bildirgec.org

hollywood hakkında tüm yazılar

film müziksiz olmaz

denizdogan | 04 September 2008 10:17

trainspotting soundtrack
trainspotting soundtrack

Bizi etkileyen aklımızda kalan filmlerin mutlaka tema müziklerini hatırlarız. Film müziği (soundtrack) denizdeki iyot kokusu gibidir. Ciddi bağımlılık yapar. Fakat beyne ve kalbe hiç bir zarar vermez. Gözü kadar kulakları da sağlam izleyicilerin zamanla takip ettiği bir frekansa dönüşür.

pulp fiction soundtrack
pulp fiction soundtrack

Son yıllarda profesyonel isimler filmlere öyle olumlu katkılar yaptılar ki doğal olarak bu alan başlıbaşına bir branş oldu. Film türlerine göre film müziği tasarımcıları oluştu. Gerek müzik bilgileri gerekse filme getirdikleri taptaze soluklarıyla sinema sektörünün çözüm üreten insanları haline dönüştüler.

american beauty soundtrack
american beauty soundtrack

Özellikle yüksek bütçeli Amerikan film endüstrisi, gelişen görsel imkanların yanında insanların ruhuna hitap etmek ve duygularını canlandırmak adına film müziklerinin belki de filmin önünde kullanılmasını sağladılar. Bu tamamen popüler bir yaklaşımın sonucu tanınan müzisyenlerin duyulmuş parçalarıyla filmin tema müziğini oluşturdular. Bir bakıma toplama film müziği albümleri yöntemi kullanıldı.

Fakat bu durum fena da olmadı. Film müziklerinin bir albümü olma fikri ve ticari olarak buradan da ciddi ciddi para kazanılması sektörü hep canlı tuttu. Müzik marketlerde Soundtrack bölümleri genişlemeye başladı. Hollywood kadar alternatif film sektörü de kendisini fazlasıyla yeniledi. Müzik kalitesini daha da yukarıda tuttu. Gün yüzüne çıkamamış veya sanatsal altyapısı olan fakat tozlanmış müzisyenleri tanıma fırsatımız oldu.

imdb’de ufak çaplı değişiklik

djwhisper | 03 September 2008 10:53

imdb.com
imdb.com

tasarımında çok ufak çaplı değişime giden, internetteki film veritabanı sitesi IMDB.com, ekran büyüklüğüne göre büyük yer kaplayan sola dayalı tasarım sisteminden, orta merkezli standart ölçülerde bir tasarım sistemine geçmiş. belki de imdb yeni yapacağı tasarımın geleceğine işaret olabilir.

sizce sola yapışık likit tasarım devri kapanıyor mu?

Daniel Radcliffe Dyspraxia!…

bpilli | 19 August 2008 13:40

Daniel Radcliffe - Emma Watson
Daniel Radcliffe – Emma Watson

Daniel Radcliffe geçtiğimiz günlerde daily mail ‘a yaptığı bir açıklamada Dyspraxia hastası olduğunu, bu hastalık neticesinde yazı yazamadığını, ayakkabı bağcıklarını bağlayamadığını, öğrenmede zorluk çektiğini ve hayatının çok zorlaştığını söylemiş. Aynı zamanda bu hastalığa yakalanmasının herhangi bir nedeni olmadığını ve Dyspraxia hastalığının herkesin başına gelebileceğini sözlerine eklemiş. Tüm bunların sonucunda Daniel Radcliffe ‘nin başrol oynadığı “Harry Potter ve Melez Prens” filminin de ertelendiği açıklanmış.
Dyspraxia:Hareket planlama bozukluğu”

kaynak(daily mail)

Christopher Nolan ve Bir Kahramanın Gerçekliği

ashg | 14 August 2008 10:06

Chistopher Nolan, Hollywood’un belki de en iyi Avrupalı transferlerinden biri. Yönetmeni bu kadar özel bir sinemacı kılan özelliği ise, her kesin gün yüzüne çıkarmaya korktuğu eksik ve karanlık tarafın üzerine bile bile korkmadan gidişi.

Nolan iş başında
Nolan iş başında

Nolan’ın tek bir sinema kariyeri var. Ama asıl başarısı izlediği çift şeritli bir yolun her iki şeridini de oldukça verimli kullanmasından geçiyor. Birinci şerit küçük kardeşi Jonathan Nolan ile imza attığı bağımsız filmlerin bulunduğu şerit. Diğer şerit ise büyük Hollywood stüdyolarında gerçekleştirilen büyük bütçeli dev yapımlar. “The Following” (Takip) on sene önce adı sanı duyulmamış yönetmenin ilk önemli çıkışı olarak kabul edilebilir. Nolan bu filmde ilk tematik dertlerinin de sinyallerini verdi. Filmin ana karakteri genç bir yazar (Jeremy Theobald) hem yaşadığı metropol yalnızlığı ile başa çıkmaya çalışıyor hem de karanlık yönünü gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu. Bu iki tema bir femme fatale ile tamamlanınca sürükleyici bir kara film ortaya çıkıyordu. Tamamı siyah beyaz olan bu bağımsız film İngiltere içindeki başarısını kısa bir süre Britanya sınırları dışına taşıdı. “The Following” Rotterdam film festivalinde Altın Kaplan ödülüne değer görüldü. Bu büyük başarıdan sonra dikkatleri üzerine çeken Nolan (Kardeşler) adlarını tüm dünyaya duyuran asıl proje üzerinde çalışmaktaydılar: “Memento”! Jonathon Nolan’ın kısa hikayesi “Memento Mori” den esinlenerek yazdıkları senaryo ile bir anlatı sanatı olan sinemaya yeni bir soluk getirdi. Zamanı esneten kurgu anlayışı, insan hafızasını farklı bir biçimde yorumlamaları, modern bir klasik olarak kabul edilen kült film “Memento”yu ortaya çıkardı. Nolan, “Memento” da ana karakteri Leonard’ın (Guy Pearce) hafızasını iki ayrı film “strip”e ayırıp birini filmin sonundan diğerini ise filmin başından başlatıyordu. Bu yenilikçi yaklaşım filmin ana motifi olan eksik-kırık zaman duygusunu ve “Memento”nun ana atmosferini başarılı bir şekilde perdeye taşıyordu. “Memento” Nolan Kardeşlere Oscar’da en iyi senaryo dalında adaylık getirdi. “Memento”yu ”Insomnia” izledi. Başrollerini Al Pacino ve Robin Williams paylaştığı ”Insomnia” Nolan’ın kariyeri için “yeni ilkler”in filmiydi. Yönetmen ilk defa Hollywood’un deneyimli isimlerini yönetiyor ve ilk defa bir yeniden yapım (re-make) gerçekleştiriyordu. 2005 yılına gelindiğinde genç yönetmene Hollywood’dan büyük bir teklif geldi: “Batman Begins” (Batman Başlıyor) Nolan, “Batman Begins”i karanlığın içinden tekrar doğurdu ve bu kez Christian Bale’in canlandırdığı Batman’in üzerine üzerine gitti. Batman’i yalnızca çizgi roman sayfalarından beyazperdeye geçen bir süper kahraman olarak yaklaşmadı. Karakterinin geçmişini kurcalayan Nolan, Batman’i derinleştirdi ve inandırcı bir karakter olmasını sağladı. “Batman Başlıyor” yerine filme başka bir başlık aransa bu başlık “Batman Nasıl Doğdu ?” olabilirdi. Batman’i “Batman” yapan sadece kara pelerini ve uzun kulaklı şapkası değildi. Neden yarasa figürünü seçmişti, Gotham’da neden geceler hep uzundu? Nolan birer birer bu soruları yanıtladı ve karşımıza Christian Bale’in de belirttiği gibi gülünç olmaktan kurtulmuş bir Batman’i karşımıza çıkardı.

Emrah Yücel’den Grafikerliğin Sırları Söyleşisi

NLPMaster | 23 July 2008 07:55

Emrah Yücel
Emrah Yücel

Dünyaca Ünlü Türk Grafik tasarımcı Emrah Yücel, Hollywood’ta grafikerlik ve Türk olarak yurtdışında başarının sırları hakkında söyleşietkinliğine katılacak.
Söyleşi 23 Temmuz 2008 Çarşambagünü düzenlenecek.

“Gişe rekortmeni Hollywood filmlerinin afişlerine hayat veren adam, dünyaca ünlü Türk grafik tasarımcı Emrah Yücel yanıtlıyor”
şeklinde duyuru ile sabah gazetesinde ilan edilen söyleşi programının grafik, tasarım, başarı öyküleri, yurtdışı çalışma gibi konulara ilgi duyanlar için faydalı olabilir.

Film Afişleri Ödülleri Sitesi

lee ion | 10 July 2008 15:00

www.impawards.com
www.impawards.com

impawards.com
adlı site yıllara göre en iyi ve en kötü film afişlerini seçmiş. Ayrıca sitede 1912′ den 2009’a kadar gösterilmiş veya gösterime girecek olan filmlerin afişleri yer almaktadır. 22,000 afişi arşivinde barındıran bu site, internetin en büyük film afişi arşivine sahip sitelerinden biridir.

1912 yapımı Richard III filminin afişi
1912 yapımı Richard III filminin afişi

Sitenin anasayfasında gösterime girecek filmler, box office sıralaması, film afişleriyle ilgili son haberler yer almaktadır.

Yıllara göre filmleri sıralayabileceğiniz gibi, ister başrol oyuncularına, ister yönetmenine, ister afişin dizaynerına göre de sıralayabiliyorsunuz.

Adında anlaşılabileceği gibi site 1999’dan günümüze kadar film afişlerini en iyi ve en kötü olarak seçmiş ve onlara ödüllerini bu kategorilerde vermiş. Bu bölüm sitenin yıllık ödüller sayfasında yer almaktadır.

Ayrıca sitede en son televizyon dizilerinin afişlerinin de yer aldığı bir bölüm bulunmaktadır.

Paran Yoksa filmin de YOK!

toz66 | 15 June 2008 12:54

Dünya filmlerini pazarlıyor. Dünyada birçok ülkede sinema, bir endüstri haline geliyor. Ülke ekonomisine büyük para kaynağı oluyor. Yüz yılı aşan sinema tarihimizde ise sinema, hala ülkemizde bir endüstri haline gelmiş değil. Bunun tek bir nedeni var. Sinemaya harcayacak paramız ve isteğimiz yok. Aslında paramız var… Yazdıklarım çelişkili gibi görünebilir ama çelişki değil. Yılda sinemaya harcadığımız para en fazla 30-40 milyon doları bulurken, dizi/TV filmine harcadığımız para 600 milyon doları geçiyor.
Yani düşündüğümüzde, dizi sektörüne harcanan paranın yarısı, sinema sektörümüze harcansa, ben düşünemiyorum ne kadar kaliteli yapımlar ortaya çıkar.

Robot Mu? İnsan Mı? Yoksa “YAPAY ZEKA” Mı?

toz66 | 04 June 2008 10:05

Yapay Zeka
Yapay Zeka

Bir robot… Daha doğrusu zekalı bir alet… Daha, daha doğrusu yapay zekaya sahip, insanın gerçeğinden ayırt edemeyeceği bir robot…Zaman 21. yüzyılın sonları, buzullar erimeye başlamış ve dünyayı bir telaş sarmıştır. Dünya telaş içerisindeyken de teknoloji ilerlemiş, insan yaşantıları kolaylaşmıştır. Bilim ilerledikçe değişen dünyada, farklı olaylarda yaşanmaya başlanmıştır. Örneğin; sevgiye programlanmış ilk çocuk robot David gibi… David test olarak denenebilmesi için bir aileleye denek olarak gönderilir. Bu ailenin oğulu, şiddetli rahatsızlığı olan ve iyileşmesi zor görünen bir hastadır. David’ın tam manasıyla çalışabilmesi için evin annesinin gerekli cümleleri okuması gerekir, aile zorda olsa o cümleleri okur ve dünyayı garip olaylar bekler…

Koş Forrest Koş!

toz66 | 21 May 2008 09:36

Forrest Gump… Zihinsel engelli olmasına rağmen hayatı tesadüflerle dolu, mutlu insan Forrest Gump…Küçük yaştaki zorlukları annesinin desteğiyle aşmaya çalışan bir kişiyken büyüdüğünde hayatındaki zorlukları büyük bir beceri ve şansla yenmiş, mutlu bir şekilde hayatını devam ettirmişitir. Küçük yaşta zihinsel engelli olmasının yanı sıra bedensel engelli de olan Gump, mahalle fırlamalarının zorbalıklarından kaçarken tesadüfen bedensel engelini yenmiş ve yürüyüşü gibi hayatı da her zaman “koş, koş Forrest, koş…” nidasıyla yaşamış ve bütün işlerini zorluklardan kaçarcasına hızlı bir şekilde yenmiştir.
Tom Hanks‘in unutulmaz filmlerinden ödüllü Forrest Gump herkesin arşivinde bulunması gereken büyük mesajlar veren izlenesi, çok güzel bir film… İzleyen herkesin içerisinden kolayca ders çıkarabileceği sevimli bir Amerikan yapımı…

Yeşil sokak holiganları (Green Street Hooligans)

cavo | 05 May 2008 11:21

Yeşil sokak holiganları
Yeşil sokak holiganları

İşte futbol holiganlığını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seren güzel bir film… Eğer özellikle ingiliz holiganlığı nasıl oluyor diye merak ediyorsanız bu filmi mutlaka izleyin. Futbolu ve şiddeti birbirinden ayıramayan fanatiklerin hayatlarını bir yandan da duygu dolu bir tempoyla anlatan izlenmeye değer bir film.Matt(Elijah Wood), bir yanlış anlama sonucu Harward üniversitesinden atılmış ve ablası Shannonun(Claire Forlani) ailesiyle birlikte yaşamak için londraya gelmiştir. Pete(Charlie Hunnam) ile tanışması Londra’nın şiddet dolu yüzüyle karşılaşmasına sebep olur. Pete ve arkadaşları, ingilterenin en sert futbol kulüplerinden birinin ”Green street elite” adlı fanatik taraftar grubunun bir parçasıdır. Matt, bu dünyanın içine çekildikçe sokak kanunlarının okulda öğrendiği doğrulardan oldukça farklı olduğunu anlamak zorunda kalır. hayatının en önemli dersini de yine sokaktan alacaktır.Filmde özellikle sadece futbol holiganlığını değil, bunun getirdiği şiddeti, öfkeyi, düşmanlığı, bunlarla birlikte dostluğu, kardeşliği ve fedakarlığı pekiştirerek ortaya konmuştur. Bu nasıl olur diyorsanız ve futbolu, hayatla ilgili filmleri seviyorsanız kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.Aslında filmin yönetmeninin bir bayan olması bu filmi daha da ilginç kılıyor. Futbolu bu kadar iyi anlatabilecek bir bilgiye sahip olan Lexi Alexander gerçekten güzel bir iş çıkarmış. Bunu duyduğumda şaşırmadığımı söyleyemem.