bildirgec.org

sarhoş hakkında tüm yazılar

Bir İstanbul Sabahı

pilli pati | 26 September 2007 10:27

günaydın İstanbul
günaydın İstanbul


Bir sabah İstanbul’un boğaz sularına ne kadar yakından baktığımı farkediyorum; elimde çiy tutmuş porselen fincanda, sulu bir nescafe – pis bir tadı var. Gecenin şarabı üzerine pek gitmiyor ama içmek zorundayım, yoksa boğazın suları beni yutacak, biliyorum.

Birazdan gün doğar; bekliyorum. Ben hafifçe ayakta sallanırken, ardımda yeterli bir mesafeden, garsonların uykulu gözlerle beni göz hapsinde tuttuklarını biliyorum. Ya, iki arada bir derede sulara gömülürsem?

İki Kafadar

pilli pati | 30 July 2007 10:32

drunk dudes
drunk dudes

İki kafadar, meyhanede bir hayli demlenmişler, artık biri zil, diğerinin omuzunda (aslında kimin kimi taşıdığı belli olmayan bir vaziyette) gecenin bir vakti yürümeye çalışırlar. Bu arada ikisi arasında kendilerince mühim meseleler tartışılır;

– Abijim, ben abarttım ssanki birazz alkolü?
– Hee, yakışıyo sana be!
– Abimsin yaa!!!
– Nero’nun Roma’yı yaktığı gibi, İstanbul’u yakmadığın sürece sorun yok…
– Yok, sorunum kendimle, abijimm!
– O da bigün nedense… Isınmak istemiş… “Yakın ulennn!” demiş… Koca şehri… Geçmiş karşısına seyretmiş… Artık Roma tekrar inşa edilmek gerektiğinde anlamışş.
– Boşjverr abi!
– Neyi?
– Koca bi şehri inşşşaaa etmek zzorunda değilim ki, be ağbi! Boşjver, ne yakıcam boşuboşuna?(!)

sakat çarpışma

kopanisti | 05 May 2007 15:58

Con Simit Jeyar, akşam iyice dağıtmış içkiyi de fazlaca kaçırmıştı, bardan sabaha karşı çıktı 130 promil alkol ile arabasına bindi ve marşa bastı, yollar boştu hızlı gidip bir an önce kendini yatağa atıp sızmak istiyordu, bu düşüncelerle bastı gaza, kavşakta kırmızı ışığı geç farketti ve önünde duran siyah renkli arabaya arkadan bindirdi, sinirden direksiyona bir tokat attı, siyah arabadan 2 tane siyah takım elbiseli adam indi, biri arabanın sağından diğeri, solundan kendisine doğru yürüyerek ağır ve emin adımlarla yaklaşmaya başladılar, başına büyük bir bela açtığını anlayan jeyarın kafasında anında yıldızlar çaktı, bu nahoş durumdan ve yiyeceği dayaktan ancak yalan söyleyerek ve adamları tırstırarak kurtulabilirdi, adamlardan biri yan cama eğildi ve jeyarın gözlerine dik dik bakarak usta ne yaptın sen der gibi oldu. Sonra da,
– evlat alkollusun galiba bu boş yolda bize çarptın, in arabadan ve anlat bakalım dedi,

Bence Bodrum’a gitmek…

hales | 02 October 2006 21:31

Bodrum’a gitmek heyecanlandırıyor beni.Bodrum, eski bir dostu görmek, denize daha da bir yakın olmak, kumsalda çıplak ayak yürümek, sahilde çay içip tavla oynamak ,gece iki votka atmak demek. Her şeyden elini ayağını çekmek ama sorunları aklından tamamen de atamamak demek. Kırk yılın başında turist gezdirmek için bile olsa Halikarnas’a gidip dansçı kızları ve lazer gösterilerini izlemek, sokakta mutlaka çatlayana kadar midye yemek, Eski’de tekila niyetine kimbilir neler içmek demek. Ora’da , Fora’da, Hadigari’de Türk-Alman gruplarla dans etmek, Fink’te , Cuba’da tikky takılmak, barlar sokağında waffle yemek, nazar boncuklu bir bilezik almak demek. Sabaha karşı acıkınca sıcacık pideyle kaşarlı domates çorbası içmek, tıklım tıklım da olsa Körfez’e girip çıkmak, Adamik’te takılmak, sabah erken kalkıp tekne turuna çıkmak demek. Sarhoş olmak, edilmemesi gereken lafları etmek, aranmaması gereken kişileri aramak ama bir yandan da içini rahatlatmak demek. Bazen denizde,bir bar köşesinde,yollarda sevgiliyi, bazen sahilde bir bebeciği öpmek demek…