bildirgec.org

kültür hakkında tüm yazılar

Geleceğe dair öngörüler

yeryuzu | 16 October 2002 19:30

Gelecek hafta Türkiyenin en büyük kalite örgütü olan Kalderin 11.sini düzenleyeceği Kalite Kongresi var. Bu seneki kongrenin konusu Yönetim Kalitesi ve Bir dünya markası olarak Türkiye. Her sene yurtdışından çağrılan kendi alanında ünlü bir kaç yabancı konuşmacı oluyor adet üzre. Bu sene yurtdışından gelen konuşmacılar; ünlü Tarihin Sonu tezinin sahibi Fukuyama ve Satış rekorları kıran İnsanın Yeniden Tasarımı gibi kitapların yazarı Genetik uzmanı Dr. Gregory Stock Francis Fukuyama 1989’da, adı pek duyulmamış The National Interest adlı bir dergide yayımlandığı halde, büyük dikkat çeken ve hararetli tartışmalara yol açan “Tarihin Sonu” adlı makaleyle dünyaya ün saldı. Bu makalede önce monarşiyi, sonra faşizmi, nihayet komünizmi de alteden liberal demokrasinin “insanoğlunun ideolojik evrimindeki son durak” ve “nihai yönetim biçimi” olabileceğini söylüyordu.

Sezen-İstanbul-Türkiye

NuMB | 21 September 2002 12:35

Dün Sezen’in Harbiye açıkhavadaki Türkiye Şarkıları konserini izlerken cepli süvarilik yapıp mesaj attım. Başına “Hf” yazmayı unutunca burada yayına girememiş tabii.

Kısa notlar sunayım konserden:

– Merdivenler dahil her yer tıka basa doluydu.

– Ön cenah ünlü şahsiyetler diyarıydı. Kimler yoktu ki..

– Konserden bir gün önce Ertuğrul Özkök’ün ve bir sayın bakanımızın davetiye için yırtındığını kulaklarımla duydum.

– Konserin konsepti olarak tahmin edilebileceği üzere bu topraklarda yaşayan bunca farklı kültürün nasıl birbirine kaynayıp yeni bir sentez kültür oluşturduğunun vurgulanmasıydı. Ve bunu yaparken barış içinde, şarkılar söyleyerek her farklı kültürden insanın özünü de beraberinde getirerek oluşturması salık veriliyordu. Türk, Ermeni, Rum, Musevi, Laz, Kürt, sahnede kim varsa kendi kültürlerinden bir esintiyle “Türkiye” şarkıları söylüyordu.

Amerikan kültürü Türk kültürünü bastırıp bunaltınca,

boz | 21 September 2002 09:31

Türkçe ufak ufak elden gitmeye başladı.

Altmışlı yıllarda Fransa da bu paniğe kapılmış, ünlü düşünür Etiemble’in yazdığı ‘Parlez-vous Franglais?’ (‘Frangilizce bilir misiniz? ‘) adlı kitap Fransız kamuoyunda bomba gibi patlamıştı… Etiemble, şimdi artık klasik olmuş bu ünlü eserinde, örnekler vererek, yeni yeni üretilen Fransızca-İngilizce kırması o piç dili yerden yere vuruyordu (‘le marketing’, ‘le parking’, ‘le job’ gibi birtakım zırtapozluklar)…

Şimdi aynı şey bizim de başımıza geliyor. Bizde de kitaplar yazılıyor, Türkçe-İngilizce piçliği eleştiriliyor, ama bu daha ziyade ‘medya dilinin eleştirisi’ düzeyinde. Oysa bütün bir yeni kuşak anadilini yitirmek üzere. Fazıl Hüsnü’nün ‘ses bayrağı’ artık pıyrım pıyrım…

teksıs siti’nin çölleri…

redstar | 23 August 2002 10:36

turkcell in yeni reklamını izlemeyen yoktur… basketbol milli takımımız ayhan şahenk den abdi ipekçi ye pardon indianapolis kapalı spor salonuna şut idmanı yapıyor… neyse hedo ilk şutu yollar, şut texas city den geçer, lakin etraf colarado. texas city öle bi yer deil ki . böle bi yer. usa tadı yakalamayı amaçlayan “kowboy in the çöl” temasını vurgulamak için texas cityi isteyen metin yazarını mı, filmi çeken yönetmeni mi ,projeyi okuyup izleyen turkcell in yöneticilerini mi döversin. yoksa tepki vermeyen bizi aldatmalarına göz yuman milleti mi .. çok küçük bi detay belki ama kafalarındaki ” bu salaklara 2 zenci bi kovboy gösterir işi kapatırıs” zihniyeti beni tilt etti, oturdum yazdım.acaip kıl oldum turkcell e son günlerdeki mevzulardan dolayı bu da üstüne tuz biber …

Ne Bulsa İçer, Ne Bulsa Yazardı

NuMB | 04 August 2002 23:52

Beni fena etkilemiş bir adamdı. Hiç bir oturaklı felsefesi, kayda değer hiç bir yeni fikri yoktu. Sokaktan gelen, IQ su yüksek, arayan, algısını zorlayan bir şairdi, o kadar. İçiyor yazıyor, yazıyor ve çekiyordu ne bulursa. Ya da ne bulursa içiyor, ne bulursa okuyor, ne bulursa yazıyordu. Bu dedemin naif bir deyimidir kaba sayılmaz: “Siki taşağına denk trampet çaldı”, e biz de dinledik zaten…

Aşağıda okuyacağınız yazı daha fazla dağınıklık olmasın diye özellikle linksiz bloglanmıştır. Konuyla ilgili bolca link mevcut olmakla birlikte, blogger tarafından ahkamlara göre linkleme yapılacak ve konu açılacaktır. Hiç birşey olmazsa “bu ne bu günlük olacaktır!” … kendine münhasıran ilginç bir konudur. Gecedir, sıcaktır, böcektir vs. vs….

Zeki miyiz biz?

nedir19 | 23 July 2002 03:59

Burda illere göre üniversite sınavı (öss2002) ortalamaları var. Türkiye’de beyin göçü var, üreten kişiler yurtdışına kaçıyor diye biliyordum. Ama Türkiye illere göre ortalamaları bir mühendislik,mimarlık veya idari yönetim(ben sayısalcıydım sözel hakkında bir bilgimyok 🙂 ) bölümlerine Türkiye ortalamalarının yetmediğini gösteriyor. EA’dan en yüksek 111,954; Söz’den en yüksek 114.495 ve Say’dan en yüksek 110.131 ortalamalar var. Bana bu sonuçlar çok ilginç geldi. Eğer ortalamalar 120’yi aşmaya yetmiyorsa AB’ye girebilecek miyiz. 🙂

Dostoyevski

asymptot | 12 July 2002 04:26

şimdilik yetersiz bir araştırmanın sonuçları, önce mevsimi gözönüne alıp sıcak yaz günlerinde rus soğukluğu iyi gider diye umarak surfte yakaladığımız ilk dalga bizi petersbourga atsa hoş olur, önce resmine bakalım büyük usta dostoyevski‘nin bu arada tabi ki winmakerın blogunu anmadan olmaz, sozlukte de yazılmış tabi ki.

ingilizce linklere gelirsek britannicada böyle anlatmışlar, dostoyevski research stationda çok iyi bir adres araştırma için özellikle linkler sayfası eskiden verimliymiş. discussion grubu ve bazı romanlarının e-textleri, örnek olarak gambler/kumarbaz, idiot/budala bu adreslerde ulaşılabilir halde mevcut.

alice’in yolu

asymptot | 08 July 2002 14:32

alice‘i hepimiz biliriz, çocukluğumuzun serüvenci yaramazı daha ileriki zamanlarda ise çeşitli uçuş durumlarımızın imgesidir. daha az bilinen bedbaht kişik ise lewis carroll‘dur. adamın kendi yaşantısı acayipmiş biraz, matematikçi olması ilginç yüzlerinden birisi bunun izleri alice’te de kaplumbağanın hesap makinası ve bilmeceler diyarında vardır. burası da enformasyon sağlayan güzel bir sayfa. mantık ve matematikle ilgili yaptığı şeylerle ilgili bir kısım bilgi burada mevcut. en uç şey kendisiyle ilgili bilinen ise alice’in benzerlerine olan ilgisinin yoğunluğu, evinde sürekli partiler düzenleyip onları çağırıp masallar anlatırmış. sonrasına devam etmeyelim.