Sabahları erken çıkıyorum evden. Saat 7:45 falan gibi mesela. Sabah bu saatte uyanmak hiç hoş olmuyor. 15 dakika daha uyumak istiyorum her sabah. Bu sorunu saati 15 dakika erkene kurarak ve asıl uyanmam gereken saatte ayrıca çalacak ikinci bir saat kullanarak geçici bir çözüm buldum, ama yinede uyanmak istemiyorum ikinci saat çaldığında.
Akşamdan giyeceğim elbiseyi seçtiğimden, çantamı hazırladığımdan ve hatta cep telefonu, anahtar, cüzdan gibi unutulmaması gereken eşyalarımı da görünür bir yere koyduğumdan kolayca hazırlanabiliyorum. Hatta iyi ki erkek değilim de, traşımı akşamdan olmuyorum diyorum. Ben uyurken sakallarım yine usul usul uzuyacak ve sabaha kadar az çok görülebilir bir hal alacaktı. poff..
Çıkış saatimden 45 dakika önce uyanıyorum ve çabucacık hazırlanıyorum. Baya vaktim kalıyor. Ben de internete bağlanıyorum. Sabah saatlerinde hatlar aynı yollar gibi bomboş oluyor. Bilgisayarı kapatıp ayakkabılarımı giyiyorum. Dışarı çıkıyorum.
Bu saatlerde en boktan sokaklar bile bir hoş gözüküyor insanın gözüne. Kimi kedilerle karşılaşıyorum yolda. Hatta aralarında artık tanıdıklarım bile var. Ama selamlaşamıyoruz. Çünkü onlar çok aptallar. Her sabah karşılaştığımızın farkında bile değil çoğu. Aslında buna önem de vermiyorlar. Ben mi fazla duyarlıyım acaba.
Bindiğim minübüs evin yakınından geçiyor. bu sebeple fazla uzun bir sabah yürüyüşü yapamıyorum. Beklemeye başlıyorum. Minübüs beklediğimi bilmelerine rağmen geçen taksiler korna çalmadan edemiyorlar. Ellerinde değil bu. Taksi şoförlerinde bir refleks halini almış, yol kenarında bekleyen birini gördüklerinde korna çalmaktan kendilerini alamıyorlar.
Şoförün arkasından yolu izlemek çok zevkli. Yolda hep arkadaşları ile karşılaşıp onlara korna çalıyor. Bazen de arkadaşları ile yarış yapıyor. Çok arkadaşı var, çoğu palabıyıklı, iri cüsseli, geniş suratlı tipler. Bazen benimde bu tip arkadaşlarım olsun istiyorum. Ama bu hemen hemen imkansız. Çünkü genelde ne onlar beni sever ne de ben onları. Düşünüyorum bazen, benim asla sevemeyeceğim tiplerin bile çok yakın arkadaşları, sevenleri, dostları var ise…. o zaman, ben bir şeyler kaçırmıyor muyum? Yani onlardan alınacak tatlar var ama ben bunlardan habersiz miyim? Bu tip çeşitli düşünceler….. Hep aklımdan geçiyor buna benzer şeyler. Saçma sapan şeyler düşünüyorum hep. Ama bu rahatsız etmiyor beni. Arka tarafta uyuyan yolculara göre ne kadar çok şey yaşıyorum bu bir saatlik yolculukta. Şoförün sigarasını yakmasını izliyorum örneğin. Bilindik hareketlerle çıkartıyor sigarayı paketten. Sigarayı yakmak için doğru zamanı kolluyor. Doğru zamanın geldiğini düşündüğünde sigarayı ağzına götürüp çakmağı çakıyor. Bu arada gözü birkaç kere gidip geliyor yol ile sigarasının ucu arasında. Sigara yanıyor. Pencere açılınca duman dağılıyor. Dikkatimi başka şeylere veriyorum bende. Yolda bekleyen insanlar var. Uykulular. Onlara bakıyorum. Çabucak geçiyoruz önlerinden. Motora binmek için iniyorum , motor denizin üstünde gitmese ne kadar ruhsuz olurdu ve çok fazla ses çıkarırdı..
Dönüş te keza aynı. Eve gelip bilgisayarımı açıyorum. Günlükleri beğenmedim misal bugün, ben de akıtayım dedim, bakalım nerde patlıycak? Şey demek için, 5 sene sonra şu saatte kalkıyomuşum, yine aynı saçmalıktaymış fikirlerim falan. Böyle de bişey olsun diye. ;o) Evet uyku geldi, rahat yatılır ve uyunur. Yarın sabah saatler zırrr zırrr. Yarın olmasından herkes sıkıldı zaten aha işte. Birden bire yarın perşembe olsa ne süper olurdu bee, bayram falan olurdu, taksime bile koşardı millet bayraklarla. Ha:) Ya da bi sabah kalksak havanın rengi içimizi böyle titretecek kadar, hatta, hay .mına koyyım noldu lan bu havaya dedirtçek kadar tırstırıcı olsa. Tüm insanlar, noldu niye böyle oldu derken bi yandan da korkarak yaşamaya devam etsinler. Hatta tatil ilan edilsin bi gün, anlamak için bakalım neymiş derdi falan diye?(evet akıl fikir tatilde..) Aman işte galatasaray fenerbahçe, fenerbahçe galatasaray olsa falan. Ya da ben uyusam, yine zırr ya bu saatte de misafir mi olur?? hadi allah rahatlık versin.
yorumlar
belki de uyumayanlardan daha çok şey yaşıyolardır,
ama benim düşüncem o ki mekan zaman ne olursa olsun (kafanın) içinde yaşadığın hayat çok farketmez
öyledir. bak hala uyumadım ben de işte. ölçemeyiz ki şimdilik bunu. ne düşünüyorsan öyle takılıyosun işte.
baktımda şu ahkam seninkini okumadan okunsa bi şeye benzemiyo he. bi de kendi kendime gülmüyo muyum hey yarabbim, aklıma mükait ol.
tekaüt” derler eskiler yani “bakanlıktan emekli”, senin durumun için uygun sözcük “mukayyet” (kayıtlı olmak anlamında), aklıma dikkat et onu koru gibi anlamlar içeren bir cümle.
uykuda yaşadığı insanın kendi gerçek doğası mı? bu soruyu yanıtlayabilmek gerek eğer o gerçek ise biz gündüz (çeşitli semantik durumları gözönünde bulundurarak “uyumadığımızda”) napıyoruz, yaşadığımız nedir, nasıl bir gerçekliktir bunu çözmemiz lazım.
bu dağınıklığı şöyle toparlasak: kelebek ve kral durumu, kelebeğin rüyasındaki kral mı kralın rüyasındaki kelebek mi daha gerçek?
kelebeklerin rüya gördüğünü varsayarak ve kelebek ve kral sayılarını gözönüne alıp hesapladığımızda kelebekin rüyasındaki kral daha gerçek geliyor bana.
allahım aklıma mukait ol lafını gerçekten söyleyebilmem mümkün değil, espri olsun diye şeyetmiştim ben.
peki kelebek niye rüyasında kral görüyor?
kelebek nüfusu ve kral nüfusunu karşılaştırdığımızda kelebeklerin açık farkla ilerde olduğunu görürüz
bu durumda da (kelebeklerin rüya görebildiği varsayılıyor), rüyada iktidar odakları ile ilişkinin sık rastlanmasından ötürü (buna mukabil kelebek o kadar yaygın bir rüya imgesi değildir) jelebekin rüyasında kral görme olasılığı daha yüksektir. (olasılık teorisi)
kelebek olduğunu görür bir gece, sabah uyandığında düşünür: gerçekte kelebek mi rüyasında kral olduğunu görmüştür, yoksa kral mı rüyasında kelebek olduğunu görmüştür?
bu kelebek/kral mevzuunda bir denemesi vardı galiba..
Oğlunu hayal eden adamla ilgili bir hikayesi vardı. O olmasın, pagan?
ama üzücü bitiyodu o öykü.
500. (beşyüzüncü) zafer ahkamım olmuş benim. Vay anasını, yurtta ve dış temsilciliklerde törenlerle kutlayasım geldi.
olağanüstü hikayelerden di tamam onun diildi de o derlemişti. sıcaktan olsa gerek:)
rüyasında kendini kral bi kelebek olarak görmüş puantiyeli kanatlı, kız gibi…Bir çiçekten öbürüne dansedercesine uçuyor, her yeri sevgiyle kucaklıyormuş. Birden korkuyla uyanmış tırtıl…aynaya bakmış faça sağlam. ohh çekmiş içinden ve rahatlamış. Sonra tırtıl ölmüş ve bi kral kelebek olarak gelmiş dünyaya…Bir çiçekten öbürüne dansedercesine uçuyor, her yeri sevgiyle kucaklıyormuş. Rüyasında kendini sefil bi tırtıl olarak görmüş. İki yaprak arasında ömür tüketiyormuş. Birden korkuyla uyanmış kelebek…Aynaya bakmış faça sağlam. ohh çekmiş içinden ve rahatlamış. İyiki o sefil yaratık değilim demiş kelebek. Hep aynı ağaca sarılarak geçer mi bir ömür. Sonra kelebek ölmüş ve sefil bi tırtıl olarak gelmiş dünyaya…
moralim bozuldu bee.
o ölmüş o olmuş, öbürü bu olmuş. kim uyduruyor böyle şeyleri. hele bi kelebek bi tırtıl için böyle sefil gibi bi ağaca sarılıp yaşanır mı falan da demez.
bi de ben görme olasılığını sormadım zaten, neden dedim? NEDEN?
bU arada ingilizanahtarı olmasaymış anlayamayacaktım, net ve açıktı, yanlış anlama asymptot sana laf falan atmıyorum.
bi de kral kafa adammışş.
dün reenkarnasyon hikayesi
acaba şu an uyuyor olabilirmiyiz? matrix hesabı… türünden bilmeceler, yanıt bulabilir mi bilmiyorum. ancak, “düşünüyorum öyleyse varım” denerek bir miktar çıkılabilir işin içinden. bence, şu an uykuda olmak yahut simülasyon’un içindeki bir uyku durumu yaşamak hatta onunda rüyası olması hayatın, çok önemli değil. sonuç itibari ile, yaşıyoruz anı ve paylaşıyoruz acısını hayatın(eyvah). eğer kelebeklerin rüyalarında gördükleri krallar gerçek olabilir türden ise, krallar ve yaşamları (belkide hepsi aynı kral’ı görüyordur) kelebeklere bağlamış durumda. 1 gün mü idi kelebeklerin yaşam süresi? düşündükleriniz güzel, yazdıklarınız hoş şeyler ancak, kelebeğe, rüyasında görebileceği, bir “kral” objesi hediye edenin ne olduğu ve bu eli açığın nereden temin ettiği bu olguyu, asıl kafa karıştıracak kısım. yok, olmadı böyle.
ameximes ben de onu diyorum yaa.
^^kelebeğe, rüyasında görebileceği, bir “kral” objesi hediye edenin ne olduğu ve bu eli açığın nereden temin ettiği bu olguyu^^
işte bunu soruyordum ben de. ama yazan kaçmış, aman beeh senin kelebeğini de kralında da hesabı, anlamadın gitti, manda mısın beh!! de denmiş olabilir ;o)