bildirgec.org

polemik hakkında tüm yazılar

grev polemikçisi

| 25 October 2007 10:51

Benim gibi birçokları elektronik hobisini meslek edinme idealindeydi.
Üniversiteyi kazanıp, iki yıllık veya dört yıllık ilgili bölümlerden birini bitirmek için çabaladılar.

Öğrenim sırasında: Türk Telekom’da işe girebilmek için miletvekili torpilinin yetmediğini, devlet bakanı torpili gerektiğini duydular.

Ne oldu? MHP gibi dangoz zihinlilerin oluşturduğu örgütler,
hiçbir nitelği olmayan kendi adamarını ballı telekom kadrolarına
yerleştirdiler.
Benim vatandaşım, kahvehane köşelerinde memleket kurtarırken,
eline fırsat geçtiğinde kendi lehine haksızlık yapmaktan çekinmez!

e-edebiyat dergisi : edebistan.com

Selch | 02 June 2007 22:23

Son dokuz yıldır edebiyat sevdalılarını destekleyen Edebistan.com, aynı çabasını 1 Haziran tarihinden itibaren “e-edebiyat dergisi” olarak sürdürme kararı aldı. Sanal ortamın isim yapma gayretindeki genç edebiyat meraklınca adeta bir yazı, şiir çöplüğüne dönüştürülmesine karşı tutumu, 2002 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “elektronik yayıncılık ödülü“ne layık görülmesine bir vesile olmuştur.

Nephilimsigiller…

khun | 09 April 2007 01:08

ciddiyetimizi güzelleştirsin !
ciddiyetimizi güzelleştirsin !

Soru :
1 – Kendisini insanlığı kurtarmaya adayan kutsal ırk kim?

2 – Eğer bunlar kutsal ise biz kutsal olmayan zavallı koyun sürüsünü neden böyle cansiperane bir şekilde korumaya çalışıyorlar?

3 – Kutsal olanlar, olmayanlar ve şeytansıların Tanrı’ları ayrı ayrı mı?

4 – Eğer herkesin Tanrı’sı ayrı ise neden bazıları kendinden olmayan ‘aşağı ırk’ için kendini feda ediyor?

Erdoğandan Sayın Öcalan konuşması Ses Kaydı!

erususre | 18 March 2007 18:25

Erdoğanın yaptığı bir konuşmada terörist Abdullah Öcalan için
sayın ifadesini kullandı mı?

Sorunun cevabı; Evet kullanmış.14 Ocak 2000 yılında Avusturalya’nın SBS adlı radyosunda bir proğrama katılarak SBS radyosunun Türkçe yayınına konuk oluyor,
Program izleyici soruları ve Erdoğan’a sorulan soruların yanıtları ve açıklamalarıyla devam ediyor.
Konuşma içerisinde Eroğan 2 kez “Sayın Öcalan hitabını kullanıyor.
İlk hitap, konuşmanın 12’inci dakikasında, ikincisi ise 21’inci dakikada yer alıyor.
Programın ses kaydı mp3 ve diğer ses formatlarında dinlebilir durumda.
Söyleşi baya uzun,dinlemek istemeyip sadece detaylara bakmak isteyenler şuradan konuya ulaşabilirler.

Abdülhamid’in petrol haritası

hookthor | 28 January 2007 01:58

Güneydoğu’da petrol var mı, yok mu? Sultan II. Abdülhamid tarafından hazırlanan petrol haritasında bu soruya 100 yıl önce cevap verilmiş. İşte detaylar!…

Türkiye petrol denizi üzerinde mi? Sınırın öteki yakasında petrol çıkıyor da Güneydoğu’da niye çıkmıyor? Ya da başlayıp bitmeyen bir polemik; Türkiye’de petrol var ancak yabancılar çıkarmamıza izin vermiyor! Peki gerçekten petrolü bol denilen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde petrol var mı? Bu soruya Sultan II. Abdülhamid yüz yıl öncesinden cevap veriyor. Sultan’ın hazırlattığı tespit haritasında Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamında yüksek ölçekte petrol rezervinin olduğu saptanıyor. Görevli mühendisler araştırmalarını Doğu ve Güneydoğu ile sınırlı tutmayıp Osmanlı toprakları içinde bulunan Zaho, Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Musul ve Bağdat gibi bölgeleri de tarıyorlar. İşin en ilginç tarafı yüz yıl önce hazırlanan petrol haritasının birçok yerinde hâl-i hazırda petrol çıkarılıyor olması. 6 ay önce Barzani ailesi tarafında Habur Çayı’nın öteki kıyısında çıkartılan ve Türkiye’nin, tabir yerindeyse, iştihanı kabartan petrol kuyuları bunlardan sadece biri…

Yzının devamı..

allah belanı versin polemiği

esatergun | 20 December 2006 13:46

Ata Demirer’in “Allah belanı Versin” şarkısının yorumcusu İsmail YK için “Zaten vermiş, sen varsın ya” demesi, yeni bir tartışma başlatmış. Ünlü şovmenin hayranları ile İsmail YK’nın sevenleri, sanal alemde birbirine girmiş.

Uzun zamandır dile getirdiğimiz ve ne zaman magazinsel bir şahsiyet çıkıp da duygularımızı dile getirecek dediğimiz hadise nihayet ermiş. umarım ismail yk ve permütasyonları kısa zamanda hayatımızdan silinip giderler.

bildirgeçte kıyamet kopuyor

beyefendi | 23 June 2006 13:25

bu yazı yazıldığında 24 saat içerisinde 108 mesaj alarak bir rekora imza atan gıcık bir konu yüzünden bildirgeç müdavimleri birbirlerine girdiler. bu vesileyle daha öncede böyle olayların olduğunun öğrenmiş olduk. herkes birbirine ders veriyor ama olan oldu, incinenler incindi, polemik devam ediyor. konuyu açan özür dileyip konunun silinmesini istedi, editör tepkilere cevap verdi, yazının silinmesi için çok ısrar edenler var, sert karşılık verenler de var , özgürlük isteyip ne olursa olsun sansüre hayır diyenler de var. bakalım sonu ne olacak?

akşam akşam ..

cebrailiye | 22 June 2006 00:08

serdar turgut genel yayın yönetmeni olduğundan beri akşam gazetesi okuyorum. akşam’da kendisine köşe edinen oray eğin ilginç bir tip, bir lâkabı olacaksa wagamama oray diyebiliriz, daha çok magazin muhabiri gibi.
son zamanlarda basında yaşanan polemiklere biz okurların neden âlet edildiğini anlamakta güçlük çekiyorum. yazılanları, kişisel mesele olarak addediyorum ve bir kurgunun içinde kaybolmak istemiyorum.
tamam, serdar turgut’un ‘penis yazarı’ olduğu fikrine katılarak gülüyorum. engin ardıç’a bayılıyorum, o kadar ki bâzân ayılamıyorum! bir mansur forutan var ki; kazık kadar bir köşe bu adama niye tahsis edilmiş anlamıyorum. ayşe arman’ı taklit etme çabalarındaki elif aktuğ bacımız sorunlarını güzin abla’ya iletmeli bence , kapladığı köşe bunun için uygun değil. aslı tohumcu, dişe dokunur şeyler yazayım derken ebru çapa’nın yanından bile geçemiyor.deniz gökçe için söyleyebileceğim pek fazla şey yok; âhir ömrümde tanıdığım hiç kimseden olumlu bir cümle duymuşluğum yok. burhan ayeri, ekran polisliği’ne soyunmuş, onun seyrettiği program kadar benim unutmuşluğum var. deniz ülke arıboğan,en nihayetinde ev hanımı değil, titrine yakışır şeyler yazmalı.kanaldan kanala başlıklı köşenin yazarı, atilla aydoğan’ın 5 yaşın üzerinde bir zekâya sahip olmadığına bahse girerim (önce 3 yazmıştım hatırınız için 5’e yükselttim), bir çocuğu taciz etmekle suçlanabilirim fazla üstüne gitmeyeyim. akşam’da yazan başka yazarlar da var, ancak detaylı inceleyemediğim için yorum yapmam yanlış olur. hem bu onların kötü yazarlar olduklarını göstermez, sâdece bu kadarına vakit bulabiliyorum.
ben sabırlı bir okuyucuyum. beklerim ve bir gün her allah’ın günü ödediğim 30 yeni kuruşun bile hesabını sorarım. bunca yazar bedâva çalışmadığına göre, aldıkları parayı hak ediyor mu bakalım.. kendimi yolunacak kaz gibi görmüyorum !
akşam okunurluk oranı en yüksek gazetelerden biri. işim gereği biliyorum. tirajla karıştırmamak gerekiyor.
21.06.2006 tarihinde okuduğum gazetenin manşeti ” sigara parasına tatil ”. yanısıra, izmir vip’i ile ilgili bir haber, dünya kupası’ndaki voodoo büyüsü , başbakan’a hediye edilen cimbom forması gibi haberler.
3. sayfaya sıkışmış minik bir haberde, sıla adında 2 yaşındaki bebenin cenâzesinin gazeteciler tarafından kaldırılması. ölüm sebebi manşet olmayı çoktan hakediyordu oysa ( ülkemizde bazı şeyleri haketmek için ölmek de gerekebiliyor). burnu sızlamadan bu haberi okuyabilecek insanlar olduğuna inanmak istemiyorum. bu tür haberleri uzun süre etkisinden kurtulamadığım için ve yeni bir travma yaratmaması bakımından okumak istemiyorum ama görmezden de gelemiyorum. manşetten verilen diğer haberlerin insanı daha insanlaştırdığını düşünmüyorum. ölümü kanıksamak ( hele de küçücük bir canlının ölümünü ) istemiyorum. bu düzenden ve ona hizmet eden herkesten nefret ediyorum.
şimdi, kimin ne kadar umurunda olur bu yazılanlar bilmiyorum. 1 kişi bile empati kurabiliyorsa, kendimi şanslı sayıyorum. basındaki tekelleşmeden tiksindiğim için bu eleştirileri yapma hakkını kendimde görüyorum. kimin daha uzağa işediğinin ne önemi var ? önemli olan parmağın hâlâ yaralı olması değil midir ?
20.06.2006 tarihli akşam gazetesi manşeti tam bir gazetecilik örneğiydi. ‘ polis engeli ‘ başlığıyla, İzmir’de engelliler arasında oynanan basketbol karşılaşmasında meydana gelen olaylarda polisin tekerlekli iskemlede oturan sporculara acımasızca cop vurması ve biber gazı sıkmasıyla ilgili.
özellikle bir gün arayla yapılan manşetleri verdim. şimdi kendimi rüşvet almadan işini yapmış bir memur kadar huzurlu hissediyorum.
kısa yoldan köşe dönmenin mârifet sayıldığı memleketimizde, köşe kapmaca oynayan, köşe yazarlarını görmek istemiyorum.