bildirgec.org

sevgi hakkında tüm yazılar

aşk a dair ne varsa

sbaskentli | 05 March 2006 22:18

Aşk aşk dedikleri biz yalan dünya gezginlerinin nedir bilinmez … Önce umutsuz ışık peşinde koşan pervaneler gib delidivane oluruz peşinden .. saniyesi için bir anı için o an ömürmüzün yarısını bile feda edebileceğimizi düşünürüz..

Gün olur zaman gelir bir şekilde başarırız aşkı yakalamayı yüreciğimiz karşılıklı atmaya başlarsanki kurulmuş saat gibi ,, o olmadan duracak sanırsınız hemen o an oracıkta.. Ve farkında olmadan hoyratça harcamaya başlarsınız delidivane olduğunuz aşkını an bile düşünmeden,,,, kışkanlıklar girer araya onsuz geçen anların hesabı sorulur sevgiliye neden di bunlar üşmanlıkdan mı ??? tabiki hayır sevginin yoğunluğundan …

TEKRAR DEĞİŞMEDEN ÖNCE SON Bİ SÖZ DAHA…

poseidon2000 | 23 February 2006 23:09

Çirkin miyim_?-hayır Antipatik miyim_?değilim sanırım, belki de öyleyim… Sevenim yok_?şu an için evet Depresyonda mısın_? İhtimaller arasında Nedenlerini bulamadığın sorular mı var kafanda_? Olumlu(sorular her ne kadar olumsuz olsa da… Kendini aptal gibi mi hissediyorsun_?sanırım… Umutsuzluk_?gitgide artıyor —Komik mi_? —sanmıyorum_

Sevgililer Günü İçin (Adettendir)

natalie anne makker | 14 February 2006 00:46

Sene 1999.18 yasındayım.Heyecan dorukta.Kanım öyle hızlı.Ama her sevgililer günü gibi yalnızım.Radyodayım program yapıcam millete güzel şeyler söylemeliyim ama öyle mutsuzum.Sabah gazetede okudugum bi yazıyı paylaşmak istedim.Anlasınlar diye dinleyenler sevginin kıymetini.

“Ali (ismi hatırlamıyorum ali diye attım) kanser hastası,yaşamdan umudunu kesmiş,varlıklı bi ailenin tek çocugu.Babasını da kanser yüzünden yitirdikten sonra annesi ile yalnız yaşayan ali günden güne erimektedir.(Acıtasyon başladı ahahaha)

Bir gün annesi oğlunu daha fazla böyle üzgün görmeye tahammül edemeyip “git biraz dolaş hava al gez ” diye ısrar eder.Ali ne yapsın zavallıcık annesini mi kırsın kadın zaten perişan.Olur der.Çıkar.Sokaklarda turlar,mağazaları gezer.Vitrinlere bakar (Sanki akvaryum anasını satıyım ne bakıyon girde bişi al der içerideki hain dükkan sahibi)Neyse bi cd dükkanında D&R olabilir mesela güzel bi genc kız görür.İçeri dalar hızlıca.Rastgele bi cd gösterir ve almak istediğini söyler.Hanım kızımızda kırıta kırıta gider cd yi alır,sarar ve kasaya alinin yanına gelir.Ali teşekkür edip eve döner,cd yi dolabına atar ve başlar kızı düşünmeye.Annesi tuhaflığı farketmiştir ama acık hava çarptı derbederi alışık diil tabi bünye der. (Ya yine tüm şımarıklığım üzerimde hikayenin konusu aynı ama ben formatı biraz değiştirdim sanırım(:)

Her insan evlenmeli midir, evlilik gerekli midir?

escape | 12 February 2006 09:38

Evli olup eşini aldatan kadınlar/erkekler; geçinmeleri için gereken parayı ailesiyle paylaşmak yerine içki kumar ve kadınlarla harcayan, eşiyle ve çocuklarıyla hiç ilgilenmeyen aile babaları varken diğer yandan evli olmadıkları halde hayatındaki kadına/erkeğe karşı sadakatli olan ve nikahsız beraberliklerinden olan çocuklarına karşı tüm görevlerini yerine getiren anneler babalar var. İşte tüm bu gözlemlerim ışığında, evlilik gerekli midir sorusuna cevap arıyorum.

Beni pek mutlu etmiyor ama mutluluğun formülünü buldum arkadaslar

sbaskentli | 07 February 2006 20:50

Hepimiz yaşam dediğimiz süreç içerisinde sık sık ve hatta çoğu zaman mutsuzlukdan yakınır dururuz.

İşimizden mutsuzuzdur.Evimizde mutsuzuzdur.Arkadaş çevresinde sorun lar vardır.

tabi ki bunların hepsi bir arada yaşanacak diye bir teşhis koymk çok yanlış olur. Dönem dönem bu sınıflandırmaların herhangi birinde mutsuz oldğumuz zaman birimleri yaşanmaktadır.

Ama işin aslına indiğiniz zaman mutsuz olmamızın sebebi kendimizle alakalı olmamakla beraber çevremizdekiler ile alakalıdır. Ya birilerini mutlu etmeye memnun etmeye çalışırken mutsuzluk girdabına düşmüşüzdür. Ya da başkalarının sorunları na dertlenirken hüzünlenmişizdir.

Biricigime!…

MyTh SaproX | 18 January 2006 12:08

Geçen gün günlüğüme eklediğim (-ki bu günlüğüme eklediğim ilk yazıdır) [yine hastalık] dan sonra benim biricik eşim bana bi kızdı, amanda aman! walla korkulur bu kıs milletinden. yok efendim bu site neymiş, benim nie haberim yokmuş. walla diyom bişiy yok sadece arkadaşız 🙂 ama buradan haykırıyorum biricik eşime S İ N E M E S E R S E N I Ç O O O K S E V I Y O R U M!!!

Not: her taş fırını erkeğin içinde bir selami gizlidir! bkz. aynaya 🙂

notjustdream’i deliler gibi seviyorum .

Angelus884 | 28 December 2005 05:44

arkadaşlar notjustdream’in yani canım aşkımın bana karşı neler hissettiğini, beni ne kadar çok sevdiğini anlatan makalesini okudunuz ve içlerinden bazılarınız sürekli karşılaştığımız,normal sıradan bir aşk olarak düşündünüz değilimi? Hani yaşamayan bilemez derler ya işte nasıl tarif edicem bu duyguyu, tüm kelimeleri bir araya getirsem genede ona olan sevgimi anlatamam..tarif edemem.şimdiden söylüyeyim çok iddalı olacak ama gerçek bu, siz benim yaşadığım bu duyguyu sevgilinizle asla yaşayamayacaksınız.asla hissedemeyeceksiniz.aşık olabilirsiniz aşkı doya doya yaşayabilirsiniz ama benim ona karşı hissettiklerim ve yaşadıklarımız aşktanda öte henüz keşfedilmemiş bir duygu. o hayatıma girmeden önce yaşamadığımı anladım.sadece günlerimi boş boş geçiriyor bulduğum uğraşlarla hobilerle kendimi avutuyordum.geceyi gündüzden daha çok sever sabah olmasını hiç istemezdim.ama şimdi bir an önce sabah olsada aşkıma kavuşsam diye sabırsızlanıyorum. çok karamsar bir insandım.yaşadığım bir takım olaylar yüzünden böyleydim.belli bir yere kadar gelmiştim artık taşıdığım yükü kaldıramıyor hep bir umut ışığı bekliyordum YÜCE ALLAH’ımdan.ve sonra o geldi… canım aşkım geldi…onunda dediği gibi bir anda girdi hayatıma.çok geçmedi herşeyim oldu hayatımın anlamı, canımın yarısı en değerli varlığım oldu… ahhh o gülüşü yokmu sormayın 🙂 içimdeki tüm buzlar eriyor damarlarımda sıcacık bişeyler dolaşıyor sanki. beni çok mutlu ediyor.her sn onu düşünmekten kendimi alamıyorum.nefes alırken bile hava değilde sanki onu içime çekiyorum.yüzü gözlerimin önünden hiç gitmiyor gözlerimi kapasamda.yatarken resmini öperek uykuya dalıyorum evet sabah uyanır uyanmaz gene canım aşkım yüzü gözümün önüne geliyor.sesini duyuyorum nefesini hissediyorum.dedim ya bu öyle bir duyguki anlatamıyorum.. beni dünyanın en mutlu insanı yapıyorsun.sadece varlığın bile mutlu olmama yetiyor. şimdiye kadar yaşadıklarımıza bakarak bunun tesadüf olmadığını sende çok iyi biliyorsun bunu biliyorum. nutjustdream.sensiz bir hayatı düşünmek bile istemiyorum tabi ona hayat denirse.seni mutlu etmek için elimden geleni yapıyorum dahada fazlasını yapmaya uğraşıyorum ve yapacağım.sen tanıdığım en harika insansın.benim aşkımsın…seni çok seviyorum ve bu sevgim sonsuza dek sürücek buna emin olabilirsin.

ufak şeyleri dert etmeyin

gul_caner | 18 December 2005 15:19

“Don’t Sweat The Small Stuff … and it’s all small stuff” özgün adlı eserin Türkçe adı “Huzurlu Olmak İstiyorsanız Ufak Şeyleri Dert Etmeyin Hepsi de Ufak Şeylerdir” yazarı olan Dr.Richard CARLSON vermek istediği mesajların özlü ifadesidir. Stres danışmanı olan yazarın, stresi yenebilmek ve mutlu yaşayabilmek için önerdiği stratejileri ve davranış modellerini içeren kitaptan mailime daha önceden kaydettiğim bazı satırları okuyup rahatlaman için yolluyorum………

Yazara göre; günlük yaşamlarımızda karşılaştığımız “ufak şeyler” denilebilecek pek çok olumsuzluk vardır. Bunları dert etmeyerek, daha sevecen ve ılımlı olabilmek için kendinizde daha çok enerji bulacaksınız. Yaşamın güzelliğini ve büyüsünü tümüyle ıskalamayacaksınız. Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin. Dikkatinizi yalnızca kusurlara yöneltmeniz, sizi sevecen ve ılımlı olmaktan uzaklaştırır. Elinizden gelenin en iyisini yapın, ancak kendinizi yalnızca yaşamdaki yanlışlara kaptırmayın. Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır. Bu, mevcut durumun iyi yönlerini göz ardı etmenizi gerektirmez. Her alanda kusursuz olma arayışını bıraktıkça, yaşamın içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz. Telaşlı, korkulu ve yarış halinde yaşamanın nedenleri; sevecen, sakin olunursa hedefe ulaşılamayacağı korkusu ile tembelleşip, işe kayıtsız kalınacağı endişesidir. Doğru olan, tam tersidir. Korku ve telaş sağlıklı düşünmeyi, motivasyonu ve yaratıcılığı köreltir. Oysa iç huzurunuz varsa, çeşitli ihtiyaç, tutku ve endişeler sizi daha az rahatsız eder; hedefe daha iyi yönelirsiniz. Olumsuz ve güvensiz düşünme çok çabuk kontrolden çıkar. Aklınızdaki küçük kartopu büyüyerek çığ haline gelmeden kontrol altına alınız. Ayrıntılara girmek, günlük işlerin altında ezildiğinizi düşünmek sizi daha da gerginleştirir; kartopu büyümeye başlar. Başkalarını sevme kapasitenizi geliştirmek, hayata bakış açınızı oluşturmada en önemli adımdır. Bu, kendinizi başkalarının yerine koymanızı, kendi durumunuzu bir tarafa bırakmanızı gerektirir. Sevginin iki ögesi niyet ve o niyeti eyleme dönüştürmedir. Kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın dünyada hiçbir şey sizin ve sevdiklerinizin mutluluğundan önemli olamaz. Yeterince dikkat verirseniz, her iş zamanında bitirilir. Her işi tamamlama saplantınız olmasın. Unutmayın, öldüğünüz zaman hâlâ listenizde tamamlanmamış işler olacaktır. Söze başlamadan önce karşınızdakinin konuşmasını bitirmesine izin verin. Bu basit davranış, yaşamınızdaki insanlarla aranızdaki etkileşimi olumlu etkileyecek, hem karşınızdakini hem de sizi rahatlatacak, karşılıklı konuşmalarınız keyif verecektir. Bu da, sevecen ve ılımlı olmanın en kolay yoludur. İyilik yapmak güzeldir. Birine yaptığınız iyiliği kendinize saklayarak, bu güzelliğin çok daha büyülü yanını yaşayınız. Aşırı ilgiye duyduğumuz ihtiyaç, içimizdeki bencil yanımızdır. İlgi odağı olma hevesinizi kurutursanız, dikkatleri üstünüze toplama ihtiyacının yerini, bunu başkalarına bırakmaktan doğan sessiz bir iç huzur alır. Geçmişteki sorunlarımız ile geleceğe yönelik endişelerimiz yaşadığımız ana hükmettiği sürece, o anı yaşayamayız; kaygılara kapılıp, bunalıma gireriz. Oysa yaşam, biz başka plânlar yapmakla meşgulken olagelen şeylerdir. Sahip olduğumuz ve kontrol edebileceğimiz tek zaman, içinde bulunduğumuz andır. Aklımızı yaşadığımız ana verebilirsek, içimizden korku ve endişeyi atabiliriz. Karşınıza çıkan herkesin olumlu ya da olumsuz size bir şey öğrettiğini düşünün. Görevinizin, yaşamınızdaki insanların size ne öğrettiğine karar vermeye çalışmak olduğu yaklaşımını alışkanlık edinirseniz, daha az sinirlenecek ve rahatsız olacaksınız. Haklı çıkma ihtiyacı, başkasının hatalı olduğunu kanıtlama arzusu, çevremizdekileri sürekli savunmaya yönelteceği gibi, bizi de baskı altında tutar. İnsanın gerçekten haklı çıkmak istediği durumlar da vardır. Temel ilkelerinizden ve yüreğinizde biçimlenen fikirlerden ödün vermeyiniz; ama bırakın çoğu zaman başkaları haklı oluversin. Sabırlı olma, sevecen ve geçimli bir benlik yaratma yolunda önemlidir. Daha da sabırlı olabildikçe, yaşamın istediğiniz gibi olmasında ısrarı bırakıp, mevcut durumu kabullenmeye başlarsınız. Bilinçli egzersiz programıyla çok geliştirilebilecek, bir yürek işi olan sabır, başka insanların kötü niyetli olmadığını görebilmektir de. Küçük kırgınlıklara dört elle sarılmayın. Kırıldığınız kişilere sevgi elini önce siz uzatın. Gönlübol olmayı, haklı olmaya yeğleyin. Haklı olmak, kendinizi mutlu etmekten daha önemli değildir. Karşılaştığınız olumsuzlukların bir yıl sonra bir önemi olup olmayacağını sık sık kendinize sorun. Bunların yaşamınızı hiç etkilemeyen küçük ayrıntılar olduğunu görmeniz, size ihtiyacınız olan görüş açısını kazandıracaktır. Hayatın adil olmadığını, hiçbir zaman da olmayacağını kabul edin. Bu gerçeği kabullenmek, bizi elimizdeki imkânlarla en iyisini yapmaya zorlar; kendimize ve başkalarına acımamıza engel olur; acıma duygusunun yerini şefkat alır. Ara sıra hiçbir şey yapmamaktan dolayı can sıkıntısı duymak yararlıdır. Çok geçmeden yerini huzura bırakır. Kısa bir süre hiçbir şey yapmamanın güzelliği, bize aklımızı netleştirip, gevşemeyi öğretir. Mevcut durumdaki stres düzeyimiz, strese dayanma gücümüze eşittir. İnsanlara strese dayanma gücünü artırmayı öğretirseniz, o oranda stresleri artacaktır. Daha çok gerilim ve sorumluluk üstleneceklerdir. Strese boğulmuş kişinin kendine gelebilmesi için hayati sağlık sorunu, terk edilme gibi ciddi olaylar gerekir. Stres düzeyiniz azalırsa, zihniniz açıksa daha verimli olursunuz. O halde stresi kontrolden çıkmadan fark edin. Her hafta birkaç dakikanızı ayırıp, yüreğinizin sesiyle bir mektup yazmak, herkese çok yararlı olur. Bu tanımadığınız biri de olabilir, yazdığınızı göndermeyebilirsiniz de. Amaç, sevgi ve minnet duygularınızı ifade etmektir. Zaman zaman kendi cenazenize katıldığınızı hayal edin. Bu, hâlâ fırsatınız varken geride kalan hayatınıza bir bakıp, geleceğe ilişkin önemli değişiklikleri yapma fırsatı verecektir size. Hayatın acil bir durum olmadığını sıkça tekrarlayın, onu acil yaşamayın. Aksi durum hem kendinizin, hem çevrenizdekilerin hayallerini ve beklentilerini yok eder. Zihninizde özel bir bölüm açın. Bu bölüm, bir olayı hatırlamanız ya da benimsediğiniz bir anlayışı öne çıkarmada çok işe yarayacaktır. Bu yöntemle, sorunu zihninizde hafifçe tutacak, ancak etkin bir şekilde onu düşünerek enerji kaybetmeyeceksiniz. Her gün birkaç dakikanızı, teşekkür edecek, minnet duygularınızı belirtecek birilerini düşünmek için ayırın. Her gün birkaç dakikanızı, seveceğiniz birini düşünmeye harcayın. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin. İnsanları sevdiğinizi belirtmek için en iyi zaman şimdidir, beklemeyin, geç kalabilirsiniz. İster doğrudan, ister telefonla ya da mektupla. Tanımadığınız birilerini de kendinizden pek farklı olmayan insanlar gibi kabul edin. Onlara hem saygılı, hem de bir gülücük ve göz temasıyla davranın. İnsanların ne kadar birbirine benzediğini ve içlerindeki masumiyeti görürsünüz. Her gün kendinize ayıracağınız sessiz zaman, sizleri gevşetir ve rahatlatır. Ayrıca günde beş on dakikalık eğitimlerle zihni sakin ve sessiz hale getirebilirsiniz. Bunun için uygun yol meditasyon ya da yoga olabilir. Sizleri gerçekten sinirlendiren birini minik bir çocuk ya da yüzlük bir yaşlı olarak düşünün. Unutmayın ki, çocukların hata yapması doğaldır, bizim de yüz yaşına gelmemiz için çok fazla zaman yoktur. Önce karşınızdakileri anlamayı hedefleyin. Sizin anlaşılmanız o zaman daha kolay olacaktır. Etkili iletişimin temel felsefesi budur. Süreci tersine çevirmek, atın önüne arabayı koymaktır. İyi bir dinleyici olmanız, üstünüzdeki baskıyı azaltır. Bu rahatlığınız karşınızdakine de geçer; ilişkinizin kalitesi artar. Konuşmadan önce derin nefes alın, sıra bekliyor gibi atılmayın. Tartışmalarda önce karşıdakinin savını almaya çalışın. Uğrunda savaşacağınız şeyleri akıllıca seçerseniz, kazanmanız çok daha kolay olur. Farklılıkların olabileceği ilkesine karşı savaşmayın. Savaşacağınız şeylere bilinçli karar verin. Bunu başarırsanız, savaşma gereği duymayacağınız günler gelir. Moralimiz bozukken, bakış açımız çarpıklaşır, her şeyi olumsuz değerlendiririz. Ruh halimiz iyiyken her şeyin çok daha güzel göründüğünü unuturuz. Gerçek olanı; yaşamın hiçbir zaman insanın morali bozukken göründüğü kadar kötü olmadığıdır. Yaşama bir sınavmış gibi bakarsanız, karşınıza çıkacak engelleri gelişmeniz için bir fırsat olarak görmeye başlarsınız; daima başarma imkânınız vardır. Ama bu engelleri mutlaka kazanılması gereken savaşlar olarak görürseniz, mutluluğu pek sık tadamayabilirsiniz. Övgü ve yergi aynı şeydir şeklinde düşünürseniz, herkesi her zaman memnun edemeyeceğiniz gerçeğini kendinize de hatırlatmış olursunuz. Rastgele iyilikler yapmak, karşılık beklemeden bir şey vermenin sevincini tatmak için etkili bir yoldur. Özellikle de bunu kimsenin bilmediği zaman. Bir davranışın ardında yatan nedene bakmak, tahmin edilenden de kolaydır. Zaman zaman olumsuz davranışları bağışlamayı bilmeli. Sevgi, davranışlara bağlı kalmaz. Masum yerine çoğu zaman suçlu görme eğilimimiz vardır. Masumiyeti görebilmek, bir dönüşüm yapabilmenin en önemli gerecidir. Antropolog olun; insanların ön yargısız yaşam ve davranış tercihlerine ilgi duyun. Çok iyi düşünün, hepimizin çok farklı olduğu gerçeğine saygı gösterin. Alçak gönüllü olmak, iç huzurun ayrılmaz bir parçasıdır. Kendini kanıtlama çabası, diğer insanları sizden uzaklaştırabilecek tehlikeli bir tuzaktır. Kapılmayın. Yaptığınız her işin çetelesini tutmayın. Hep yaşamın içindeki ve ilişkilerdeki eksikleri, çatlakları bulup ortaya çıkarmaya çalışmayın. Sizi çok zahmete sokmayacak, ancak yine de birisine yararı dokunacak şeyler düşünün. Kendinize bir yardım düzeni oluşturun. Kişisel doyum ve çevreye örnek olma en büyük ödülüdür. Postayla evlât edinin, her ay yardım edin, yazışın. Sınırlar öne sürmeyin. Bir şeyin gerçek ya da sizin için erişilmez olduğuna karar verirseniz, daha sonra kendi yarattığınız bu engeli aşmanız çok zor olur. İnatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın. Bu sizi güçsüz yapmaz, daha da güçlendirir. Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Eleştiriye savunma refleksiyle karşılık vermeyin, bilinçli olarak kabul edin. Bunun kazancının bedelinden daha fazla olduğunu göreceksiniz. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın. Böylece, çevrenizdekileri daha iyi anlayacak, daha sevecen ve uysal olacak, daha çok şey öğrenecek ve en önemlisi kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Her şeyin bir başı ve bir sonu olduğunu unutmazsanız, sevdiğiniz şeylerin beklemediğiniz anda yok olması durumunda çok üzülmezsiniz. Nereye giderseniz gidin, eğilimleriniz sizinle olacaktır. Dolayısıyla, huzurlu ve mutlu olacağınız ortam, bulunduğunuz ortamdır. Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın, mutluluğu koşullara bağlayarak ertelemeyin. Daha ılımlı bir sürücü olun. Her ortamda rahatlayabilme imkânlarını iyi kullanın. Yaşamı bir melodram olarak görmeyin. Ufak şeyleri büyütmeyin. Aynı anda birkaç şeyi yapmaya kalkmayın. Mutlaka kendi görüşlerinizden farklı kitap ve makaleler de okuyun, bir şeyler öğrenmeye çalışın. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye ve onların önerilerine açık olun. Öfkenizin kabarmaya başladığını hissettiğiniz an, derin nefes alıp vererek içinizden ona kadar sayın. Tartışmalı ortamlarda kendinize hakim olmaya çalışın. Plânlarınızda esnek olun. Gerektiğinde plânın bir parçasının değişebileceğini unutmayın. Sahip olmak istediklerinize değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Olumsuz ve üretken olmayan düşüncelerinizi ciddiye almayın. Hizmet vermeyi yaşamınızın ayrılmaz bir parçası haline getirin. Bunun en güzel yolu, en basit olanı, günlük yaşamda gerçekleştirilen gösterişsiz, kimi zaman fark edilmeyen küçük iyiliklerdir. Yaptığınız iyiliklerin karşılığını istemeyin ve beklemeyin. Yardım etmeye çalışırken dikkatinizi küçük şeylere yöneltin. Boyutları ne olursa olsun sorunlarınızı, yaşamın ayrılmaz bir parçası ve öğretmenleriniz olarak görün. Aksi durumda, stres yaratmaları kaçınılmazdır. Varlığınızı olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle kabullenin. İnsanca hata yaptığınız anda bile, bakış açınız doğru ise, hayli yol almışsınız demektir. Başkalarını suçlamaktan kaçındığınız an, yaşam daha mutlu olacaktır. Bundan belli süre sonra dünyada bambaşka insanlar olacağını unutmayın. Bu, stresli anlarımızda bize bir perspektif sağlar. Yüzünüz güldükçe, yaşam daha eğlenceli olur. Koşulsuz sevebilmek önemlidir. Bir bitki yetiştirmeniz koşulsuz sevgi duymanız için bir fırsattır. Sevginin müthiş bir dönüştürücü gücü vardır.

Gökkuşağında Randevu

Paga | 06 November 2005 09:02

Kuşadası’nda yaşayan bir arkadaşım (C) haber vermeksizin İstanbul’a gelerek beni bulduğunda, neden haber vermediğini sorgulamama gerek yoktu, çünkü 11 yıl önce cep telefonları bu kadar yaygın kullanılmıyordu ve insanlar normal telefonla aramak yerine şehirlerarası bir yolculuğu rahatlıkla göze alabiliyorlardı, hiç bir şey şu anki kadar karmaşık olmadığı gibi, ilişkiler de, durmaksızın didişmeye ve birbirini her anlamda iğdiş etmeye dayanmıyordu; fark etmiyordu, bir arkadaşın, dünyanın öbür ucundan bile habersiz gelebilir ve senin evinde istediği kadar kalabilirdi, ne gideceği zamanı önceden söyleme gereksinimi duyardı o, ne de sen sorardın… Senden yapmanı isteyebileceği şeyler için önceden her hangi bir yalakalık yapması ya da imada bulunması da gerekmezdi, normaldi şu: Yeşilköy’deki büyük fuar yerine açılan evcil hayvan fuarına gideceğiz, sonra İstanbul’daki bütün evcil hayvan dükkanlarını gezeceğiz, alacaklarımızı aldıktan sonra, sen beni Kuşadası’na götüreceksin, sonra ne yaparsan yaparsın… Rica ya da başka şeylere gerek olmaması, onunla aranda kaba bir üstünlük eksikliği varmış gibi algılanmazdı; arkadaşın bunu yapacağını düşünüyorsa sen de yapardın: öyleydi o zamanlar.

aşk güzel bir hatadır

redbutterfly | 28 October 2005 11:53

aşk üzerine şimdiye değin yazılanların tümü belli bir zaman ve mekânla debelendikleri, kimi kereyse aşka tuhaf bir (d/t)insel karakter yükleyerek onu evrenselleştirmeye çalıştıklarından ötürü hastalıklı çabaları içerirler. Bu deneme de kendisini, arifesi düşen cümlenin ilk yakasından ne kadar kurtarabilir bunu zaman gösterecektir.

Aşkın anatomisi nedir? Sevgiden nerede ayrılır, nerede öpüşür? Aşk neden hastalıklı ve paratonersiz bir ilişki biçimidir?

Aşk, hem ya da karşı cinsinden birini şu ya da bu şekilde, genelde benzer bir nesnel yoğunlukta ve aslen tekil merkezde göreceli olarak sürekli bir cinsel arzulama, çekilmedir. Aşkı sevgiden ayıran ve onu hastalıklı kılan da işte bu tekil yanındaki baskı ve arzudur (1).