bildirgec.org

insan hakkında tüm yazılar

AĞACIN MASALI

admin | 05 March 2009 09:35

İnsan ve ağaç,bu ikili, yüz binlerce yıllık beraberliği olan bir geçmişe sahip. İnsan ruhunda ağaç kadar iz bırakan bir nesne düşünemiyorum. Uygarlıkla birlikte ağaç, estetik bir duygu olarak yüzyıllarca gelişti. Ancak günümüze gelene kadar… İkiliden ağaç, insanoğlundan habersiz, kendi yaşamını sürdürürken, insanın ağaçla birlikteliği çok özel bir ayrıcalıktır. Yeryüzünün her yerinde insanlara bağışlanmamıştır ağaç.

İki uç nokta buzullarla kaplanmış, en geniş alanı olan orta kısım güneşle kavrulmakta, çöl ve kum yeşili yaşatmamaktadır. Ancak , bu iki kısım arasında kalan geniş alanlar insanla ağacı bir araya getirmaktedir.

insan ancak

admin | 04 March 2009 12:09

insan ancak

1. müjde ar kadar güzel,
2. kadir inanır kadar yakışıklı,

turkforum.gen.tr adresinden alınmıştır.
turkforum.gen.tr adresinden alınmıştır.

3. bülent ersoy kadar cesur,
4. leman sam kadar beyaz,
5. zuhal olcay kadar asil,
6. yıldız kenter kadar duru,
7. birhan keskin kadar şiir,
8. yıldız tilbe kadar çocuk ve

itusozluk.com adresinden alınmıştır.
itusozluk.com adresinden alınmıştır.

9. gülşen bubikoğlu kadar kadın

olabilir…

Bozkırda Uyanmak

admin | 26 February 2009 01:14


Gecesinin içinde yürüdükçe, yüzünü kesen, acıtan bir soğuk hisseder insan… Mantosunun yakalıklarını kaldırsa da açık kalan yerlerinden inadına rahatsız eder, durur ayazı… Ne çeşitli yönlere savrulan aceleci kar taneleri ısıtabilir o anki imgelemini, ne de ceplerine sıkıştırdığı eldivenli elleri… Böyledir bu! Bozkır üzerine kurulu şehirler asla bir gram rahat vermez adama.

Ertesi gün, bankaya gelen havaleyi almak için gidecektir de, söyleyemez kimseye, daha aldığı gibi, paranın gideceği adresler olduğunu… “Borç yiğidin kamçısı” gibi terimler bir nevi eşeğe yüklenen altın semere benzer. Altın bir semerin vardır, evet, ama hala borçlu bir yiğitsindir. Öyle olman beklenir. Sanki birileri de senin öyle olman için bu hayatta didinir. Toprağı gibidir bu yüzden bozkır üzerinde yaşayan şehir insanları… Biraz kırgındır hayata karşı!

MUTSUZ İHTİYAR OLMA!

admin | 24 February 2009 17:25

Uyku, göz kapaklarımda ağır bir yük gibi! Gözümse saati kolluyor… Kokusuyla içimi rahatlatan bir fincan kahve ise tek yoldaşım gibi. Şöyle biraz düşünüyorum da hayat aslında ne kadar da kısa! Akıp gidiyor zaman! Tik Tak, Tik Tak… Ne akrep ne de yelkovan aldırmıyor çaresizliğime… Çocukluğum, gençliğim ve yeni yetme orta yaş hallerim… geçmişe çok bulaşmadan, acaba geleceğimde ne var demek geliyor içimden hep! Düşünmeden edemiyorum; acaba yarımda ne var ? kahvemi yudum yudum tüketmenin endişesindeyim; hani hiç değilse anın tadını çıkarayım diye… ama fincanın dibi göründü bile! Yaşamda böyle bir şey herhalde yudum yudum tadını çıkarmaya çalışsan da bir gün dibini elbet göreceksin!

Eşcinsel Olmanın Dayanılmaz Sureti…

admin | 22 February 2009 12:24

Evet… Bu gün bizlerin, geçmişte de bambaşka bedenlerin yaşadığı genel bir çaresizlik var inanç konusunda! Bir sonuca ulaşamamak… bulunduğumuz bu durumu tercih diye nitelendiren bir topluma karşı hep savaş halindeyiz…

Acaba bu toplum şunu hiç düşünüyor mu?

Eşcinsellik gerçekten bir tercih olsaydı eğer, toplumun nerdeyse tamamını karşıma alacak kadar aptalca(tabir-i caizse) bir tercih yaparmıydım! Sanırım hiç birimiz yapmazdık…

İnsanoğlu, varolduğu ilk andan bu yana hiçbir zaman tercih yapmadı! Sadece ona bahşedilenle yetindi ve de onunla yaşadı… Çoğu zaman inkar etti! Kendine bile… Normal diye algılanan Heteroseksüel duruşa dahil oldu istemese de.
Ruhu hep acı çekti, hep yalnız kaldı… Kimleri canına kıydı! Kimileri de ilahi güç tarafından cezalandırıldığını düşündü.
Beklide düşünemediler; bu canı, bu ruhu ve o bedeni onlara verenin yaradan olduğunu…
Kendi kendilerine, günahkar olduklarına inandılar…
Neden ben? Hep bu soru akıllarını kurcaladı…
Beklide unuttular; “böyle olmayı ister misin?” diye kimsenin onlara sormadığını…

GÖZLERİ KAPAYALIM,YENİDEN DOĞALIM

il mare | 11 February 2009 18:24

Hadi biraz oturup tüm yalanlar arasından henüz doğmamış gerçeklerden bahsedelim.doğmaya yüz tutup yarıda bırakılmış,tamamlanmamış,kimi zaman fazla erken ve çoğu zaman da fazla geç bizi bulmuş ya da kendimizi, ellerimizi kollarımızı saklandığımız yerden sağa sola sallayarak zorla buldurttuğumuz bi dolu şeyden… Ya da yok yok… Bunlar her yerde…Güzel çirkin, verimli verimsiz ,doğru yanlış da olsa birşeyler her biyerde,dışarı çıktığımızda kollarımızla bir sağa bi sola itiştiriveriyoruz hepsini bu havuzda boğulmamak için,kalabalıklar her yerde… Biz iyisi mi bi dünya kuralım kendimize… 🙂 Ve önce bizi değiştirelim gene.

Banktan İnsanlar

dimoedes | 05 February 2009 10:01

Yine geldim oturdum rastgele seçtiğim ama insanların çokça geçtiği bir banka. Buradan insanları seyretmeyi seviyorum onların hikayelerini çıkartmaya çalışıyorum. Ve birisi geçiyor belli ki memur monotonlaşan hayatından bıkmış taktığı gravatı çıkarıp özgürüm diye haykırmak istiyor ama hayatın yükü binmiş üzerine kredi kartı borçları birikmiş faturalar yaklaşıyor e çocukların okul masrafları ve bunun gibi bin tane dert böyle bir yükle önümden geçiyor. Sonra iki genç geliyor bol giyim tarzı şekillendirmeye çalışılmış ama neye benzediği belli olmayan bir saç şekli ve ellerinde cep telefonundan çalan ceza şarkısı. Onun ritmiyle sallana sallana yürüyorlar tabi bu arada gözler hep kızların üzerinde kendi aralarında yorum yapıyorlar ve belki de fantazi dolu hayaller kuruyorlar. Bir kız tavlarım ümidiyle yola devam ediyorlar. Ve bir dilenci küçük kızının elinden tutmuş Allah rızası için ekmek parası diye dolaşıyor. Bir adamı durduruyorlar ; adam küçük kızın saçını okşuyor ve gelin sizin karnınızı doyurayim diyor küçük kız heyecanla atılıyor ama annesi kolundan tutup kendine doğru çekiyor : Saol abi sen para ver biz karnımızı doyururuz diyor adam da bu lafın üstüne kalsın diyip yoluna devam ediyor. Çocuk gözleri dolu dolu arkasından baka kalıyor kadın da Allah senin belanı versin diye mırıldanıp dilenmeye devam ediyor. Dilen ey benden zengin insan dilen.. Sonra bir genç kız geçiyor ya kuaförden çıkmış yada boya badana yaptırmış gidiyor. Yazık be güzel kızım cildine yazık şimdi güzelleştiğini sanarak boyanın içine dalıyorsun ama ilerde ne yapacaksın. Başını öne eğmiş gibi görünsede gözleri sürekli etrafı süzüyor bana bakan var mı beğenen var mı gibisinden. Ve iki ggencin laf atmasına maruz kalıyor.. ”Hey maşallah yüce rabbim neler yaratıyor..” Genç kız kibarca dönüp bakıyor ve senin bacın nerde çağırda bende laf atayim diyip cevap bile beklemeden yoluna devam ediyor. Laf atan gençler eziklikle oradan ayrılıyor… Birçok insan geçip gidiyor önümden hepsinde ayrı bir hikaye ayrı bir tat ama tek ortak yön varolan monoton hayatlarından gitmek uzaklara gitmek sorumsuzca zevkine yaşamak için gitmek… Bir daha ki bank hikayesinde buluşmak üzere…