bildirgec.org

komünizm hakkında tüm yazılar

Dahi, ulusal kahraman ve vatan haini : Satranç Sanatçısı Bobby Fischer

geceyazankedi | 18 February 2010 11:58

Bir satranç üstadı…
Bir ulusal kahraman…
Bir Vatan haini…
Yalnızlık ve kaçışlar içinde bir ölüm…

Kim ne derse desin Bobby Fischer‘ın bizim dünyamıza ait olmayan hayatı 64 siyah ve beyaz kare içinde yaşandı ve bitti. 9 Mart 1943’te California‘da yahudi bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi bir dahiden bekleneni yaptı ve okulla arası gerçekten berbattı bunda en büyük etkenlerden yegane olanı ise Bobby 6 yaşındayken ablasına alınan satranç takımı. O günlerde geleceğini bu kadar etkileyeceğini düşünmeden sahip olduğu bu takım onun tek yapmak istediği şeydi.

Ondan bahsedenler “Bobby ile iletişim gerçekten zordu heyecanla konuşabileceğiniz tek konu satrançtı ve konuşmanın durakladığı yerlerde Bobby’nin elindeki ufak kağıt üzerinde satranç hamleleri planladığını görürsünüz.” der. 14 yaşında ulusal turnuvaları kazanan en genç satranç oyuncusu olarak tarihe geçer. Soğuk savaşın en çetin günlerinde satranç bu çarpışmanın en sıcak yüzüdür ancak sovyetler kendi sisteminin bir kanıtı olarak sunduğu satrançta her sene dünya şampiyonluğunu elinde tutmaktadır.

Modern Sosyalizmin Kökeni

super hero | 14 January 2010 17:06

Bu yazı, www.workerscompass.org sitesinde çıkan Shamus Cooke imzalı The Origins of Modern Socialismadlı makelenin, yazarın izni alınarak yapılmış kısmi çevirisidir.

Sosyalizmin hayaleti bir kez daha, Amerika’dan Avrupa ve ötesine kadar büyük şirket elitlerini rahatsız ediyor. Bu duruma, kapitalizm ile özgürlüğü her zaman birbirine karıştırmış olan şirketleşmiş medyanın onyıllarca devam eden kapitalist yanlısı propagandasının ardından gelinmiştir. Ama özgürlük ve demokrasi, ne muazzam bir gelir adaletsizliğiyle, ne de hükumetler ve seçimler üzerinde mutlak güç uygulayan büyük şirketlerle yan yana olamaz.

Bu gerçekler, bugün 21. Yüzyıl Sosyalizminin savunuculuğunu yapan Latin Amerika toplum hareketinin oluşmasına yardımcı olmuştur. “21. Yüzyıl Sosyalizmi” tabiri, hem önceki yüzyıldaki tecrübelerin güncellenmesi veya geliştirilmesi gerektiğini, hem de genel sosyalist projenin ilerici olduğunu ima etmektedir.

Geçen yüzyıldaki sosyalizmin ilerici unsurları nelerdir? İlk fikirler nereden çıkmıştır? Bunlar, günümüzdeki uluslararası ekonomik ve siyasi sıkıntılar bağlamında son derece gerekli sorulardır.

GLADIO

blackjack38 | 22 November 2009 12:06

Günümüzde hızla yayılan bir söylem var ‘Gladio’. Aslında bu kavram veya örgüt çok eskilerden bugüne kadar gelebilmiştir. Biz yazımızda bu ‘Gladio’ nun tarihini araştırca, tabi ki Türkiye açısından.Gladio II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya’da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen Kontrgerilla (stay-behind) operasyonunun kod adıdır ve İtalyanca daki kelime anlamı kısa kılıçtır. aslında anlaşılır bir dilde açıklamak gerekirse bu oluşum o dönemde Komünizme karşı Nato ülkelerini korumak amaçlı kurulmuş olan gizli örgütlerdir ancak isim olarak İtalyadaki örgütün adı Gladio dur. ilk olarak İtalyada ortaya çıkarılan bu örgüt aslında artık Komüniz e karşı değil bulundukları ülkelerin kendilierini geliştirip, kendilerini yetiştiren ve para ödeyen güçlere karşı durabilcek kadar güçlenmelerine yönelik faaliyetlerde bulundukları anlaşılmaktadır çünkü artık dünya üzerinde Komüniz gibi bir tehlike kalmamıştır. Türkiye de darbelerle beslenen bu örgüt kendine en verimli yaşama alanı olarak askeri birimleri ve rütbeleri görmüştür. son dönemlerde bu örgüte karşı bir araştırma, tutuklama gerçekleşse bile İtalya da olduğu gibi bu örgütlerin liderleri ve yönetildikleri güçler hep sır olarak kalacak gibi görünüyor. kendilerine güç olarak gördükleri her alanda yer almışlardır. milliyetçi kesim, sol kesim, sağ kesim, komünist kesim…Türkiye bu tehdite karşı hep konusulur ancak birşey yapılmaz bir ülke iken bunun konusulması ve bir takım hukuki eylemlerin gerçkeleşmesi gelecek açısından gerçekten umut verici.

Sınıf Çatışmaları ve Komünizm

admin | 08 July 2009 10:57

Karl Marx olmasaydı Lenin, Lenin olmasaydı komünist Rusya olmayacaktı. Fakat Karl Marx, dolaylı bir şekilde diğer devletlerden de sorumludur. Çünkü diğer devletler, Sovyet Rusya’ya ne kadar karşı olabilirlerse olsunlar, Sovyet modelinin taklitleri veya değişik şekilleridir ve şu bir gerçektir ki Karl Marx yüzünden, dünyanın geri kalan devlet ve cemiyetleri, varlıklarını muhafaza edebilmek için yıllar boyunca, birbiri peşi sıra liberal geleneklerini feda etmek zorunda kalmışlardır.

Hiç şüpheye düşülmeden söylenebilinir ki, eğer Marx dünyaya gelmemiş olsaydı, çok başka olacaktı. “Ağaç, meyvelerinden bilinir“ sözü meşhurdur.

KOMÜNİZM’İN GERÇEK YÜZÜ

blackjack38 | 08 May 2009 12:58

Ele alacağımız konu gerçekten hassas ve tarafsız araştırılması gereken bir konudur. Komünizm; toplumda sınıfları yok etmek ve kapitalizme son vermeyi hedefleyen politik bir harekettir. Öncelikle Türk Toplumu üzerindeki etkisi üzerinde durmak gerekir. Türk Toplumu’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde var olan Fransa hayranlığı ve fransa’dan dünyaya yayılmış olan milliyetçilik akımı etkindi ancak Lenin döneminden itibaren Bolşevik Harekatıyla komünist rejimi tamamiyle benimseyen ve yaymayı hedefleyen Rusya, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren kritik noktalara sahip Türkiye’yi de hedef alan Orta Doğu Komünist Projesini gerçekleştirmeye başladı. Evet gerçekten bu ülkeler üzerinde çok etkili oldu, özellikle bu akıma yeni tanık olan Türk gençleri etkilemeyi başardı ve “Anarşist Komünizm” politikasını uyguladı. 80’leri unutmak mümkün değil.Şimdi Komünizm gerçeklerini analiz edelim. Sınıfları kaldırmak ve herkesi eşit sayacak bir politikaya sahip olan Komünizm aslında sınıfları mı kaldırdı yoksa olmayan sınıfları mı yarattı(?) Türkiye’de patron, işveren, işçi sınıfları var mıydı daha önceden yoksa bu sınıflar Komünizmle mi abartıldı(?) Herkes hakettiği gibi yaşayacak, sınıflar kalkacak diye bu konular üzerinde duranlar acaba gerçekten hakkı olanı mı yoksa hakkından fazlasını istiyorlardı(?) Faşist rejime karşı çıktıklarını söyleyenler kendilerinin yönetime getirdikleri insanlar faşist politikasına sahip değiller miydi(?) Herkes eşit derken acaba liderlerinin kendileriyle eşit olmadıklarını göremediler mi(?)

Hiroşima Sevgilim: MARGUERITE DURAS

queennothing | 26 March 2009 12:39

Birinci Dünya Savaşı, başlangıç sinyallerini verirken Çinhindi’ne (Hindiçin) atanan öğretmen çift, savaşın resmi olarak başladığı 1914 yılında üçüncü çocukları Marguerite‘ye sahip oldu. Yeni doğan Marguerite ve diğer iki oğlan çocuğu Paulo ve Pierre ile gönüllü olarak yaşadıkları Vietnam‘ın en büyük şehri Hi Şo Ming (Saygon) komşularından Gia Dinh‘te matematik öğretmeni baba ve Fransızca öğretmeni anne, çocuklarının; özellikle Marguerite‘nin uyum sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacaktı.

Hastalıklı gibi görünen beyaz teni, siyah saçları ve mavi gözleriyle bir ‘yabancı’ olaran Marguerite, diğer çocuklar gibi davranmayı, onların dilinde şarkı söylemeyi, hatta düzenli olarak kiliseye gidip dua etmeyi öğrense de, O’nda hep çok sevdiği babasının bile ulaşamadığı ‘dokunulmaz bir yabancılık‘ olacaktı.
Yokluk, yoklukla gelen açlık, korku ve kanla bulanan savaşın en çirkin sahneleriyle yüzyüze kalan Marguerite‘nin, annesiyle kurduğu ‘normal‘ ilişkisi, babasıyla düzenlediği piyano geceleri ve sevmeye başladığı dış görünüşü; 10. yaşına geldiğinde babasını dizanteriden kaybetmesini, içinde sakladığı bir ‘trajedi‘ olarak nitelendirmesine engel olamayacaktı.
Babasız kalan üç çocukla Fransa‘ya dönen anne, ailesinin de desteğiyle, çocuklarına bakabilmek için öğretmenlik yapmaya Paris‘te devam eder. 2 yıl Fransa‘da kaldıktan sonra 1928 yılında Kamboçya‘ya tayini çıkan anne, çocuklarıyla birlikte ailesinin yanından ayrılır.