bildirgec.org

meşk hakkında tüm yazılar

aşksız sevgi

zarifce | 14 January 2011 19:00

Sevginin sonsuzluğunda buluşalım
Ellerimiz kenetlenirken, soğuk gecelerde
Ruhumuzun derinliklerinde buluşalım.
Aşk olmadan da yaşanır sevgilerde.
Engin denizlere açılan gemi gibi
Yelkenler fora, rüzgar alıp götürsün
Savrulurken bir yaprak gibi

Çok kadın az erkek

semazem | 24 June 2010 17:52


“Sen beni hiç anlamadın ki” tavrı…

Son zamanlarda, kendi tecrübelerim bir yana yakın çevremdeki bir çiftin ilişkisine çok fazla dahil olmam sebebiyle, bir kadın ile bir erkeğin birbirini asla tamamen anlamadıklarını fark ederek biraz korkar hale geldim ilişkilerden. Hatta daha da kötüsü şu ki, neredeyse hiç bir konuda “üç aşağı beş yukarı bile” anlaşamıyormuşuz.

Bir süredir takipçisi ve danışmanı olduğum ilk cümledeki çiftin ilişkisinde, her iki taraf da olan biteni arada bana anlatıyorlar ve dehşetle bambaşka iki olay dinliyorum. Daha da korkunç olanı ( bunun 3. cinsiyete bağlanmaması temennisiyle) benim algıladığım olayın da tamamen farklı olması.

Su

limoncello | 06 August 2009 13:35

Uzun bir gün mü istiyorsun
erken uyan o zaman çok erken
güneş yeni doğuyor olsun
çıkma yataktan hemen
uyuyan sevgilini seyret
saçlarını altında belli belirsiz sol kulağını
sol kaşını sonra sol kirpiğini
sonra burnundan aşaya in dudak üstünde kal
bir süre sol yanağını seyret
oradan boynuna geç saçların ardında
o beyazlığı seyret
omuzu açıkta mı
onu da doya doya seyret
dudakları mı aralık ayrılma hiç ordan
beyaz çarşafın altına mı gizlenmiş
dizlerini karnına doğru mu toplamış
sırtını göremiyor musun
olsun o haliyle seyret
sakın öpme uyanmasın
domatesin üstüne kekik ek
siyah zeytinin de
uyandığı zaman sen yedir ona
daha gün bitmedi
neler var neler daha yapacak
ve gün sonunda
sen uyuma
o dalmadan uykusuna

hazır aşk mektubu!

biSGen | 21 July 2009 23:16

olmaz diyordum ama yine yanıldım!
sevgilinize, eşinize sevginizi ifade etmekte sıkıntı mı çekiyorsunuz?
düşünüyor, hissediyor ama yazamıyor musunuz? buyrun burdan yakın, şu formu doldurak hazır aşk mektubunu oluşturun.

Sevmek erkek adam işidir

nebilim | 20 November 2008 16:10

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Sevmek_issiz_adam_degil_erkek_adam_isidir_209623_4&tarih=20.11.2008&Newsid=209623&Categoryid=4&wid=58

Bu sefer “hafif”e TEŞEKKÜR EDİYORUM:)

STRAWBERRY07 | 13 June 2008 14:03

Mart 2007…Bir arkadaşımla sohbet ederken bana “hafif.org diye bir site var. Çok keyiflli. Ben üyeyim. Hadi sen de üye ol. Hem bak sıkılıyorum diyorsun, sana çok iyi gelecek…” dediği için o akşam şöyle bir göz atıyorum siteye. Hmm, evet, gerçekten dolu dolu…Keşif yazıları, serbest yazılar, mimler…Üye oluyorum…Aynı günlerde “birisi” daha üye oluyor siteye. Başlıyor “hafif” macerası:)
bir kaç hafta sonra “birisi”ile hafif üyeleri için fasıl-rakı organizasyonu yapma çabasına giriyoruz. Mesajlar, telefonlar, mekanlarla görüşmeler…Fazla ciddiye aldığımız bu organizasyon işi ile sohbetimiz ilerliyor…Fasıl gecesinden 2 hafta önce biraraya geliyoruz, tanışıyoruz…24 Nisan 2007…ve “birisi” “özel birisi” olmaya başlıyor hayatımda.
12 Mayıs 2007…Fasıl gecesi hafif’in…Herşey çok güzel. Şarkılar söylüyoruz, eğleniyoruz, sohbet ediyoruz, çatır çatır kavga ettiğimiz üyelerle kadeh tokuşturuyoruz:) “birisi” yine yanımda…Seviyorum bu duyguyu.
Böyle aylar geçiyor. Hafif hep hayatımızda…Bir bakıyoruz, artık “biz” olan “ben ve birisi” tanışalı bir sene olmuş…Ben “birisine”aşık olalı aylar hatta yıl olmuş…
22 Şubat 2008…Nişanlanıyoruz…
23 Mayıs 2008…Evleniyoruz…
Hafif ve güzel dostlar hala burada, bir şekilde hayatımızda…
Bu yazım hafif’e bu harika adamı karşıma çıkardığı için, buradaki dostlara da güzel dilekleriyle yanımızda oldukları için küçük bir “teşekkür” yazısıdır…
Öncelikle, nikahımız mesai saatine denk gelmesine rağmen, ne yapıp edip gelen sevgili Arrogante Hombre’ye kocaman bir teşekkür…Harika hediyeni duvarımıza astık bile güzel dost:)
çok istediği halde dersleri sebebiyle katılamayan ama mesajları ile hep yanımda olan sevgili Dejavu88′…Ankara’ya bekliyorum:)
Pilli pati, en eski hafif arkadaşlarımdan güzel arkadaşım:) sana da kocaman teşekkür. Beni az dinlemedin bu bir yıllık süreçte. Caddebostan sahilde kahvaltımızı ettikten sonraki terapi yürüyüşünde neler konuşmuştuk, hatırlarsın:)
Akoni anne, canım benim, tebrik yazısı bile yazdın bizim için:) teşekkürler.
xnicox, sürekli mesajlarınla destek oldun. iyi dileklerin için tekrar tekrar teşekkürler.
sevgili hemşerim kopanisti...nikah gününde ilk mesajı senden aldık. seni çok seviyoruz:) sağol…
makaleci, belki bir sürpriz yapar, gelirsin diye bekledim ama olmadı:( ama biliyorum kalbin bizimleydi…
devilorangel, çok istedin gelmeyi biliyorum ama hata bizim…mesai saatinde nikah mı olur hakkaten ya!!!:) sevgiler.
linet’im,güzel mailin için çok teşekkürler…benim için çok ayrısın biliyorsun…
redorack, sen biliyorsun zaten neler yazmak istiyor gönül buraya, konuştuk uzun uzun:) sağol…
necronamber, aradın, sordun, mesaj attın. çok teşekkür ederiz…
sevgili mefkud...artık buralarda mefkud olarak yoksun biliyorum ama belki bir şekilde okursun…ne kadar özel bir hediyeydi bizim için, bize yazdığın, o çok özel “şiir”...binlerce kez teşekkürler…
sedaflora,İstanbul’a fırsat bulup da bir gelsek, sözümüzü tutup dağıtacağız beraber:) unutmadık!
sahinden,mutluluğuma hep destek oldun ve hatta zaman zaman benim adıma tartışmalara bile girdin buralarda…teşekkürler arkadaşım. mutlu ol, iyi ol her zaman.
Ve canım ZEZ’im ve Koza68...Canlar, çiçeğiniz ve çiçeğin üzerindeki güzel tebrik yazınız evimizin en güzel köşesinde duruyor…Sizi çok seviyoruz! Ve darısı başınıza diyoruz:) çok mutlu oldum çiçeğinizi görünce…Ama nikaha katılan diğer insanlar “bunlar ne biçim isim?” diye öyle bakakalmış olabilirler tabi:))) koza68 & zez….
ola ki buraya adını yazmayı unuttuğum arkadaşlarım varsa – eşşeklik etmiş olurum biliyorum – kusuruma bakmayıp kocaman teşekkürlerimi kabul etsinler lütfen…
hafif.org tuhaf bir yerdir arkadaşlar…eskiler bu duyguyu bilir. Yeni üye arkadaşlarımız da bilsin istedim, bu bağımlılığa hazır olmak açısından:)
çocuğumuz olursa sanırım erkek olursa “hafifcan” kız olursa “hafife” koyacağız:))))
hepinize tekrar teşekkürler!
sizi seviyorum.

evlilik macera ötesi birşeymiş!

STRAWBERRY07 | 11 May 2008 10:30

Kadın ve erkeğin taban tabana zıt ama bir o kadar birbrini tamamlama özelliği mükemmel varlıklar oldukları kesin. Birlikte yapmak zorunda kaldıkları birşeyler olduğunda ciddi krizler yaşanması da doğal bu bağlamda.
efendim, malumunuz evlenmeye çalışıyoruz şu aralar. evet “çalışıyoruz” diyorum çünkü cidden zorlu ve insanı çileden çıkartabilecek bir süreçmiş, yeni anlıyorum. Her neyse…Dediğim gibi debelenmekteyken biz, zaman zaman içimden “puff olmanın” da ötesinde, kafama kırmızı bir huni takıp, tabak çevirmeye başlamak ve soluğu “bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde” almak geliyor! hem de nasıl geliyor anlatamam!
Olay aslında çok basit. iki insan beraber yaşamaya ve yaşlanmaya kalkışıyor ve usulen yapmaları gereken bir imza atıp devletten sevişmek için izin ve onay almak. Kişiler aslında çok net: “biz beraber yaşamak istiyoruz. seviyoruz birbirimizi, beraber iyi vakit geçiriyoruz. hayat zor falan eyvallah ama beraber daha kolay kalkarız sıkıntıların altından dedik, karar verdik. e bize müsaade lütfen…”
talep bu…ancaaaak! O kadar yalın olamazsın arkadaşım, diyor herkes bir anda. Ne o öyle, atalım imzayı, bitti gitti işte, hadi geçmiş olsun ayakları? yemezler! Daha bunun gelenek görenekleri var, otu boku püsürü var, “aaa olmaz çok ayıp, bunu yapmak gerek”leri var, prosedürü var, edebi adabı var!
İlk şoku nişan dönemi yaşıyorsun. Çiçekle bile fotoğraf çektirmek zorunda kalınca mesela! O nedir bana biri açıklasın lütfen ya!
Sonra başlıyor ev kurma fırtınası…El Nino yemin ederim! Her kafadan bir ses çıkıyor. “Koltuğu bu tarafa koyarsanız daha iyi çünkü yemek takımı şurada olmalı.” – “Aaaa, buraya bardaklar konmaz. Tabakları getir bakayım.” – “Şu ara çok boş kızım. Br halı lazım buraya.” – “büfesiz ev olur mu canım? nereye koyacaksın yemek takımını?”…vb
Sevdiğin insanlar bunlar. Anneler babalar…Kalplerini kırmaya değer mi? “tamam” diyorsun hepsine…
Asıl bomba kadın-erkek farklılığından patlıyor. Kadın can hıraş debelenirken – nikah şekeri, davetiye, eksiklerin alınması, davetli listesinin oluşturulup haber verilmesi, taleplerin dinlenilmesi, gerekenin yapılması- konularında, erkek gayet rahat, “Aşkım halledilir sıkma canını” diyerek otururken kızılca kıyametin kopması işten bile değil!
Salona koltuk takımı alınacak…Kadın gergin çünkü arızalı olduğu bir konu gündemde: fazla maliyeti olmasın ama iyi de birşey olsun…Adam mantıklı: biraz maliyetli olabilir ama sonuçta bu yıllarca kullanılacak, değmez mi?
tam 7 saat gezilir mobilyacılar. kadın ağlamak üzeredir, adam ise kadının paniğine gülmekte…
Zaman daralmaktadır. Faturalar birikir, gelir giderin yanında “mini boy” kalmakta ve ezilmektedir…Kadın gerildikçe gerilir çünkü bir yandan da işe gitmek zorundadır. Nereye ait olduğunu bilemez, daralır. Bir evi vardır bir uzak şehirde ve o evde yaşayamamaktadır. Birkaç evi vardır bulunduğu şehirde ve o evlerde misafirdir. İçi sıkıldıkça arar adamı, onu daraltır….
An gelir kendinden nefret eder bu arızaları yüzünden ama engelleyemez çünkü o sakinleşmeye çalıştıkça telefonu sürekli çalmakta ve bilumum aile bireyi bir soru sormakta ya da birşeyler hatırlatmaktadır:

SEVGİLİLERİNİ İDEALİZE MİKSERİNDEN GEÇİREN KADIN

emotionnnnn | 02 April 2008 13:14

Bu gün size her zaman anlatmak istediğim ama ukalalık diye yorumlanmasından ürküp (ay ne ürkek, ne cici bi kızdır bu dedirtebildim mi ki acaba) anlatamadığım ama içimde kalmasını istemediğimden hazır ‘’kim ne derse desin canım’’ diyebildiğim bi platformdayken yazmaya karar verdiğim bi konudan bahsedeceğim.
Başlığımda şu;
Ben sevgililerini denYO’luktan alıp antonYO yapabilen sonra da Salma Hayek’lere teslim eden bi kızım… Nasıl mı? Şöyle izah edeyim;

Oldubitti kendine güvensizlikten midir nedir annemin deyimiyle şöyle ‘’yanıma yakışır’’ bi sevgilim olmamıştır. Zaten çoğunlukla da ben seçmemişimdir onları.(Şimdi düşününce bunun da altında kendinde güvensizlik yattığını anlıyorum)
Hep benden hoşlanan birilerinin yaptığı kurlardan etkilenmiş ve bişii hissetmeye başlamışımdır.(bunu söyledim,söyledim geçenlerde o tarifsiz platoniğe tutuldum da gördüm anamın gününü..)
Neyse diyeceğim o ki , sevgililerim her ne kadar bana hoş gelseler de genelde olabildiğince vasat sınıfından olmuşlardır.Evet ‘zeka ilk kriterim’ der dururum ama şimdi geriye baktığımda anlıyorum ki aynı zamanda da son kriterimmiş.Ben başka bişii aramıyormuşum galiba sevgililerimde..
Öyle olmasa üniversitedeki o büyük aşkıma, en azından o gün ‘ok’ demezdim. O beyaz üzerine mavi kocaman yapraklı bermuda shortuyla krem rengi çizgili klasik gömleğini ve ayaklarına da kösele ayakkabısını giyip yurt çıkışına geldiği gün.

ne yapmalıyım

tyler01 | 01 February 2008 01:55

aslında yazmadan önce cok düşümüştüm defalarca vazgetim ama nedense hep yazma geregi duydum; ya nerden başlıcamı aslında bilmiyorum aynı işyerinde çalıştıgım bi kız var ilk başlarda pek hoşlanmıyordum ama soradan sonraya buna cok fazla derece de ilgi duymaya başladım. ben giderek kıza acılmaya başladım ve tüm içimi döktüm sora cıkmaya başladık,biz tam güzel gidiyor herşey derken ben bazı hareketlerinden nefret etmeye başladım bana karşı biraz ilgisiz davranıyordu ve bu beni ona karşı sogutuu bu olayların ardından ben bi arkadaşımdan bi arkadaşının numarasını istedim onun haberi olmadan birisiyle tanışcaktım ..

Ateş Topu

bestrafe mich | 11 November 2007 14:12

Bundan sonra devam edemem, diyordu. Bundan sonrası hepimiz için daha zor olur, hepimiz için.
Sen, ben ve o…
Hatırlar mısın sadece sen ve ben vardık? Ne oldu da bir de “o” doğurduk ve onu da hastalıklı ilişkilerimizin ortasına dımdızlak bırakıverdik?
Evet, dedi,terk ettim, hem de dönmemek üzere. Ama kimi, ne uğruna terk ettiğinin cevabını kendisi de bilmiyordu. Ayık gezdiği zamanlarda, içindeki yangın hatırlatıyordu ona aslında terk ederken kendini de yitirdiğini. Sonrası zaten malum, bir de olmaması gereken bir günah ortağı bulmuş, onu da bu yangının ortasına atıvermişti. Burda yangından kaçmak olanaksızdı. Alevleri biraz olsun söndürmenin tek yolu da birbirine sarılmak ve beraber bir ateş topuna dönmek olmuştu.
Üçlü bir ateş topuna dönüşmüştük, kaçtıkça daha çok yanıyorduk. Sıkı sıkı sarılmıştık. Aslında en iyisi kendini bu toptan kurtarıp, bir an önce ölmeyi beklemekti. Ama kimse buna cesaret edemiyordu.
Gözlerin içimi acıtmaya başladığı anda,kapı çaldı. O geldi, oturduk karşı karşıya. Onun gözleri de acıtmaya başlamıştı beni, nefret akıyordu. Kalakaldım. İçimden çığlıklar atıyordum, ama ağzımı bıçak açıyordu.
Bundan sonra devam edemem, diyordu. Bana ne, etme ya, etme! Sen korkaksın diye çığlıklar atıyordum. Ben burda ne arıyorum diyordum kendi kendime. Nasıl böyle bir grup oluşturduk? Dinledim, dinledim, dinledim. Acıttı her biri, ama sonunda sadece bir “pekiyi” diyebildim. Arkama bakmadan çıktım, dışarıda fırtına vardı, gözlerime dolan tozlar gözlerimi acıttı, onu bahane edip serbest bıraktım gözyaşlarımı. Yürüdüm, nereye gittiğimi bilmeden.