bildirgec.org

küreselleşme hakkında tüm yazılar

İnsan Hakları Gerçekten İnsan Hakkı mı?

ozanTi | 08 January 2009 16:05

İnsan hakları evrensel bildirgesi dilimizden düşmez.İnsan hakları naralarıyla yeri göğü inletiriz. Gelişmiş, sanayileşmiş medeniyetin beşiği, SÖZDE DEMOKRASİ dersi veren ülkelerin taklitçiliğini yapmaktan öteye geçemeyen ; sahte gülücüklü insanlık anlayışımızla kasıla kasıla sokaklarda gezeriz. Bu ülke, insan hakları naralarının ne kadar çok atılabileceği kadar zengin; bir o kadar da insan haklarını ihlal edebilecek kadar fakir ve uygulama yoksunuyuz. Ve kendi insanımıza kendi ülkemizde sahip çıkamayacak kadar da farkında değiliz. Oysaki insanlarımız zaten dünyanın dört bir yanında sahipsiz kalıyorlar , bizimse ruhumuz bile duymuyor. Bakın bakalım; dünyanın herhangi bir yerinde sahipsiz bir Yahudi görebilir misiniz? Mümkün değil çünkü onlar birinci sınıf insanlardır. Kendini aydın sayan sözde aydınlarımız, sizinde içinde dahil olduğunuz, bizim insanımızın insan yerine dahi konmadığını anlamak bu kadar zor olmasa gerek değil mi? Gerçi sizler hepsini biliyorsunuz da anlamak işinize gelmiyor.

FloraHolland

todesengel | 19 November 2008 09:58

Öyle bir yer düşününki orada dünyanın tüm çiçeklerinden bulabilmek mümkün olsun. Öyle bir yer düşününki hergün dünyanın farklı yerlerine binlerce, hatta milyonlarca çiçek gönderebilsin.

Bir masal başlangıcı gibi oldu ama giderek küreselleşen dünyamızda artık daha güçlü, daha esnek firmalar, dünyanın her köşesine yayılabilen, ürünlerini heryere götürebilen firmaların da doğuşuna müsait verdi. Gelişen teknoloji ve onun sağladığı olanaklar hayatı bizim içinde daha kolay hale getirdi. Bugün Türkiye’de yetişmeyen,hatta dünyanın öbür ucunda yetişen bir çiçeği çok rahat bir şekilde, hemde çok fazla para ödemeye gerek kalmadan elde etmemiz hayal olmaktan çıkmış durumda.

ekonomi de sörf yapmak

sbaskentli | 17 November 2008 13:34

Yıl 2008 ne garip bir zaman diliminde yaşamaktayız.
İnsanlarımızın bir çoğu ekmek derdinde. hatta ekmek derdi davasına birbirininin ense arkasını kollama derdinde.

Haklı kasız tartışması yapacak değilim bu konuda. Zaman öyle bir hal aldı ki başkalarına zarar vermen kendi ekmeğini kazanmak bir çokları açısından neredeyse mümkün değil.

Bir kaç yıldır sürekli güzel tablolar çizen , daha doğrusu bize öyle aktarılan ekonomimiz hızla tepe taklak olmakta.

Bundan 10-20 yıl önce küreselleşme adı altında yola çıkarak tüm dünya ekonomisini tek bri çatı altında toplamayı amaçlayanlar çoktan amaçlarına ulaştılar.

AİDİYET DUYGUSU

Dicle Guntas | 30 April 2008 13:47

Garip bir varlık insanoğlu. Yeryüzünde bulunan en kibirli canlı, kibiri haklı mı haksız mı sorgulamak ne mümkün!
Bize bahşedilen zekadan bahsederken bile gururluyuz sanki bize akil, zeka bahsedilmesini hak etmişiz, çabalayarak kazanmışız gibi bunu. Halbuki zekamız doğanın dengesini korumak için kazandığımız bir özellik. Bizde atlar gibi doğduktan bir kaç saat sonra koşabilseydik, maymunlar gibi bizi soğuktan koruyan uzun tüylerimiz birkaç gün içinde çıksaydı böyle bir zekaya gerek kalmayacaktı. Evrenin düzenine bakınca çok basit görünen bir adaptasyon bizim gurur kaynağımız. Zekamız zayıflığımızdan kaynaklanıyor aslında, fiziksel kusurlarımızı örtbas etmek için ama biz kendimizde olan özelliği “en iyi” sayma güdüsüyle yine zeki olmayı tercih ediyoruz.
Aidiyet duygusu ise bundan sonrasında devreye giriyor. Kendimizi canlılar arasında “insan” kategorisine yerleştiriyoruz bir kere ama bu bizim egomuzu (ego Latince kendim demektir) tatmin etmiyor. Bu sefer ırklara ayrılıyoruz, o da yetmiyor dinlere ayrılıyoruz; sarışınlar, zenciler diye ayrılıyoruz. Tüm bu gruplaştırmalar o kadar genel kaçıyor ki aidiyetin içgüdüsel yapısına, bizler takımlara ayrılıyoruz, “sağ”a “sol”a kaçıyoruz. Kendi bireyselliğimiz, “ben”imiz o kadar küçük ki onu büyütmek için “biz” oluyoruz. Hem de her konuda biz oluyoruz; fiziksel özelliklerimizle, inançlarımızla, siyasi görüşlerimizle, tuttuğumuz futbol takımıyla, basketbol takımıyla, aldığımız dersle, dersi sevmeyen öğrencilerle, sevenlerle… Genelden özele indikçe iniyoruz ve tüm bu “özelleşme”nin ortasında aslında en basit ve en temel aidiyeti unutuyoruz. İnsan olduğumuz gerçeğini…
İnsancılık en büyük gerçeğidir insanoğlunun çünkü Dostoyevski’nin dediği gibi “her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur”.
Peki insancılık yani hümanizm nedir? insanı insan olduğu için değerli gören düşünüş biçimidir özünde hümanizm. İlk ortaya çıkısı Rönesans döneminde olmuştur. Skolastik felsefenin egemenliğinden kurtulmuş kültür adamlarının insanı kendine konu edinmesiyle doğmuş bir düşünce akımıdır aslında. Dante ve Petrarca’nin öncülük ettiği bu akıma daha sonraları Gionozo Manetti, Leonardo Bruni, Marsilio Ficino, Lorenzo Valla, Montaigne ve unlu Fransız yazar Jean- Paul Sartre gibi nice aydınlar katılmıştır.

Rönesansdan bugüne değişen ne? Hümanizmi ayaklar altına alan küreselleşmedir aslında. Farklı insanları bir araya getiren küreselleşme; ortak özelliğimizin “insan olmak” olduğunu unutturup, farklılıklarımıza yöneltti dikkatleri. Neden? Çünkü değişime kolay ayak uyduramıyoruz, değişim farklılık demek ve bizler farklılıklara düşmanca yaklaşıyoruz. Bir masada otururken fikrimize katılmayan biri varsa, şahsımıza yönelik olmasa bile bunu düşmanca algılıyoruz. Fikrimizin aksine bir şey söylediği için kaşlarımızı çatıyoruz. Aynı yörede, aynı dil ve dine sahip insanların fikir ayrılıkları daha azken, küreselleşmenin yan etkilerinden sadece biri olan, “farklı fikirlerin bir araya gelmesi” olayı “farklı fikirlerin çatışmasına” dönüşerek bizi hümanizmden uzaklaştırdıkça uzaklaştırıyor.
Seçmecilik (eklektisizm) küreselleşmenin artı kutbu olarak devreye giriyor belki de bu noktada. Farklı düşüncelerin “taraftarları” olmak yerine, fanatik olmak yerine, mantıklı fikirlerin “orta yolunu” bulmak varken neden insanlığımızı birilerinin ortaya attığı gruplarda, fikirlerde, takımlarda yitirelim ki?
İnsanın hayvan olma biçimi hiç bir zaman göz ardı edilemez, üzücü bir biçimde medeniyetten sıyrılıp kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki bizi hayatta tutan insanın “hayvani” yanıdır. İnsanda doğuştan varolan tek sistem İd olmakla beraber insanlığın “ideal” olanı öğrenebilecek potansiyeli vardır hatta bu potansiyel o kadar yüksektir ki bir bebeğin doğumundan sonraki altıncı ayında ego’su oluşmaya baslar (Ego İd ve Superego yu kontrol ettiğine göre, Superego; insanın ahlaki ve yargılayıcı yanı da bu donemde oluşmaya başlar). Bilinçaltımızın bilinmeyenine rağmen egomuz (biz) o kadar güçlü ki kontrolü alan taraf. Tüm bu psikanaliz örnekleri gösteriyor ki aslında, temelinde yani en başında varolan tek bir şey var; biz duygusu. Biz ise insan olmaktan daha karmaşık bir şey değil.
Çatışmaların, savaşların ortasında sözde “kardeşlik” terimini bir kenara bırakıp gerçekten içten “bütünlük” istemeliyiz bence. Farklı görüşlerimiz, fikirlerimiz, inançlarımız ne olursa olsun, karanlıkta tüm insanlığı aydınlatan ışık aynı ayın ışığı. Belki de o kadar farklı değilizdir…

TERS SORUİŞARETİ

lazybohem | 27 March 2008 14:47

Ben kimim?
Kimi görüyorsunuz şu anda benim profilimde?
Seçilmiş bir avatar mıyım ben?
Seçtiğim kullanıcı ismim miyim?
Eğitim öğretim hayatım mıyım?
Cebimdeki cüzdanım mıyım?
Siyasi düşüncem miyim?
Bildiğim yabancı diller miyim?
Takıldığım arkadaş grubum muyum?
Gezindiğim internet siteleri miyim?
Aynada gördüğüm müyüm?

Her yerde bir sıfata sahip olmak , isteyerek veya istemeyerek aldığımız sıfatlarla geziniyoruz hep. Bankada cebimizdeki cüzdanız mesela, iş yerimizde aldığımız eğitim,…

Sıfatlarımızla bu kadar çok ilgilenince kendimizi unuttuk.
Benliğimizi, isteklerimizi, hayallerimizi unuttuk.
Ve karakterimizi kaybettik.

kapitalistim,kapitalistsin,kapitalistler

hoodly | 02 December 2007 09:12

kapitalizm:rekabet,dikey hareketlilik ve en iyinin ayakta kalması esasına dayanan sistemin adıdır bir tanım yapmak gerekirse. bilmemiz gereken kapitalizmin direkt olarak ortaya çıkmamış olmasıdır. anası feodalizm olan kapitalizmin temelleri 15.yy da italya’da atılmış ve zamanla ingiltere ve hollanda gibi ülkelerin katkılarıyla bu günkü haline gelmiştir. şu an için aslında kapitalizme küreselleşmenin görünmeyen yüzü diyebiliriz.

kapitalizm sistem piramidi
kapitalizm sistem piramiti