Karl Marx olmasaydı Lenin, Lenin olmasaydı komünist Rusya olmayacaktı. Fakat Karl Marx, dolaylı bir şekilde diğer devletlerden de sorumludur. Çünkü diğer devletler, Sovyet Rusya’ya ne kadar karşı olabilirlerse olsunlar, Sovyet modelinin taklitleri veya değişik şekilleridir ve şu bir gerçektir ki Karl Marx yüzünden, dünyanın geri kalan devlet ve cemiyetleri, varlıklarını muhafaza edebilmek için yıllar boyunca, birbiri peşi sıra liberal geleneklerini feda etmek zorunda kalmışlardır.Hiç şüpheye düşülmeden söylenebilinir ki, eğer Marx dünyaya gelmemiş olsaydı, çok başka olacaktı. “Ağaç, meyvelerinden bilinir“ sözü meşhurdur.Komünizim insanlığın eski bir rüyasıdır. Daha İlkçağ’da Eflatun ve Orta çağ’da Thomas Morus gibi büyük filozoflar, üretim araçlarının (yani atölyeler, mağazalar) kolektif mülkiyete geçeceği ve çalışma ürünlerinin herkese eşit olarak paylaştırılacağı bir sistem hayal ediyorlardı. Bu ideal toplumda artık ne mal sahibi, ne işçi, ne zengin, ne de yoksul kalacaktı.

Engels
Engels

Bununla birlikte, Friedrich Engels’in çalışmalarıyla (özellikle 1848’de yayımlanan Komünist Partisi Manifestosu‘yla), komünizmin hayal olmaktan çıkıp gerçekleşebilir gibi görünmesi, ancak 19. yüzyıl ortalarında olmuştur.O tarihlerde makinenin gelişmesi büyük fabrikaların kurulmasına yol açtı. Toplum aralarındaki eşitsizlik gittikçe büyüyen iki sınıfa bölünmüş bir düzene götürecek yolda gelişti. Bir yanda işçi ordusu, öte yanda burjuvaziyle kaynaşmış ve üretim araçlarının tekelini tutan, sayıları kısıtlı kapitalistler… Bunun için Marx ile Engels, proleterleri ( yani çocuklarından başka bir şeyleri olmayanları) ayaklanmaya, diktatörlerini kurmaya ve komünizmi yerleştirmeye kışkırttılar.

“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir. Özgür insan ile köle, patrisyen ile pleb, bey ile serf, lonca ustası ile kalfa, tek sözcükle, ezen ile ezilen birbirleriyle sürekli karşı-karşıya gelmişler, kesintisiz, kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman açık bir savaş, her keresinde ya toplumun tümüyle devrimci bir yeniden kuruluşuyla, ya da çatışan sınıfların birlikte mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir.” (Marx)

V.  İ.  Lenin
V. İ. Lenin

“Sanayinin modern ve ileri teknoloji üzerinde örgütlenmesinin ve kent ile kırsal arasında bağlantı sağlayacak olan elektriğin yaygınlaştırılmasının kent ile kırsal arasındaki ayrımı ortadan kaldıracağını, kırsaldaki kültür düzeyini yükseltmeye olanak sağlayacağını ve ülkenin en ücra köşelerinde bile geri kalmışlığı, cehaleti, yoksulluğu, hastalığı ve barbarlığı yok edeceğini köylülere göstermeliyiz.” (Lenin)

Ama beklenenin tam tersine, devrim, 1917’de Lenin’in kışkırtılmasıyla, aslında bir tarım ülkesi olan Rusya’da patlak verdi. Büyük sanayileşmiş ülkelerde ise devrim hareketleri başarısızlıkla sonuçlandı.

Yine de, İkinci Dünya Savaşından yararlanan komünizm, Doğu Avrupa ülkelerine, sonra da Çin ile Küba’ya yerleşti.

Bütün bu ülkeler (Doğu Avrupa ülkeleri hariç) hala sosyalizm düzeyindedir. Bu, kapitalizm ile komünizm arasında bir geçiş aşamasıdır. Gerçi üretim araçlarının çoğu devletin elindedir, ama tarım ve sanayide özel mülkiyet biçimleri hala süregelmektedir. Toplumsal farklılıklarda henüz ortadan kaldırılmış olmaktan pek uzaktır.Milletler arası komünizm yıllarca süren yayılma çabası, gelişmiş sanayi ülkelerinde bir sonuç elde edemedi. Bu durum kesinleşince, bu kez az gelişmiş ülkelere yöneldi. Çoğu zaman komünizmin ütopik ilkeleri bir kenara bırakılarak, milliyetçilik, sömürgeci düşmanlığı, bölgesel anlaşmazlıklar gibi eğilim ve olaylardan yararlanılmaya çalışıldı. Bu çalışma, Asya, Afrika ve bazı Latin Amerika ülkelerinde yıllardır süregelen iç savaşlara neden oldu.1990’a kadar SSCB’den başka Doğu Avrupa ülkelerinde Doğu Almanya, Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya) uygulanan komünizm uygulaması, uygulayıcı baş ülke SSCB’nin tarım ağırlıklı bir ülke ve köylü ağırlıklı bir nüfus oluşu, teknolojinin çok geride kalınışı, serbest piyasa ekonomisi karşısında uğranılan dünya çapındaki ağır yenilgi, insanların daha çok kişisel özgürlük istemeleri gibi çok çeşitli nedenlerle tam bir çıkmaza girmiş bulunan komünizm, birdenbire denilebilecek hızla çöktü. Doğu Almanya batı Almanya ile birleşti SSCB dağılarak Bağımsız Devletler Topluluğu oluştu.

Doğu Avrupa ülkelerindeki komünist iktidarlar devrilerek yerini serbest ve demokratik seçimle gelmiş iktidarlara bıraktı. Yugoslavya parçalandı. Hırvatistan, Sırbistan, Bosna-Hersek, Makedonya gibi yeni cumhuriyetler oluştu. Tüm eski komünist ülkelerde serbest piyasa ekonomisi dönemine geçiş süreci başladı. Bu sürece, komünist rejim uygulamasını sürdürmekte olan kıta Çin’i de katılmak zorunluluğunu duydu.Bütün bu gelişmelere karşın, Kuzey Kore, Küba, Laos, Vietnam gibi ülkelerde komünist rejimler 1990’lı yılların başında ortaya çıkan tüm ekonomik ve toplumsal sorunların giderek büyümesi karşısında yine de eski rejimlerine bağlı kaldılar.Avrupa’nın hür-demokratik ülkelerindeki komünist partiler çeşitli seçimlerde üst üste ağır yenilgiler alıp parlamento dışında kalırlarken, bu durum sosyalist ve öteki sol partilerinde olumsuz yönde etkiledi. Örneğin Fransa’da komünistler ve sosyalistler 1993 seçimlerinde tarihin en ağır yenilgisine uğradılar.Komünizm bir hayal gibi görülmekle birlikte, bu kapitalizmin komünizm üzerindeki ezici baskısı, başarısı gibi gözükse de komünal çalışma ve paylaşım evrimi süren bir aşamadır. Kapitalist ve emperyalist yapının sonu da görülmektedir.

“ne üs kurmaya geldim yıldızınane petrol ne yemiş imtiyazı istemeğeKola-kola satacak da değilimselamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,bedava ekmek ve bedava karanfil adınamutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına“Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber”diyebilmek adınaevlerinyurtlarındünyalarınve kosmosun kardeşliği adına” (Nazım Hikmet)