda salkım saçak yola çıktılar.
Ben aynı olayı yıllar öncesinden hatırlıyorum, sanırım 1992 civarıydı, şehir hatları birden bire küçük motorları çalıştırmaya başladı, bizim öğrenci indiriminden dolayı başka şansımız yoktu, ama birçok insan bu sayede özel motorlara alıştırıldı.