bildirgec.org

kaynana hakkında tüm yazılar

Trip Trap

fitil | 04 September 2009 09:46

Lavabonun örtüsünü kenara itip elini yağ tenekesine uzattı. Perdeyi her açışında gördüğü karanlık onu rahatsız ediyordu. Elini karanlığın göbeğine sokmak fikri karnında garip bir his oluşturuyordu. Tenekeyi kaldırırken hafifçe inledi. Günlerdir durmadan yemek yapıyor, misafir ağırlıyor, çay dağıtıyordu. Küçük bir kızken ninesi öldüğünde eve sürekli gelip giden insanları anımsadı.

Ocağın altını iyice açtı. Önce yağı kızdırdı. Şehriyeyi attığında mutfağa giren ve kendine seslenen Hatice’yi duymazdan geldi. Hatice yanına sokulup “Esma Abla iyisin di mi?” diye sordu. İyiydi ya. Hem de nasıl iyiydi…

Kadınların oturduğu odaya hiç giresi yoktu ya, yine de ha gayret deyip tencerenin kapağını kapattı. Her adımda Kuran okuyan hocanın sesi daha bir yakınlaşıyordu. Tülbentini düzeltip suratını da iyice bir asıverdi. Odaya girince bütün gözler üzerine çevrildi. Köşeye kaynanasının yanına geçip oturdu. Başını yana eğip parmaklarıyla oynamaya başladı. Yaşlı kadınların dudakları kıpırdanıp duruyordu. Kelimeler de suratlarındaki çizgiler gibi iç içe, kırış kırış. Hepsi ona acıyarak bakıyordu. Umurunda değildi. Baksınlardı. Kaç dakika geçmiş, kaç dua okunmuş, kaç zavallı Esma karışmıştı vahların arasına bilemedi. “El Fatiha” dedi hoca. Dudaklarını yalandan oynatıp eliyle yüzünü sıvazlayıverdi. Kalktı. Şalvarı kıçının arasına sıkışmış mı diye eliyle kontrol etti. Mutfağa geçerken gözü evin sokağa açılan kapısına takıldı. O kapıdan her girişinin ciğerini nasıl yaktığını düşündü. Korkusunu unutmaya çalıştı. Artık korku yoktu. Mevlüt okunmuş bitmişti. Tabakları almak için lavabonun üzerindeki tahta rafa yöneldi. “Az kaldı Esma” dedi kendi kendine.

mideden geçen yol

nazokiraze | 08 January 2009 17:32

Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer yada can boğazdan gelir oda olmaz sa bir gram et bin ayıp örter şeklinde ülkemiz insanının gırtlağa düşkünlüğünü anlatan pek çok söz bulabiliriz ararsak. Evet erkeğin kalbine giden yol mideden geçiyormuş bu pek çok ülkede de böyledir.

Yalnız merak ettiğim atalarımız bu sözü söylerken gerçekten eşlerin yada sevgililerin kalbinden, midesinden mi bahsetmişler yoksa kayınvalidelerin mi? Öyle ya yaşlı kadınlar yada kaynana adayları eskiden bir araya gelince gelin adaylarının marifetlerinden bahsederlerdi. Macide hanımın kızı çok kuru, onun ablası da pek oynak hem hamam da görmüş bizim Kadriye memeleri pek sarkıkmış… gibi konuşmalar zamanla kızı aldıkça yada tanıdıkça amanın bir börek açıyor sorma benim diyen karı halt etmiş, pilavı lapa yaptı pilav beceremeyen kızdan gelin olmaz, yemeğin altını yaktı yapraklarıda kalın sardı gibisinden cümlelere bırakıyor yerini.

gelin kaynana programları

viarectaa | 23 August 2008 11:58

Şu gelin kaynana programları yok mu sırf onun yüzünden bir çok ailenin yıkılma eşiğinde olduğunu duydum ve biliyorum.Tv de kaynana gelinini veya damadını kötülüyor.Seyircilerde de ister istemez etkileniyor. Kaynana semra vardı hatırlarsınız şahsın biri kaynanamla aramızda hiç bir sorun yoktu sırf böyle programlar yüzünden aramız açıldı.Dediğine şahit oldum ve tvlerde de seyrettim.Tvlerde bağırarak sorunların çözüleceğini zannediyorlar

İhtiyaçtan Satılık

kopanisti | 01 March 2008 16:09

1941 Model. Orjinal renk ve kaporta. Periyodik bakımları muntazaman yapılmış. Hasarsız ve az kullanılmış kaynanam açık arttırma usulü ihtiyaçtan satılıktır.

Beraberinde denize sıfır garajlı yazlık ev, kışlık ev ve araba verilecektir.
Evlerin tamamı dayalı döşeli olup full beyaz eşyalı, plâzma tivili ve uydu antenlidir.

yarışma anlayışında son nokta mı?

sacha | 30 May 2007 23:05

Her defasında ekranlarda işte bu son nokta derken yepyeni bir formatla başlayan ve yaratıcılık örneği olarak gözümüze sokmaya çalışılan yarışmalara bir yenisi daha eklenmiş bulunuyor. Yaratıcı beyinler boş durmuyor anlaşılan. Her an bir üst aşamaya nasıl atlarız ( ya da daha ne kadar dibe inebiliriz) diye uğraşıp didiniyorlar. Günümüzün paraya dayalı mutluluk reçetelerine göre eş arayanlar, sevgili arayanlar, hayatta bir yer arayanlar daha doğrusu şöhret arayanlar için harcanan bu emeklere hayran olmamak elde değil. Hollanda’da yayınlanması planlanan bir yarışmada üç böbrek hastası yarışmacı, ölümcül hasta olan bir kadının böbreği için yarışacaklarmış. Bütün olarak pazarlanan insan bedenini artık parça parça da satışa çıkarmış bulunuyoruz. Sözün bittiği yere gelmiş olabilir miyiz yoksa daha göreceklerimiz var mı? Eğer var ise bundan sonraki adımı, sayfa sayfa röportajlarla yarattığı gelin- kaynana dövüşü formatı ile dünyada bir ilk olması ile göğsünü geren ve daha nice yerli yapımcılarımızdan bekliyoruz.

TELEVİZYONLA NEREYE GİDİYORUZ

kalasi | 12 May 2007 19:30

Televizyonla nereye gidiyoruz.

Kaynana programlarından sonra şimdide magazin mahkemesi, şu program bu program ve aklıma adı gelmeyen bir duzine program. Her programda kendini o konunun profesoru sanan insanlar. Reyting uğruna sahte konuklar sahte kavgalar. Muhtelif programlarda boy gösteren beyaz hoca ( profesör ) sırf reyting uğruna adamı cıkartıp konusturuyorlar. Din ile ilgili bir konu konusulacaksa ve amac gercekten bilgi vermek halkı aydınlatmaksa neden Diyanet İşleri Başkanını çıkarmıyorlar. Bir sürü depremle ilgili program yapıldı yapılıyor ve envayi çeşit adam çıkıp kendini profesör olarak tanıtıyor ve ahkam kesiyor. Ama 5 kişiden 3 ünün dediği aynı 2 sinin dediği farklı. Rasathanenin yetkilisi çıksın anlatsın anlatacağına. Demek istediğim halkımızda bu salak saçma kavga gürültü yalan hakaret içerikli programlara reyting vermesin artık.

Faşo kaynanam(1)

koza 68 | 30 March 2007 04:00

Haluk, soylu bir ailenin son kuşak çocuğudur. Bildiğim kadarıyla dedelerinden kalan önemli bir mirasla, yıllardır rahat bir hayat sürüyor…Evlenip, çoluk çocuğa karıştığını ortak arkadaşlarımızdan duymuştum…

Yıllar sonra Haluk’a ,Erenköy’de rastladım; Kalın camlı gözlüklerinden, tanıdım onu. Okuldayken iki metre ötesini seçemeyen gözleri yüzünden çok sıkıntı çekmişti…
O beni görmedi , doğal olarak, ben tanıdım onu…
Tam ıska geçecekken,
– Haluk !..
– Pardon !..
– Tanımadın mı olum ?..İyi bak !..
– Sen ha!
– Yaa ben!…
Haluk pek iyi görünmüyordu, ya da bana öyle gelmişti. Dağınık siyah saçları, şakaklarına doğru hafif kırlaşmıştı…Düşünceli halinin yanında, Üstünde pahalı ama eskidiği iyiden iyiye belli olan kıyafeti ile bir şeylerin yolunda gitmediği belli oluyordu…Bir yerde oturup kahve içme teklifini ilk o yaptı…
– Olur , dedim..
Pastane sanıp, beni götürmek istediği istediği yer bir eczaneydi !…Gözleri bayağı bozuktu anlaşılan!…
Neyse bir cafeye oturduk…
– Eee anlat bakalım, evlenmişsin çocuk falan var mı?
– Ayrıldım ya!, oğlum var…Annemle oturuyorum!
– Hadi ya! Yapma be Haluk, harbiden üzüldüm olum nasıl oldu ki?
– Bütün varlığımı, işimi gücümü kaybettim, 2001 krizi her şeyimi alıp götürdü…Parçalanan ailelerdeniz!…
– Geçmiş olsun abi, ama bu ayrılmana sebep olur mu?
– Dinle bak , anlatayım…
Ne de olsa eski dost,eski okul arkadaşı dinlememek olmaz!…