“İnsanlar, bu insanlar ne kadar da tuhaf olmaya başladı? İyilik yapmaya kalkıştıklarında bile, mutlaka işin içinde kendi çıkarları söz konusudur.” bu şekilde dünyada olan bitenler, oluşan kargaşa ortamı hakkında düşüncelerimi aktarıyordum. O da sakince, tek bir kelime dahi etmeden beni dinliyordu. Tabakta biraz kalmış döneri de yedikten sonra, çıktık lokantadan.
Bi süre yolda yürümeye başladık. Ben hala konuşuyor, o da beni dinliyordu. İçimden “İnsan biraz haklısın, doğru diyosun diye destek çıkar lan. Desteksiz sallıyormuşu gibi oluyo böyle” diye yakınıyordum. Sevgilim ise, hala tek kelime etmeden beni dinliyordu. Çok konuştuğumu, işi iyice b.ka sardığımı düşünüp, sustum. Bi süre daha yürüdükten sonra, sevgilim dile geldi ve “Ben artık ayrılmak istiyorum. Bu ilişkinin heyecanı kalmadı” dedi. Ben de, kısa süreli bi şok yaşadıktan sonra, “Bence de kalmadı. Ama bu ilişkimizi bitirmek için yeterli bi sebep değil. Bi müddet daha devam edelim” dedim. Etmedi, gitti. Beni öylece, yalnız bi halde bıraktı. Oysa ki ben onu sevmiş, gönül vermiştim. Onun için bu ilişki, bu kadar mı basitti? Bu kadar mı kolaydı her şeyi bitirmek?… Bunları düşünüyordum ki, mahallenin bi köşesinde oturmuş, gelen geçen kızları ahlaksızca kesen, arada da laf atan rezil arkadaşım Erman’ı gördüm. İşsiz güçsüz, sadece mahallede takılan bi insan olduğu için pek seveni yoktu. Lakin benim çocukluk arkadaşımdı ve her zaman onu kırmamak için büyük çaba sarfederdim.