bildirgec.org

kültür hakkında tüm yazılar

Ekşi Sözlük’ün “Ruh” Klonları

herkesbenibuisimletaniyacak | 09 October 2006 14:25

işleyiş ve anlayış bakımından EkşiSözlük formatında “holy source of knowledge”, “heilige Quelle des Wissens” veya “source sainte de connaissance” ler var mıdır? “ülke – sözlük” formatında bir bildiri ne de güzel olurdu..

Dizisini dövmeyen, dizini döver!

| 20 September 2006 18:01

ülke geneline yayın yapabilen sekiz büyük ulusal kanalın her birinin portföyünde en az dört (rakamla 4!) yerli dizi bulunuyor.
ve öyle görünüyor ki, arkası da gelecek… acı hayat, ekşi geçmiş, zambaklı yıllar, kör salon, kuzenlerim ve ben,
şen mahalle, yalnızlık çıkmazı, kanayan yürekler gibi duygu fırtınası estirdiğine inanılmış adlarla her kanal kendi dizisini hem bağlı bulunduğu gazetede hem de ekranlarda cilalama uğraşında dört nala…

frene basalım ve ne oluyor bir bakalım… tv-sinema okullarımız fabrikasyon halde yönetmen, senarist, ışıkçı,
görüntü yönetmeni fışkırtıyor demek! bu ne bereket böyle!
ve de oyuncu bolluğuna kitakse! palamut bollaştı, tamam. bu kadar oyuncu fazlasını ihraç mı etmek lazım acep!
balkan ülkelerine birkaç manken-oyuncu yollasak fena olmaz hani! vitesi boşa aldık mı, aldık…

Sallama sevgilim!

| 18 September 2006 17:13

günümüz dünyasında sevgi dejenere olmuştur.
vahşice ezilmiştir. nefesi kesilmiştir. tıpkı vefa, kanaat etme, adalet, yardımseverlik, zorda olana yardım etme gibi…

sevginin ırzına geçenler: para, iktidar hırsı, kariyer azgınlığı, topyekün basın, sosyo-ekonomik çöküşle beraber ahlaki erezyon, hazmedilmemiş yüzeysel teknolojik çılgınlık.

“baay”, “öptüm”, “aşkım” ve benzeri kelimelerin ne kadar ucuzladığının farkında olanlara çekilişsiz kurasız
“31 derste orgazm hileleri” adlı kılavuzu hediye ediyoruz!

tüm değerler gibi, sevginin de içi boşaltıldı. içi ve altı boş kelimelerin.
otomobil (jeep olursa sevgisi daha da büyür!), bilmemne konaklarında bir “rezidıns”, her sene en az iki kez tatil (biri mutlaka yurtdışı olmalı ama), okkalı bir banka cüzdanı, bilumum “marka” kıyafetleri bilumum büyük AVM’lerden almaya yetecek kredisi geniş mi geniş kredi kartları…

KOCA YUSUF’UN TORUNU MEHMET KUBAK

BURGAZADA | 22 August 2006 09:43

KOCA YUSUF’UN TORUNU MEHMET KUBAK

1954 senesinde Ankara’da Harp Okulu’nda askerken ilk güreşimi yaptım. 57 kiloda güreşiyordum. Konya Şekerspor’un küçük Mustafa isminde bir güreşçisi vardı.
Hocası da meşhur güreşçimiz Yaşar Doğu’ydu. Mustafa, boynumdan tuttu ve bana boğma yaptı bende ona bir oyun yaptım ve havaya kaldırıp yere fıllattım, pat diye bir ses geldi. Yaşar Doğu mindere çıktı ve bana bir tokat attı. Komutanlarım da müsabakayı seyrediyorlardı. Bana tokat atınca Yaşar Doğu’yu yaka paça indirdiler minderden. Ona sen biliyor musun bu adam kim dediler; ‘Bu adam Koca Yusuf’un torunudur.’dediler. O da çok üzüldü bu tokat sebebi ile ve beni o gece evinde götürüp misafir etti… O dönem annem çok kızdığı için Mehmet Ali olarak güreştim takma isim kullandım.

tasarım müzesi

emsvizyon | 07 August 2006 01:15

hayatımızdaki her olguyla ilgili tasarımların tasarımcılarıyla sergilendiği bu site zaten kendini anlatıyor…

tasarım müzesindeki tasarımlar...
tasarım müzesindeki tasarımlar…

Tarih elden gidiyor!

conta | 24 July 2006 15:35

Bergama sınırları içindeki ALLIANOI antik şifa merkezi hemen yanında yapılan sulama barajı nedeni ile (elektrik üretimi değil sadece zaten gayet verimli olan civar tarım arazilerini sulama maksatlı) sular altında kalmak üzere.Dünyada bir eşi daha bulunmayan bu yapılar türünün en sağlam ve neredeyse herşeyi ile ayakta kalmış tek örneği.Buna rağmen bir sulama barajı ki yapımına pek çok uzman kurulun onay vermemesine rağmen arkeolojik keşfin yapıldığı tarihle aynı zamanda yapımına hız verilmiş ve kısa zamanda tamamlanmıştır.

Anadolu’nun bir diğer kültürel zenginliği daha vurdumduymazlığın ve cehaletin kurbanı olmak üzere.TRT ALLIANOI ile ilgili yaptığı belgeseli yayından kaldırmıştır.DSİ kazı ödeneğini kesmiş durumdadır.Kısacası hükümetin kültürel varlıklara gösterdiği ihtimam ortadadır.

pezevenk

harschena | 23 July 2006 20:21

farsca ‘pazhavenk’, yani ‘yol gösteren’ anlamindaymis (bkz. Redhouse). bizdeki anlami malum. rumence ‘neseli insan’mis. bircok dilde benzer sözcüklerden yola cikilarak tahminlerde bulunulmaya calisilabilir. hatta birden fazla dil ayni sözcüge farkli anlamlarda sahip olabilir. bir azerinin agzindan, kendisinin pezevenk oldugunu duydugum zaman irkilmistim. hem de kendi ‘karhanesinin pezevengi’ imis. megerse kendi ‘isyerimin sahibiyim’ demek istiyormus. (bildigimiz ‘kerhane’ aslinda ‘karhane’, yani isyeri imis bu arada). pezevenk yine azericede güclü, kuvvetli anlamindaymis. yeri gelmisken yazmadan gecemeyecegim, bir iranli tanidigim da bana pehlivan kelimesinin aslinda güclü, kuvvetli anlamina geldigini söylemisti. e peki gürescilere ne deniyor, diye sordugumda su yaniti almistim: onlara ‘dervis’ deniyor.
bu arada pezevek sözcügü kirgizcada da güclü, kuvvetli anlaminda kullaniliyormus.

Kerata Nedir?

harschena | 23 July 2006 16:51

Gergedan boynuzu ile ayakkabi cekecegi arasinda böyle bir baglanti olabilecegini tahmin etmiyordum. Evet, hani su sampuan reklamlarinda karsilastigimiz ‘keratin’ yani en kaba özetle ‘sacin hammaddesi’. Tabi tirnaklarin da. Gergedanin boynuzunda da var, evet. Hatta Yunanca ‘kerata’nin anlami da boynuz. Ayakkabi cekecegi eskiden boynuzdan yapilirmis. Boynuzlu, yani karisi tarafindan aldatilan erkege de kerata deniyormus. Bizde kücük cocuklara sarfedilir bu söz. ‘Sütünü icmedin mi, kerata?’ derken acaba o cocuga boynuzlu mu demek istiyoruz yoksa ayakkabi cekecegi mi, o bir muamma tabi. En iyisi bilip de konusmak…Gerci bunun icin herkesin etimolog olmasi lazim!

düşün yakamızdan artık

beyefendi | 07 July 2006 09:00

“Bir adam ya da kadın, şimdiye kadar bunca uzun metrajlı sinema filmi çekmişse, yurt içinde ve dışında bunca ödüller almışsa, o artık zaten profesyonel bir sinemacı olmuştur ve böyle kişiler için finans bulabilme sorununun da büyük ölçüde ortadan kalkmış olması gerekir. O hâlde düşsünler artık bu tür yardım fonlarının yakasından! Bizler ise daha yolun başındayız ve kısa film/belgesel çekmek için talep ettiğimiz bütçe topu topu 10-15 bin YTL. Ama adamlar sektörü de fonları da öylesine parsellemişler ki onuncu filmlerinden sonra bile hâlâ utanmadan devletten yardım istiyorlar. Madem ki bu kadar büyük sinemacısın, git kardeşim, başka kaynaklardan temin et finansını. Bunlardan bir tanesinin aldığı yardım tutarıyla ülkede en az 20-30 tane genç yönetmen ilk kısa metrajlı filmini çekerdi. Ama her biri aldıkları kalın kalın yardımlarla bir o kadar sinema sevdalısının önünü kesmekteler. Bu nasıl bir yardım mantığıdır ki eldeki bütçe toplam 10-15 kıdemli sinemacıya paylaştırılıp bir günde tüketiliyor! Böyle bir geliştirme fonu öncelikle profesyonel sinemacıları mı kollamalıdır, yoksa yeni yetişenleri mi?”

Neler oldu bize böyle !?…

sbaskentli | 30 June 2006 11:18

Neden ise sürekli anlaşamadığımız bir durum var ortada ;

“Arkadaşlar lütfen özümüze dönelim artık” diyeceğim ama bunun arkasından da hemen gene ırkçı ithamları yağmaya başlayacak . :))

Ama unuttuğunuz bazı şeyler var , lütfen bir hatırlayın ;

Bizim kültürümüz de birlik ve beraberlik var ,

Bizim kültürümüz de anlayış ve hoşgörü var ,

Bizim kültürümüz de her türlü zorluğa karşı tek vücud tek beden olmak var ,

Bizim kültürümüz de Düşünmek var , öğrenmek var , bilmek var ,

Bizim kültürümüzde bakmak yok görmek var ,