İnsan hakları evrensel bildirgesi dilimizden düşmez.İnsan hakları naralarıyla yeri göğü inletiriz. Gelişmiş, sanayileşmiş medeniyetin beşiği, SÖZDE DEMOKRASİ dersi veren ülkelerin taklitçiliğini yapmaktan öteye geçemeyen ; sahte gülücüklü insanlık anlayışımızla kasıla kasıla sokaklarda gezeriz. Bu ülke, insan hakları naralarının ne kadar çok atılabileceği kadar zengin; bir o kadar da insan haklarını ihlal edebilecek kadar fakir ve uygulama yoksunuyuz. Ve kendi insanımıza kendi ülkemizde sahip çıkamayacak kadar da farkında değiliz. Oysaki insanlarımız zaten dünyanın dört bir yanında sahipsiz kalıyorlar , bizimse ruhumuz bile duymuyor. Bakın bakalım; dünyanın herhangi bir yerinde sahipsiz bir Yahudi görebilir misiniz? Mümkün değil çünkü onlar birinci sınıf insanlardır. Kendini aydın sayan sözde aydınlarımız, sizinde içinde dahil olduğunuz, bizim insanımızın insan yerine dahi konmadığını anlamak bu kadar zor olmasa gerek değil mi? Gerçi sizler hepsini biliyorsunuz da anlamak işinize gelmiyor.Son zamanlarda bir küreselleşme lafıdır gidiyor. Doğal olarak birden küreselleşen dünyanın küresel sahiplerinin isteğine göre oturur kalkar olduk. Onlar düğmeye bastı mı başlıyoruz kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırmaya: İNSAN HAKLARI. Ey benim akıllı okumuş her şeyi bilen kardeşim, yaşadığınız bu güzel canım ülkenin altını oyduğunuzun ne zaman farkına varacaksın? Yahu kardeşim bu dillerden düşmeyen çağdaş dünyanın çağdaş sözcüğü, insan hakları bize gelince bir türlü hatırlanmıyor da; bizim ülke menfaatlerimiz söz konusu olduğu zaman hemen ortaya bu haklar çıkıveriyor? Bu ne çifte standarttır? Ne de olsa bu oyun Osmanlıdan beri oynanıyor .Küresel SERMAYE ÇIKARLARINA ters düşmeyeceksin yoksa insan hakları ihlaline yol açarsın.Barbar Türkler sıfatıyla olmadık hakaretlere maruz kalırsın. Medeniyetten yoksun bir millet ilan ediverirler. Sakın küresel medeni dünyaya ters düşme emi benim zeki kardeşim? Sonra bir de bakmışsın dünyada yapayalnız kalmışız.Eğer dünyaya bakarken gözümüzde at gözlüğüyle bakmazsak bizim bizden başka dostumuzun olmadığını ve millet olarak kenetlenip sadece bu memleket bizim deyip her şeyin en iyisini bu memleket için yapmamız gerektiğini görürüz. Ne yazık ki dün bize insan hakları bildirgesini imzalattıranlar, bugün bebek katilini, vatan hainini beş yıldızlı otel müşterisi sıfatında beslettiriyorlar. Yirmi beş yıldır ülkeyi bölmeye çalışan bu zihniyete hizmet eden eli kanlı teröristlerin katlettiği onca şehit polisimiz, askerimiz ve sivil vatandaşlarımız, nedense(!) insan haklarını dillerinden düşürmeyen bu ağzı salyalı küresellerin hiç aklına gelmiyor. Geride kalan o yiğit gazilerimizi görmüyorlar. Lütfen söyler misiniz; sıradan bir insanımız kalksa dese ki “Ben Türk oğlu Türk’üm! Ne mutlu Türk’üm diyene!” hemen yaygara kopar ırkçılık yapılıyor diye. “Ben Kürt’üm, Çerkez’im, Ermeni’yim” dese hemen devreye insan hakları girer ezilmişlik girer.Uyalım artık. Bu ülkede bu insanlar birlikte Çanakkale Savaşı’nı , Kurtuluş Savaşı’nı omuz omuza çarpışarak kazanmadılar mı? Şehitlerimizin kemikleri sızlıyor! Utanın artık da hem bu insan hakları hikayesi çifte standardından vazgeçin hem de bu ülkenin üzerinde oynanan bu oyunları bozun. Bozun ki ülke daha güzel günlere kavuşsun .Hayat hem kısa hem yaşamaya değer. Gelin geçmişte tarih boyunca nasıl birlikte olmuşsak bugünde omuz omuza, kol kola olalım. Tabi bu güzel ülkeyi seviyorsanız ve bugüne kadar biz vardık, bundan sonrada biz olacağız diyebiliyorsanız. Aksi takdirde satılmış birer vatan hainisinizdir. Eğer biz istersek bu vatan dünyanın en güçlü ülkesi haline gelir. Bilmiyorum bu satırlar sizi ne kadar düşündürecek; ancak hiç olmazsa Atatürk’ün şu sözlerini aklınızın bir köşesine yazın da belki bir gün vicdanınız sızlar da iyi şeyler yapmak isteyebilirsiniz.

‘‘EFENDİLER !Avrupa’nın bütün ilerlemesine,yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur.Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak,bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak,bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.Halbuki,hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin ?…Tarih,böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir ! ”06 Mart 1922,TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİMustafa Kemal Atatürk