bildirgec.org

sevgili hakkında tüm yazılar

Unutuldum….

ion | 03 May 2006 13:31

6 mayıs günü 27 yasıma basıcam 🙂 Basmak doğru bir kelime mi bilemedim .

Günün anlam ve önemini bakalım kaç kişi olucak bakalım . Zira erkek arkadasım bu konularda çok hassas değil . Aslında bende uydurulmus günlerin kutlanmasına karsıyım .Fakat kişilerin kendi özel zamanlar içinse kutlanması gerektiğine inanıyorum .

Zira sevgilim geçen yıldönümünü çok duyguyla geçirip beni çok şoke etmeyi de basarmıstır .Bakalım darısı diğerlerinin basına…

Dilimin Ucundaki Kelimeler, İntihar Ediyor

byrya | 23 April 2006 00:48

Uzun bir kıştan sonra aşka yakışır günler doğuyor. Her sabah güneşin içime işleyişini hissediyorum. Zarif ve şehvetli bir kadın gibi. Sonra bütün gün görebilmek için, belki iki kelime edebilmek için bir kadın bekliyorum telefonun yanında. Yada ben ona gidiyorum, belki iki kelime edebilmek için.

Üzerimde yabancı bir kentin yabancısılığı var. Sokaklarında kaybolmuş bir çocuğun korkuları, ama herşeye rağmen ben bütün çıkmazlara girip çıkıyorum ve sonra onu görüyorum karşımda oturup çay içiyoruz olur olmaz herşeyden konuşuyoruz ve sanki hiç eksilmiyor kelimeler. Kelimeleri deniz yapıyorum, kelimeleri gökyüzü, kelimelerden çiçek yapıp saçlarına takıyorum. Bir demet menekşe yapıyorum anılardan.

haftam

| 26 March 2006 22:08

daha önceden işlemiştim “belim ağrıyor” konusunu; o yüzden es geçiyorum.

selam olsun sana ey günlük ve onun site ahalisi.
geçen haftamı anlatayım dedim kendime, dinler isen buyur sen de…

“sevilen”le birinci yılımızı doldurduk. finans ve iş hayatımın en zorlu mendereslerini çarpa çarpa inen ben; unutmuş göründüm o günü. niye dersen, o günün ayın 20’sinde olduğunu çok çok iyi biliyordum; ama ayın 20’sini kaçırdım birbirine giren günler yüzünden. o gün buluştuk ve yemek yedik beraber. kafada kırk tilki dolanırken, insan fazla derinlemesine düşünemiyor ne yazık ki. güzel bir yıldı vesselam.

Beni pek mutlu etmiyor ama mutluluğun formülünü buldum arkadaslar

sbaskentli | 07 February 2006 20:50

Hepimiz yaşam dediğimiz süreç içerisinde sık sık ve hatta çoğu zaman mutsuzlukdan yakınır dururuz.

İşimizden mutsuzuzdur.Evimizde mutsuzuzdur.Arkadaş çevresinde sorun lar vardır.

tabi ki bunların hepsi bir arada yaşanacak diye bir teşhis koymk çok yanlış olur. Dönem dönem bu sınıflandırmaların herhangi birinde mutsuz oldğumuz zaman birimleri yaşanmaktadır.

Ama işin aslına indiğiniz zaman mutsuz olmamızın sebebi kendimizle alakalı olmamakla beraber çevremizdekiler ile alakalıdır. Ya birilerini mutlu etmeye memnun etmeye çalışırken mutsuzluk girdabına düşmüşüzdür. Ya da başkalarının sorunları na dertlenirken hüzünlenmişizdir.

sevgili günlük

27 | 26 December 2005 04:55

sevgili günlük, sence de bildirgec.org yavaş yavaş hafiflemeye başlamıyor mu? bana mı öyle geliyor yoksa? aklıma efsane hafif.org‘un hafi.org olduğu zamanlar geliyor. bir de son zamanları: millet sulusepken şiirler döktürmeye başlamış, günlük sayfaları daha çok dikkat çeker olmuş, insanlar işe yarar şeyler anlatmak yerine ipe sapa gelmez laflar yazmaya başlamışlardı..

şimdilerde bildirgec’e bakıyorum; yok litvanyum, yok bebek yaptım gözü yeşillendi, breyk breyk arkadaş arıyorum’lar, oradan buradan kopi-pest (bi de üstüne üstlük bayat)yazılar, dilbilgisinden bîhaber ya da yazdıklarını okumak zahmetine katlanmayan yazıcılar, sıkılıyorum-sıkılacağım-sonum olacak benzeri yazılar…

sevgilisi ile rezil olanlar

nahnu | 07 May 2005 13:15

olay örgüsü;

aaa aşkım sen ne sürdün dudağına parlatıcı mı o ?

evet, parlatıcı sürdüm

şeyy, tadı nasıl acaba merak ettim

orada, çantamın içinde olacak

evet diyalog gerçek, evet başlık arak..

Eski kitap kokuları

ezilmis_leylaklar_kitabi | 19 February 2004 09:47

AŞKOLSUN

Kadıköyün’de yağmurun ince bir rengi vardı. Aşağıda iskelenin oralardan bir deniz kokusu gelir, alırdı aklını adamın. Güz akşamları erken kararan havalarda, rıhtımdaki büfelerde sosisli, döner satan büfelerin kırmızı ışıkları olurdu. Eski bir lodos unutulmuş şarkılar söylerdi bana.

Ordaydım. O ilk gençliğin tükendiği yerde. Ara sokaklardan hep aşağı doğru inerdim. Sevgilim yoktu, sevenim yoktu, tek başımaydım. Yüzümde arkadaş evlerinin kirli sarı kokusu, içimde geceden kalmış bir kanyak-çay acılığı. Yürüyüp giderdim. Üniversiteli, gözlüklü, ceketli bir öğrenciydim. Uzun bir yağmurluğum vardı, atkım karışır giderdi rüzgara.
Çantamda bir dolu şiir, ucuz kitap, renkli kalem, eski resim…Ders kitaplarından ölmüş babama mektuplar atardım. Annem uzaktaydı Eskişehir’de , gelip geçenleri gören bir tren istasyonunda. Ordaydım ve tektim.