bildirgec.org

sevda hakkında tüm yazılar

KÖRE SEVDA

mavisu | 27 April 2007 08:01

Gözlerim gezinebilir sokaklarında, eski bi şarkıda aklım, hatıralar üstünde ellerim gezinebilir… sen olmayan bir seni özleyebilirim bile evet. Çağırmıyorum akıl ziyanı günleri, kalbe zararsın çünkü sen. Her sevda da bi başrol var biliyorum artık, inanmıyorum her adamın adam gibi sevebildiğine! Korkmuyorum yalnızlıktan, sessizlikten. Hiçbir yokluk sen kadar acıtabilir mi bi canı?..Sanırdım ki bi görsem kör olurum ben yine, sanırdım ki gözlerin hep çocuk güler senin, yanağına bi damla düşer de ıslanırsın sırılsıklam…

Şimdi yazıyorum yarım aklıma , benim el kadar kalbimdi asıl kahraman…

Laf Olsun Sevdaları

admin | 31 March 2007 01:22

Anlamıyorsunuz hiç değil mi? Değerlerin nasıl yok olduğunu görmüyor bakan kör gözleriniz? … Sevmeyi, sevilmeyi unutmuşsunuz, yetmemiş gibi bir de unutturmuşsunuz… Tamamen kısa, ucuz aralıklarda kalmış akıllar, gramajı kendinden düşük tek şeye çalışır olmuş… Fikriniz firarda, bihaber dolaşıp durursunuz bedensel, dürtüsel çırpınışlarla. Hiç akıl eder mi bilinciniz ya da hiç düşünebilir mi, yüreğiniz neden vardır? Neden savaşır, neden yaşamaya çalışır insan? Yürekli değilse, paylaşmayı bilmezse sevinci ve kederi, düşünmezse sendeki seni, neden yaşar paylaşımsızsa, kıt kanaatse derdine dermansız sadece yanında putsal duruşlarla varsa. Ne ye yarar ki? Neden seninle yaşar-mış- gibi yapar insan…

Mesela fareleri ikiye ayırıyorum

aydindil | 07 March 2007 18:32

Herhangi şeyi herhangi bakımdan herhangi bölüme ayırabiliriz.

Mesela insanları ikiye ayırıyorum. Yaşayanlar ve doldur-boşalt yaparak ölümü bekleyenler. Yaşamak için yaşamayı bilmek ya da üstün vasıflarla donatılmış olmak gerekmez. Birçok şekilde bunu yapabilir insan, sömürerek ya da değer katarak. Hiçbirini yapmıyor/yapamıyorsa vay onun haline.

Mesela fareleri ikiye ayırıyorum. Tarla fareleri ve diğerleri. Tarla fareleri eşine en sadık canlılardır. Tek eşli yaşarlar, eşlerini kaybettiklerinde, yokluklarına dayanamayıp intihar dahi edebilirler. Diğerlerimi bahsetmeye gerek yok.

Hafif’te, kavga ve klas kadınlar zirvesi…

koza 68 | 31 January 2007 12:40

Hakkın toprağına mülküm var deme,
Dam ile harmana hakkım var deme,
Güçlü kuvvetliyim,arkam var deme,
Sırt üstü insanı yere vuran var…

Vicdan-suz,oturumu , aşık Noksani’nin dizeleriyle açtı…O bir “ideolog” olarak, oturumu yönetme işini de üstlenmişti… Saraydan yetişmiş bir ailenin ferdi olduğu , hal ve hareketlerine de yansıyordu…Hafiflikten hiç hoşlanmaz, lafını “usul-erkan” gereğince söylemeye özen gösterirdi…
Salondaki geniş koltuklardan birine yayıldı, tok ve buyurucu sesiyle oturumu açtı…
“ Arkadaşlar, efkar-ı umumiye bizleri izliyor, lütfen seviyeyi muhafaza edelim, reca ediyorum…”
Vicdan-suz’un bu sözleri üzerine, oturuma katılan genç ve “klas” bayan yazarlar, hep bir ağızdan eyleme geçmeyi tercih ettiler,
“ Bizler bu “teyze” ile aynı oturumda bulunmaktan rahatsızız….”
“Klas” bayanların teyze dedikleri bayan; Hani, gençlerin şimdilerde “taze kaşar” dedikleri cinsten, hafif karnından şişmanca ama “diri” kalabilmeyi başarmış, Elma şekeri hanımdı…
Feleğin çemberinden geçmiş, ellenip didiklenmiş bir kadının ses tonuyla,katılımcılara dönerek,
“ Aaa ! şu maymunlara bakın! Azmış bu karılar ya!,paralayacaklar beni…Kızım bu teyzeniz var ya, menopoz dönemini bile boş geçirmedi,doçentlik sınavına hazırlanıyorum…Çatlayın,patlayın!…”
Katılımcılardan, Huriye; Gece karası saçları, kadife esmer teni, zeytin karası gözleri, kışkırtıcı dudakları ile, çok çekici görünüyordu…İncecik kaşlarını kaldırarak,
“Şu seviyesizliğe bakarmısınız, bu “sarı çıyan” kudurmuş ayol!…Bu kadın 301 den yargılanmalı…Irkçılık bunda,ayrımcılık bunda….”
Tansiyonun giderek yükseldiğini hisseden,Vicdan-suz araya girme ihtiyacı duydu…Huriye’nin gözlerine bakarak,
“ Ne 301’i yahu, kesin be, seviyeyi düşürmeyin” Vicdan-suz,bu seviye konusunda son derece titiz davranıyordu ve asla taviz verme niyetinde de değildi, “ Efenim, mevzuun ehemmiyetine binaen bu müzakerenin uzun süreceği aşikar oldu…Haa ! bu arada aklıma geldi, kız sen niye “pelsenk” kelimesini “pelesenk” diye yazıyosun, doğrusunu öğretmedim mi sana? Edepsiz ! 300 kelimelik Türkçe haznenle bir de bana kafa tutuyorsun ha!…”
Elma şekerinin yanıt vermesine imkan bırakmadan o ana kadar tartışmaya girmeyen marjinastral, hemen atıldı.
“Bu,tozkoparan delisi kılıklı kadından nefret ediyorum, bunun kocasının gözleri bozuk herhalde, bu kadına tahammül edilir mi ayol!…
Elma şekeri, bu sözlerden sonra kulaklarına kadar kızardı…Hayır, ama bu kadarı da fazlaydı, hedefinde önce marjinastral vardı…Ona dönerek,
“Hoşt ! Ocak maşası kılıklı kız kurusu; Sizi gidi karakafalar sizi, ben elmamı kimseye yedirmem, zaten yiyenim var, ohh!sefam olsun…İsterseniz sizin elmanızı da yer benim “aslanım” hepinize yeter…”
Bunca sözden sonra Huriye dayanamadı,saçlarını sağa sola savurarak,
“Güleyim bari, elaleminkini görmeyen kendininkini “cezayir tüfeği” sanırmış…”
İşte tam da bu sırada stüdyoya telefonla marjinastral’ın sevgilisi bağlanır,
“ Alo ! aşkım, herkes duysun sesimi; Dağların dorukları dumanlı olur,geriye dönmez savaşçılar,ben aşkımızın savaşçısıyım. Canım sevgilim,Astral’ım,serseri mayınım,varlığının tiryakisiyim,yokluğunun delisiyim aşkım!…” Bu aşk kokan sözler herkesi duygulandırmıştı…Marjinastral,gözyaşlarını silmeye çalıştı, telefondaki sevgilisine yanıt verdi,
Aşkım ordasın di mi ? Uzun zamandır Ankara’ya gelemedim,sabret bitanem haftaya yanındayım…Seni doyurmaya geliyorum, aç hayvanım benim!…Öptüm,aşkım!…”
Vicdan-suz,bu konuşmaya çok içerlemişti,
“ Kız sen azdın mı, koca delisi mi oldun, patlamadın ya!…”
Marjinastral, ağlamaklı bir sesle,
“Beni , anlamıyorsunuz ben sadece sevgilimle değil, aynı zamanda en yakın arkadaşımla, hayallerimin prensiyle, aşkımla konuştum anlıyor musunuz?…”
Vicdan-suz. “ Anlamıyoruz ! Çünkü hiç bu kadar adamla aynı anda konuşmadım ben canım!..”
Vicdan-suz , “ Neyse konumuza dönelim, şu karakafalar lafını biraz açar mısın , diplomalı elma! “
Elmaşekeri, “ Irkçılık falan yapmıyorum,”karakafa”, bir İngiliz pointer köpeğidir tamam mı?”
Vicdan-suz, “ Aaa !…Kadına bak yahu, bizi köpek yaptı be!…Bana bak senin herzelerin bini aştı artık, bize “gaffur” muamelesi yapıyorsun öyle mi?…Senin elmanı yiyene yazıklar olsun be!…” dedikten sonra ,o saate kadar hiç konuşmayan Sevdalist’e dönerek,
“ Kızım , sen de konuşsana! Kış uykusuna mı yattın ?”
Sevdalist,konuşmaya fırsat bulamadan elma şekeri,alaycı bir gülümsemeyle,
“O magazin güzelinin dersini verdim ben, konuşacak hali mi kaldı çıtır çerezin!”
Sevdalist,kadının saldırganlığı karşısın da ne diyeceğini bilemedi, sadece kadının suratına tükürdü ve ortalık iyiden iyiye karıştı…
Program iyi reyting aldı…

Yalnızlığı Anla…

tissss | 17 January 2007 02:55

Ben çocukken, çok uzaklardan çok sevdiğim biri gelirdi zaman zaman. Öyle ki dünyalar benim olurdu o geldiğinde, babadan okulu asma izni güç bela alınırdı. Yanımda kaldığı o kısa zaman kırıntıları en sevdiğim şarkı kadar kısa gelirdi hep. Gitme vakti geldiğinde çıkamazdım uğurlamaya, anlamazdım çünkü neden gittiğini, iş? güç? arkada bekleyen biri?…anlayamazdım hiç birini, kabullenemezdim gidiş sebebi olarak. Seviyordum işte onun yanımda olmasını, onunla vakit geçirmeyi, yemek yemeyi, ufak bahçemizde top oynamayı ve saklambaç bazen…anlayamazdım niye gitmesi gerektiğini, anlatamazlardı bana. O giderken çıkamazdım uğurlamaya. Evin en arka odasına, dolabın arkasına saklanır kendimin bile duyamayacağı kadar sessiz, bir çocuğun gönlünün kaldıramayacağı kadar şiddetli ağlardım.

SÖZ SENDEN AÇILDI ÖRT ÜSTÜNÜ

mavisu | 25 November 2006 04:49

Ben mi? Biliyorum, bekler miyim hiç!? Geceleri günlere ekler miyim!?Kavuşmak söz konusu olduğunda, yüzyıllardır insanoğlunun zamanlaması berbat… Bu sadece bizim sevdamızın sorunu değil yani, üzülme. Bir gün döneceksin belki, ama şimdi değil, çünkü bi gelsen gökyüzü taçlanır şu an; çünkü bi gelsen içim bayram yerine döner hala; çünkü bi gelsen, gökten üç elma düşer, masal mutlu bir son bulur. Oysa bilirsin sevdalar hüzünlü… Bir gün döneceksin belki; içimde kuraklık başladığında, o bile bittiğinde hatta!.. Bir gün döneceksin; sana inancımı yitirip vazgeçtiğim zaman… Bir gün döneceksin, tıpkı o şarkıda olduğu gibi “lakin vakit geçmiş olacak” Gökten yine üç elma düşecek payımıza ama, üçüde kurtlu çıkacak!.. işte o gün tarihe geçecek adımız, kaybedenler bilmem kaç…

işte öyle bir duygu yaşam

astral | 28 October 2006 19:39

Hayatın en güzel damarı
Senin yanın birtanem

Birtanemakıp giderken
mücevheri insanda bulmak özel tadı

her şeyini verirsin ya birden
yok olup gideceğini
düşünmeden
hiçbir zaman

doyasıya
özümsemek istersin onu
işte öyle bir duygu yaşam

yaşamayı yaşamak isterken
tutunmak bir dala
ve kırılmasından korkarak

Bilmesen de

astral | 28 October 2006 03:36

Sen bilmesen de
İçimde ki seni

Beynimde çırpınan
Bir şeyler var

Belki
Bir kuş kanadı

Nasıl dışarı çıkar ki
Peki ya
Nasıl girmiş oraya

Bilmiyorum

Seni gidi hain
Hiç bana haber vermedin ki

(derya’ya)

sen var ya sen

astral | 28 October 2006 03:28

Neler
Düşünüyorum
Belki
Onların içinde düş kuruyorum

Benim içimde
Ben bile bilinçsiz

Ama sen
Sen var ya sen

Bütün suç
Sen de demek geliyor içimden
Vekaçıp
sıyrılmak işin içinden

(derya’ya)

OLSA DA

astral | 28 October 2006 03:21

KIZGIN ALEV AĞZI OLSA DA YÜREĞİM
AŞKA DAİR NE VARSA YAKIP YIKTIM BU KENTDE