bildirgec.org

kadın hakkında tüm yazılar

Snuff

mansonilized | 19 June 2007 11:52

Snuff aslında bir tür tütün türüdür. Tam olarak enfiye dediğimiz şey. Ancak çok sansasyonel bir kullanımı daha vardır. Amacı baştan sona filmde yer alan kadın ya da çocuğu öldürmeye yönelik sapkın film türü.Sonunda bir kadının ölümünün yer aldığı filmlere snuff diyemeyiz. Snuffta amaç tam olarak oyuncunun öldürülmesi olmalı, kameraman baştan sona bunu bilerek buna yönelik çekim yapmalıdır.Konuyla ilgili filmlerin ortalıkta dolaştığı söylensede birçoğunun gerçek olmadığı ispatlanmıştır. 1985li yıllarda Leonard Lake ve Charles Chitat Ng adlı iki eski asker basit bir mengene hırsızlığı nedeniyle yakalanmış ve bu zincirin sonunda adamların zevk için snuff çektikleri ispatlanmış, filmler bulunmuş ancak ticari amaçla kullanılmadıklar tespit edlmiştir. Amerikan tarihinin yönetmen seri katilleri olarak hukuk tarihinde yerlerini bulmuşlardır.Snuff kavramı 1971 yılında Ed Sanders’ın kitabı The Family:The Story Of Charles Manson’s Due Buggy Attack Battalion adlı kitabı ile gündeme gelmiştir. Charles Manson ve ailesinin yönetmen Roman Polanski’nin eşi aktris Sharon Tate cinayetini görüntülediği iddia edilmiş ancak ispatlanamamıştır.

Snuff temalı filmlere bir göz atalım;

HAYATI KISITLAYAN KADINLAR

makaleci | 19 June 2007 10:18

Satış & Pazarlama bölümünde temsilciydi çalıştığı şirketin… Uzun, dalyan gibi bir boy uzunluğu bu görev için giymesi gereken takım elbiseyi layığıyla taşımasına yardımcıydı.

Hayatının aşkını arıyordu gerçi hala ama aslında tüm hayatın kadınlar tarafından verilen kararlarla yürüdüğünü bildiği ve bu durumu bir türlü içine sindiremediği için de bir taraftan mesafeli duruş almıştı karşı cinse…

Annesiydi ilk karar veren kadın hayatında; oğlum; tıp, işletme, mühendislik… Bunlardan birini oku, rahat edersin, karını çocuklarını rahat ettirirsin diye kafasının etini yiyip, gireceği fakülteye karar vermişti. Öğrencilik hayatında da bu yönlendirmeler devam etmiş, kimsenin kızına söz verme, elalemin kızları ile gönül eğlendirip başımıza iş açma diye eşlik etmişti kadınsı öğütler!

Meltemce

egomeltem | 18 June 2007 16:53

******
Tuhaf duygular, tuhaf bir gece demek haksızlık olur beklide; bir o kadar güzel ve delice…aslında sahip olunan duyguların bir adı vardır mutlaka ama dile gelmez söylemeye belki de.Sanki üşümüşken sığınılmış ,sıcacık sımsıcacık kuytu bir köşede titreyen bedenini teslim etmek buharın yumuşaklığına;yada kana kana su içmek,yok olurken çıldırmanın eşiğinde kanmak suya ölesiye…Açken çok çok açken; yüreğinden,beyninden,kendi etinden bir parça koparıp yiyebilecek kadar fikrin firar etmişken,en sevdiğin ekmeğin sıcak ekmeğin buram buram kokusunu duyup,üstüne üstelik avuçlarının arasında yumuşaklığına dokunup ta ;öylesine hırçın ve hoyratlığı atıp bir kenara; tadına varmak için yavaş yavaş lokma lokma sindirmek ve hissetmek tüm damağında özümsemek ve rahatlamak,yaşamak hımbıllığı sonra…yinede bastırarak farkındasızca tüm duygularını ,tadına varamamak acizliği; bu güzelliğin ve sadece düşlemek hislerin sonucunu …bir ad koyma dürtüsü yanlıştır beklide katıksızca olasılık ihtimali,olasılık ihtimalinin varlığı ve itelemek onu isteyerek yada istem dışı…
‘’bir yağmur tanesi düştü yanaklarıma ve onu tadım dudaklarımda ‘’
Meltemce erişilmiş duygular var yürekte ama yutkunmak var ya sadece beyinde…ey düşlerimin katili mantık !… erittin mi
yoksa yürekte çırpınan beyaz güvercinini ?…belki de böylece özgürlüğünü verdin sandın elerine …sığındığın bilinmez bahaneler mi gerçek ?… yada bilinen sebepler mi?…yoksa ne üdüğü belirsiz dürtüler mi?… kim bilir?…’’ben bilirim elbette ‘’der… ama mantık çürüttü ya alay edercesine yüreği, yada öyle zanneder çoğu zaman da zafer yüreğindir aslında… yada tam tersi yaşanır eşzamanlarda ikilemin doğuşu olur kendine tezat düşen kavramlarda…aslında ne kazanan ne kaybeden var ortada… sonu varmış gibi görünen sonsuzluktur belki de devinen…bunları düşünmek bile yetersiz hiç bir şey düşünme derken…beyin mi kalbe ,kalp mi beyine itaat eder ;dizginler kimin elinde ?… bir çemberin başı var mı ki sonu olsun , tuttuğun yer ucu, kesişmiş bir kere döner durur öylece… çare aramakta zaten nafile…fazla zeka zihne zarar…mantık duyguyu ağırlar ,duygu mantığı tamamlar dediysem eğer…delilik bunun neresinde ?…
Galiba kalbin ve beynin ta kendisinde…
Kısacası meltemdeMeltemce:)

Kadınlar için neler yapılıyor

xxtyc | 16 June 2007 17:43

Kardeşim herşey bayanlar için bunları da gördüm ya atık erkekler neden yaşıyor iyice anladım sitede kadınlar için öyle ürünler var ki hayret

http://www.geocities.com/xxtyc/1.html?1181904254750

Votka, Omlet ve ayrılık

kopanisti | 13 June 2007 15:57

İbiza’daki son günlerimdi. Birkaç hafta sonra sezon bitecek ben de evime dönecektim. Aylak yaşamak, nerde akşam orda sabah yapmak hoşuma gidiyordu bu günlerde. Belki bazı şeyleri unutmamı kolaylaştırırdı. Buradan sonra sırada askerlik vardı. Ciddiyetin yeri orasıydı. Eğer askerliği bu hayattan sonra delirmeden bitirebilirsem bana karada ölüm yok diye düşünürdüm hep.
Para harcayan, tatil yapan, çılgınca eğlenen, sapıtan, dağıtan, sevişen insanları seyretmek hoşuma gidiyordu. Tatil bitip de evlerine dönünce nasıl olsa yeterince bunalım yaşayacaklardı bu kapital dünyasında. Böyle davranmaları bana hep normal gelirdi o yüzden. Gündüzleri plajda, şezlongları düzeltir, şemsiyeleri açar, tatilcilere tuvaletlerin ve duşların yerlerini gösterir, geceleri de Cafe del Mar da ne iş olsa yaparım modunda çalışır, pesetalardan oluşan bahşişleri ve ücretleri de harcamamayı tercih ederdim.

Mahallede bir kıza deliler gibi tutulmuştum, bütün gün evden dışarı çıkmaz balkonda oturur O’nu seyrederdim, O da beni tabi. uzun süre bakıştıktan sonra tanışabilmiş, beraber bazı şeyler paylaşabilmiş, fırtınalı birbuçuk yıl geçirmiş sonra da kopmuştuk. İbiza’ya gelmemdeki sebep onu tamamen unutabilmekti. Çılgın eğlenceler, özgür insanlar arasında ben de biraz dağıtıp unutabilirdim belki. Bir tanıdık sayesinde bulduğum bu iş ile hem orada staj yaparım değişik insanlar tanırım hem de eğlenirim diye düşünmüş olmalıyım ki, pasaportumu vizemi ve bir ufak çanta eşyamı hazırlayıp İzmir’den ayrılmıştım. Geceleri gerek barda gerek mutfakta bardakları yıkar, masalar arasında dolanıp fazlalıkları toplar, yada kim sıkıştıysa yardımına koşar kısaca her işi yapardım. Plajdaki işi daha sonra gündüzlerim boş kalmasın diye bulmuştum. Bu yorucu işler bana tüm gece dinlediğim chillout ve ambient müzikler ile çok da zevkli gelirdi aslında, yorulduğumun farkına bile varmazdım.

Bazı geceler el ayak çekilince Annie Lenox dinleyerek birkaç bardak buz gibi votka içer, sonra da yatar uyurdum. On gündür en nihayet biriyle beraberdim, ikimiz için de sıra dışı bir on gündü. O gece yine Annie Lenox dinliyor, yine votka limon içiyorduk. Sabaha kadar burada kalmak istemiştik. Deniz kokusu ve gece ile güneşin doğuşuna kadar öpüşerek, koklaşarak sabahı etmiş, beraberliğimizin son gününde aşırı bir romantiklik yaşamıştık. Burada geçirdiğim dört ay boyunca uzun süreli beraber olduğum tek kişiydi. Almanya’dan iki haftalığına gelmişti, ama ben ancak geldiğinin dördüncü gününde O’nu farkedebilmiştim. Sabah olunca votkanın da tesiriyle mideler kazınmaya başlamış, mutfağa girerek beraber yaptığımız omleti üç dakkada mideye indirmiş, katıla katıla gülmüş, sonrada kumsalda elele hiç konuşmadan kaldığı otele varıncaya kadar yürümüştük.
Sevişme öncesi malzemeler: votka, yeşil limon, buz, nane yaprağı, bardak, Annie Lenox, deniz kokusu, kadın, erkek, aşk, I saved the world today,
Sevişme sonrası malzemeler : yumurta, tereyağ, teflon tava, peynir, domates, ekmek, tabak, kadın, erkek, Miracle of love, kumsal, deniz kokusu, sabah serinliği, kadın, erkek, aşk, ayrılık, sweet dreams

ERKEKLERİ BOZMANIN YOLLARI…

| 13 June 2007 13:59

Bu yazı “Kadın Ağlatan” yazıya açık cevaptır. Arkadaş güle güle kullansın…

<aİncinmenin dayanılmaz hafifliğini (!) yaşıyorum border=”0″ />
“İncinmenin dayanılmaz hafifliğini (!) yaşıyorum”

1. Orgazm taklidi yapmayı bırakın, zevk vermediğini yüzüne söyleyin çekinmeyin. No act no unhappiness…

2. Gördüğünüz en büyük penise sahipmiş gibi davranmayın artık. On saat ereksiyon olsun diye uğraşmayın, ne hali varsa görsün…

3. Hiç süslenmeyin, pasaklı pasaklı gezin yanında, randevulara bir saat geç gidin…

limonata ve buddha bar

kopanisti | 12 June 2007 16:19

Havalar ısındı, yaz geldi, sıvı tüketimleri artacak. Mesela su istediğimiz zaman susadım deriz de, çay istediğimiz zaman çaysadım demeyiz, yada buz gibi bir limonata istedi camın deriz de soğuk bir portakalata içsek ne güzel olur demeyiz. Dün akşam da hava çok sıcaktı, günler uzun yemekten sonra balkonda keyf çatıyoruz Buddha Bar3 eşliğinde. Hava karamaya başladı, birazdan yıldızlar da gözükmeye başlar, o zaman da fenerlerde çiçeklerin arasında yanan mumlar da daha bir güzel gözükür. Ne de güzel giderdi buz gibi bir limonata şimdi. Gitti de zaten. Ben hemen geliyorum dedim, mutfağa girdim.

6 dakika sonra bir sürahi buz gibi limonata ve 3 bardak ile balkona döndüm. Saksıdan 3 yaprak nane koparıp bardaklara attım, üstüne limonatayı boca ettim. ilk bardak lıkır lıkır bitti. ”Ohh be ne iyi ettin de yaptın, hayat geldi”. Sonra ikinci bardaklar yudum yudum tadını çıkara çıkara Buddha Bar bitene kadar, mumlar sönene kadar….
Malzemeler : yatak limonu, soğuk su, buz, şeker, taze nane, sürahi, bardak, balkon, çiçekler, mum, masa, sandalye, yıldızlar, Buddha Bar, kadın, erkek, hayat, sevgi, aşk, gece, karanlık