bildirgec.org

hastane hakkında tüm yazılar

Hasta Bakıcı Robot

bakiyyebemolu | 18 July 2007 12:46

Bari, doktorların viziteye çıkmasına gerek bırakmayan bir robot. Üzerinde bulunan kameralar ile hastanın durumu hakkında doktora bilgi veren ve joyistik ile kontrol edilen robot, doktor nerede olursa olsun veri akışını sağlayabiliyor.
Baltimor Sinai Hastenesi’nde kullanılan robotun fiyatı ise 150.000 dolar.
Kaynak

BARIŞ’IN HASTANE FOTOĞRAFLARI VE ETİK

wisdom | 07 July 2007 17:26

Barış Akarsu’nun ümitsiz yatağındaki direnişi tam beş gün sürdü. Bu bekleyiş muhtemelen bir hastane görevlisi tarafından fotoğraflandı ve medyaya dağıtıldı. Bu fotoğrafların yayınlanması medya etiği ile ilgili yeni bir tartışmanın başlamasına da neden oldu. Güzel Barış’ın ümitsiz yatağındaki bekleyişini fotoğraflamak etik açıdan doğru muydu? Bu fotoğraflar ne şekilde ve kimin tarafından medyaya verilmişti? Medyanın bu fotoğrafları yayınlaması ne derece etikti? Bu fotoğraflarda herhangi bir kamu yararı var mıydı? Bir kişinin hastalığının belgelenmesi, popülerliği ne derece olursa olsun, nasıl bir amaca hizmet ederdi? Onu sevenler onu bu şekilde görmeyi gerçekten isterler miydi??

KORKU (suuguurccann)

| 21 June 2007 09:42

Dalında uzman doktor olan Georg Kunz son ümidimdi. Yanına giderken kalbim pır pır atıyordu, acaba bir sonuç alabilecek miyim? Ya alamazsam… Akşam eve ya çok kötü dönersem… Bu düşünceler altında hiç birşey yiyemedim evden çıkarken. Ne önemi vardı? Eve mutlu dönersem çatlayana kadar yiyebilirdim. Fazlasıyla doktor kapısı aşındırdık annemle belki bir teşhis umuduyla. Ama tek bir tanesi bile teşhis koyamadı. Ne olduğunu hiç birimiz bilmiyorduk? Annemi istemedim bugün yanımda. Tek gitmek istiyordum. Evden çıkarken şöyle bir bakındım. Geri döndüğümde benim için herşeyin anlamı nasıl olacaktı acaba? Çiçekler, böcekler daha mı güzel görüneceklerdi gözüme?Bu düşünceleri arkamda bırakarak çıktım yola. Vardığımda sevk kağıdımı, sigorta kartımı santraldeki hafif tombul, çiğ sarı kıza uzattım. Bekleme salonuna geçip beklemeye koyuldum stres içinde. Rahatsızlıkları genelde göğüs kanseri olan orta yaşlı veya üstü birkaç kadın daha vardı. En gençleri bendim. Ne işim vardı burada? Daha yaşım çok gençti. Kim bilir, onlar da niye orda olduğumu merak etmişlerdir belki de.
İnternetten resmini gördüğüm için beni odasına götürmeye geldiğinde tanımıştım kendisini. Georg Kunz bekleme odasına gelip ismimi alman aksanıyla s ‘ leri z, z’ leri s yaparak söylediğinde az önce dergi okurken durulan kalbim tekrar çarpmaya başlamıştı.
Doktorumun hayat hep pozitifmiş gibi gülen yüzü, sevimli sevimli sevk kağıdımda yazanları okuması biraz rahatlatmıştı beni. Ben de gülümsemeye başlamıştım. Sanki muayeneye değil de sohbete gelmiş gibiydim.
Muayene etti. İçim yine pır pır etmeye başladı. Huyumdur muayenelerde hep kendimi kasarım. Üşüttüğümde doktorun sırtıma buz gibi steteskopla dokunması bile çok huylandırır beni. Elimde değil. Kim olursa olsun, birinin bana dokunmasından pek hoşlanmam.
Birkaç tetkik… Ardından yine kalp çarpıntılarım… Konuşmak için kalp çarpıntılarıyla tekrar doktorun yanına gidişim…
Yüz ifademden ne kadar korktuğumu anlamış olacak ki, sevimli sevimli yüzüme bakıp “İlk başta şunu bilmeni istiyorum. Tehlikeli bir durum söz konusu değil.” dedi.
Rahatladım. Sevindirik oldum. Bir dolu tıbbi terimli cümleler kurdu.”Almancayı ancak anlıyorum abi. Tıbbi terimi niye karıştırıyorsun şimdi sen?” demek istedim.Bir sürü laf kalabalığının içinden birkaç cümleyi çekip çıkardım, “Senin için birşey yapmak istemiyorum. Daha çok gençsin. Gel ameliyatla halledelim şu işi, diyip aptalca şeyler yapmak istemiyorum.”
O an kaldım öylece. Ağlamaklı bir sesle böyle yaşamak istemediğimi, bir imkanın olup olmadığını sordum. Daha teşhis bile yoktu ortada. Hastalığımın bir ismi yoktu. Tehlikeli (tehlikenin adı o an için ölümcüldü) olmadığını biliyorduk sadece. Bir süre beklememizin uygun olacağını, dert etmememi söyleyerek moral vermeye çalıştı. Üzgün değildim. Ama mutlu da değildim. En azından bulmacanın bir kısmı çözülmüştü. Bir tehlike olmadığını biliyorduk. Sorun normal birşey olmamasıydı, hala bir isim konulamamasıydı. Ve benim bu şekilde bir süre daha beklememi istiyorlardı. Tek yapabileceğimiz masajdı. İlerlemesini engellemek için masaj önerdi. Türkiye’ de olsaydım. Şimdiye kadar kutu kutu antibiyotikleri vücuduma vermiştim bile. Ama en azından teşhisi koyarlardı. Ülkemin doktorlarını özlemekle beraber, yanlış birşey yapılmasından korkarak kaçıyordum Türkiye’de tedaviden.
Sonra aklıma annemin hastanede yatan arkadaşını ziyaret ettiğimiz gün geldi, aynı odada iki tane göğüs kanseri kadın yatıyordu. Nasıl da üzgündüler. Ameliyat olacaklardı. Tekrar kendime döndüm. Kendimi düşündüm. Şükretmeliydim. Ben bir muamma idim. Kaç defa teşhis konulamayan hastalıklar gelmişti başıma. Hiç biri tehlikeli değildi. Ama vücudumdaki şeylere teşhis koyamıyorlardı.

Hastanelerde ki sinir savaşları

snuffadelic | 05 April 2007 17:07

Hastanelerde ki hasta bakıcıların kendilerini doktor sanmalarını anlıyamıyorum….benim ikiz çocuklarım oldu 5 gün önce, doktor bana çocukları görebilirsiniz dedi…Çocuklarımı görmeye çıkarken hastane görevlisi(temizlikçi) benim önüme geçti ve çıkamazsın dedi, bende doktorla konuştum doktor görebilirsin dedi dedim. Hasta bakıcı ısrarla önüme gecti bende onunla tartışmaya başladım….Hastanede görevi ne olursa olsun geri hizmette çalışanlar kendilerini doktor zannediyor ve öyle davranıyor….Buna rağmen hastanede güvenlik görevlileri çok bilgili,yardım sever insanlar. Hastanelerin bünyesinde her çalışan keşki güvenlikçiler gibi olsa ama güvenlik görevlileri haricinde geri hizmetlerde çalıştırılan insanların böyle bilgisiz ve cahil olmalı beni gercekten şaşırttı…Gerçi bir kaç gün önce de şişli etfal’de güvenlik görevlisi sıkıntısı yaşanmıştı. Demek ki burda işin içine insan faktörü giriyor. Zeynep Kamil gibi güzel bir dogum hastanesi bünyesinde calışanların bu kadar cahil ve kendini bilmezligini anlıyamıyorum. Bu dediklerim danışma görevlileri içinde geçerli..Danışmaya gidiyorsun bilgi almak için; sana kaba ve umursamaz davranıyorlar. Her gittigimde böyle insanları gördükçe türkiyedeki hastanelerin hepsi böyle mi acaba diye düşünmeden edemiyorum. İnsanların hastanelerde biraz sinirleri bozuk oluyor doğal olarak. Bir de (temizliklçiler,hastabakıcılar) çalışanların böyle yanlış davranışlar içersinde olması insanları iyice çileden cıkarıyor..Başımdan aynı hastanede geçen bir olayda şöyleydi:eşim sezeryan oldu ve yürümesi tahmin edersiniz ki bir hayli zordu. Biz asansörle bebeklerin yanına cıkıyorduk(4. kata),asansör 2 de durdu ve hasta bakıcıyla birisi bindi. Ve biz zemin kata inicez lütfen iner misiniz dedi, Bende kadın hasta bakıcıyla kavga ettim. Zaten hastanedeyseniz her saniye bir takım insanların, üzerine vazife olmayan şeylere karışmasından dolayı kendinizi her saniye böyle bir tartışma ortamının içinde bulabilirsiniz. Yeni sezeryan olmuş birini nasıl indirebilir asansörden…Bunu izah ettiğimde kendisine gercekten anlayamıyordu. Bir kere daha eğitimin önemini anladım. Kadını dövmemek için zor tuttum kendimi ve asansöre almadım onları. Kadınlar dövülmez diyorlar ama bu kadın işkence görmeye bile layık bir kadındı. Bir de bizim hastaneye verdigimiz paralarla maaşını alıyorlar. Bende bunu hastane yetkililerine bildirdim, anlattım olayları…Hele bir de söz konusu olan hastane ise bünyesinde çalışanları daha bir dikkatli seçmesi gerekiyor..ZEYNEP KAMİL’e gidicekseniz dikkatli olun kii sinirlerinizi baya yıpratabilirler.