bildirgec.org

ne hakkında tüm yazılar

eskilerinizi ne yapıyorsunuz siz

yahmucan | 29 June 2007 16:16

Eskilerinizi ne yapıyorsunuz
Birisine verip paylaşıyormusunuz
Sizden aldıklarına sanki yeni bir elbise almış gibi sevinen birinin gözünün rengini görebiliyor musunuz
Yada sizden alınıp birilerine verilen sizin eskilerinizin birilerini sevindirdiğinin huzuruylamı yattınız yatagınıza
Eskiler derken size küçülenlerden bahsediyorum boya sıçramış,yırtılmış, çamaşır suyu değmiş olanlardan değil tabiî ki vicdanen de emin olmak gerek kalpleri kırmamak için
Sizin evdede var mıdır hala sizin küçüklüğünüzden kalma annenizin kendi torunuda giysin diye üzerine titrediği giysiler bak bunları bir zaman sen giymiştin şimdi çoçuğun giyecek dediği giysiler
Kısacası her bir şeyin çarçabuk bir zamanda TÜKETİLDİĞİ bir dönemde eskilerimizi paylaşmak inanın şu yaşlı dünyanın yükünü biraz daha azaltacaktır çünkü yetmiyor bu dünya artık BAZI insanlara kazançları uğruna adisinden ürettikleri güzel gözüken şeyler daha sonra çöp ve pislik olarak yük oluyor dünyaya
Yanisi verecek yerde mi bulamadınız
Biz onları alıp bir güzel katlayıp temiz bir poşette çöpe koyuyoruz tabiî ki çöpün kenarına ki;birileri görüpte alır diye …..

Para verip almasanız Araçlar ne kadar kullanılabilir olurdu?

olcax | 28 June 2007 14:32

Bir düşünün bir bilgisayarınız var yada cep telefonunuz… ve bir çok şeyiniz var. ne demek bu? Yani onlar size ait…
Onlar size fayda sağlayan şeyler… işinize yarıyor hepsi…
bilgisayarıınızı yada cep telefonunuzu ne kadar hor kullanıyorsunuz… para verip almasaydınız aynı özeni gösterir miydiniz?…
Yorumlarınızı bekliyorum…

Kim Ne Arıyor?

zynpnas | 28 June 2007 09:17

Son zamanlarda çevremden sürekli aynı yakınmayı işitiyorum. Kadın erkek farketmiyor, aynı cümleler dökülüyor dillerden; adam-kadın gibi adam-kadın yok piyasada, düzgün bir ilişki kuracak kimse kalmadı memlekette, bu erkeklerin çivisi çıkmış, kadınlar erkeklerden beter olmuş, kadının sevgilisi var, adam evli, çok kapalı hiç anlamıyorum maksadını, İNANACAK kimse kalmadı, GÜVENECEK kimse kalmadı.

Yalnızım dostlarım, yalnızım, yalnız…

Herkese göre herşey aşırı hızlı, inanılmaz laubali bir hal almış ve hiç kimse beş para etmiyor diğerine göre. Aynı ihtiyaçtan muzdarip kadınlar ve erkekler birbirini suçluyor , birbirini değersiz görüyor.

Seçimlere 26 Gün Kaldı ve Hâlâ Siyasilerden Ses Yok!

iLLERiN HANi | 27 June 2007 09:44

Asagida yer alan metin;
uzun sure birlikte calistigimi ve hala isbirligi icinde oldugumuz bazi arkadaslarimin, uzun ve zahmetli calismalari sonucu cocuk haklari konusunda hazirladiklari bir bildiridir..
Bu konu da ;herkesin uzerine dusen ufak ta olsa bir sorumlulugu oldugunu dusunmeden edemiyorum,
Hali hazir da bir cocuk politikasi dahi olmayan bir ulkede cocuk olarak yetistik, ve bu sekilde devam etmesi demek cocuklarimizinda bize maruz gorulen zorluklari yasamasina referans olacaktir
bu nedenle toplumsal bilinc , ve farkindalilik yaratmak icin bizlerin bir sorumlulugu yahut gorevi oldugunu dusunuyorum.. Turkiye de cocugun durumu icin burada,
bildirinin orijinali icinde burdan buyurun

Cok Yasa (ma), Saglikli Yasa

iLLERiN HANi | 13 June 2007 16:28

Etrafima bakiniyorum bos bulundukca, insanlari izliyorum inceliyorum ,kah vay be dedigim kah yuh dedigim, kimi zaman olmaz bole, kimi zaman hakli adam dedigim oluyor ;;;
Gecen gun arkadaslarimla birlikte solemesi ayiptir piknic yapmak icin koruma altinda bulunan hayvanlarin oldugu bi ormana gittik, pek bi acayip hisseetim kendimi, siz dolanirken yaninizdan domuzlar acayip sesler cikararak kacisiyorlar onde anne domuz altinda bebecikleri, diger taraftan ceylen lar sek sek oynar gibi dolaniyorlar, cok da umurlarin da deiliz acikcasi..
Hayvanlari bi tarafa birakip spor yapan insanlar dikkatimi cekmeye basladi yavas yavas.. kizi ile birlikte paten e binen bir baba kiz, gecti yanimizadan,, pesinden 2-3 dk sonar tandem bisikletiyle bi cift gecti,, cokta romantic oluyor aslinda disaridan gorununce …kucukken dusunurdum nasil kullanirlar bu bisikleti die, zaten kucukken abim ile ortak kullandigimiz pinokyo bi bisikletimiz vardi, durmadan kacirirdim bisikleti, abimde beklesin aksama kadar garip, neyse… es i ile dostu ile kosu yapan onlarca insan.. dedim bravo hepinize valla.. saglam kafa saglam vucud da bulunur demedim ama, tebrik ettim icimden ister aktivite olsun die ister spor yaptiklari icin.. bi an kendime dondum ister istemez
spor yapmak bana herzaman hem cok yakin hemde cok uzak oldu, ya zaman darligi , ya uyusukluk, ya planlanmamis gelismeler, fln die kisisel olarak uzat bunu vellakin, hicbiri bana inandirici gelmez , durmaksizin bahaneler yaratiriz kendimize pekcok vakit…bunun icine biraz da vahsi kapitalis yasantiyida eklersek bahanelerimizi destekleyecek cok done buluruz elbet… yaslanan vucudumuza baktikca ; cikan gobeklerimizi gordikce, 10 dk arkadasin ile sakalasip nefes nefese kalinca ne kadar bi gecikmislik icine girdigimizi daha iyi anliyoruz, donk ediyor da deriz halk arasinda…
vellekin zararin neresinden donersek kardir felsefesi ile hem vahsi yasam carkini devam ettirmek icin hemde ayni zamanda spor yapmak icin (buna fazla vakit harcama ama sagligindanda olma da denebilir) fakrli teknikler kapitalist duzen saoldukca cozumler uretir bize..
Bu nimetten en cok yararlanalar kesinkes spor sektoru olmali… Kapitalist duzen herseyi ticarilestirdigi gibi sporu da metalastirmistir.. bu pazardan inanilmaz gelirler elde edilmekte ve inanilmaz rakkam lar donmektedir.. kisa bi ornekleme ; bugun dunya spor devlerinden biri olan nike 2002 yillik cirosu 10,7 milyar dollar dir, yine TR cirosu 30 milyon dollar civarinda olmustur..
Bizim de farkin da olup yahut olmadan bu corba da tuzumuz omluyor mu dersiniz..
Fi tarihinde hem okuyup ayni zamanda ismi dahi lazim olmayan marka bir magazada calisiyordum.. gorev yaptigim bolum spor bolumuydu… kosu bantlarindan tutda, ev bisikletleri(manyetik bisikletlere kadar ) her turlusunden satiliyordu ,su anda aklim almiyor, o zaman da insanlarin bunu kurtarici gozu ile gorup YeTeLe bahsetmelrine.. insanlarin kimlisi sisko sevgililerine yilbasi hedayasi olarak, kimiside kolori derinden, bir digeri saglik olsun u benimsemis, bir baskasi komsuya nispet olsun die, bir otekiside gercekten ise yarayip yaramadigini meraktan… kisaca alip herkeslerin bi bhanesi oluyor… ben bu ise satici gozu ile bakinca prim usulu ile calisiyorum ne kadar satarsan o kadar cok para kazaniyorsun, bi yandan da isin girdisini ciktisini cin ligini bilip bireysel dusunuyorsun, bi bok a yaramaz diyorsun, diyorum da… gercekten su anda degisen dusuncem olmadi,

insanlarin milyarlar bayilip saglikli hayata kavusma ideaaleri bana ne anlamlandrilir geldi ne de kabullenir geldi… bir insanin milyarlar bahsederek kosu bandi , bisiklet ( amotor olsa da caka yapmak icin karbon kaplamalimi zirkonyumlu mu dersin, sen sec artik), aylik yuz YeTeLe ler bayilip spor center larina uye olmak gibi uzat gitsin ceberutca geliyor , anlasilir fakat amlanlandirilir degil, realistik olsa dahi baskalarina ,bana surrealistik geliyor..

Herkeste olup da hiç kimsede olmayan şey!!!

Bilgekan | 06 April 2007 17:09

Herkeste olmasına rağmen hiç kimsede olmayan o şeyin ne olduğunu biliyorsunuz. Yalnız bilmediğiniz bir şey var. O da bu şeyin ne işe yaradığı. Ne işe yaradığıyla ilgili bir çok kesimden farklı yorumlar gelmekte. Bu yorumlardan bazısı, herhangi bir işe yaramadığıyla ilgili. Bazısı da her işe yaradığını savunuyor. Bir kesim de bu şeyin bazı alanlarda bir işe yaradığını, bazı alanlarda ise hiçbir işe yaramadığı doğrultusunda görüş bildiriyor. Bu yorumlardan belki de en mantıklısı, sonuncusu. Gerçekten de bazen bir konuda çok işinize yararken, bazen de onu kullanamıyorsunuz. Ama önemli olan onun varlığı. Kimse onun varlığından şikayetçi değil. Kimse onu elden çıkarmayı göze alamıyor. Hiçbir işe yaramadığı zamanlar olsa bile.

Armaris

neoturk | 18 February 2007 15:18

denizaltı
denizaltı

Türkiye, deniz kuvvetlerini güçlendirmek için denizaltı alımı yapacak ama ben artık ihalelerde fransız firması görmek istemiyorum. En doğal hakkımız bu değil mi? Büyükanıt’ın bu konuda da bir şeyler demesini beklerim, kendisinin söylecek çok şeyi var!
İhaleye katılan firmalardan biri de Armaris fransız menşeli bu firma ihale başvuru belgesini almış malum bu belgeler baya yüklü meblağlarla alınır ve kazanmama, red gibi ihtimalleri hiç hesaba katmadıklarına göre bir tepki de görmemişler demek ki.
Savunma fuarından çıkardığınız gibi bu ihaleden de çıkarılsınlar…

Halk Otobüsü

lorienn | 18 January 2007 16:54

Kasım ayı başlarıydı. Sabah karanlıkta kalkıp işe gitmek ne zordu. Hem de günlerden Pazartesi. Üst baş hazırlık kahvaltı derken saate baktım “eyvah ilk otobüsü kaçıracağım” diye iç geçirdim. Üzerimde siyah balıkçı kazağım onun üstünde geçen doğum günümde çok sevgili arkadaşımın armağanı lila renk dik yaka önden fermuarlı hırkam var. Hemen sırtıma son kat olmak üzere montumu giyindim. Başımda yeni yeni taktığım beremle dışarıya telaşla attım kendimi. “Bıırrr… hava esastan soğumuş iyi ki kalın giyinmişim” dedim kendi kendime. Evet otobüs durakta. Fazla yolcu yok gibi. Ama birazdan içerisi tıklım tıklım olacak. Nefes alamayacağız. İnsanlar havasız gitmeyi tercih ediyorlar yeter ki üşümesinler. Söylenmeye başladım. Bu sefer aklımdayken daha ilk durakta üst camlardan birini bir karış kadar açayım sonra oturduğum yerde ayaktakilere inat boğuluyormuş pozu olmasın diye düşünerek otobüse bindim. Sol orta sırada cam kenarına oturmadan önce planladığım gibi küçük pencerelerden birini çok az araladım. Daha oturmamla arkadan biri üzerimden uzanarak açtığım camı kapatıverdi. Arkamı hafifçe döndüm camı kapatan hanıma hafif bir tebessümle “birazdan çok havasız olacak o yüzden açtım” dediğimde o da bana “çok soğuk üşüdüm “ deyiverdi. “O zaman bir anlaşma yapalım kalabalık olunca biraz açmama izin verin lütfen” diyerek önüme döndüm. Döndüm ama o anda beynimden vurulmuşa döndüm. O hanımla topu topu 3-4 saniye lafladık hadi beş deyin. “Algılarım ne kadar yavaş… yanlış mı gördüm?” diye şaşkınlık içinde kaldım. Yanılmıyorsam kadının üstünde sadece incecik yakası yuvarlak açık pembe bir penye bluz vardı. Tekrar dönüp bakmak istedim. Tereddüt ettim ve karar verip bir çırpıda dönüp radar sistemimi faal hale getirerek kendisine fısıltılı bir tonda… “şeeeyyy… pardon az önce cam için özür, ama siz niye böyle incecik çıktınız evden bu ayazda. Ani bir şey mi oldu? Gideceğiniz yer yakın mı” gibi bir şeyler sorup sebebini öğrenmeye çalıştım samimiyetle… o arada otobüs duraklardan yolcusunu toplamıştı bile. “evet, ani çıktım. Gideceğim yer yakın. Az önce komşum arabasıyla çıkmıştı beni durağa bırak dedim beni bıraktılar” gibi bir şeyler geveledi. Önüme döndüm. 29-30 yaşlarında bir kadındı. Yeni yeni çizgiler belirmeye başlamış yüzüne düşen bir tutam saçında birkaç tel beyaz vardı. Belki daha gençti ama ifadesi çooookkk acılar çektim ben çok! Der gibiydi. Mahçuptu. Gergindi. Bana “sanane diyebilirdi ama demeyecek kadar birilerine ihtiyacı var gibiydi. Gururluydu. Bir sorun vardı mutlaka. Dilenen biri değildi. Benim cüretkar sorularıma yanıt verecek kadar da alçak gönüllüydü. Gözlerime bakmadan cevap vermişti. Ben ne sorduysam hepsini onaylayacak şekilde davranmıştı. Hızlı düşünmeye başladım. Üzerime giydiğim kazağım ve hırkam temizdi. Kazağımı veremezdim ama hırkamı pekala verebilirdim. Mesele nasıl teklif edeceğimdeydi. Yine arkamı döndüm. Şirin ama kararlı ve sakin bir tavırla “evden çıkarken havanın bu kadar soğuk olabileceğini düşünemediniz sanırım. Bakın ne diyeceğim. Sakın beni yanlış anlamayın. İçimde temiz bir hırkam var. Size uyar. Kimsenin dikkatini çekmeden size vereceğim. Kabul ederseniz çok mutlu olacağım. Hırka sizde kalabilir. Siz böyle incecikken inanın ben rahat edemeyeceğim.” Diye fısıldadım tekrar. İtiraz etti ama gururundan. “Olmaz alamam. Hem birazdan ineceğim. Gideceğim yer yakın” dedi. Yine önüme döndüm. Yalan atıyordu. Anlamıştım. Benim ineceğim durak neredeyse son durağa yakındı. O benden önce inecekti belki ama nerede? Arkamı döndüm “taktım ben size” dedim. “Bakın ben sizin illaki üşüdüğünüzü düşünüyorum. Böyle bir takıntım var. Hırkayı kabul edin ve benim gibi rahatsız birine faydalı olun” dediğimde yüzündeki ifade biraz değişti. Taktiğim işe yaramıştı. Nerede ineceksiniz?” diye sordum. Neredeyse 7-8 durak sonrası bir durağı söyledi. Orası sapa bir yer. Yakınlarda oturma mahalli falan yok. “bana tereddütle “eee.. peki hırkanızı geri vermek şartıyla alırım” dedi. Ben hemen “tamam… tamam otobüse bindiğimiz duraktaki bakkala götürüp bırakırsınız sonra. Ama sizde kalmasının bence hiç sakıncası yok dedim. Ve önüme döndüm. Yanımda oturan kadın mıydı erkek miydi hatırlamıyorum tek hatırladığım o kişiyi de rahatsız etmemeye ve diğer insanların ilgisini çekmemeye çalışarak montumu ve sonra hırkamı çıkardım. Dönüp verdim. Önüme döndüm. Oldu mu diye bakacağım ama kadın o kadar gururlu ki çekiniyorum. Ciddi ve bana iyilik yapıyordu sanki. Tekrar ona döndüm. Gülerek “bakın, iyi oldu değil mi ?” dedim onu rahatlatmaya çalışarak. Sadece acı acı, hı hı… dedi gözlerime bakmadan… Acaba kocasıyla kavga mı etmişti? Yüzünde görünürde darp veya hırpaladığına dair bir iz yoktu. Ya da adam cinnet geçirdi de bu kadın can havliyle mi sokağa böyle attı kendini…. ya da çapkınlık yapıyordu da mesela yasak bir ilişki beraber olduğu evli adamın karısı mı gelmişti üzerlerine. Yoksa… yoksa ruhsal anlamda hastaydı da evden mi kaçmıştı…. neden bu kadar senaryo? Çünkü o gün hava da o da normal değildi. Bülent abimiz vardı mahallede yazın mont kışın gömlek giyer gezerdi dışarıda. Aykırı biriydi. Ama bu kadın… hayır hayır.. başka bir şey…O anda üstünde pantolon mu etek mi var diye merak ettim. Benden önce inecekti nasıl olsa. İyilik yaptım ya her şeyine vakıf olacağım. Hemen nüfusuma geçireceğim neredeyse. Kadın hırkayı aldıktan sonra çok rahatladım. Hırkamı armağan eden arkadaşım da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapardı diye düşünüp içimi iyice rahatlattım ona karşı suçluluk duygumdan sıyrılıverdim. Dediği durağa yaklaştığımızda göz ucuyla ona baktım. Selam verip teşekkür yağdıracak biri değildi ki bunu da beklemedim zaten. Benim ona baktığım kadar bile dönüp de çaktırmadan bir bakış atmadı bile… altında ayak bileklerine kadar uzun biz kadınların bürümcük dediğimiz şile bezine benzer kahverengi bir etek, ayağında arkasına basılmış erkek ayakkabısı vardı. Bakmadı özellikle… bakmadı…. indi.. yine bakmadı… onu biraz daha incelemek istedim ama sol taraftan olmadı… Son gördüğüm kare hala aklımda. hırkanın yakasını iyice yukarı çekti ve kollarını birbirine doladı…
Hala bakkala soruyorum bana bırakılan bir hırka var mı diye… tembihledim onu… bir kadın benim için bir hırka bırakırsa kim olduğunu öğrenmeden bırakma diye… o da sırıttı ya öyle çok insan var. Getiririm deyip alıp gidiyor diye… anlamadın bakkal amca anlamadın…