bildirgec.org

mahalle hakkında tüm yazılar

BANA DUA EDERMİSİNİZ?

haberhaberhaber | 27 August 2007 10:17

Bundan üç yıl önce tek isteğim kızımla başımı sokabileceğim bir ev alıp içine girmekti. Borç harç banka kredisi, biraz anadan birazda birikmişten iki oda bir salon ev alabildim. İçine girdikten sonra bu iş için acele ettiğimin farkına vardım. Büyüklerimiz boşuna söylememiş ev alma komşu al diye ama ben bu söylemi biraz daha ileri götürüp ev alma mahalle al diyeceğim. Bu yaşıma kadar böyle mahalle görmedim. Sabahın ilk ışıklarıyla hafta sonu da dâhil tüm çocuklar sokakta pat pat duvarlara şut çekerler. Kız çocuklar şıpıdık terliklerle sokağın bir aşağısına bir yukarısına koştururlar. Saat ona doğru patatesçimiz soğancımız on otuzda halı kenarı overlokcumuz megafonla geçer.
Saat on bire doğru ev işleri bitirilmiş olacak ki hanımlar yavaş yavaş camlarda balkonlarda görünmeye başlar. Apartmandan apartmana yüksek sesle sohbet başlar.
Arzu kızzzzz mahire hanımın kızının düğününe gidecek misin?
Aman başka işimi yok, bu sıcakta? Hem düğün salonu klimasızmış
>Bu arada bir altımdaki komşu ile iki apartman aşağıdaki komşu başlar.
Çarşıya gidecektin ne yaptın gittin mi?
Gittim komşu oğlanın okul kıyafetlerini aldım kıza da ayakkabı alıverdim. Sen ne yaptın?
Aman komşum ne yapayım, balkondaki fındıkları ayıkladım. Turşulukları hazırladım, yarın turşu kuracağım.
Bir üst apartmandaki komşunun oğlunun nişanı var mahalleye sandalyeller konuldu orkestra enstrümanını akort adiyor ve prova yapıyor.
Bu arada stadyuma yakın oturuyorum maç sloganları ve kasetten son ses Karadeniz müziği başladı. Gençler bağıra bağıra sloganlar atarak stadyuma doğru yürüyüşe geçtiler. Bizim camgüzeli bayanlarımız seslerini birbirine duyurabilmek için seslerini iyice yükselttiler.
Aman tanrım boğuluyorum. Camları da kapatamıyorum hava çok sıcak.
Karşı apartmandan bir genç sokaktaki arabasına kuruldu arabayı cayırdatıyor, araba acayip sesler çıkararak yerinde titriyor. Yirmi dakika kadar araba titredi ve lastikleri yakarcasına son surat yerinden fırlayıp gitti. Saat gecenin onu oldu mahallenin zücaciyecisiyle marketçisi sokağa sandalye koydular yüksek sesle koyu bir sohbete daldılar.
Arka odaya bari gideyim biraz kitap okurum diye düşündüm o da ne karşı balkondaki hanım eline rakete benzer bir şey almış pat pat fındıkları döverek kabuklarını çıkarıyor.
Şükür rabbim evimi düşük fiyata da olsa sattım şimdi ev arıyorum. Üzerine biraz kredi çekip tekrar ev alacağım.
Benim için dua edin sessiz sakin ve de biraz ucuz ev bulayım.

MAHALLE MAÇLARININ KURALLARI

badoer1 | 26 August 2007 20:55

Belli bir yaşın üzerindeki pek çok erkeğin yaşadığı durumlardır mahalle maçları. Anılarınız tazelemeniz ve suratınızda ufak bir tebessüm yaratması bizim için yeterli……..

MAHALLE MAÇLARININ KURALARI

ATAN ALIR :Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran takımın karsısındaki takım hemen,”Atan alır” der.Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak zorunda kalır.
ELİN AVANTAJI OLMAZ:
Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye mızıldar. Karşı takım, “Avantaj olmaz.” der. Hemen akabinde kaleci “Ulan elin avantajı olmaz.” diye haykırır. Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.
ADAMIN GOL DİYO:Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan “Direk ulan.” diye anırmaktadırlar. Fakat içlerinden biri, “Gol abi.” der. Karşı takımdan bunu duyan biri direk atlar ve, “Ulan adamın gol diyo.” diye serzenişte bulunur. Gol sayılır, adam dövülür.
ABANMA YOK:
Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler. Aralarından yasça büyük olanı Laf karımısınız.” dese de abanma olmaz.
GÖNÜL ALMA:
Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk sevilen bir simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır, genelde gol olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.
KALECİ DEĞİŞTİN 2 PENALTI:
Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silahlarından biri geçmek ister çünkü o her mevkide iyidir.Buna karşılık karşı takıma teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.
3 KERE SEKTİRME:
Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere sektirir ve, “Açılsana ulan üç kere sektirdim iste.” der, rakip açılır.
1’E 1 ATIŞ:Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözebilmiş değilim.
SAĞLIK ÖNLEMLERİ :
Bazen top insanin pek münasip olmayan bir tarafına gelir, herkesin reaksiyonu aynidir: “İse ise!.” Uygun araziye çiş edildikten sonra maca devam edilir.
Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır. Bunlar geriden topu alıp bütün güçleriyle ileri koşarken kafalarını ileri doğru atarlar. Amaç gol atmak ya da rakibi çalımlamak değil, saçların rüzgarda ahenkle dans etmesini sağlamaktır. Bu kişiler büyüyünce Fenerbahçeli Aykut gibi olurlar.
TOP KURTARMA OPERASYONU:
Top zırt pırt araba altına kaçar. Böyle durumlarda, sahadaki en çelimsiz ve en hop-zıp kişi, en iri iri kişi tarafından topu almaya gönderilir. Arabanın altına kaçan toplar tam ortasında durur bazen, kimse yetişemez oraya. Bu sefer tas atma ve sopayla itekleme faslı baslar. Arabanın egzozuna vurulan birkaç darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana çıkar bir taraftan; artık koşarak maca geri dönme zamanıdır.
AT BAKİİM ABİNİN KILLI GÖĞSÜNE…
Ya ne iğrenç bişiydi bu. Sen takımını kurmuşsun, pasa pasa macını yapiyosun. Muhtemelen yasça ve boyutça senden büyük olan eleman damlar, bu gereksiz cümleyi sarf ederek maca dahil olur, tadımızı tuzumuzu kaçırır.
GOL DiiL OĞLUM BEL ÜSTÜ :
Minyatür kale maçlarda elle tutulmasına engel olunmak için getirilmiş bir çözümdür ancak bel ustu gibi kişiden kişiye değişen ve ispati zor bir kriter getirdiği için nice kavgaların çıkmasına, nice basların yarılmasına sebep olmuştur.
İyi güzel de bütün bu kavramlar kitabi olmadan, televizyon olmadan nasıl herkes tarafından bilinebiliyor? Ben diyorum ki gizli bir örgüt var, her mahalleye bir adam gonderiyo bilmem kimin amcaoğlu olarak bilmem kim de örgütten. Sonra mesela hem gol hem penaltı olunca ağızlara kolayca yerleşecek “giren gole penaltı olmaz” cümlesini söylüyor, pozisyon geçiyor, çocuk evine donuyor ama ifade baki.
Oynayacak kişi sayısının tek olması ve kimsenin oyundan çıkarılarak kalbinin kırılmak istenmemesi durumu sozkonusu olur sıkça. bu durumda futbol kariyeri en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandırılarak birinci devre bir takımdan ikinci devre bi takımdan oynatılarak ufacık yüreklere ve beyinlere adaleti yerine getirmiş olma duygusu zerk edilir. Aksam herkes eve gidip yattığında da hep o günkü maçı, varsa attığı golleri, kaçırdıklarını, bir sonraki maçlarda yapmayı planladığı hareketleri hayalleşerek uykuya dalar. Bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. ben mahalle maçı kurallarının nasıl bilindiği sorusuna ise kalıtsal diyorum.
Bazen küçükler kendi aralarında oynarken eli torbalı bi is dönüşü adamı maca dalıp topu küçüklerin ayağından alır ve aptal aptal şeyler yapmaya baslar. Eğer adam yetenekliyse bi iki numara yapıp çocukların aklini alır. En konunda topa hızlıca vurur. Çocuklar topu yakalayamaz ve top uzağa gider. Eli torbalı is donuşu adamı yaptığı ufak hareketten mutlu bir halde evinin yolunu tutarken çocukların “hay ., top ta ..gitti, kim alcek laf topu?” dedikleri duyulur.
ELDEN GOL OLMAZ :
Pasa pasa oynuyoruzdur, adamın tekinin eline çarpar top, biz dikeriz topu, hemen bi mahalle maçı oyun kuralları uzmanı pörtler oradan bi yerden ve der ki, “Elden gol olmaz”! Ulan niye olmasın hasta misin sen? El kararı verilmişse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmiştir elden gol olmayacağını, hatta baraj bile kurulmazdı bazen. Ben de büyüyünce öğrendim elden direk kaleye çekilip gol atılabileceğini. Öğrendim de ne oldu, o canim frikikler geri mi geldi?
ÜÇ ADIM AÇILMAK:
“üç adim açılmak” denen olayı atlamak senelerini betonda top oynayarak, dizinde o çok derin olmayan ama sürekli yanan yaralarla dekore eden birçok mahalle topçusunu üzecektir. Top frikik noktasına dikilir ve rakip barajın üstüne doğru adeta ‘onlar orda diilmiscesine yürünür’. Kocaman üç adim atılır ve baraj göğüsle itmek suretiyle uzaklaştırılır. Adımların büyüklüğünden şikayet edenler iki kere “o-ha” der.
TEKNİK VURMAK:
Penaltı vuruşlarında en biçkin forvet oyuncusu sahne alacağından kalecinin gözü korkar. Hemen içi rahatlatılır: “korkma olm, teknik vurcam”.
KALECİ DÜZENİ:
Mahalle maçlarında rastlanan pek çok tatsız durumdan sadece biridir kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yağmur edip yağdırmak İstediğinden kimse kaleye geçmeyecektir. Adil düzen ilk “kalede son” diye bağıranı kayırmaktadır. Hemen arkasından gelen “son bir”, “son iki”.. gibi çığlıkların sonunda artık son kaç olduğunun bir önemi kalmayan ağır kanlı arkadaş kaleye geçer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse Dakka ayrıyla eldivenleri bir sonraki arkadaşına teslim edebilir. Nizam böyle emreder.
Arkadasın biri iyi orta gol getirir diye bağırır o da iyi bi orta yapmaya çalışır ve ortasını yaptıktan sonra düşer. Arkadasın dizi kaniyodur ama farkında değildir birisi oradan “olm dizin kanıyo” der ve olan olmuştur dizi kanayan çocuk ağlamaya baslar.

ÖKÜZLER VE İNSANLAR …

NLPMaster | 27 May 2007 22:45

Bu yazıda dostlar, yaratılmışların en şereflisi “insan” ile hakaretlerimizde en başta söylediğimiz “öküz” arasında bir mukayese yapalım istedim.

  • * *
  • Öküzler, arabasını tam yolun ortasına park etmezler!
  • Öküzler, sola sinyal yakıp sağa sapmazlar!
  • Öküzler, yolun ortasında böğürerek balgam tükürmezler!
  • Öküzler, mahallenin ortasında müziğin son sesine kadar açıp akşama kadar mahalleyi diskoya çevirmezler!
  • Öküzler, Pazar günleri sabah erkenden motosikletlerinin ne kadar çok bağırabildiğini test etmezler!
  • Öküzler, yemek yedikleri yere pislemezler!
  • Öküzler, yedikleri samanın hakkını vermeyerek, işten kaytarmayı düşünmezler!
  • Öküzler, bir gün silahın kendilerine dönebileceğini düşünmeksizin dolma tüfekleri doldurup durmazlar!
  • Öküzler, layık olmadıkları işe getirilmek için eşlerini, dostlarını araya sokarak ahbap çavuş ilişkisi ile makam mevki sahibi olmaya çalışmazlar!
  • Öküzler, yönetici olurlarsa eğer, yanlarına işin ehillerinin yerine yağcıları getirmezler!
  • Öküzler, yemek yerken ağızlarını şapırdatmazlar! (Şapırdatsalar da bundan rahatsız olacak kimse yoktur ya! Neyse…)
  • Öküzler, sattıkları malı yalanlarla överek 3 -5 ürün satmayı yapmayı kâr saymazlar!
  • Öküzler, yalakalık yaparak ye da onurlarını satarak bir yerlere yaranmaya çalışarak para kazanmayı şereflerine yediremezler!
  • Öküzler, yaşadıkları otlağın sorunlarına karşı duyarsız kalmazlar!
  • Öküzler, esnaf olurlarsa “öküzce” davranmazlar!
  • Öküzler, yaptıkları iyilikleri günü gelince hemen başa kakmazlar!

Öküzler…

Satılır !

kopanisti | 12 April 2007 13:01

Beyamca, Balıkçının önünde durdu ve Burada hergün taze balık satılır yazan tabelaya baktı ve balıkçıya ”evladım dükkanın burası, sattığın balıklar da burada o tabelada yazan ”burada” kelimesi biraz fazla gibi durmuyor mu? dedi. Balıkçı düşündü ” haklısın beybaba cahillik işte düşünemedim, sileriz ordan” dedi. Ertesi gün beyamca balıkçının önünden geçerken tabelaya gözü takıldı ”Hergün taze balık satılır”. ”Balıkçı evladım, taze balık hergün olursa taze olur zaten, haftalık taze balık olur mu hiç, sanki ordaki hergün kelimesi fazla gibi duruyor.” dedi. Balıkçı durdu düşümdü. ”Hımm haklısın beybaba cahillik işte düzeltiriz.” dedi. Beyamca ertesi gün balıkçının önünden geçerken, tabelaya baktı ”Taze balık satılır” ve balıkçıya ”Hayırlı işler balıkçı oğlum, tabelaya baktım da, tabiki taze balık satacaksın, hiç bayat balık satılırmı yani tabelandaki taze kelimesi gereksiz gibi duruyor” dedi. Balıkçı balıkları daha parlak gözüksün diye üzerlerine bir yandan su püskürtüyor bir yandan da beyamcayı dinliyordu. ”sağol beybaba haklısın galiba benim balıklarım hep tazedir, bunu belirtmek zaten gereksiz, düzeltirim” dedi. Ertesi gün beyamca balıkçının önünden geçerken gözü yine tabelaya takıldı ”Balık satılır”, ”Hayırlı işler evladım, burada balık satıyorsun de mi?” dedi Balıkçı ”OOOO beybaba hoşgeldin, tabi balık satıyorum hergün uğruyorsun ya bak tabelama nasıl olmuş, şimdi olmuş artık demi?” dedi. Beyamca bir balıkçıya baktı bir balıklara ”evladım balık sattığın her halinden ve buradaki balıklardan belli zaten, tabeladaki balık kelimesi sanki anlamsız gibi duruyor.” dedi. Balıkçı ”beybaba haklısın yahu burası bakkal dükkanı değilki balıkçı tabiki balık satıyoruz.” dedi. Ertesi gün bir hanımteyze balıkçının önünden geçerken durdu ve tabelaya baktı ”Satılır” Balıkçıya baktı ve ”Hayırlı işler oğlum, ”sen burda ne satıyorsun” dedi. Balıkçı ”balık satıyorum hanımanne” dedi. ”Peki taze mi evladım” dedi. ”Taze tabi hanımanne” dedi ”Peki evladım hergün mi geliyor sana balık” dedi. ”Tabi hanım teyze hergün gelir” dedi. ”Peki evladım hergün buradasın değil mi, benim yarın maaş günün yarın alacağım”dedi ”Tabi hanımanne ben burada hergün taze balık satıyorum” dedi

90’lara Bir Bakış: BMX Vs. Kontra :)

admin | 31 March 2007 16:02

80’lerde doğan her çocuk, 90’ların başlarında bir nevi efsane bir rekabete (genelde psikolojik) tanıklık etmişlerdir, yahut bizzat aktörleri olmuşlardır : bemeks vs. kontra..

bir bmx sahibi olarak oldukça objektif yazmaya çalışacağım.

bisikletimi çok seviyordum, süper bir bisikletti, allah bisikleti olmayanları sevmez.

cıvımayalım ya. neyse.

efendim, önce gelin bmx lere bir göz atalım. bunlar dolma (ve renkli) tekerlekleri, sağlam gidon ve gövde yapıları, rahat ve güvenli bir sürüş sağlamaları (breh breh..) ve herşeyden önemlisi söylemesi inanılmaz tatmin edici (oh yeah!) isimleri ile dönemin bir nevi karizma timsali bisikletleriydi. “bisikletin var mı?” sorusuna verilen evet cevabının ardından “ne marka?” sorusunun beklenip, ve o beklenen soru gelince de kafayı şöyle bir kaldırıp, “ölürse ölsün” diyen ivan drago misali “bemeks!” demenin verdiği hazzı çok az şey verirdi netekim.. (abarttım mı ne..)

meraklı dede

admin | 30 March 2007 22:19

adını bilmiyorum… herkes ona meraklı dede diyor…
eşi ölmüş meraklı dedenin yıllar önce… yalnız yaşıyormuş… çocukları başka şehirlerde yaşıyormuş, pek arayıp sormazlarmış… apartman görevlimizin de ondan kalır yanı yok hani… oda bize bilgi veriyor…
kuzum hiç mi tuvalete gitmezsin? hiç mi karnın acıkmaz? ne bileyim o camın önünde bütün gün nasıl oturursun?
Sabah işe giderken akşam eve dönerken o hep camda… Arada baş selamı verir olduk birbirimize son bir yıldır…
Ona nasıl alıştığımı bu sabah anladım… yoktu camın önünde… az önce evdekilerle telefonlaştık… meraklı dede öldü dediler… sesim çıkmadı… bir şey söyleyemedim… karşı taraf alo alo deyince yutkunup yaaaa…. dediğimi farkettim… Eve gitmek istemiyorum… Merhuma Allah’tan Rahmet diliyorum… Mahallemizin eski tadı olmayacak…